GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:27
Tarih:13.01.2016

KADİR KOÇDEMİR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında heyetinizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. Çıkarken yanlış saymış olabilirim ancak bugün yoklamadan sonra iktidar sıralarında sayısı 28 ile 20 arasında değişen milletvekili arkadaşımız vardı.

MUSTAFA AKAYDIN (Antalya) - 17, 17.

KADİR KOÇDEMİR (Devamla) - Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye'yi kimin yöneteceğine, Türkiye'nin nasıl yönetileceğine ve bu yönetimin denetlenmesine burada karar veriliyor. İki adam varmış, birbirleriyle geçinemiyorlar, ikisi birden idama mahkûm edilmişler; son istekleri soruluyor. Birincisine gidip soruyorlar son isteğini. Diyor ki: "İyi bir hayat yaşamadım. Anneme de layık olamadım. Dünya gözüyle anamı son defa görmek ve ondan özür dilemek istiyorum." Onun hasmı olan ikinci idam mahkûmuna soruyorlar "Peki, sen ne istiyorsun?" diyorlar. Diyor ki: " O anasını görmeyecek."

Şimdi, burada, Türkiye'de nüfusun tamamını ilgilendiren, özellikle 2014'ten sonra yapılan değişiklikle yani il sınırlarının büyükşehir belediye sınırı hâline getirilmesiyle nüfusun yüzde 76'sının yaşadığı bölgelerde, illerde, mahallî idareler yapılanmasını içinden çıkılmaz bir keşmekeş hâline getiren konuyla ilgili, keza son on yıllarda sürekli reform ve reformasyondan bahsederken aslında deformasyona uğrattığımız kamu yönetiminin taşra teşkilatlanmasıyla ilgili araştırma önergesinde -demin arkadaşlarımızın söylediği- 20'nin altındaki iktidar grubu oylama yapılırken, SMS mesajlarıyla kendisine giden çağrı üzerine gelip burada karar verecek. Eğer bunu demokrasiye bağdaştırıyorsak o zaman problem yok. Çünkü demokrasinin en kısa tanımlarından birisi şudur: "Demokrasi, kararlardan etkilenenlerin kararlarda etkilisinin olma durumudur." Buradaki aritmetikten ibaret değildir.

Biliyorsunuz 2014 mahallî idareler seçiminden sonra Türkiye'de yeni bir dönem başladı. Bu mahallî idareler alanında tutarsız ve bütüncül yaklaşımdan uzak gerek Türkiye'deki gerek dünyadaki yerel yönetimler tecrübesini dikkate almayan değişikliklerin bir son halkasını oluşturdu. Ben o zaman vali olarak görevdeydim. Etrafımda iktidar partisi milletvekilleri ve il genel meclis üyeleri başta olmak üzere, parti teşkilatları dâhil, hiç kimsenin, Türkiye'de, 30 ilde il sınırlarının belediye sınırı olmasıyla ilgili teklif geliştirdiğini, bunu ileri sürdüğünü görmedik. Keza, burada, İçişleri Komisyonundaki toplantılarda da iktidar partisi milletvekilleri bunu kendi kararlarıymış gibi savunamadılar ama bir kişinin isteği üzerine, iktidar partisine de rağmen, bu değişiklikler yürürlüğe girdi. Fakat içinden çıkılmaz bir keşmekeşe döndü çünkü büyükşehir mantığı gereği arkadaşlar, kesintisiz iskân varsayımına dayanarak büyükşehir ve ilçe belediyeleri arasındaki görev, yetki paylaşımını düzenlenmişti. Altındağ nerede bitiyor, Yenimahalle nerede başlıyor, buna göre kanalizasyonu belirleyemeyeceğimiz için, kanalizasyon, içme suyu tesisi, efendim, itfaiye, hal, mezbaha, bütün bu işlemler büyükşehre bırakılmıştı.

Mecellenin en çok bilinen hükümlerinden biridir, şartlar değişti mi hükümler de değişir. Siz Şereflikoçhisar'ın filanca köyündeki içme suyunu, sanki kesintisiz iskân varmış gibi, orada da yine büyükşehrin organlarına verirseniz içinden çıkılmaz bir hâl alır. Bugün Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde bir aydan beri doğru dürüst içme suyu düzenli olarak temin edilememektedir. Orhangazi'de sokaklardaki yapılmamış, tamamlanmamış inşaat çalışmalarının sorumlusunu, yetkilisini vatandaşlarımız bulamamaktadır çünkü yeni görev ve yetki dağılımında kendilerinden kilometrelerce uzaktaki birimlere ulaşamamaktadırlar.

Yine, Keles'in Kozağacı bölgesindeki Durak köyünde köylü kendi salma paralarıyla yaptığı hali büyükşehirden tekrar kiralamıştır. Köylerde yüzyıllardan beri köylülerimizin dokunmadığı, kimseye dokundurtmadığı köy orta malları, meralar özellikle batı illerimizde para etiği için şu anda büyükşehirler tarafından satışa çıkarılmıştır. İlçe belediyeleri çöp toplayan birimler hâline getirilmiştir çünkü deminki saydığım ana mahallî hizmet alanlarının hiçbirisinde ilçe belediyesi yetkili değildir. İlçe belediyesi imarla ilgili -o da sınırlı- ve çöp toplama işleriyle yetkilidir. Gelir dağılımında yine sorumlulukla imkân arasında orantı kurulmasını imkânsız kılan bir düzenleme yapılmıştır, İstanbul ve Kocaeli dışındaki büyükşehir belediyelerimiz dezavantajlı hâle getirilmiştir.

Mahallî idareler alanında hemen her yayında belirtilen bir ilke vardır: "Subsidiarite ilkesi" dediğimiz ilke "hizmette yerellik" ya da "vatandaşa yakınlık" olarak ifade edebileceğimiz bir ilkedir. Bu ilkeye göre, bir hizmet prensip olarak, kural olarak öncelikle vatandaşa en yakın birim tarafından yerine getirilmelidir. Eğer vatandaşa en yakın olan birim bu hizmeti hiç yerine getiremiyor ya da etkin bir şekilde yerine getiremiyor ise ancak o zaman bir sonraki kademede, bir üst kademede yer alan mahallî idare biriminin bu hizmeti yapıp yapamayacağı kararlaştırılmalıdır.

Yeni yapı, uzakta kalan ve mahallî iktidarı belirleme konusunda nüfusu itibarıyla nüfuzu da az olan bölgelere, köylere, yörelere çok büyük dezavantajlar getirmiştir. Demin söyledim, demokrasi kararlardan etkilenenlerin kararlarda etkili olma durumudur. Ama çok uzakta yer alan kırsal kesim halkı karar alma süreçlerine arzu ettiği şekilde katılamamakta, katılırsa da kararları etkileyecek güce kavuşamamaktadır.

Yine, yapılan değişiklikler yörelerimizin, beldelerimizin yüzyıllar içinde sahip olduğu sosyal, ekonomik karakterine, kültürel kimliğine de aykırı kadrolar tarafından yönetilme riskiyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu açıdan, mahalli idareler yapılanmasının yüce Meclisimiz tarafından tekrar ele alınması, başta 2014 yılında yürürlüğe giren değişiklikler olmak üzere, bu değişikliklerin uygulamada yol açtığı sorunların tespit edilmesi ve 2000'li yıllara uygun bir mahallî idareler yapılanmasının nasıl olabileceği konusunun araştırılması gerekmektedir.

Özetle, mahallî idarelerin, ihtiyaç ve önceliklere uygun, mahallî katkı ve katılımı azami seviyede gerçekleştiren, basit ve hesap verilebilir bir süreç içinde, yörelerin sahip olduğu kültürel mirası zenginleştirip çeşitlendiren bir anlayışla etkin, hızlı ve ucuz biçimde yerine getirilmesi; yöre sakinlerinin gündem belirleme, irade oluşturma, karar alma, uygulama ve denetim süreçlerinde etkili olması büyük önem arz etmektedir. Mevcut yapının bu açıdan tahlili ve bu amaçları gerçekleştirecek yasal düzenlemeler dâhil, alınması gerekli tedbirlerin araştırılması için yüce Meclisimize büyük görev düşmektedir.

Bu sebeplerle araştırma önergemize ve buna paralel olarak hazırladığımız kanun teklifimize desteklerinizi bekliyor, hepinizi grubum adına tekrar saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)