| Konu: | Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 12.01.2016 |
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 60 sıra sayılı Askerlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Sözlerime başlarken öncelikle İstanbul katliamını lanetliyor, yaşamını kaybedenlere rahmet, yaralılara sağlıklar diliyorum. Yabancı ülkelerin neredeyse tüm yayın organlarında yayınlanan "Türkiye'de büyük kentlerde toplu katliamlar gerçekleştirilebilecek." şeklindeki bu tür bilgilere karşın bunun önlenememesinden de çok büyük üzüntü duyuyorum.
Değerli milletvekilleri, bir kanun görüşüyorsunuz. Büyük bir olasılıkla yüzde 90'ımıza yakın bir kısmı bu kanunun nelerden ibaret olduğunu bilmiyor, buradaki görüşmeler sırasında bilecek. Biz de Plan ve Bütçe Komisyonunda bunu görüşürken gerçekten bilmiyorduk; her dakika oraya yeni bir madde gelerek, her dakika değişik bir önerge gelerek, hatta sıra sayıları, vesaireleri, her şeyi değişerek bir şekil aldı. Oradan sonraki düzenlemeden sonra neler yaptığımızı toplu olarak gördük.
Değerli milletvekilleri, bu tasarının 1 ve 2'nci maddesi 1111 sayılı Askerlik Kanunu'nda değişiklik yaparak bedelli askerliği düzenliyor, 2 maddesi bu.
3 ve 4'üncü maddesi, bedelli askerlikten hemen sonra 210 sayılı Değerli Kağıtlar Kanunu'nda değişiklik yaparak bazı kâğıtların, örneğin nüfus cüzdanlarının bedelini belirliyor. Bedelli askerlikten sonra nüfus cüzdanlarının bedeline yani 210 sayılı Kanun'a atlamak ilginç bir rastlantı.
5'inci madde, yeniden Türk Silahlı Kuvvetlerine dönüyor, o da Türk Silahlı Kuvvetlerinin personeliyle ilgili bir düzenleme. Değişik nedenlerle yığılmış olan albay kadrosundaki personelin, gönüllü emeklilik ve ikramiye teşvikiyle eritilmesini veya bu sorunun ortadan kaldırılmasını amaçlıyor.
Sonra, birdenbire Maden Kanunu'na geçiyoruz 6'ncı maddeyle. Maden Kanunu'nun geçici 28'inci maddesiyle daha önce yaptığımız bir yasayla, aşırı olduğunu düşündüğümüz ve yarattığımız yükümlülüklerin belirli bir kısmının devlet tarafından karşılanmasını amaçlıyoruz. Buna yeniden döneceğim.
Daha sonra 7'nci maddeye geçiyoruz. Konu birdenbire değişiyor, madenlerden Elektronik İmza Kanunu'na geçiyoruz. Madenden Elektronik İmza Kanunu'na atladınız, dikkatinizi çekerim.
Bu maddeden sonra tam 9 madde, tamamen Nüfus Hizmetleri Kanunu'yla ilgili düzenlemeler.
Daha sonra, birden 5510 sayılı Kanun'a geçiyoruz. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na eklenen ve de asgari ücretin 1.300 liraya çıkması nedeniyle işveren üzerindeki yükün paylaşılmasına dönük bir düzenleme.
Sonra, asgari ücretten birdenbire Mali Tatil Yasası'na atlıyoruz. Mali Tatil Yasası'nın değiştirilmesiyle ilgili maddenin bu kadar ivediliği, buraya sokulmasının manası nedir? Bunu takdirlerinize bırakıyorum.
Daha sonradan da 19'uncu maddeyle, daha önceden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen ve verilen sürenin dolması nedeniyle de mutlaka boşluğun doldurulmasını gerektiren Sayıştayın, Anayasa'nın 160'ıncı maddesi uyarınca yapması gereken denetime ilişkin Anayasa Mahkemesi kararlarını giderecek, onlara karşılık verecek bir yasal düzenleme. Bu olması gerekiyor. Bu amaçla yapılmış olan bir olay.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ne yapmaya çalışıyoruz? Bu olaya dikkatli olarak bakmamız gerekiyor yani burada sadece göstermelik bir oyun mu oynuyoruz, bir tasdik makamı olarak bir şeyleri mi tasdik ediyoruz yoksa Meclisin asli fonksiyonu olan yasa yapma görevini yerine getirmek için mi bulunuyoruz? Meclisin yasa yapma görevini yerine getirmek için burada bulunuyorsak, yasa koyucu işlevini görüyorsak eğer, burada, getirilen her düzenlemenin ayrıntısıyla tartışılması, konuşulması gerek, ondan sonra karar vermeniz gerek. Bu kadar karmakarışık bir yasanın bu şekilde görüşülmesini neyle sağlıyoruz? Bunu "torba yasa" olarak adlandırdığımız bir yasa, temel yasayla yapıyoruz. İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre bunu temel yasa olarak görüşüyoruz şimdi. Peki, İç Tüzük'ün 91'inci maddesi bir yasanın temel yasa olarak görüşülmesi için hangi şartları koşuyor? Bunların hepsini 91'inci maddeyi açtığınız zaman olduğu gibi görürsünüz ama birkaç tanesine bakalım: "Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeler içeren..." Şimdi, bu 1'inci maddesi. Yaptığımız yasa -biraz önce söyledim ana başlıklar itibarıyla neleri değiştirdiğimizi- gerçekten bir hukuk dalını sistematik olarak değiştiren bir yasa mı? 1'inci maddeden itibaren hayır, böyle bir şey değil. İkinci olarak "Kişisel veya toplumsal yaşamın büyük bir bölümünü ilgilendirmesi..." Bu doğru, bu doğru ama toplumsal yaşamın tamamını birden ilgilendiren bir olay değil, birisi dağda, birisi bağda; birisi adli tatil, birisi Silahlı Kuvvetler olmak üzere çok değişik kısmını kısım kısım ilgilendiriyor, kısım kısım ilgilendiriyor, bunun mantığı yok. Demek ki bunu da karşılamıyor. "Kendi alanındaki özel kanunların dayandığı temel kavramları göstermesi..." Hayır, sistemlerle ilgili hiçbir şey yok, getirip bir geçici madde koyuyorlar zaten, bir geçici maddeyle bunu yapıyorlar. "Özel kanunlar arasında uygulamada ahenk sağlanması" vesaire vesaire...
Şimdi, değerli arkadaşlar, siz İç Tüzük'ü yapmış ve bu İç Tüzük'e bağlı olarak çalışan bir Meclissiniz, göreviniz de buna göre tanımlanmış. Peki, kendi yaptığınız ve uymanız gereken 91'inci maddeye tamamen aykırı olarak gelmiş bir temel kanun varsa ne yaparsınız? Ne yaparsınız? Buna bir bakmamız gerekiyor. Bu, 91'inci maddedeki hiçbir özelliği taşımıyor. Peki, bu kanunu İç Tüzük'e aykırı olarak nasıl yapıyoruz? "Biz yaptık, oldu."yla yapıyoruz. Maalesef gidebileceğiniz bir merci de yok çünkü Meclis kendi uygulamasıyla fiilî olarak İç Tüzük ihlali yapıyor ve Tüzük'ü değiştiriyor, bu yerleşiyor. Bunun sonucunun ne olacağı konusuna özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu, hukuk devletinden, hukuk sisteminden ayrılmanın birinci kavşağıdır, birinci kavşağıdır. Ne zamanki yasa yaparken yasa yapmak üzere koyduğunuz kurallara aykırı davranırsınız, hukuk devleti yolunun birinci sapağından saptığınız anlamına gelir bu. Biz sapıyoruz, büyük bir hızla sapıyoruz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, biz komisyondan geldik, "İnşallah, Genel Kurul bu tanımlamanın içerisinde yer almaz." diyoruz, almayacağını umuyoruz.
Bir tasdik makamına geldik. Hâlbuki biz tasdik makamı değiliz, kanun yapıcıyız. Komisyonlarda da tasdik makamı değil, tashih makamıyız yani düzeltme, oraya gelen yasaları hakkaniyete, adalete uygun bir şekilde düzeltme makamıyız. Ancak bütün bunları yapmak için bu konuda bir uzmanlığımızın olması da gerekiyor.
Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konu geldi, temel kanun olarak görüşülmeye başlandı ve diğer komisyonlar bu konuyla ilgili olarak tek bir görüşme ve inceleme yapmadı. Şimdi net olarak soruyorum: Nüfus Kanunu'nda nüfus işleriyle ilgili olarak yapılan 9 maddelik düzenlemeye İçişleri Komisyonundan bir arkadaşımızın -var mı bilmiyorum ama- "Ya, bu benim alanım kardeşim, benim bunu görüşmem lazım; ben bu konuda uzmanım, bu konuda söyleyecek bir şeylerim var." diye ortaya çıkması gerekmiyor mu? Bu denmediği takdirde bizim diyecek pek fazla bir şeyimiz kalmıyor. Kanuna bile giremiyoruz dikkat ediyorsanız. Bunu söyleyecek o.
Maden Kanunu'yla ilgili bir düzenleme yapacaksınız. Peki, bu Komisyonun üyeleri "Bir dakika, bir dakika arkadaşlar, şimdiye kadar Türkiye Cumhuriyeti'nde, şimdiye kadarki idari uygulamalarda, yasalarda asla görülmemiş bir uygulama yapıyoruz. Daha önce yaptığımız bir yasayla pek fazla ayrıntılı tartışmadan, düşünmeden yaptığımız bir yasayla belirli bir kesimdeki yükleri birdenbire artırmışız, istihdamın çökmesine neden olmuşuz. Bunu nasıl telafi edebiliriz? Dünyada bir maden faciasından sonra yapılan düzenlemeler genellikle o işçinin sağlığını korumaya dönük, iş güvenliğini sağlamaya dönük, özellikle madenlerdeki güvenlik önlemlerini artırmaya dönük, maden işletmesine dönük olarak yaptırımlarken biz birdenbire bunların ücretlerini artırmak suretiyle aynı felaketin, aynı belanın içerisinde bırakmışız. Şimdi bunun üstünde ciddi çalışalım, ciddi olarak değiştirelim..." Üstelik bunu yaparken başka bir olayla daha karşı karşıya geliyoruz. Burada daha önceden bu yasadan yararlanmayan 170'e yakın -sayısını tam olarak bilmiyorum şu sırada, ne kadar olduğunu yakında göreceğiz- maden işletmesinde bundan ne kadar ödeme yapacağımız konusunda bizim bir sınırımız yok.
Biliyorsunuz, Büyük Millet Meclisi, Anayasa'mız gereği olarak sınırları belli olmayan hiçbir harcamaya izin veremez. Siz yasa yapma yetkinizi, sınırları belli olmayan, kapsamı belli olmayan, neye mal olacağı belli olmayan bir yetkiyi devrederek kullanamazsınız, kullanmamamız gerekiyor. Yanlış anlamayın; dikkat ediyorsanız, burada oturup da bir eleştiri ya da sırf laf olsun diye söylenen lafları söylemiyoruz. Burada yaptığınız düzenlemelerin büyük bir kısmı seçim bildirgelerinde yer aldığı için bizler tarafından da farklı şekilde savunuldu, farklı şekilde gerçekleştirileceğine ilişkin yöntemler de gösterildi. Biraz önce konuşan MHP sözcüsü arkadaşım belirtti; sayın arkadaşlar "Şunu çekin, aşağıda oturalım, bir alt komisyonda yarım saat çalışsak biz bunun çatısını kurarız, iki saat sonra da Anayasa'ya uygun bir düzenleme yaparız, dolayısıyla da eğer bu konuda birikimi olan insanlar varsa bunların tamamının birikiminden yararlanırız. Derdimiz burada bağcı dövmek değil. Ülke adına bir şeyler yapıyorsunuz, bir seçimden çıkmışsınız, seçim vaatlerini yerine getirmeye çalışıyorsunuz. O zaman, düzenlemeleri doğru yapalım. Bu düzenlemeleri doğru yapalım da iki gün sonra yeniden yeni bir torba açıp bütün bunların hepsini doldurmayalım."dır çabaların tamamı fakat olmadı. Bu kanun kesin olarak hatalı geldi, yanlış geldi, düzenlemeleri de yanlış oldu.
Bu Komisyon askerlikle ilgili, gerçekten de bir sürü insanın vicdanını doğrudan doğruya ilgilendiren düzenlemeler yaptı. Peki, Millî Savunma Komisyonundan arkadaşlar "Ya, bir dakika Allah rızası için, biz de bu konuda uzmanız, bizim de söyleyecek bir şeylerimizin olması gerekiyor." diyemeyecekler miydi? Denmedi. Biz, sessiz sedasız bir şekilde üç tane torba kanunun içerisinde, ciddi anlamda, Silahlı Kuvvetler ve de Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'yla ilgili ciddi reformlar yaptık, daha doğrusu, yaptığımızı zannediyoruz ama bu, aynen bileşik kaplar gibi. Maliyeyle uğraşanlar çok net olarak bilirler, ücret düzenlemeleri belirli bir denge içerisinde gider. Askerlerde, onlarla kıyaslanabileceklerle aşırı farklar yaratabilen bir düzenleme yaptığınız zaman, örneğin hemen arkasından polisler gelir "Biz de isteriz." diye. Askerlere, polislere yaparsınız; polislere de yapıyorsunuz şimdi. Ondan sonra kim gelecek? Yargı gelecek, hemen gelecek. Ondan sonra kim gelecek? Kısacası, ödeneklerini, maaşlarını bütçeden alan herkes kuyruğa girecek. Böyle bir kısır döngünün içerisine girdiğiniz andan itibaren oradan çıkması zordur, zordur, laf olsun diye demiyorum, yaşamış bir insan olarak söylüyorum, gerçekten zordur. O nedenle de bütün bunların hepsini, sistemli bir şekilde çalışarak, neye mal olacaksa hakkaniyeti ve adaleti de mutlaka sağlayacağınızı göz önünde bulundurarak yapmak zorundasınız.
Şimdi, çok önemli bir düzenleme daha yapıyorsunuz, özellikle kimlik kartlarındaki kimlik bilgilerinin biyometrik olarak depolanmasıyla ilgili, düzenlenmesiyle ilgili. Değerli arkadaşlar, şunu okumadan kesin geçmeyeceğim: Anayasa'mızın "Özel hayatın gizliliği" başlıklı 20'nci maddesi kişisel verilerle ilgili olarak "Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde ve kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir." diyor. Biyometrik verilerin saklanmasıyla ilgili olarak yasal düzenlemeyi siz bu Meclisten geçirdiniz mi? Geçirmedik. Tasarı hazır, bekliyor. Öncelikle görüşülmesi gereken bu tasarı. Avrupa Birliğine girmek için kapıda bekliyoruz. Bu koşullar altında özel hayatın gizliliğine ilişkin, verilerin saklanmasına ilişkin bu düzenlemeyi yapmadan siz oturup da biyometrik verilerle ilgili olarak başka bir yasal düzenleme yapamazsınız. Yaparsanız eğer Anayasa'yı ihlal etmiş olursunuz.
Ben gerçekten anlamakta zorluk çekiyorum. Bunların normal komisyonlarında görüşülmesi, değerlendirilmesi, sonra komisyonlarda birleştirilmesi, bakanlıklardan kanunlarla ilgili olarak gereken görüşlerin yazılı olarak ve sistematik olarak alınması, sonra bunların buralarda görüşülmesi öyle çok büyük zaman alacak bir olay değildir. Sizi temin ederim, kazanacağınız zaman bir günden fazla değildir. Böyle bir çalışma olduğu zaman herkes özveride bulunur ve bunların hepsini çıkartabilir. Ancak, bu olmaz. Meclis işlevine sahip çıkmadığı sürece biz bu kısır döngünün içerisinde çırpınıp duracağız gibi gözüküyor.
Değerli arkadaşlar, Maden Kanunu'yla ilgili arkadaşlarımız ayrıntısıyla konuşacaklar ama bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. O kanunla ilgili olarak, o madenlerdeki karşılanacak olan miktarı "verilebilir" ifadesiyle veriyorsunuz. Hâlbuki, yasal düzenlemelerde hangi koşullarda kime verileceğini çok net bir şekilde yazmanız lazım, aksi takdirde bu keyfîlik olur. Biliyorsunuz, bizde, idarede "pasif sorumluluk" diye bir şey yoktur; yapmadığınız zaman size kimse bir şey demez, yaptığınız zaman der. Dolayısıyla, bu tür yasaları düzenlerken bu özelliklere, bu ayrıntılara kesinlikle ve kesinlikle dikkat etmeniz gerekir. Özellikle, asgari ücretle ilgili olarak yaptığımız düzenlemelerde çok önemli bazı değişiklikler yaptık. Bundan bir hafta önce yapılan görüşmeler sırasında eğer gruplar arasında mutabakat sağlanmış olsaydı, asgari ücret nedeniyle ortaya çıkan yükün dağıtımına dönük olarak bir kanun maddesi teklif olarak verilecek ve buradan geçirilecekti. Anlaşma olmadı -çok şükür olmamış- geçmedi. Daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonuna geldi ve gece saat on birde Bakanlık tarafından getirilip oradaki bir arkadaşımız tarafından imzalanan bir teklifle, bir hafta önce anlaşma sağlansa geçecek olan maddeden tamamen farklı, daha ileri, daha düzgün -kabul etmek gerekiyor- bir madde geldi. Şimdi önünüze o gelecek. Ben net olarak şunu söylüyorum: O madde de yanlış. Nitekim, o maddedeki eksikliği gidermek için yarın Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşeceğimiz torbanın içerisine özel bir madde konmuş, daha kanunu çıkarmadan torbasında devamı geliyor. Bunun sonu gelmez, bunun sonu gerçekten gelmez. Bu konularda çok ivedi olarak önlemler almak, bazı şeyleri sonuçlandırmak zorundayız.
Burada kanunların engellenmesi gibi bir yetkimiz yok, biliyorsunuz, çoğunluğunuz var, Plan ve Bütçe Komisyonunda da yok ancak Plan ve Bütçe Komisyonunda harcama hakkı ve gelir olarak bütün düzenlemelerin hepsinin büyük ölçüde devletin sorumluluğunda olacağı da göz önünde bulundurularak orada 25 kişiye 15 kişi olan, tam anlamıyla bir denge yansıtmayan bir yapı var. Bu, tamamen Plan ve Bütçeyle ilgili mali yasaların, mali hukukun görüşülmesi...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - ...açısından geçerli bir şeydir. Siz bu olayı eğer bütün kanunların görüşülmesinde yapmaya kalkarsanız işte bu, Anayasa'nın ruhuna aykırı bir olaydır. Anayasa'nın direkt olarak maddesine aykırı demiyorum, Anayasa'nın ruhuna aykırı bir olaydır.
Gördüğüm kadarıyla burada söylenenlere Başkanlık Divanı da, kimse de pek fazla itibar etmiyor. O nedenle, hepinize saygılar sunuyorum. Allah sonunu hayır etsin. (CHP sıralarından alkışlar)