GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:29
Tarih:19.01.2016

ÖZTÜRK YILMAZ (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin Kıbrıs sorunuyla ilgili vermiş olduğu Meclis araştırması konusunda söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, başlarken, birkaç hususa değinelim.

Buradaki bütün siyasi partilerin üzerinde mutabık kaldığı husus Kıbrıs bizim millî davamız,Türkiye garantör ülke ve dolayısıyla Kıbrıs'la ilgili bütün gelişmeler -Meclis içinde olsun Meclis dışında olsun- bütün siyasi partileri ve oluşumları etkiliyor. Dolayısıyla, bu konu, özellikle Kıbrıs'taki çözüm süreci, kapsamlı çözümle ilgili, bu zamana kadar götürülen süreçte, maalesef, kamuoyuna çok fazla bilgi verilmedi. Dolayısıyla, bu konuların tartışılması, Mecliste görüşülmesi en doğal bir şey.

Sayın milletvekilleri, dikkat ederseniz, son dönemde, özellikle bizim devlet büyüklerimizden yapılan açıklamalar, Kıbrıs tarafından yapılan, gelen açıklamalar Kıbrıs'ta çözümün çok kısa bir süre içerisinde olacağına işaret ediyor. Tabii, çok iyi niyetli bir tablo sergileniyor, umut vadeden açıklamalar geliyor. Ancak, gerçekte durum nedir, Kıbrıs'ta ne oluyor, kullanılan terminoloji ile gerçekler arasında nasıl bir fark var, ben bu konuşmamda onlara değinmek istiyorum.

İki toplumlu, iki kesimli, siyasi eşitliğe dayanan, Kıbrıs Türk kurucu devleti ile Kıbrıs Rum kurucu devletinin oluşturacağı "Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti" deniyor buna. Yani iki kesim var, "halk" denmiyor, "toplum" deniyor. İki toplumlu ve birleşik. Burada bir federasyon söz konusu olan ama merkezî, güçlendirilmiş bir federasyon, gevşek bir federasyon değil. Dolayısıyla, bir taraftan "kurucu devletler" deniyor, sanki devletler varmış, hak ve yetkileri gerçek manada güçlendirilmiş şeklinde sunuluyor ama diğer taraftan, güçlendirilmiş bir merkezî federasyon var. Dolayısıyla, merkezî federasyon kurucu devletlerin yetkilerini yutuyor. "Siyasi eşitlik" deniyor, ancak özellikle nüfus oranları bu siyasi eşitliğe fiiliyatta, pratikte izin vermeyen bir sonucu doğurabiliyor.

Kıbrıs konusuyla ilgili, maalesef, bazı hususlara daha değinmek istiyorum bizi doğrudan ilgilendiren, bütün siyasi partileri ilgilendiren ve hepimizi ilgilendiren.

"Kıbrıs'ta çözüm" deniyor. Bakınız, bir açıklama okumak istiyorum, Kıbrıs Cumhurbaşkanının yapmış olduğu açıklama: "Bizim esasen bu konuda bir yol haritamız yok. Biz Kıbrıs'ta bir devlet tanıyoruz ama bunun gereğini yapmıyoruz." diyor. "Kıbrıs Rum Yönetimini tanımıyoruz ama tanımamanın da gereğini yapmıyoruz." Bunu ben söylemiyorum, bunu KKTC Cumhurbaşkanı söylüyor. Yani bir devleti tanımışız, tanımanın gereğini yapmamışız. Bütün şey ambargoların kaldırılması. Ambargolar kalktığı zaman o devlet tanınıyor mu? Tanınmıyor. Dolayısıyla, tanımayı koymuşuz ölçü ama onun gereğini yapmamışız. Rum kesimini tanımıyoruz ama tanımamanın gereğini yapmıyoruz. Olan budur.

Şimdi, bir taraftan tanımadığımız bir devlet diyoruz, bunun gereğini yapmıyoruz, diğer taraftan çözümle ilgili yani Kıbrıs'a kapsamlı çözümle ilgili konuşuyoruz. Bu çözümün olacağına inanan var mı? Çözüm zor. Neden? Çünkü en zor konular, özellikle toprak, mülkiyet ve garantilerle ilgili başlıklar, şu anda mülkiyet, bir kısmının konuşulduğu söyleniyor ama toprak konusu, Rum tarafının istediği toprak konusu, Annan Planı'nın da ötesine geçen bir toprak.

Ben bir harita göstermek istiyorum burada. Bu haritada Rum tarafı nereyi istiyor mesela Kıbrıs'ta? Bakınız, Rum tarafının Kıbrıs'ta istediği yer burası. Dipkarpaz'ı istiyor, Erenköy'ü istiyor, Gazimağusa'yı istiyor, Güzelyurt'u istiyor, ara bölgeyi istiyor, istiyor da istiyor. Yüzde 28,5'un altına düşüyor. Annan Planı'nın da gerisinde bir şey şu anda tartışılan.

Şimdi böyle bir yönetimle karşı karşıyayız. Diğer taraftan Kıbrıs'la ilgili olumlu hava yaratılması, özellikle Avrupa Birliğinde olumlu hava yaratılması... Sanki bir şey olacakmış gibi söyleniyor ve Türkiye'de de bu çok sık dillendirilmeye başlandı. Özellikle son bir hafta, on gündür, işte, sanki çözüm olacak, çok güzel şeyler olacak, Türkiye'nin AB üyelik sürecinin önü açılmış olacak, deniyor. Esasen olan şudur: Suriyeli mültecilerin Türkiye'de tutulmasından çıktı bu konu çünkü 3 milyondan fazla buraya mülteci gelince ve bunlar Avrupa'ya gidince bunları Türkiye'de tutma konusu gündeme geldi ve o konu üzerine bu defa "Türkiye'ye ne tür bir şey sunabiliriz?" dendi. Buldukları, tekrar Türkiye'nin AB sürecini canlandırmak oldu. İstedikleri için değil, istedikleri için değil ama şartlar onları bu noktaya getirdi. Dolayısıyla, ne oldu? Kıbrıs konusu gündeme geldi çünkü bu sürecin canlanabilmesi için Kıbrıs'la ilgili bir adım atılması gerekiyor.

Bakınız, 8 tane müzakere başlığı limanlar nedeniyle donmuş, 6 tane fasıl ise Rum tarafının tek taraflı blokajıyla karşı karşıya; dolayısıyla 14 tane faslı dondurmuşlar. Bu fasılların açılabilmesi için ona ilişkin alınacak kararların altında da Rum tarafının imzası olması gerekiyor. Böyle bir karmaşık, girift ilişkilerden bahsediyoruz; dolayısıyla bu kolay değil.

Çözüm ne zaman olabilir? Biz ne kadar fazla taviz vermeye razı olursak o zaman belki çözüm olabilir ama şunu unutmayalım: Nasıl olsa Annan Planı'nı biz kabul ettik, KKTC de kabul etti, Rum tarafı, reddetti biz yüksek moral zemini elde ettik; bu defa da biz yapalım, bazı tavizleri verelim, nasıl olsa Rum tarafı yine reddeder anlayışıyla giderseniz bu defa Rumlar onu yutmaz, kabul eder. Çünkü bu zamana kadar bu müzakere süreci akılla, mantıkla alakalı olmayan bir zemine çekiliyor, Türkiye'nin AB süreciyle zaten iç içe geçmiş bir konu. Siz Kıbrıs konusunu çözseniz de AB konusunu halledemeyeceksiniz. Bizim başka bir yol bulmamız lazım, başka bir kanal açmamız lazım AB süreciyle ilgili. Bütün yumurtaları Kıbrıs sepetine koymuşlar ve bunu bizim elimize vermişler, taşlı yoldan yürütüyorlar bizi. Bu kadar saçma bir süreç olamaz. Dolayısıyla, Kıbrıs konusuyla ilgili özellikle Hükûmetin... Bu konuyu Mecliste en azından müzakere başlıkları açısından, gerekirse kapalı oturumda geniş bir şekilde tartışmak istiyoruz.

Bu başlıklar da, bakınız, Hükûmet sözcüsü söyledi "Yönetim ve Güç Paylaşımı" başlığı. Yönetim ve güç paylaşımı konusunda şu anda dönüşümlü başkanlığı kabul etmiyorlar. Bize önerilen, KKTC'ye önerilen; Başkan Yardımcılığını öneriyorlar. Bunu kabul edecek miyiz?

Peki, AB konusunda, evet müzakereler AB konusunda, "AB" başlığında bitti ama o konuda da bizi çok rahatsız eden unsur var; mülkiyet konusu... Kurucu devletlerin hem mülkiyette hem de nüfus olarak çoğunlukta olması gerekiyor, iki kurucu devletin de kendi alanlarında. Ama olan o mu? Öyle bir şey mi çıkıyor? Ben size söyleyeyim ne oluyor: Eğer bu çözüm olursa, aşağıda, Rum kesiminde homojen Rum devleti çıkıyor, kuzeyde ise, aşağıdan gelen Rumlarla birlikte oluşturulmuş, suni, sulandırılmış bir KKTC çıkıyor. Yani Kıbrıs kurucu Türk devletinin içerisinde Rumlarla yetki paylaşacak, egemenlik paylaşacak bir unsur çıkıyor, dolayısıyla iki kurucu devlet çıkmıyor ortaya. Bir tanesi hakikaten kurucu devlet, Rum kesimi; kuzeyde ise Rumlarla egemenliğin paylaşıldığı bir kurucu devlet çıkıyor, nüfusun paylaşıldığı bir kurucu devlet çıkıyor. Alt parlamentolara seçilecek insanlar, siz zannediyor musunuz sadece KKTC'den olacak? Belki de yüzde 40'ı Rumlardan olacak kuzey kesimindeki parlamentonun. Dolayısıyla böyle bir çözümden bahsediyoruz.

Gerçekçi olalım ve bu konuda biz bu Meclise ciddi manada bilgi verelim ve herkesin görüşünü alalım çünkü bu millî bir konuysa hepimizin bu konuda millî davranacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Hele özellikle biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak Avrupa Birliğini sonuna kadar destekliyoruz -bu süreci- çünkü buradaki ideallere inanıyoruz. Kıbrıs sorununun da çözümünü destekliyoruz ama ikisinin birbirine bağlantılı şekilde götürülmesinden rahatsızız. Eğer böyle bir bağlantı devam ettirilirse her ikisini de kaybediyoruz.

Kıbrıs konusu şu anda Türkiye'nin önüne konmuş bir engel olarak gözüküyor ve öyle oldu. "Bu kararlar, bu müzakere fasılları açılacak." deniyor ya...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Özür diliyorum, tamamlayacağım.

BAŞKAN - Sayın Yılmaz, tamamlayınız lütfen.

Bir dakika...

ÖZTÜRK YILMAZ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

"Bu müzakere fasılları açılacak." deniyor ya, AB'yle ilgili bilgisi olan var mı, nasıl açılacak? Nasıl açılacak bu müzakere fasılları? GKRY onay verirse açılacak? O onay vermezse hiçbir müzakere faslı açılamaz. Avrupa Konseyinde alınıyor bu karar, bütün üye ülkelerin imzasıyla alınıyor. Nasıl açacaksınız? Sizden Kıbrıs'ı öyle veya böyle, madara edip çözmenizi bekliyorlar. Lütfen, bu konuda da millî olalım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)