| Konu: | Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan'ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde terör örgütüne yönelik yapılan mücadeleye ve Cizre'de yaşanan olaylara ilişkin Hükûmet adına gündem dışı açıklaması nedeniyle CHP Grubu adına konuşması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 30 |
| Tarih: | 20.01.2016 |
CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Önce, peşinen belirtmek isterim ki bütün partilerin, Parlamentoyu oluşturan, hatta Parlamentoda olmayan bütün partilerin teröre karşı net bir tavır alması lazım; amasız, fakatsız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Aynen.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Reflekslerinizi konuşmam bitince verirseniz daha güzel olacak.
Devletin de, hiç şüphesiz, terörle etkin mücadele etmesi lazım, etkin mücadele etmesi. Gene belirtmek isterim ki hiçbir insani, sosyal, kültürel hak talebi terörizme meşruiyet, teröriste masumiyet kazandırmaz.
AYŞE SULA KÖSEOĞLU (Trabzon) - Doğru.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Doğru, mutabıkız. Güzel...
Ancak, burada bütün mesele şu: AKP'nin iki türlü terörle mücadele politikası ya da AKP'nin iki türlü Kürt sorununa bakışı var. Bir, seçim arifesi bakışı ve politikası var; iki, seçim ertesi bakışı ve politikası var. İşte, bu hendekler, barikatlar bu politikaların ürünüdür, bunun da altını çizmek isterim. Şimdi, bununla beraber -siz biraz önce "Doğru." dediniz- hiçbir güvenlik kaygısı, altını çizerek söylüyorum, temel hak ve özgürlüklerin gasbedilmesine de dayanak olmamalı, eğer demokrasi varsa. Bu böyledir.
Şimdi, Bülent Turan, biraz önce -ona da bir açıklık getirmemiz lazım- biz "Meclis kapansın." demedik. Siyasetçi biraz polemik yapar, demagoji yapar ama tahrik ve tahrifat yapmamanız lazım, siz Grup Başkan Vekilisiniz. Düzelteyim, ben, Sayın Başkana "Bir saate kadar İç Tüzük'ün verdiği yetki var..." Bu, beş dakika da olur, üç dakika da olur. Sayın Turan, bir milletvekilinin can güvenliğiyle ilgili medyada haberler -karanlık, doğru, yanlış, ben onu bilmem- uçuşuyorsa, burada oturan milletvekillerinin ve bu Genel Kurulun bilgilendirilmesi Parlamentonun, parlamenter demokratik sistemin olmazsa olmazıdır. "Efendim, Meclis gündemine hâkimdir, biz işimize bakalım." Ne ayıp şey ya, böyle bir şey olabilir mi?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Asla böyle bir şey yok Sayın Başkan. "Hükûmet gelecek, cevap verecek." dedim. Meclis kapanmaz, kapayamazsınız Meclisi.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Şimdi, "Ben konuşurken masaya vurdu CHP Grubu." diyorsunuz. Biz, konuşulurken masaya vurmayız, provokasyon yapılırken masaya vururuz, bunun altını çizelim.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hayır, çok ayıp ediyorsunuz Sayın Başkan. Masaya vurmayın, o da ahlaki değil.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Biraz önce Sayın Başbakan Yardımcısından güzel bir ambulans hikâyesi dinledik. Gene de geldiği için teşekkür ediyorum. Eskiden bu bakanları çağırırdık -kulağımıza bir şey gelirdi, yangın olur, sel olur, deprem olur, olay olur- gelmezlerdi. Neyse geldiler, geldikleri için teşekkür ediyorum.
Şimdi, Sayın Bakan, ben merak ediyorum -siz yokken burada söyledim, bu Parlamentonun 550 milletvekili aynı kıymette ve aynı değerdedir- Faysal Sarıyıldız'la ilgili iddialar... Yani, bu Sayın Milletvekilinin bir güvenlik sorunu var mı, yok mu? Siz bana "Ambulans istedi, gönderdik, içine kimse binmedi." diyorsunuz. Böyle olmaz.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Orada ne işi vardı?
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ne işi var orada?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bu bilgi kirliliğinden...
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - "Ne işi var orada?" diyorlar, bak.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bakın, sevgili milletvekilleri, Parlamentoda...
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Peki, daha önce silah taşıyan bir vekile nasıl inanalım ne yaptığına dair? Ne yaptığına dair nasıl inanalım?
ENGİN ALTAY (Devamla) - ...Parlamentonun bir tarafı öyle inanıyorsa, bir tarafı böyle inanıyorsa bunu Türkiye gibi düşünün işte. Eğer bir Parlamentonun bir tarafı ayrı, bir tarafı böyle bir konuda ayrıysa vay geldi Türkiye'nin hâline.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Daha önce bagajında silah taşıyan bir vekile nasıl inanalım?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Ya, basit bir soru var, basit bir cevap var. Milletvekilinin can güvenliği tehdit altında mı, değil mi?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Yine bir kumpas mı yapacak acaba?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Hanımefendi, gel burada konuş ya! (AK PARTİ sıralarından "Bağırma." sesleri)
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Konuşacağım, orada da konuşacağım.
ORHAN KIRCALI (Samsun) - Bağırma!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Konuşma!
ORHAN KIRCALI (Samsun) - Ne demek konuşma!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Sayın Başkan, İç Tüzük'ü uygular mısınız? 157 çok açık.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Masaya vurmuyoruz biz, masaya vurmuyoruz.
BAŞKAN - Sayın Altay, lütfen, karşılıklı polemik olmasın, karşılıklı konuşmayalım.
Buyurun.
AHMET UZER (Gaziantep) - Sayın Altay, size hiç yakışmıyor bu.
ENGİN ALTAY (Devamla) - "Barikatları kaldıracağız." dedi Bakan, doğru; "Hükûmetin görevi." dedi, doğru. Sayın Bakan, sizin asıl göreviniz, o hendek ve barikatları kurdurmamaktı.
AHMET UZER (Gaziantep) - Sayın Altay, Meclise hitap edin.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Onlar kurulduktan sonra kaldırırsın, kaldıramazsın; bu hendekler, sizin, bölgeye yönelik terörle mücadeleyle ilgili ve Kürt sorunuyla ilgili politikasızlıklarınızın ya da ikircikli politikalarınızın ürünü ve eseridir.
Sayın milletvekilleri, 7 Hazirandan bu güne 200 askerimiz, polisimiz, korucumuz şehit oldu. Yazık, günah, bu acı herkesin acısı ama o kadar kanıksattınız ki 10-15-20 olmazsa 1-2 şehit cenazesi Türkiye'de rutin oldu artık. Olağan bir hâl, olağan bir durum. "Bugün kaç şehit var?" "2 tane." "Ha, önemli değil." noktasına toplumu taşıyan bir Hükûmetle karşı karşıyayız.
AHMET UZER (Gaziantep) - Bu yoruma nereden varıyorsun.
ENGİN ALTAY (Devamla) - 200 tane şehitten bahsediyorum.
AHMET UZER (Gaziantep) - Bizim adımıza düşünme ya!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bununla beraber, bitmedi, bir evde 1 terörist var. Etkisiz hâle getirilmesi lazım, hiç tereddüt yok ama o evde rızasıyla ya da rızası dışında bulunan çocuk, kadın, masum, sivil insanları düşünmeden "1 teröristi öldürelim de yanında 3-5 kişi de gidiversin." anlayışını da Cumhuriyet Halk Partisi olarak, insan haklarına saygılı bireyler olarak, böyle bir partinin mensubu olarak kabul etmemiz mümkün değil.
İSMAİL AYDIN (Bursa) - AK PARTİ de kabul etmez.
ENGİN ALTAY (Devamla) - Eyvallah. E, gel burada söyle.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Niyet okuyorsun. Niyet okuyor be!
ENGİN ALTAY (Devamla) - Bana göre olay şudur: Ben biraz önce görüntüleri izledim. Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: "Çözüm sürecinde bölgeye cephane, silah, mühimmat ve insan kaynağı yığıldı, stoklandı." Hepimizin hafızasında, doğru mu Sayın Kubat? Doğru.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı bir durum tespiti yaptı, doğru bir durum tespiti yaptı. Şimdi... (AK PARTİ sıralarından "Değil, değil." sesi)
Değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı tashih etti o zaman. Öyle söylüyor.
Bu süreçte, 2009'da başlayan -şimdi onun şeyine girmeyelim- süreçte dağdaki bomba, dağdaki silah, dağdaki ilaç, mühimmat, kimyasal madde, dağdaki terörist, elini kolunu sallaya sallaya bölgedeki illere, ilçelere ve kasabalara yerleşti. Ne zaman? Sizin çözüm süreciniz içinde.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının şunu da söylemesi lazım: "O dönemin sorumlusu olarak Başbakan Erdoğan yanlış yapmıştır, sorumludur, kusurludur." demeli Cumhurbaşkanı Erdoğan. Yani aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulundu, manzara budur. Biz bunlardan siyasi çıkarsama, bunları siyasette oya tahvil etme peşinde değiliz. Bir damla kana Cumhuriyet Halk Partisinin on yıl iktidarı feda olsun. Bir damla kan akmasın bu ülkede, bunu söylüyoruz biz. (CHP sıralarından alkışlar)
Onun için de başından beri, bu sorun, ne Kandil'de ne adada ne dağda ne ovada, bu sorun Türkiye Büyük Millet Meclisinde çözülür dedik.
HÜSEYİN BÜRGE (İstanbul) - Ne katkı sağladınız?
ENGİN ALTAY (Devamla) - Gelin, Anayasa Uzlaşma Komisyonu örneğinde olduğu gibi bütün siyasi parti gruplarının eşit temsil edildiği bir komisyon kuralım dedik. Biz dedik, siz "Olmaz." dediniz. Gelin, bir ortak akıl heyeti kurulsun, dışarıda ama üyeleri Başbakan belirlemesin, şimdiki Cumhurbaşkanı belirlemesin, siyasi partiler önersin dedik, "Olmaz." dediniz. Gelin, gerçeklerle yüzleşelim, gerçekleri, hakikatleri, her neyse adı, orta yerde bir sorun var, 30-40 bin insan hayatını kaybetmiş, Kurtuluş Savaşı'nda bu kadar insan kaybetmedik, Çanakkale'de omuz omuza çarpışan Ahmet ve Mehmet, onların torunları şimdi birbirini vuruyor, bu doğru değil dedik; bu insanları ayrıştırmayalım, etle tırnak gibi, portakalın içindeki dilimler gibiyiz dedik, bakmadınız. Seçim arifesi başka, seçim ertesi başka yaptınız. Geldiğimiz sonuç budur: Oldubitti.
Hiçbir şey için geç değil. Gelin, ortak aklı çalıştıralım. Gelin, hep birlikte siyasi mülahazaları, gelecek kaygılarını, hesapları, oy konsolidasyonlarını bir tarafa bırakarak Allah için, bu güzel ülke için, bu güzel millet için bir iş yapalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Hep birlikte bu teröre, bu terörizme, bu kana "dur" diyelim. Bunun tek ve tek çaresi burasıdır, bu Meclistir, bu kürsüdür.
Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)