| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 34 |
| Tarih: | 28.01.2016 |
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 6546 sayılı Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunu'na ek geçici madde eklenmesi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Değerli arkadaşlar, Çanakkale savaşları ve Gelibolu savaşları, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemindeki en önemli savaşlardan biri. Hepiniz, şüphesiz Çanakkale ve Gelibolu'ya gittiğinizde, oradaki mezar taşlarında, Osmanlı İmparatorluğu'nu teşkil eden Kürt, Arap, Çerkez, Türk, Türkmen, velhasıl Osmanlı İmparatorluğu'nu meydana getiren tüm halklardan, tüm uluslardan bireylerin olduğunu görürsünüz.
Değerli arkadaşlar, bu tarihte gerek Arabistan gerek Kürdistan, Anadolu, hatta Balkanların büyük bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırları dâhilindeydi. Bu savaşta can veren insanlar hiç kuşkusuz Osmanlı devletinin işgale uğramaması, dinin, hilafetin elden gitmemesi ve halkın deyimiyle "namusun elden gitmemesi" uğruna savaştılar. Ama, bu savaşların sonunda, 1918'e doğru dağılan Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları üzerinde bildiğiniz gibi Araplar 21 devlet kurdu, Balkanlar gitti. Yine, aynı tarihlerde Gelibolu, Çanakkale savaşları sürdürülürken Kürdistan'da Çarlık Rusyası'na karşı, Rus işgaline karşı Osmanlı ordularının yanında Hamidiye alayları ya da Kürt aşiret hafif süvari alayları savaşıyorlardı. Şimdi, bu insanlar savaşırken 1921'de Türkiye Cumhuriyeti'nin -daha önceki konuşmamda da izah ettiğim gibi- 1921 Anayasası'yla kurulan çoğulcu yapısıyla Kürtlerin de bu ortak vatanda kendi aidiyetiyle, kendi tarihiyle, kendi kültürüyle, kendi özellikleriyle özgürce yaşama koşullarının bir gün yok edileceğini, bir gün kimliklerinin elinden alınacağını, bir gün inkâr edileceklerini, katliamlara uğrayacaklarını düşünmüyorlardı ve bugün yaşanan savaşın, akan kanın ve gerek polis gerek jandarma gerek gerilla gerekse de arkadaşlarımızın kaç gündür hep izah ettiği ve ısrarla hâlâ izah ettiğimiz... Cizre'de bir bodrumda âdeta canlı canlı mezara gömülmüş 28 sivil insanımızdan -ki 6 can hayatını kaybetti- 22 insanımız orada diri diri gömülecek diye savaşmadı bu insanlar.
HASAN TURAN (İstanbul) - Sivil mi onlar?
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Sivil.
HASAN TURAN (İstanbul) - Gerçekten mi!
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Bu insanlar sivil, Bakanlığınıza sorun.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sen sivil olmadığını biliyor musun?
HASAN TURAN (İstanbul) - Sivil değil onlar.
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Ve bu inkârcı, bu retçi, esasen bu bölücü anlayış bugün ülkeyi bu hâle getirmiştir ve bu anlayışın doğal sonucu olarak sadece Türkiye'de Kürtler yok kabul edilmiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun "Kürt" kelimesini duyan bu anlayış düşman refleksiyle hareket ediyor.
Bakın, mevcut iktidar, Suriye ve Rojava'da açık bir şey söylüyor "Biz bir Kürt koridoruna izin vermeyiz, kırmızı çizgimiz." Türkiye sınırları dışındaki Kürt'e tahammül etmeyen bir anlayış kardeşlikten, birlikten, özgürlükten dem vuramaz. Suriye'de Kürtlerin bir statü elde etmesine tahammül etmeyen ve açık bir şekilde "Suriye'de oluşacak bir Kürt koridoru bizim için tehlikedir, bizim kırmızı çizgimizdir, yok ederiz." diyen bir siyasi anlayış. Bu siyasi anlayış Çanakkale savaşlarının ruhuna, 1921 anlayışına, felsefesine aykırı ve yetmiş yıllık tekçi ulus anlayışına devam ediyor.
Bu ülkede kardeşliğin, eşitliğin ortak vatanda yaşamın tek yolu demokratik ulus anlayışıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET EMİN ADIYAMAN (Devamla) - Bir arada yaşayacağız kendi aidiyetimizle, kendi statülerimizle, kendi kimliklerimizle.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)