| Konu: | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 28 |
| Tarih: | 14.01.2016 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Yine bir torba düzenleme, yine mesnetsiz ve temelsiz bir temel kanun uygulaması. AKP, bu ucube uygulamayı verdiği onca söze de rağmen pişkince sürdürmektedir. AKP bir türlü torbadan vazgeçmemektedir yani durmak yok, torba doldurmaya devam!
Bu tasarıda asgari ücret artışı dolayısıyla işverenlere gelen yükün hafifletilmesine yönelik düzenleme de yer almaktadır. Buna göre, işverenlerin 2015 yılının aynı ayında bildirdiği aylık 2.550 lira ve altında ücret alan sigortalı sayısını geçmemek üzere bu yıl cari aya ilişkin bildirilen sigortalılarla ilgili primlerin aylık 100 liralık tutarının hazinece karşılanması öngörülmektedir.
Ekonomimizin rekabet gücünün olumsuz etkilenmemesi, kayıt dışı istihdama ve işçi çıkarmalarına neden olunmaması bakımından asgari ücret artışından gelen yüksek maliyetin hafifletilmesi yaklaşımını Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemsiyor ve destekliyoruz ancak verilecek desteğin kapsamı ve içeriği eksik ve yetersiz olup uygulamada birçok sorunla karşı karşıya kalınacağı şimdiden görünmektedir.
Asgari ücretin işverene toplam maliyetinde yüzde 29,3 oranında 439 liralık artış söz konusu olup bunun 100 liralık kısmı hazinece karşılanacaktır. 100 liralık desteğe rağmen en düşük ücretin işveren maliyetindeki artışı yüzde 22,7 düzeyindedir. Dolayısıyla Hükûmetin önerdiği destek çok yetersiz kalacaktır. Nitekim bugünlerde birçok işletmede işçi çıkarmalarının yaşandığı görülmektedir.
Ülkemiz, OECD verilerine göre, istihdam üzerindeki vergi yüklerinde dünya 1'incisidir. Asgari ücretin net tutarı 1.300 lira olmasına karşın işverene toplam maliyeti 1.935 liradır. Şimdi asgari ücretten devletçe alınan 635 liranın sadece 100 lirası alınmayacaktır. AKP, işverenlerin gerek istihdam gerekse diğer girdilerle ilgili maliyetini düşürmek üzere vergi, prim, harç, fon gibi yükümlülüklerin azaltılması ya da kaldırılmasına yönelik bir düzenlemeye gitmemektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak diyoruz ki: Asgari ücretten vergi alınmamalı, sanayi ve ticaret erbabı ile esnaf ve çiftçilerimizin maliyetlerini düşürecek ve rekabet gücünü artıracak yapısal reformlar, program ve projeler acilen uygulamaya konulmalıdır.
Değerli milletvekilleri, yapılan düzenleme dürüst işverenleri muvazaalı yollara teşvik edebilecek, kayıt dışılığı artıracak mahiyet de arz etmektedir.
Yine, Genel Sağlık Sigortası primleri idari para cezaları başta olmak üzere asgari ücrete endeksli konularda yaşanacak olumsuzluklar hiç dikkate alınmamaktadır. Hükûmetin getirdiği desteğin esnaf, çiftçi ve muhtarlarımızı kapsamaması asla kabul edilemez. Sayın Bakan, niye sadece patronlara destek verdiğinizi, aynı konuda mağdur olan çiftçilerimizi, esnafımızı, muhtarlarımızı niye dikkate almadığınızı lütfen izah edin. Bakınız, çiftçilerimizin en düşük 322 lira olan SGK primi 2016 yılıyla birlikte yüzde 35 oranında artarak 435 liraya çıkmıştır. Mevcut primini bile ödemekte zorlanan çiftçimiz bu yükün altından kalkamaz. SGK'ya kayıtlı 808 bin çiftçi bulunmakta olup bu prim yüküyle tarım sektöründe kayıt dışılığın daha da artacağı açıkça görülmektedir.
Yine, Hükûmete soruyorum: Siz bu durumun farkında değil misiniz? Borç ve faiz tuzağına düşürdüğünüz, tarlasına, bahçesine ipotek koydurduğunuz çiftçimiz yüzde 35 oranında artan SGK primini nasıl ödeyecek?
Yine, en düşük esnaf BAĞ-KUR primi de yüzde 29 oranında artarak 568 liraya çıkmaktadır. Esnafımızın da bunu ödemesine imkân yoktur. Değerli arkadaşlarım, sizlere soruyorum: İlçenizde ayda 568 lira, yılda 6.818 lira SGK primini ödeyebilecek kaç esnaf çıkar? Eşitliğe sığmayan haksız ve ayrımcı uygulamalara son verilmeli, esnaf, çiftçi ve muhtarlarımıza da 100 liralık prim desteği verilmesine yönelik değişiklik mutlaka yapılmalıdır.
Ayrıca, borçlarından bunalan esnaf ve çiftçimizi borç ve faiz sarmalından kurtaracak politikalar bir an önce uygulamaya konulmalıdır.
Ancak, AKP Hükûmeti bu konularda duyarsızdır. Tam tersine, Maliye Bakanlığı, 1 Kasım seçimlerinin akabinde yoğun bir inceleme başlatmış, sanayici ve esnafımızın ümüğüne çökmüştür. Verilen talimat üzerine uzlaşmalarda belli bir limitin altına inilmemektedir. Sanayi ve ticaret erbabımız, esnaf ve sanatkârlarımız ve çiftçilerimiz gerçekten çok zor durumdadır.
O nedenle, vergi ve prim borçları ödenebilir şekilde mutlaka yeniden yapılandırılmalıdır. Hükûmet, vatandaşın mağduriyetini seyretmemeli, bir an önce gerekli tedbirleri almalıdır. Ama nerede öyle Hükûmet? Baksanıza, başta şoför esnafımız olmak üzere, vatandaşlarımızın trafik sigortasından canı yanmakta, feryat etmektedir. Trafik sigortası primlerindeki fahiş artışlar insanımızı çileden çıkarmıştır. Ama AKP Hükûmeti hiç oralı değil. AKP, vatandaşın sıkıntı çekmesinden âdeta zevk alıyor.
Değerli milletvekilleri, AKP zihniyeti kendisine dokunan konularda hızla kanun çıkarmayı çok iyi bilmektedir. Bakınız, bu tasarıyla, Sayıştayın denetim alanını belirleyen hükümlerde kısıtlamaya giden bir düzenleme yapılmaktadır. Sermayesindeki kamu payı yüzde 50'den az olan ve Borsa İstanbulda işlem gören şirketlerin denetiminin bağımsız denetim raporları üzerinden yapılması ve rapora bağlanması öngörülmektedir. Aslında, bu, AKP'nin bu konuda beş yıl içinde yaptığı aynı mahiyette üçüncü değişikliktir. Şöyle ki: Milliyetçi Hareket Partisinin de destek verdiği 6085 sayılı Sayıştay Kanunu 19 Aralık 2010 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunda, sermayesindeki kamu payı yüzde 50'den az olan şirketlerin ortaklık hakları yönüyle denetlenmesi öngörülmüştür. Bu kanunun yürürlüğe girmesi üzerinden daha bir yıl bile geçmeden, 2 Kasım 2011 tarihli, 662 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle kamu payı yüzde 50'den az olan şirketler tümüyle Sayıştay denetimi dışına çıkarılmıştır. Anayasa'ya aykırı yapılan bu düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Bu defa, 12 Temmuz 2013 tarihli ve 6495 sayılı Torba Kanun'la kamu payı yüzde 50'nin altında olan şirketleri Sayıştay denetiminden kaçıran düzenleme tekrar yapılmıştır. Bu düzenleme de Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir. Şimdi de kamu payı yüzde 50'nin altında olan Türk Hava Yolları ve TELEKOM gibi şirketlerin Sayıştay tarafından doğrudan denetimi engellenmekte, diğerleri yine denetim dışına çıkarılmaktadır. Bu düzenleme de açıkça Anayasa'ya aykırıdır.
AKP'nin denetime alerjisi bulunmaktadır. Denetimi, denetlenmeyi sevmemektedir. Ancak bu kadar olmaz. Bu kadar hukuk tanımayan, Anayasa'yı, Anayasa Mahkemesi kararlarını takmayan bir anlayış olabilir mi? Bu şirketlere kamu adına konulan sermayede saçı bitmemiş yetimin hakkı vardır. O nedenle, hiç kimsenin, babasının malı gibi tasarruf etme hakkı da yok, yetkisi de yoktur. Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, dolayısıyla Türk milleti adına denetim yapmakla görevlidir.
Buradan soruyorum: Denetimden, denetlenmekten, hesap vermekten niye korkuyorsunuz? "Denetlenirsek duman oluruz." mu diyorsunuz? "Denetlenirsek mahkemelerde sürünürüz." mü diyorsunuz? Bilesiniz ki, hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın, yaptıklarınızın hesabını elbet bir gün vereceksiniz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)