Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 33 |
Tarih: | 27.01.2016 |
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Van) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine bütün yasalarda, uygulamalarda, pratikte kadına yönelik tutum, cinsiyetçi yaklaşım bir kez daha bu maddede karşımıza çıkıyor aslında. "Analık izni" diye, çocuk bakımını sadece anneye yüklediğimiz, kadına yüklediğimiz bir tutumla karşı karşıyayız. Bunun gerçeklikte "ebeveyn izni" olarak ele alınması, hem anneye hem babaya yönelik bir iş bölümü olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ancak, dilerseniz "analık izni" deyin, dilerseniz "ebeveyn izni" deyin, bu ibarenin sonucunda bunu, bu izinleri kullanacak kadınlar, çocuklar ve babalar ne yazık ki bu ülkenin bir tarafında öldürülüyor. Sizden ricam, ezberlediğiniz "hendek", "terör" gibi sataşmaları bir tarafa bırakın. Bakın, şu an Türkiye'nin her yerine ne yazık ki tabutlar gidiyor ve şu an bu söyledikleriniz, bu yüz yıllık sorunu bu şekilde değiştirmiyor. Bizler diyoruz ki, bir hukuk ülkesinde, hukuk devletinde 24 yaralı bir yerde ve oraya bu yasal çerçevede ambulansın gitmesi gerekmektedir.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Giden ambulansı patlatıyorsunuz.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - İsterseniz "terör" deyin, isterseniz başka bir şey deyin, ambulans oraya ulaşıp o yaralılar oradan çıkarıldığı zaman kimliklerini hep birlikte sorgularız. Ancak, bu çözüm getirmiyor.
Bakın, on beş gündür Şırnak'taydım ve her gün Cizre Devlet Hastanesi morguna cenazeler geliyordu; çocuk bedenleri, kadın, yaşlı bedenleri geliyordu. Biz onları toprağa vermek durumunda kalıyorduk. İçlerinde bir çift vardı, Selamet ve Mehmet Şahin, kimliğe göre 1938 doğumlu. Dört gün boyunca ölü bir şekilde evlerinde bekletilmişlerdi. Evleri bombalanmıştı. Bakın, 1938 doğumlu. Muhtemelen yine "terörist" diyeceksiniz. Dört gün haber alınamadıktan sonra cansız bedenlerine ulaşıldı ve Selamet Şahin'in yüzüne baktığım zaman tam şakağında bir mermi izi vardı. Bunu neyle açıklayacağız biz? Bu kabul edilemez bir tutumdur.
Şu an bütün her şeyi bir tarafa bırakıp kurtarılmayı bekleyen 24 yaralı için ambulans gidemediği için 3 milletvekilimiz açlık grevinde ve bizler diyoruz ki bu Parlamento bunu çözmek zorundadır. Sizler de bizler de Türkiye halklarından oy aldık ve o halkların bizden beklentileri var. Tabutların gittiği her şehirde herkesin gözü burayı bekliyor ne sorun çıkacak diye, bu kan duracak mı diye.
Buradan hendektir, terördür, şudur budur demekle bu sorun çözülmüyor, bunu görün. Ve bahsettiğim...
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Duracak. Şundan emin olun: O silahlar betona gömüldüğü zaman duracak.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Buyurun, gelin konuşun. Ama muhtemelen size buraya kadar konuşma talimatı verilmemiştir. En fazla yerinizde sataşın denilmiştir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
Lütfen Sayın Hatip, siz de şahsiyatla uğraşmayın.
İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Öyle bir talimat falan yok.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Biz talimatla iş yapmıyoruz.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Onu biliyoruz. Evet, evet, biliyoruz. Biliyoruz, bunu çok iyi biliyoruz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Biz kendi özgür irademizle konuşuyoruz, talimatla iş yapan sizsiniz.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Çok iyi biliyoruz onu. Kendinizi anlatmayın bize. On üç yıl boyunca gördük sizleri.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Biz de biliyoruz, herkes de biliyor.
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Parlamentoda siyaset yapılması gerekir.
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Evet, Parlamentoda siyaset yapılması gerekir. Arkada oturup, hangi madde üzerinde konuşulduğu bilinmeden, gelip burada elinizi kaldırıp tekrar geri dönmek değildir. İhale peşinde koşmak değildir. (AK PARTİ sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Önergeni konuşsana sen!
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın milletvekilleri, lütfen...
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Ve şu an sizin gibi aynı yetkiye sahip 3 milletvekili açlık grevindeyken o rahatlıkla oturmak değildir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Konuşma o zaman!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Dinlemek zorundasınız siz!
RECAİ BERBER (Manisa) - Ayıp be! Neyi dinleyeceğiz? Hakaret mi dinleyeceğiz?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - O zaman önergeni konuş!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Bu kürsüde ben konuştuğum zaman, bir milletvekili konuştuğu zaman...
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - O zaman önergede konuş!
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Çıkıp burada söz hakkı alırsınız.
RECAİ BERBER (Manisa) - Konuşuyorsunuz, görüşlerinizi adam gibi dinliyoruz. Hakaret etmek zorunda mısınız?
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Tekrardan söylüyorum: Bizler, sizin bu ortaya attığınız yapay gündemlerle mevcut gerçekliği kapatmanıza izin vermeyeceğiz. Çünkü bu şekilde oldukça sizler, bu canlardan kendinizi sorumlu tutmayabilirsiniz ama bu Parlamentonun üyeleri olarak bizler, her yitip giden candan kendimizi sorumlu tutarız.
RECAİ BERBER (Manisa) - En sonunda tepki göstermeyince hakarete başlıyorsunuz, olacak iş mi?
TUĞBA HEZER ÖZTÜRK (Devamla) - Hiç alakası yok. Biraz eğer bulunduğunuz konumun sorumluluğunu bilmiş olsanız bu şekilde davranılmayacağını bilirsiniz zaten.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)