GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:1
Birleşim:37
Tarih:10.02.2016

MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Genel Kurulun değerli emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ'ın ocak ayında yaptığı açıklamaya göre şu anda Türkiye cezaevlerinde 159 bin tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Şimdi, Ceza İnfaz Kanunu ve ilgili yönetmelik ve genel çağdaş ceza hukukunun temel prensibi, hükümlülerin, suç işlemişlerin cezaevinde yattıkları süreç içerisinde onların yeniden topluma kazandırılması ve rehabilitasyonlarının sağlanmasına yöneliktir. Tutuklular ise henüz suçluluğu mahkemece ortaya konulmamış, davaları devam eden, esasen prensip olarak, hukuk prensibi açısından suçsuz kabul edilen insanlardır.

Şimdi, tabii, değerli arkadaşlar, elimde Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı ile Özgürlükçü Hukukçular Derneğinin 24 sayfadan ibaret, sadece Marmara Bölgesi'ndeki cezaevlerine yönelik bir raporu bulunmakta. Bu raporu hazırlayan arkadaşlar bire bir bu cezaevlerine giden, hemen her gün cezaevlerinde müvekkilleri olan, her gün farklı cezaevlerine giden ve bire bir hükümlü ve tutuklularla görüşen avukatlar. Dolayısıyla, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini en yakından bilen, en yakından takip eden hatta bu hak ihlallerini ilgili merciler önüne götüren hukukçular.

Tabii, rapor 24 sayfa olduğundan dolayı tek tek hak ihlallerini burada beş dakikalık zaman süreci içerisinde ifade etmem mümkün değil ama şunu açıkça ortaya koymak lazım: Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı bir süre önce kaymakamlarla yaptığı toplantıda "Mevzuatı bir tarafa bırakın, kendi düşüncelerinize, kendi kanaatlerinize göre karar verin ve uygulayın." dedi. Şimdi, bunu kaymakamlara söyleyen Sayın Cumhurbaşkanının bu söylemi âdeta bir talimat gibi bürokrasinin tüm kademelerinde karşılık bulmakta, dolayısıyla Ceza İnfaz Kanunu ve ilgili yönetmelik olmasına rağmen, maalesef cezaevlerinde de cezaevi idareleri mevzuatı bir kenara bırakıp kendi subjektif duygularıyla, kendi ideolojileri veya kendi inançları doğrultusunda tutuklu ve hükümlüler üzerinde uygulamalar gerçekleştirmekte, bu hükümlü ve tutukluların mevzuattan doğan hiçbir hakkı maalesef pratiğe geçirilmemektedir.

Dolayısıyla, hem hasta tutsakların hem normal yaşamına devam eden tutsakların yönetmelikten ve kanundan doğan temel hakları bugün Türkiye'de ayaklar altına alınmış durumdadır. Hasta tutsaklar hastanelere götürülmemektedir. Yine, infazı yaklaşmış, tahliyeleri yaklaşmış hükümlülerin infazlarının yakılması adına birtakım bahanelerle, birtakım gerekçelerle disiplin suçları kapsamında cezalandırılmakta, infazları yakılmakta.

Daha da önemlisi, değerli arkadaşlar, kanun ve yönetmelik açık olmakla beraber, İmralı Adası'nda bulunan Sayın Abdullah Öcalan da bu mevzuattan yani kanun ve yönetmelikten yararlanma hakkı bulunmasına rağmen 4 Nisan 2015 tarihinden beri akrabalarıyla, yakınlarıyla hiçbir şekilde görüştürülmemektedir. Kendi ailesi ve kendi müdafileriyle görüşme hakkı kanundan doğan, kanunda düzenlenmiş bir hak ama fiilen, İmralı Adası'nda özel bir statü, özel bir hukuk uygulanmakta, mevcut yasa dahi ihlal edilmekte, dayanağı olmayan, tamamen subjektif, tamamen politik gerekçelere dayanan bir uygulamayla özel bir tecrit hukuku, özel bir İmralı hukuku uygulanmaktadır.

Anlaşılan o ki Sayın Cumhurbaşkanının verdiği talimat, bizim yaşamımızın her alanında hukuku rafa kaldırıp tamamen keyfî, mevzuattan yoksun, talimat esaslarına dayalı ve politik görüşlere dayalı bir hukuk sistemiyle karşı karşıyayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)