Konu: | Avrupa Konseyi İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 35 |
Tarih: | 29.01.2016 |
HDP GRUBU ADINA BESİME KONCA (Siirt) - Sayın Başkan, sayın vekiller; selamlıyorum.
Sayın Başkan, şimdi biz konuşmaya başlayınca siz ısrarla temiz bir dilden bahsediyorsunuz ve uyarıyorsunuz. Doğrudur, temiz bir dil demokratik bir siyasette, demokratik bir anayasada, halkın Parlamentosu olan bir ortamda kullanılır. Eğer bizim siyasetimiz temiz bir siyaset değilse, eğer bizim devlet anlayışımız, eğer bizim iktidar anlayışımız temiz bir geçmişe dayanmıyorsa, temiz bir geleneği yoksa, temiz bir dili yoksa burada yaşananları dile getirmek, güzel cümlelerle, güzel kavramlarla anlatmak ve anlaşılır olmak kolay olmuyor. Başta bunu belirtmek istiyorum, yani sık sık bu kavram, temiz dil uyarısı yapıldığı için. Siyasetimizin genelinde bu kirlilikler olduğu için bunu da anlatacak kelimeler buna denk gelebiliyor, başta bunu söyleyeyim.
İkincisi: Anayasa'ya dair Sayın Başkanın uyarıları oldu, "iç savaş", "savaş", "katliam", "soykırım", "kürdistan" kavramlarının kullanılmaması gerektiği ve bunun da Anayasa'da karşılığının olduğunu söyledi Sayın Başkan. Fakat bizi susturmak için ya da bizim bu faşist Anayasa'ya uymamız için ha o kırmızı kitapçığı göstermişsiniz, ha Kenan Evren burada olmuş. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Evet, bunu siz söylüyorsunuz, bunu bütün partiler söyledi. 12 Eylül darbesi sonrası oluşturulan askerî cuntanın yasa, anayasa hâline getirdiği bir Anayasa olduğunu biliyorsunuz. Bunun için bu yasaya her hâlükârda, her koşulda, uymak zorunda değiliz. Bu Parlamento bu Anayasa'yı değiştirmek için buradadır. Bu çoğunluğu, bu farklılığı geliştirmek için bugün buradayız ve biz bu Anayasa'yı eleştireceğiz. Biz Anayasa'nın değişmesi gerektiği için, burada olmayan çokluğu, halkları, inançları, kültürleri, farklılıkları, dilleri kabul etmeyen bu Anayasa'yı aşmak için hem bu kelimeleri kullanacağız -sizin tabirinizle Anayasa için suç olan kavramları- hem de siyaseten bunu çok geniş tartışmak durumundayız.
Şimdi, bizim konuşmalara dair birçok değerlendirme yapıldı. Sayın AKP Grubunun grup başkan vekili dedi ki: "Parlamentoyu, Meclisi, siz işletmek istemiyorsunuz. Siz işlemesini isteseydiniz önerge vermezdiniz, tıkamazdınız." Şimdi, geldiğimiz son nokta budur. Bırakalım artık "terörü destekliyorsunuz, şunu yapıyorsunuz, bunu yapıyorsunuz." demeyi, bilinçaltınız konuşuyor aslında, bazen söylediğiniz bazı kavramlar, kurduğunuz bazı cümleler bilinçaltınızı ele veriyor. Burada önerge vermeyi bile suç sayacak, bunu bile olmaması gereken, buraya önerge getirmememizin sorun olduğunu, eleştiri konusu yapıp söz hakkı alıp burada eleştiren bir iktidar anlayışı acaba neyi ifade ediyor? Biz niçin buradayız? Önergeleri sonuna kadar vereceğiz, sonuna kadar tartışacağız ve söz hakkımızı alacağız; bunun için buradayız, Parlamentoyu işletmek budur. O zaman ortaya çıkan durum budur: Sadece AKP getirsin yasaları, önergeleri, herkes oylasın, Parlamento işlesin. Bu zihniyet bütün inkârları... Bu zihniyet, gerçekten ne demokrasiden ne işleyişten ne de sizin o "Uyun." dediğiniz Anayasa'dan anlamadığınızın ifadesidir bütün bu yaklaşımlar, bunu bilmek zorundasınız.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sizin oyunuz 2 tane mi olacak?
BESİME KONCA (Devamla) - Yarattığınız bu ortamdan dolayı bugün oyumuz 2'dir. Demokratik olmayan, toplumu düşünmeyen, hakkı, hukuku, adaleti, özgür bireyi, vicdanı düşünmeyen getirdiğiniz önergeleri de oylamayacağız, buna karşı sonuna kadar da muhalefet edeceğiz ve gerekeni yapacağız. En azından vicdanımız, en azından siyaseten nerede durduğumuz, en azından düşüncemizin ne olduğunu dile getirmiş olacağız, en azından bunları dile getirmiş olacağız.
Sayın Başkan, söylüyorsunuz, "Kürdistan yoktur." Yine bu tartışmayı geliştirmek istiyorum. MHP ve AKP, Sayın Başkanın bu sözü üzerine ayağa da kalktılar, alkışladılar da. Aslında alkışladığınız Erdoğan'dı. Kürdistan vardır, bunu söylüyorum. Erdoğan da kürdistanın olduğunu söyledi ve biz de buradaki bütün konuşmalarımızda söyledik: Kürdistan "Türkiye" kavramından çok daha önce var olan bir kavramdır. Anadolu'ya gelirken biz Orta Asya'dan atlar üstünde kılıçlarla buraya gelmedik; Diyarbakır'a, Batman'a, Urfa'ya, Elâzığ'a, Hakkâri'ye, Bitlis'e at sırtında gelmedik, kılıç zoruyla gelmedik.
NECİP KALKAN (İzmir) - Uzaydan mı geldiniz?
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ya böyle bir şey olur mu? Hiçbir kaynakta yok ya; biraz bilgi, biraz okuyun lütfen ya!
BESİME KONCA (Devamla) - O sizin övündüğünüz 1071 Malazgirt Zaferi'nde Kürt beylikleri, Silvan beyliği on binlerce askeriyle Malazgirt'e kadar gidip Alparslan'a katkı sunmuştur, destek olmuştur ve Anadolu'ya böyle geçmişsinizdir, bugün övündüğünüz Anadolu'ya. Tarihî kaynaklara bakın, bunu bilirsiniz. Tarihî kaynaklara, tarihçilere bakın.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Tarihî kaynaklar farklı söylüyor, yok öyle bir şey. Bin yıldır Türkiye bu Anadolu.
BESİME KONCA (Devamla) - Arkeologların araştırmasına bakın, antropologların araştırmasına bakın. Bugün Urfa, bugün Batman, bugün Diyarbakır insanlık tarihinin merkezidir, insanlık tarihinin. Yaşamın, yerleşik hayata geçişin, ekonominin, üretimin, özgür yaşamın geliştiği alan Mezopotamya ve Kürdistan coğrafyasıdır ve Kürtler buraya hiçbir yerden gelmemiştir. Buranın en tarihî, en kadim, en onurlu, en direnişçi halkı olarak burada yaşamıştır.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Hani, nerede yazıyor?
BESİME KONCA (Devamla) - O zaman sizin bunları öğrenmeniz gerekiyor. Siz gidin bunları öğrenin.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sen öğren.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ya, biz çalıştık bunları, çalıştık. Yazdıklarımızı oku.
BESİME KONCA (Devamla) - Şunu tekrar söyleyelim, PKK'nin çıkış koşulları için siz ve sizden öncekiler de "28'inci isyandır." dediniz. Bu 28 isyanın hepsinin başlangıcında hendek, barikat yoktur. 28 kez Kürtleri katlettiniz, 28 kere Türklere soykırımı dayattınız. Bu "soykırım" kavramı da yoktur, olmaz, Anayasa'ya göre suçtur. "Kirli bir dil kullanmayın." diyorsunuz. Anayasa'da suç olabilir çünkü bu devlet yapmıştır.
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sen nereden geldin peki, soykırım varsa? Bu soy devam etti, niye haksızlık ediyorsun?
BESİME KONCA (Devamla) - Sonra 12 Eylül faşizmiyle bunu yasaklamıştır. AKP iktidarı CHP'yi eleştirmek için "Dersim'de katliam yaptınız, soykırım yaptınız, bunun arşivlerini açalım." dediğinde, doğrudur ama bugün devletin nimetlerinden yararlanıp devleti ele geçirdiğiniz için bunları söylemek Anayasa'ya göre suç mudur?
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Terörle mücadele...
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ya, o devlet zaten vardı.
BESİME KONCA (Devamla) - Anayasa'yı delen siz değil misiniz? Maraş katliamı suç değil mi, soykırım değil mi, katliam değil miydi? Sivas değil mi?
KAMİL AYDIN (Erzurum) - Ne alakası var?
BESİME KONCA (Devamla) - 28 isyanın dışındaki son otuz kırk yılda yapılanları anlatırsak da çok ciddi katliamlar var. Sadece Kürtlere yapılmadı, bu cumhuriyet tarihinde bu geçmiş geleneğinizde sadece Kürtlere yapılmadı. Başka etnik yapılara, başka inançlara da bu katliamları dayattınız. Biz bu faşist Anayasa zihniyetini aşmak için, bunu değiştirmek için bu kavramları kullanmaktan çekinmeyeceğiz. Bilmeyenlerin, buna karşı tepkisi ya da refleksi olanların da bunu aşması için gereken mücadeleyi bu kürsüde de, sokakta da, her türlü mücadele biçimiyle de, her anlamdaki yaklaşımımızla da geliştireceğiz; yazarak da geliştireceğiz, konuşarak da geliştireceğiz, eylem ve etkinlik yaparak da, siyaseten de bunu geliştirmeye çalışacağız.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Şiddetten vazgeçin önce, şiddetten!
BESİME KONCA (Devamla) - Şiddetten vazgeçilmesini...
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Silahları bırakın; silahları bırakın, silahları!
BESİME KONCA (Devamla) - Bak, CHP bunu sık sık söylüyor, PKK'yle görüşmeleri CHP sık sık şantaj olarak kullanmak için söylüyor size karşı, Sayın Öcalan'la görüşmeleri söylüyor.
Kürt hareketi, yıllardır, 1993 Özal döneminden bugüne kadar, Özal'la, Demirel'le, sizin mirasını devraldığınız Sayın Necmettin Erbakan'la da sizin temsil ettiğiniz siyasetle de bu süreci çözmek için çok ciddi anlamda çabalar harcadı, çok ciddi fedakârlıklar yaptılar. On beş yıldır bir çatışma süreci yaşanmadı, bu geliştirildi. Bunun için bizler bedel ödedik, zindanları göze aldık, sokaklarda katledilmeyi göze aldık.
Hatırlarsanız, bugün hendek fobisi yaşıyorsunuz, bir dönem de bu Mecliste çok fazlasıyla taş atan çocuklar fobisi vardı. Binlerce çocuğu cezaevine koydunuz. Sonra çıkarıp yasa değiştirdiniz: "Hayır, böyle olmaz..." E, çocuk da taş atmasın, niye atıyor?
Bu zihniyetiniz, kavramlarınız değişebilir ama mantığınız, baktığınız yer, durduğunuz yer hiçbir zaman değişmemiştir; tekçi, ırkçı, faşist, dönüşüme, zamana, mekâna uymayan, koşullara uymayan, değişime açık olmayan bir gerçeklik olduğunu biliyoruz. Ama Kürtler otuz yıldır -bu 28 isyanın dışında söyleyelim- her 28 isyanda da Kürtler her zaman Türklerle birlikte yaşamayı esas almışlardır, sadece haklarını, kültürel kimliğini, dilini yaşamak için mücadele etmişlerdir. Türkiye'de 21 Anayasası'nda "Eğer demokratik olacaksak Kürtler olmalıdır." diye mücadele etmişlerdir. Koçgiri isyanı bunun ifadesidir.
Okumamışsanız, araştırmamışsanız bakın, biz burada söylemeyelim, tarafsız tarihçilerden öğrenin. Şeyh Sait isyanı, Dersim isyanı kendi haklarını, kendi öz yönetimini, kendi özgürlüğünü, kendi kültürünü korumak içindir, Türkleri katletmek için değildir. Kürtler, bin yıllardır bu toprakta yaşamıştır, katletmemiştir, başka toprakları işgal etmemiştir, başka halklarla savaşmak istememiştir, savaşmamıştır, her zaman barışçıl, her zaman yanı başındaki halkı, birlikte yaşadığı halkı korumuştur, kollamıştır ve birlikte yaşamıştır. Kürt halkına diyeceğiniz hiçbir şey yok, Türk halkına diyeceğiniz hiçbir şey de yok. "Yüce millet" diyorsunuz ama bu Parlamento yüce milleti temsil etmiyor. Bir dönem beyaz Türk'ü temsil etti, tekçiliği, burjuvaziyi, egemen sınıfı, şimdi de yeşil Türk'ü temsil ediyor, şimdi de başka bir yeni palazlanan bir sınıfı, bir gücü, bir iktidarı, bir devlet otoritesini temsil ediyor, halkı etmiyor. Bizim Türk halkıyla, Kürt halkının da etnik yapılarının... Arap'ın da, Laz'ın da, Çerkez'in, de Gürcü'nün de birbiriyle sorunu yoktur. Toplumun, halkların yaşam biçimiyle kabul ettikleri demokratik gerçekliği, kabul ettikleri özverili birlikte yaşamayı bu Parlamento göstermemiştir. Bu Parlamentoda bunun siyaseti üretilmiyor, bunun gerçekliği temsil edilmiyor, bunu da bilmeniz gerektiğini, tekrar tekrar, bu Anayasa'yı aşmak, bu Anayasa'yı değiştirmek ve bu Anayasa'ya göre siyaset yapmayacağımızı söylemek için belirtmek istiyorum. Sık sık söylüyorsunuz... Değişen Kürtler değil. 1990'larda Kürt siyasetçilerine yaptığınız, Orhan Doğan'a yaptığınız, Leyla Zana'ya yaptığınız, Hatip Dicle ve arkadaşlarına yaptığınızı bugün aynısını yine bize dayatıyorsunuz. Biz hiçbir zaman değişmedik. Onlarca parti kapattınız, onlarca siyasetçiye siyasi yasak getirdiniz. O zaman hendekler yoktu değil mi? Bugün "Çağrı yapın, niye hendekleri destekliyorsunuz, niye oradasınız?" diyorsunuz. Biz hendekleri desteklemek amacıyla bunu söylemiyoruz. "Hendekler bir sonuçtur." diyoruz. Hendek kendi başına bir sorunun çözümü değil. Yıllardır dayattığınız katliamın, yıllardır dayattığınız siyasi soykırımın sonucunda insanların geliştirdiği bir refleks ve bir öz savunma gerekçesidir. Kendi başına, oradaki halk Türkiye'nin geleceği ve oradaki askerin yaşam biçimi için de hendek kendi başına bir tehlike değildir, siyasi operasyonlar karşısında yapılan bir öz savunma gerekçesidir.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Çukurları siz kazdınız.
BESİME KONCA (Devamla) - Çukur da diyebilirsiniz başka bir şey. Hendektir, böyle tanımlanmıştır, İslamiyet'te de bu yapılmış ve bir kişinin, İranlı Selman'ın önerisiyle hendek kazılmıştır.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Çukur onlar, çukur!
BESİME KONCA (Devamla) - Ve orada İslamiyet'in gelişimi için büyük bir direniş gerekçesi olmuştur. Bir insanın fikri de, 10 insanın da, bir insanın da fikri çok şey geliştirebilir. Faşizmin olduğu; ahlaksızlığın, siyasetsizliğin, haksızlığın, vicdansızlığın olduğu her yerde insanlar her biçimde kendisini savunabilir.
Dediğim gibi, kaç yıl önce de sizin için taş atmak büyük bir korku gerekçesiydi, yasa değiştirme gerekçesiydi ve binlerce çocuğu cezaevine koydunuz ve sonra yasa çıkarıp bunu değiştirdiniz. Bugün tartıştığınız süreci yarın başka bir biçimde tartışacaksınız; bunu unutmayın. Bak, bugün Taha Akyol'un programında sizin -emek verdiği, saçını aklaştırdığı- Bülent Arınç programdaydı, bu süreçten ders çıkarmamız gerektiğini söylüyordu ve yapılacaksa bu süreçte bu Parlamento bütün partilerle ortaklaşmalı ve bir şey yapmalıyı dile getirdi. Burada oturacağınıza boş boş sadece el kaldırmak için, o programı seyretseydiniz. Çok doğru şeyler söylediği için söylemiyorum, buradaki tutumunuz için söylüyorum. En büyüğünüzdür, deneyimlinizdir; çok doğru yapacağını bilmiyorum, belki bu koltuklarda olmadığı için bunu söylüyor.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Şiddetten vazgeçin. Önce şiddetten vazgeçin.
BESİME KONCA (Devamla) - Hükûmetin de, devletin de bu süreçten ders çıkarması gerektiğini söylüyor. O zaman sizin de ders çıkarmanız gereken, ağzımızdan çıkan her kelimeye farklı bir tutum, tepki göstermeniz gerekmeyen bir durum olduğunu sizin de düşünmeniz gerekiyor. Bunu tekrar tekrar dile getirmek istiyoruz.
Değişen çıkarları gereği halkı düşünmeyen siyaset gerçekliği sizin gerçekliğinizdir. Siz bedel ödemediniz. Bak, Sayın Erdoğan, Cumhurbaşkanımız Erdoğan bir şiir okudu diye, çok kısa cezaevinde kaldı diye bunu büyük bir tarihsel gerekçe olarak ortaya koyuyor. Bununla övünürsünüz. Siz bedel ödemediniz, siz zindanları görmediniz, siz katliamları görmediniz; siz samanlıklara doldurulup katledilen insanları o 28 isyanında kürdistanda görmediniz, siz Dersim'de mağaralara doldurulup gaz verilerek katledilen insanları görmediniz; biliyorsunuz, dile getirmiyorsunuz. Bugün Cizre'de yaşanan durum da budur Dersim katliamından farklı bir şey değil. İnsan onuru, insan yaşamı sayısal bir şey değildir; binlercesi, milyonlarcası öldürülünce mi katliam diyeceğiz, soykırım diyeceğiz. Buradaki de soykırımdır, siyaseten nerede durduğunuz önemlidir.
Batman'da tarihte gerçekleşen katliamlarda "Fare gibi katlettik, samanlığa doldurduk, yaktık." diyen zihniyet bugün de bodrumun altında bırakarak katletmek istiyor. Bu, sizin devlet, egemen, iktidar olma, zorun, şiddetin sonucudur; bunu da siz miras alıyorsunuz, siz de değişmek zorundasınız bunun karşısında; değişmediğiniz takdirde bunlar tarihe mal olur ve onurlu duran insanlar tarihte alnı açık, başı dik ve onurlu, vicdanlı bir biçimde halkın karşısına çıkar. Biz bunu yapacağımızı söylüyoruz, katledilsek de, öldürülsek de, başka bir şey olsak da bunu yapacağız.
Faysal Sarıyıldız arkadaşımıza saldırıyorsunuz. Bugün manşetlerde "PKK'nin bombacısı" diye başlık yapıyorsunuz. 1990'larda o eleştirdiğiniz basın, bugün aynısını sizi destekleyerek -AKP Hükûmetini- bunu manşet yapıyor, "PKK'nin bombacısı" diyor. "PKK'nin bombacısı" diyorsunuz. Halkın oyuyla seçilmiş bir irade Faysal Sarıyıldız gibi durur; halkının yanında olur, halkı açsa aç kalır, halkı susuzsa susuz kalır, halkı katlediliyorsa halkının önünde olur. Burada gelip koltuklarda oturarak rantın, paranın, yolsuzluğun, hırsızlığın peşinde olmaz.
HALİL ETYEMEZ (Konya) - Sen niye buradasın, sen?
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Sen de oturma koltukta. Koltukta niye oturuyorsun sen? Yemin ettin sen, niye oturuyorsun o koltukta? Konuştuğun laf mantıklı değil.
BESİME KONCA (Devamla) - Ben de her zaman burada değilim. Burada da olacağız, seçildiğimiz yerlerde de olacağız. Fazlasıyla her yerde kalıyoruz, her arkadaşımız kalıyor. Bugün burada azsak halkın seçtiği vekiller olduğumuz için burada azız, halkın yanında olduğumuz için burada azız, bunları yapacağız.
TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) - Halk sizin yanınızda değil ya.
BESİME KONCA (Devamla) - Halk yanımızdadır.
Kürt halkı mücadelesini, tarihini "Yüz yıllık sorundur." diyen sizsiniz. Yüz yıllık sorunsa, Kürt halkı her zaman olduğu yerde durduğu için, her zaman öncülerini, önderliklerini çıkarıp mücadelesini verdiği ve bugün bu mücadelesini uluslararası düzeyde çözülecek noktaya, onurlu bir halk olarak 21'inci yüzyılda haklarını talep etme noktasına geldiği için Kürt halkı kendini temsil ediyor, her dönem temsilcileri de değişebilir. Bugün bu halkı biz temsil ediyoruz. 1990'larda kim ettiyse, 2000'lerde kim ettiyse, bugün biz ediyoruz, yarın başkası Kürt halkını temsil edecek, Kürt halkının da sorunlarını çözecek. Her toplumun farklılıkları vardır. Peki, Türkiye'de o zaman niye MHP, CHP, AK PARTİ ya da geçmişte yüzlerce parti olarak vardınız? Çok partililiğin olduğu, çok farklılığın olduğu yerde o zaman biz size niye demiyoruz "Temsil etmiyorsunuz, susun, konuşmayın, oturun yerinize?" Siz niye bu kadar farklısınız? Kürtlerdeki farklılık başka bir şeydir. Her Kürt farklı bir talepte bulunabilir, her Kürt'ün düşünce biçimi farklı olabilir. Kimliğiyle, kültürüyle, tarihiyle, coğrafyasıyla var olmak başka bir şeydir. Biz bugün bunu savunuyoruz. Bunu savunan çok fazla parti de olabilir. Bugün parti olarak, HDP, bütün farklılıkların partisiyiz, sadece Kürtlerin sorunlarını savunan bir parti değiliz.
HASAN TURAN (İstanbul) - Diyarbakır'da sizi protesto edenler Kürt değil miydi?
BESİME KONCA (Devamla) - Türkiye'nin sorunlarını da, Türkiye'nin demokratikleşmesini de, Türk halkının özgürlüğünü de, demokrasisini de, kadını da, Ermeni'yi de, Asuri'yi de, Süryani'yi de, bütün farklılıkları savunan bir partiyiz. Kendi başına Kürt halkını temsil eden bir parti olarak kendimizi HDP olarak ortaya koymadık.
Kürt halkı adına yaptığımız bir tek şey şudur: Onurlu bir halk, tarihte hakları inkâr edilmiş bir halk olarak bu haklarını sonuna kadar savunacağız, sonuna kadar mücadelesini vereceğiz ve bu halk bunu sonuna kadar savunup kazanacaktır ve geliştirecektir. Bunun için de Kürt halkı yanımızdadır. Bunu geliştireceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bunun dışında başka şeyler de söylemek istiyorum. Bugün Cumhurbaşkanımızın bir açıklaması vardı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BESİME KONCA (Devamla) - Diyordu ki: "Terör örgütünün uşaklarıdır." Ben "uşak" kavramı için iki tane şey söyleyeceğim: "Belli bir işte yeteri kadar deneyimi ve yeteneği olmayan kişidir."
BAŞKAN - Sayın Konca, süreniz doldu.
BESİME KONCA (Devamla) - "Büyüklere yakışmayacak şekilde düşüncede davranan kişidir." Bugün bir ülkenin bir büyüğü olarak buna göre davranmadığı için bu sözü çok yerinde kullandığını düşünüyorum.