| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 29 |
| Tarih: | 19.01.2016 |
CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, sıra sayısı 68 olan, Gelir Vergisi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Benden önceki konuşmalarda çok detaylı bir şekilde söylediler. Yaklaşık bir aydır Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülen bütün kanun tasarı ve tekliflerinin tamamı Plan Bütçe Komisyonunun bir hafta önce yaptığı çalışmalar sonunda bir hafta sonra Genel Kurula geliyor ve görüşülüyor. Geçtiğimiz hafta bunu görüştük gece geç saatlere kadar ve bu hafta da bugün, yarın ve ertesi gün de burada görüşüp müzakere edeceğiz ve yasalaştıracağız.
Tabii ki bizim, parti olarak, vatandaşımızın lehine olan, onların çıkarlarına, menfaatlerine, ülkemizin çıkarlarına ve menfaatine olan kanun tasarı ve tekliflerinin Parlamentoda ve komisyonda görüşülerek, müzakere edilerek geçmesi için herhangi bir rezervimiz yok ama sonuç itibarıyla, Meclisin işleyişi, komisyonun işleyişi, çalışması, biçim ve şekliyle ilgili itirazlarımız ve isyanlarımız var. Bunu her seferinde çıkıp söylemekten gerçekten büyük bir üzüntü duyuyoruz. Ekranları başında -şu anda TRT naklen bu yayını vermiyor ama- İnternet ortamında, bilgisayar ortamında bizi izleyen vatandaşlarımız belki bunu hep duyduklarında "Hep aynı şey, hep aynı şey konuşuluyor." diye sitem edebilirler ama bunu biz söylemeye devam edeceğiz çünkü gerçekten, komisyonlar ve Parlamento, usulüne uygun, İç Tüzük'e uygun, Anayasa'ya uygun bir şekilde ne yazık ki görevini yapmamaktadır.
Şimdi, Plan Bütçe Komisyonunda görüşülerek kabul edilen Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı 34 maddeyle toplam 11 ayrı kanunda değişiklik yapıyor arkadaşlar, 34 madde 11 ayrı kanunda değişiklik yapmaktadır. 5 ayrı komisyon ise tali komisyon olarak belirlenmiş ama bunların hiçbirisi tali komisyona gidip de tali komisyonlarda görüşülmeden, sadece ve sadece Plan Bütçe Komisyonunda görüşülmüş ve oradan da buraya gelmiş. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 23'üncü maddesinde "Tali komisyonların hangi yönde veya hangi maddeler hakkında görüş bildirecekleri havale sırasında belirtilmemiş ise, bu komisyonlar görüşlerini kendileriyle ilgili gördükleri hususlar üzerinde bildirirler." denilirken, yine İç Tüzük'ün 34'üncü maddesinde "Bir komisyon, kendisine havale edilen tasarı veya teklifi, başka bir komisyonun ihtisası dahilinde görürse, gerekçeli olarak tasarı veya teklifin o komisyona havale edilmesini isteyebilir." deniliyor. Ama, bugüne kadar uygulamada ne yazık ki bunların hiçbirisi gerçekleşmedi. Şu anda görüşmekte olduğumuz 68 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nda, burada, yürürlük veya maddelerin haricinde 34 maddenin 12 maddesi Maliye Bakanlığını ilgilendiriyor, 5 maddesi Millî Savunma Bakanlığını ilgilendiriyor, 13 maddesi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını ilgilendiriyor, geriye kalan 4 madde de farklı bakanlıkları, İçişleri, Çevre ve Şehircilik, Kültür ve Turizm; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlıklarını ilgilendiren konular arkadaşlar.
Şimdi, Çalışma, Sağlık ve Aile Komisyonunda bulunan milletvekili arkadaşlarımız var burada. 1 Kasımdan beri, seçildiler, geldiler ama henüz daha Çalışma, Sağlık ve Aile Komisyonunun komisyon üyeleri, AKP, CHP, MHP, HDP milletvekilleri toplanıp da kendilerini ilgilendiren bu komisyonda bu kanun tasarı ve tekliflerini görüşmüş değil arkadaşlar; bize geliyor.
Millî Savunma Komisyonu... Er ve erbaşlarla ilgili konular var, düzenlemeler var -birazdan detaylarına gireceğiz- ama Millî Savunma Komisyonu bugüne kadar toplanıp da bütün bunları görüşmüş değil. Polisleri ilgilendiren konular var, onların özlük haklarıyla ilgili, emeklilikleriyle ilgili, intibaklarıyla ilgili, göstergeleriyle ilgili konular var; İçişleri Bakanlığıyla görüşülmesi gerekiyor, o Bakanlığın görüşlerini ileri sürmesi gerekiyor ama bugüne kadar İçişleri Komisyonu çalışmış değil arkadaşlar.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığını ilgilendiren konular var; Hasankeyf'le ilgili konular var, Çanakkale'yle ilgili konular var ama bunların hiçbirisi ilgili komisyonlarda görüşülmüyor, tamamı Plan Bütçe Komisyonuna geliyor ve bizim Plan Bütçe Komisyonunda bunlar görüşülüyor arkadaşlar. Bu doğru ve iyi bir yöntem değil.
Sayın Bülent Turan, AKP Grup Başkan Vekili çıkıp burada bu düzenlemelerin, bu tasarının insanlarımız açısından, vatandaşlarımız açısından ne kadar güzel düzenlemeler olduğunu anlattı. Odalarımıza da elma göndermiş, çok teşekkür ederiz, sağ olun. Ama bizim odalarımıza elma göndereceğinize, bu yasa yapma tekniğine, İç Tüzük'e, yasalara ve kanunlara iyi bir şekilde uyacak şekilde göndermenizi öneriyoruz sizin. Özellikle grup başkan vekillerinin buna uymaları gerektiğini ve Meclisin gerçekten hukuki olarak, yasal olarak uygun bir şekilde çalışmasını hep birlikte sağlamamız gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, kuşkusuz, bizim burada milletvekilleri olarak vatandaşlarımızın çıkarları ve menfaatlerine, onların daha insanca yaşayabileceği düzenlemeleri yapmamız gerekiyor arkadaşlar, buna bir itirazımız yok.
Örneğin, tasarının 1'inci maddesinde diyor ki: "Genç girişimcilere birtakım kolaylıkların sağlanması gerekiyor." 29 yaşına kadar gelmiş, iş kurmak isteyen genç insanları teşvik etmek, onların daha rahat hareket edebilmeleri için kazançlarının bir bölümünü vergi dışı bırakacak bir düzenlemenin yapılması gerekiyor. İtirazımız yok ama çok allanarak pullanarak söylenen bu şey, o genç arkadaşlarımıza sadece 1.800 lira gibi bir düşük ücretten başka hiçbir şey getirmiyor arkadaşlar, sadece faydalanacağı şey 1.800 lira. 1.800 lira için bu kadar kıyamet koparmaya gerek yok. Genç iş adamlarımız için, yeni iş kuracaklar için bizim daha farklı düzenlemeler yapmamız gerekirken ama sadece 1.800 liralık bir maddi kaynak nedeniyle bu düzenlemeyi burada tartışıyoruz.
Yine, 2'nci maddede, basit usulde tespit edilen ticari kazançların 8 bin Türk liralık kısmı üzerinden gelir vergisi alınmaması sağlanmaktadır. İyi, güzel bir düzenleme, itirazımız yok ama birtakım mahzurları da var. Özellikle, bir düzenleme yapılıyorsa bunun sistemin amacına aykırı düşmemesi gerekir. Burada amacına aykırı düzenlemeler var. Sistemin amacı küçük mükelleflerden vergi alınması değil; büyük mükelleflerin vergi kaçırmasının önüne geçmek gerekirken burada büyük mükelleflerin vergi kaçırmasına bir engel teşkil edilmemektedir. Düzenlemenin eksik yapılması nedeniyle de ciddi sıkıntılar ve sorunlar var arkadaşlar.
Yine, tahsili devam eden, 25 yaşını bulmuş genç kardeşlerimizden eğitimleri nedeniyle yurt dışına çıktıklarında pasaport harcının alınmaması gerekiyor. Doğru, destekliyoruz, bununla ilgili herhangi bir sorunumuz ve herhangi bir problemimiz yok. Evet, harç alınmaması gerekiyor; hatta yüksek lisans, doktora ve daha ileri yaşlarda da yurt dışına giden genç arkadaşlarımızın bundan faydalanması için de elimizden gelen düzenlemeleri yapmamız gerekiyor.
8 ve 9'uncu maddeler polislerle ilgili. Yaklaşık olarak, şu anda aktif polislik görevini yapan 243 bin polis var, 118 bin de emekli polis arkadaşımız var. Polislerle bir sendikacı olarak, bir işçi olarak en çok cebelleşen, onlarla karşı karşıya gelen, biber gazı yiyen, tazyikli su yiyen, onlara karşı direnen, onlarla beraber mücadele eden; "Ben milletvekiliyim." dediğimde de "Hiç fark etmez, ben 657'li devlet memuruyum, sana dokunurum." diyen polislerin haklarını yine burada bizler savunuyoruz arkadaşlar. Onların da bir emekçi olduğunu düşünüyoruz, onlara emirlerin yukarıdan geldiğini biliyoruz ama o polis arkadaşların da vatandaşa insan gibi davranması gerekiyor; vatandaşları yerlerde sürükleyerek, iterek, kakarak insanlık dışı bir muameleye tabi tutmaması gerekiyor. Hele bir devlet memurunun bir başka devlet memuruna karşı zulüm yapmasını kabul etmek mümkün değil. Geçtiğimiz hafta kamu çalışanlarının, Dikmen Kapısı önünde, ücretleriyle ilgili, 2016 bütçesiyle ilgili eleştirileri vardı. Bir baktım ki polisler toplanmışlar, devlet memurlarını sürüyorlar; "Süreceğiz, süreceğiz." diyorlar, aşağıya doğru sürüyorlar arkadaşlar. Böyle olabilir mi arkadaşlar ya? Ama buna rağmen polis arkadaşlarımızın özlük haklarını, emekliliklerini, intibaklarını yine biz savunuyoruz. Yukarıda, komisyonda 3600 göstergesini getirdik, AKP reddetti. Şimdi, ilerleyen maddelerde, polislerin emekliliklerinde mağdur olmamaları için 3600 göstergesini yine getireceğiz. AKP milletvekilleri, getirin 3600'ü hemen imzalayıverelim, dört parti de imzalasın arkadaşlar, polis arkadaşların göstergeleri 3000 değil 3600 olsun. Biz hazırız, burada hazırız. Kapılarımızda on iki saat bekleyen ve çalışma koşulları zor olan bu insanların çalışma koşullarının da mutlaka düzenlenmesi gerekiyor.
Yine, muhtarlarla ilgili düzenlemeler var. Türkiye'de, Bakanlığın vermiş olduğu verilere göre 50.026 muhtar var arkadaşlar. Biz, onların ödentilerinin 1.500 TL olması gerektiğini söyledik, asgari ücret gibi. Komisyondan 1.300 lira olarak geçti. 1.500 lira için ısrarlıyız yine aynı şekilde. Arkadaşlar, 50 bin muhtarın yaklaşık olarak üçte 2'si emekli, sadece üçte 1'i emekli olamamış. Komisyonda getirdik, dedik ki: "Bunların emekliliğiyle ilgili bir düzenleme yapalım, bir fıkra ekleyelim buraya. Çünkü, yaklaşık olarak 560 lira her biri sosyal güvenlik primi ödüyor cebinden, bunlar da sosyal güvenlik kapsamı içerisine alınsın." Düşünün, seçilmiş vatandaş, muhtar, kamu görevlisi görevini yapıyor, her türlü yargılaması var ama sosyal güvence içerisinde değil. Muhtarların mutlaka bir sosyal güvenlik kapsamı içerisine alınması gerekiyor ve onların sosyal güvenlik priminin de devlet bütçesinden mutlaka karşılanması gerekiyor. Sayın Başkan, Sayın Bakan, toplam üçte 2'si emekli üçte 1'i var; yani 15 bin, 16 bin muhtar var Türkiye'de, hepsi bu. Bu düzenlemeyle ilgili bir ton af getirdik ama 16 bin, 17 bin muhtarın sosyal güvenlik primlerini ödemekten sarfınazar ediyoruz, bunu kabul etmek mümkün değil. Muhtarların bununla ilgili mutlaka, emeklilerin emeklilik primlerinin ödenmesi gerekiyor. Yetmez; muhtarların elektrik, telefon ve diğer giderlerinin de -ilçe belediyelerin birçoğu onu karşılıyor, il belediyeleri karşılıyor ama- muhtarların bu özlük hakları ve iletişim giderlerinin de mutlaka bütçeden karşılanması gerekiyor.
Uzman çavuşlarla ilgili düzenlemeler var. İtirazımız yok, iyileştirilsin, katsayıları artırılsın ama şunu söylemek gerekiyor: Özellikle 14, 15, 16, 17 ve 18'inci maddelerde uzman er ve erbaşların, jandarmaların düzenlemeleri var, bir itirazımız yok, iyileştirilsin. Ama bir madde var ki, özellikle... Genellikle beş yıllık bir sözleşme yapılıyor. İki yıl görev yaptıktan sonra, onlar istifa edip bir başka devlet kurumuna yatay geçiş yaparak memuriyete geçebilirler. Şimdi, bu düzenlemeyle bunu yedi yıla çıkartıyorsunuz, bu doğru değil ve doğru olmadığı gibi de kazanılmış hakları da ellerinden alıyorsunuz, bunu da kabul etmek mümkün değildir arkadaşlar.
Yine, bizim de seçim bildirgemizde vardı, mazotun 1.500 TL olması, gübre ve ilaçtaki KDV'nin kaldırılmasıyla ilgili olarak arkadaşlar... Evet, Türkiye olarak en pahalı mazotu, en pahalı benzini kullanan ülkeyiz. Bununla ilgili çiftçilerin mutlaka desteklenmesi gerekiyor, 1.500 TL'ye düşürülmesi gerekiyor arkadaşlar. Ama bununla ilgili henüz bir düzenleme gelmedi. Bu düzenlemeyle özellikle gübredeki ve ilaçtaki KDV oranı kaldırılıyor, kaldırılması gerekir, doğrudur ama sanki bu düzenleme özellikle birtakım ithalatçı firmalara elden teslim gibi geliyor bana ve buradan birtakım ithalatçı firmaların büyük paralar kazanacağını ve devletin de buradan büyük bir kaybı olacağını düşünüyorum. Evet, sıfır olmalı ama bununla ilgili birtakım düzenlemelerin de olması gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, diğer maddelerde, 19, 20, 21 ve ona bağlı maddelerde ise kadınlarımızın doğum, doğum izinleri, esnek çalışma biçimi, yarı zamanlı çalışmayla ilgili düzenlemeler... Evet, bizler kadınlarımızın, memur ve işçi kardeşlerimizin doğum ve doğumdan sonraki süreçlerinde mutlaka izinlerini kullanmalarını ve bu izin sürelerinin artırılması gerektiğini destekliyoruz ve bunun gerçekten olması gerekiyor ama -benden önce konuşan çok değerli konuşmacı da söyledi- buradaki esas amaç kadına biçilen roldür, kadın özellikle istihdam alanından çekilsin, eve kapansın, çocuk doğursun; 3, 4, 5, 6, 7, hiç fark etmez arkadaşlar, ama kadın istihdam alanından çekilsin arkadaşlar. Bu doğru bir politika değil ve kadınların terfi etmesi, kariyer yapması ve diğer alanlarda arkadaşlar, çalışma koşullarının zorlaştırılması özellikle, bu düzenlemelerin içerisindedir.
Yine bu düzenlemelerin içerisindeki yarı zamanlı çalışmayla birlikte kadınlarımızın sosyal güvenlik kapsamı dışına itilmesi, kendi primlerini kendilerinin ödemesiyle de karşı karşıya kalacaktır. Bunlar, haklı olarak, çalışan kadınlarımızın iki tercihten birinde bulunmasını gerektiriyor ki, "ya ev ya iş" dediğinde veyahut "çocuk" dediğinde ikisi arasında bir tercih yapmak zorunda kalıyor ki bizim, kadınlarımızı böyle bir tercihe zorlamamamız gerekiyor.
Bunun bir başka yönü de, özel olarak Komisyonda da tartıştık, bu giden yol özel istihdam bürolarına giden bir yoldur arkadaşlar, yani Türkiye'de kiralık işçi sisteminin tamamen yasalaşmasıdır. Bundan bir süre sonra, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da söyledi, diğer bakanlar da söyledi, önümüzdeki günlerde çalışma hayatıyla ilgili yeni düzenlemelerin yapılması ve istihdam biçiminin değiştirilmesi, daha da esnekleştirilmesi ve daha da güvencesiz bir ortamın yaratılması ve kadın ve erkeklerdeki güvencesiz bir iş hayatının Türkiye'de uygulanmasıyla ilgili yeni düzenlemeler geliyor. Bu nedenden, bunlar iyi gibi gözükse bile çalışma hayatında çok büyük sorunları ve çok büyük problemleri de beraberinde getirecek.
Evet, emekli olup da geçinemeyen, emekli maaşlarının çok düşük olması nedeniyle, BAĞ-KUR, SSK ve Emekli Sandığından emekli olanlar -mecburen, çocuk okutuyor, ev kirası var- ister istemez bir iş yapmak zorunda, iş yapınca da yüzde 15, sonra yüzde 10'a düşürüldü geçtiğimiz günlerde düzenlemeyle beraber... Bu da büyük bir külfet, büyük bir yük oluyor. Dolayısıyla bunun sıfırlanması, bunun kaldırılmış olması, hep birlikte kaldırmış olmamız büyük bir düzenlemedir ve dolayısıyla bundan sonra bu primlerin alınmaması da özellikle ikinci bir iş yapmakta olan insanlarımız açısından büyük bir şans olacaktır.
Genel sağlık sigortasıyla ilgili düzenlemeler var. Getirdik, söyledik, dedik ki arkadaşlar: Özellikle lise mezunu -20 yaşına kadar- olan ve üniversite mezunu -25 yaşına kadar- olanlar ister istemez genel sağlık sigortası primlerini ödemek mecburiyetindeler. Ama bunları ödemedikleri takdirde bu birikintiler nedeniyle sağlık hizmeti alamıyorlar, alamayacaklar. Bunu yeni baştan düzenlememiz gerekir diye geçtiğimiz dönem, 24'üncü Dönemde defalarca söylememize rağmen bu kürsüde bunları söyledik ama anlatamadık. Artık arkadaşlar, dilimizde yaralar çıktı, şimdi nihayet bu düzenlemeyle beraber, özellikle 20 yaşına ve 25 yaşına kadar eğitimini gören üniversite ve lise öğrencilerimizin genel sağlık sigortasıyla ilgili primleri ödenecek ve okul bittikten sonra iki yıl iş bulamadıkları için yine sağlık hizmeti alamayacaklar, özellikle bu iki yıllık süre içerisinde de sağlık hizmetleri alacak noktaya gelecekler arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, muhtarların bu ücretlerin dışında başka talepleri, başka istekleri de var, onları da ilerleyen dönemlerde, maddelerde bunların hepsini dile getireceğiz.
Ama en önemli konulardan bir tanesi de bugün 19 Ocak, polislerimiz şehit edildi, şehit oldu ama aynı zamanda Hrant Dink'in de ölüm yıl dönümü. Dokuz yıl önce Hrant Dink İstanbul'da Agos gazetesi önünde öldürüldüğünde, Osmanbey'de, ben Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Sekreteriydim, yaklaşık 200 metre yukarıdaydım. Alt yazı geçtiğinde -Hrant Dink'in vurulduğunu, öldüğünü- üç dakika içerisinde Agos gazetesinin önündeydim. Gittiğimde rahmetli Hrant Dink'in kanı kaldırımda akıyordu arkadaşlar. Benden sonra vali geldi oraya. Hrant Dink'in neden ve niçin katledildiğini hepimiz biliyoruz. Bundan büyük bir üzüntü duyuyoruz ve acımız büyük, burada Hrant Dink'i ve ailesini saygıyla selamlıyorum.
Bunlar neden kaynaklanıyor? Hedef gösteriliyor. Bakın, geçtiğimiz günlerde öğretim üyeleri de bir bildiri yayınladılar ve bildiri yayınlandıktan sonra başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve ilgili bakanlar öğretim üyelerini hedef gösterdiler arkadaşlar. Şimdi kimi üniversitelerde öğretim üyelerinin kapılarına çarpılar koyuluyor. O öğretim üyelerinin kapılarını öğrenciler çalıyorlar, öğretim üyelerini açık, aleni veyahut da gizli bir şekilde "Aman hoca, ayağını denk al, bak, seni bekleyen tehlikeler var." diye öğretim üyelerini tehdit ediyorlar arkadaşlar. Bu doğru değil. Özellikle, devleti yöneten, ülkeyi yöneten insanların, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve diğer bakanların toplumu daha soğukkanlı ve daha dikkatli olmaya çağırması gerekirken, özellikle bilim adamlarını, gazetecileri, yazarları ve siyasileri hedef gösteren konuşmalar yapmalarını şiddetle ve şiddetle kınıyoruz arkadaşlar.
Bugün bazı üniversiteler, Hacettepe, Siyasal ve diğer üniversitelerin bir bölümü tatildeler; öğrenciler yarıyıl tatili veyahut da sömestir tatilindeler ama önümüzdeki günlerde öğretim başladığında, özellikle hedef gösterilen bu öğretim üyeleri ve öğrencilere karşı saldırıların olacağıyla ilgili ciddi endişeler ve kaygılar taşıyoruz. Bundan hepimizin kaçınması gerekiyor. Gençleri ve öğretim üyelerini hedef göstermememiz gerekiyor. Sayın Cumhurbaşkanının ve Başbakanın özellikle diline ve üslubuna sahip çıkması gerekiyor. Gezi mücadelesinde de Sayın Başbakan, o dönemin Başbakanı çıktı, hedef gösterdi, gencecik insanlar hayatlarını kaybettiler. Çıkıp "Gençler, ben sizin mesajınızı aldım, gereğini yapacağım." demiş olsaydı hayatını kaybeden o insanlar bugün yaşıyor olabileceklerdi ama bunu yapmadılar ve o kadar insan hayatını kaybetti, evlatlar hayatını kaybetti arkadaşlar.
Dolayısıyla, özellikle iktidarı bu söylemlerinden ve bu konuşmalarından kaçınmaya, ülkemizde barışı ve kardeşliği tesis edecek tutum ve davranışları almaya davet ediyorum ve hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)