Konu: | Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunması Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 35 |
Tarih: | 29.01.2016 |
HDP GRUBU ADINA BESİME KONCA (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle Sayın Başkan, bu karar yeterlilik sayısını göreviniz olarak sizin yerinize getirmeniz lazım.
BAŞKAN - Siz de zamanında isteyin göreviniz olarak, ben yerine getireyim.
BESİME KONCA (Devamla) - Sürekli hatırlatmak bir işleyişse bunun yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Zamanında isteyeceksin.
BESİME KONCA (Devamla) - Zamanında istedik ama Sayın Başkan görmeden başka bir şey yapıyor.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Sen üzerine düşeni yapacaksın, ondan sonra.
BESİME KONCA (Devamla) - Bu Tüzük'ü herkese hatırlatıyorsanız sizin de işletmeniz gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, aslında tartışılan çok konu var. Dediğimiz gibi, burada belki çok daha fazla, bu yasaların hangi zihniyetle, hangi performansla, Meclisteki hangi çalışma esaslarıyla yerine getirebileceği... Hükûmetin tek taraflı oylarıyla çıkarılan yasalar, kanunlar oluyor. Bunun takibinin muhalefete ne kadar açık olacağına, muhalefetin bunların pratikte uygulanıp uygulanmayacağını, nasıl eleştireceğine dair çok ciddi değerlendirmeler yapılabilir.
Demin CHP Grubundan sayın hatip çok somut verilerle Türkiye'nin hangi durumda olduğunu, gerçekliğin ne olduğunu, yıllardır bu kürsülerde, bu sandalyelerde oluşturulan, bu koltuklarda geliştirilen gece mesaisi yapılan kararların nasıl uygulanmadığını; gittikçe Türkiye'nin ne kadar kötüye gittiğini; genciyle, geleceğiyle, çocuğuyla, kadınıyla, şiddetle; ekonomik, eğitsel anlamdaki sorunlar ve eşitsizliklerle; doğanın katliamıyla nelerin yaşandığını çok somut verilerle ortaya koydu. Fakat, Hükûmet sıralarından gelen sadece sözlü tepkisel tutumlardır. Hükûmetin yapacağı... Madem bu kanunları çıkarıyorsunuz, tek başına Hükûmetsiniz ve on üç yıllık bir deneyiminiz var; hani, birilerinden de devralmadınız, on üç yıldır siz bu ülkeyi yönetiyorsunuz. Hepinizin elinde burada ne kadar vekil varsa hepsi hazır bulunur, hepsinin elinde dosyalar olur, der ki, mutlaka bu 3 parti -3 muhalefet partisi- herkesin bize söyleyeceği, herkesin bizi eleştireceği bir konu vardır. Biz de hepsine dair -elimizde somut verilerimiz olur, elimizde dosyalarımız olur- çıkarız, muhalefetimizi, söz hakkımızı alarak deriz ki: "Yok, sayın hatip, sen şu rakamı verdin, sen bu eleştiriyi yaptın; bizim resmî rakamlarımız, resmî verilerimiz, değişen durumlarımız bunlardır." diye... Bunları somut ortaya koyarsınız ve o zaman muhalefet de ikna olur, ortaklaşır ve bu kadar zaman tüketen, boş laflarla yürüyen, birbirine şiddet uygulayacak, telefonunu fırlatacak kadar iktidar tarafından -fırlatma teşebbüsü diyeyim- bir tutumda gelişecek durumlar söz konusu olmaz. Bu, hükûmetlerin görevidir. Geçen gün de söyledik; evet, biz siyaset olarak, iktidar olarak bunun muhalefetini sabaha kadar da olsa yapacağız, eleştirilerimizi dile getireceğiz. İktidar da eğer ciddi olmak istiyorsa, eğer gerçekten yaptığının somut sonuçlarını bu Parlamentoyla paylaşmak istiyorsa, bu hazırlıklarını çok daha fazla yapması gerekiyor ve önümüzdeki süreçte böyle bir şey beklediğimizi de belirtelim.
Kulis siyaseti olduğunu, koltukların boş olduğunu, el kaldırma indirme olduğunu ve Türkiye'yi yönetenin burada alınan kararlar, burada çıkarılan kanunlar olmadığını; uluslararası güçlerle, yurt dışına gidip gelen sıcak parayla, transferlerle sağlanan bir ekonomik sistem olduğunu ve bunun için de aslında burada iktidarda yer alan, iktidarın halkın seçtiği parlamenterlerinin de milletvekillerinin de aslında nasıl yönetildiğini; kendi sorunlarının ne olduğunu, halkın sorunlarının ne olduğunu çok bilmediklerini düşünüyorum. Üstten bir siyasetle yürütülüyor, belki Bakanlar Kurulu bu konuda somut verilere sahiptir ama belki kendi parlamenterleriyle, vekilleriyle bunu yeterince tartışmadıkları için buraya hazır dosyalar fazlasıyla gelmiyor, onun için biz de muhalefet olarak ikna olmuyoruz.
Şimdi, teröre dair birçok şey söylediniz. Biz insan haklarından, biz toplumsal mücadelenin tüm halklar açısından bir gelişim olması, bir demokrasi, bir dönüşüm ve bir devrim olması gerektiğini söylediğimizde, biz terörle suçlanıyoruz.
Aslında, Türkiye'nin kendi içerisinde şiddet uyguladığı terör olayları çok fazladır. Bakın, genel anlamda, eski süreçlerden de bahsederek belirtebiliriz; Eşref Bitlis olayı, Rıdvan Özden olayı, çok ciddi şeyler var. Derin devletin, gladyonun kendi içinde savaşı, şiddeti ne zaman tırmandırmak istediğinde, Türkiye'nin demokratikleşmesini istemediği süreçlerde, ne kadar kendi içinde üst düzeyde generali de olsa, yıllardır PKK'yle mücadele adına ciddi anlamda savaş kararları alıp uyguladığı hâlde, bunu televizyon televizyon dolaşıp "Belini kırdık.", "Bitireceğiz." "Bittiler." dediği hâlde kendi içlerinde cinayet işlemişlerdir. Çok daha fazlası var, buna zamanımız yok. Bunun için, bugün kürdistanda dayatılan, Kürt illerinde geliştirilen bu katliamların, gladyonun kendi içindeki olaylar, kendi içindeki örgüler, bugün hâlen, iki saat önce yine "Çözeceğiz, çözülmesi gerekiyor." dediğimiz, burada da deklare ettiğimiz ve buna rağmen hâlâ bombalanan o evlerde kendi içinde bu derin gücün direndiği ve savaşta ısrar eden gücün yaklaşımını geçmişteki deneyimlerden anlayarak bunu görebilirsiniz, bunu okuyabilirsiniz ve Parlamentoda bulunan bir iktidar olarak siyaseten bunun kaygılarını bizlerle de paylaşabilirsiniz.
"Terörist" dedikleriniz... Evet, PKK yıllardır mücadele veriyor, çok bedel de ödedi. Bakın, her gün Genelkurmayın ciddi açıklamaları var sitesinde; 100 tane, 300 tane, 500 tane, 5 bin tane öldürdük diyorlar. Biz bunları tek tek tartışmadık değil mi? Ama şunu söyleyeyim: Burada öldürülen, çatışma ortamında öldürülen kaç askeri; eğer siz bu kadar, bütün bu illerdeki yıkımı hendekten kaynaklı, hendeğin arkasındaki gençler yapıyor diyorsanız, kaç tane askeri panzerin arkasında sürükledi ya da onların hangi araçları varsa? Kaç tane kadını çırılçıplak soyup öldürdükten sonra soyup sokağa attı?
FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) - Yok öyle bir şey, yok!
BESİME KONCA (Devamla) - Kaç tanesinin başını kopardı ve sonra bacaklarının arasına... Bakınız, Sur'da kadın katledildi, başı koparıldı ve otopsi raporu için hastaneye gittiğinde başı ayaklarının arasındaydı.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Siz yaptınız.
BESİME KONCA (Devamla) - Bunların hepsini, Lokman Birlik'i kim yaptı? 1990'larda katledip, öldürüp sonra kafasına basıp, kafasını koparıp fotoğraf çeken zihniyet terörü uygulayan zihniyettir. Çatışma gerçekliği içerisinde her gün burada söylüyoruz birçok şeyi. Bunların hepsi aslında terördür, bunların hepsi terördür. Onlar, dağda savaşanlar, dağda direnenler, dağda kendini fiziki olarak koruyanlar kaç tane askerin mezarını bombaladılar? Kaç tane askerin mezarına kaç roket attılar, "Bunlar da bir zaman bu kadar arkadaşımızı öldürdü." diye mezarlarla savaştılar? Siz Türkiye'de son yıllarda... Bak, 12 Eylül ya da 1990'lardaki o faşist, o köyleri boşaltan, yakan, yıkan zihniyet dahi on yıl, yirmi yıl önce öldürülen ve insanların alamadığı... Sonradan insanlar kendi imkânlarıyla -siz yasa da çıkardınız o toplu mezarları araştıracaktınız, bunu da yapmadınız- gitti, yaptı ve kendi elleriyle kendi çocuklarının kemiklerini toplayarak getirdi, bir mezar yaptı en azından gider, duamı okurum diye. Siz buna bile tahammül etmediniz ve bütün o mezarları bombaladınız, mezar taşıyla... Ve sonra siz orada dediniz ki: "Onlar cephaneydi orada." Mezar taşında cephane olmaz, mezar taşında olmaz.
Bak, bazı valilikler karar kıldı, kaymakamlıklar karar aldı, belediyelere gönderdi, dedi ki: "O mezar taşlarının üzerindeki o yazıları mezarların üstünden sileceksiniz." On yıl, on beş yıl, yirmi yıl önce ölmüş insanla bile hesaplaşmak isteyen, buna bile tahammül etmeyen bir zihniyeti bugün bu toplum gördü, bugün bu toplum bunu yaşadı ve bugün bu Parlamento bunu sorgulamak zorundadır. Bütün dünyada böyledir, tarihsel olarak da böyledir. Yüzde çoğunlukla, çoğunluğun oyuyla seçilen, darbeyle ya da sandık sistemiyle olsun, iktidara gelen güç her zaman güç zehirlenmesi yaşamıştır, her zaman kendi sonunu kendisi getirmiştir. Ve bugün Türkiye'deki güç zehirlenmesi sadece Türkiye'yle de sınırlı değil. Uluslararası ilişkilerde de bu yaşanmıştır. İşte, bugün Türkiye'nin komşusunun kalmaması, bugün...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BESİME KONCA (Devamla) - ...Suriye'yle yaşananı ya da PYD'yi tartışmanız bunun sonucudur.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Bitti, bitti.
BESİME KONCA (Devamla) - Süleyman Şah Türbesi'ni Eşme köyüne getirirken PYD iyiydi değil mi?
OKTAY ÇANAK (Ordu) - Haydi, bitti. Haftaya konuşursun.
ABDULKADİR AKGÜL (Yozgat) - Haydi bakalım, haydi!
BESİME KONCA (Devamla) - Değer verdiğiniz, operasyon yaptığınız bir gerçeklikti ama bugün PYD teröristtir değil mi? İşinize geldiği zaman...
BAŞKAN - Sayın Konca, süreniz dolmuştur.
BESİME KONCA (Devamla) - ...terörist değildir, birlikte iş yapıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın Konca...
ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU (Erzurum) - PYD bir terör örgütüdür efendim.
BESİME KONCA (Devamla) - PYD iç sorununuz da değil. Nasıl ki başkasının iç sorunlarınıza karışmasını istemiyorsanız...
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Süre doldu.
BAŞKAN - Sayın Konca...
BESİME KONCA (Devamla) - ...kendi içinizde bırakın. Ve biz bununla mücadele edeceğiz.
İyi akşamlar. (HDP sıralarından alkışlar)