| Konu: | CHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 12.01.2016 |
ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce bugün İstanbul'da gerçekleştirilen menfur saldırıyı kınıyorum; saldırıda yakınlarını yitirenlere başsağlığı, yaralananlara acil şifalar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen genel görüşme önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım, aleyhi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle öncelikle tüm medya emekçilerimizin Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutluyorum. Ülkemizdeki tüm medya mensuplarına Türkiye'nin demokrasi mücadelesine yaptıkları katkılar için teşekkür ediyorum.
Farklı seslerin, özgür düşüncenin kendine ifade alanı bulduğu bir medyanın bağımsızlığı hiç kuşkusuz hepimizin üzerine hassasiyetle titremesi gereken bir mesele. En nihayetinde basın çalışanlarımızın, gazetecilerimizin özgürlüğü ülkemiz demokrasisinin de derinliğini göstermesi anlamında önemli bir ölçüt. AK PARTİ bu bakış açısıyla basınımızın, basın emekçilerimizin haklarının ve özgürlüklerinin en büyük savunucusu.
Dönemimizde yargı reformları paketleriyle ifade ve düşünce özgürlüğünün önündeki engel teşkil eden hükümler kaldırıldı, basın-yayın yoluyla ya da sair düşünce açıklama yöntemleriyle işlenmiş suçlara ilişkin dava ve cezaların infazının ertelenmesi sağlandı. Bu vesileyle birkaç tane örnek vermek isterim. Birinci uyum paketiyle AK PARTİ iktidarı döneminde ifade özgürlüğü alanının genişletilmesi amacıyla, Terörle Mücadele Kanunu'nun 7 ve 8'inci maddeleri değiştirildi. İkinci uyum paketiyle, Basın Kanunu'nda yapılan değişikliklerle basılmış eserlerin dağıtımının önlenmesi veya toplatılması hâkim güvencesine bağlandı. Üçüncü uyum paketiyle, Basın Kanunu'nda yapılan değişiklikle basın yoluyla işlenen suçlar için öngörülen tüm hapis cezaları kaldırıldı. Dördüncü uyum paketinde, yine Basın Kanunu'nda yapılan değişiklikle mesul müdür ve yazı sahibinin haber kaynaklarını açıklamaya zorlanmasının önüne geçildi.
Değerli milletvekilleri, medyada belli bir zümrenin egemenliğine, tek sesliliğine ve tekelleşmesine son verildi, çeşitlilik bu sayede arttı. Ülkemiz basın tarihi sayısız kahramanlık hikâyeleriyle dolu; adını hatırladığımız, hatırlamadığımız binlerce emektar insan bu ülkede şeffaflaşmanın ve demokratikleşmenin tarihine büyük katkılar verdiler, kendilerini saygıyla anıyoruz. Elbette, bugün "büyük gazeteci" diye ismi anılanlar, sorumlu habercilik, meslek ahlakı gibi özellikleriyle basın tarihimizde yer edinenler.
Öte yandan, basın vesayetin bir temsilcisi gibi hareket ederse demokratikleşmeye bir katkı sağlamıyor. Bakınız, partimizin kapatma davasının en büyük dayanaklarından bir tanesi de manşetlerdi. Yine, 28 Şubat sürecinde siyasetçilere yönelik linç girişiminde medya önemli bir araç olarak kullanıldı. Bununla yetinilmedi, rahmetli Ahmet Kaya da Kürtçe şarkı söylediği için basındaki bu linçten nasibini aldı. Burada durup hep birlikte düşünmeliyiz; vesayetin ve darbelerin payandası olmayan, kişi hak ve hürriyetlerine saygılı, özgür ve tarafsız basın bizim en kıymetli önceliğimizdir. Fakat bu özgürlük sorumsuzluk olarak da algılanmamalı, gazetecilik titri, suç işlemenin kılıfı hâline getirilerek emektar ve fedakâr basın çalışanlarımızın üzerinde bir gölge oluşturulmamalıdır. Aslolan, halkın tarafsız ve doğru biçimde haber alabilmesinin sağlanmasıdır.
Değerli milletvekilleri, biz hukukun üstünlüğüne ve kuvvetler ayrılığına inanan bir siyasi hareketiz. Hangi meslek grubundan olursa olsun, hiçbir hukuk dışı adımın, suçun bir mesleğin emeğini heba etmesine müsaade etmemeliyiz, hep beraber müsaade etmemeliyiz. Bu sadece o mesleğin istismarı olmaz, aynı zamanda o meslek grubuna dâhil olup büyük bir fedakârlıkla çalışanlara da haksızlık olur diye düşünüyoruz. Bugün, Türkiye'de ve yurt dışında Türkiye'ye karşı yürütülen kampanya ne yazık ki bu durumun trajik bir örneği.
Bakınız, önergede sözü edilen iki hususun altını çizmek istiyorum, az önce burada ifade de edildi, somut bir veriyi de paylaşarak ifade etmek istiyorum: 2002 yılında ülkemizde sadece 4 tane haber kanalı var; bugün, 2016 yılında ulusal yayın yapan haber kanalı sayısı 20, tam 5 katı. Yine, Türkiye'de günlük 38 ulusal gazete çıkıyor; bu sayı Almanya'da 15, İngiltere'de 20. Aslında bu, haber alma özgürlüğü alanının genişlediğinin de bir göstergesi.
Değerli milletvekilleri, bir iddia, Hükûmetin belli enstrümanlarla medya üzerinde baskı oluşturduğu iddiası. Çok klişe ve aslında dayanağı olmayan ezberler bunlar. Bizler, her türlü medya baskısının karşısındayız. Bakın, son dönemde yayın durdurma cezalarını rakam rakam belirteyim, isimlerini merak edenler olabilir, onu da söyleyeyim: A Haber 99 yayın durdurma cezası, TRT Haber 57 yayın durdurma cezası, TV Net 33 yayın durdurma cezası, TGRT Haber 33 yayın durdurma cezası, Kanal 7 21 yayın durdurma cezası. Evet, hep birlikte bu yayın durdurma cezalarını tartışmalıyız, yapılması gereken bir şey varsa el ele yapmalıyız diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, gazeteciler üzerindeki baskı ve tutuklu gazeteciler meselesi de yine önümüze konulan klişelerden bir tanesi. Tabii, o ifade edilen 33 rakamını şöyle somut bir şekilde değerlendirdiğimizde aslında önümüze çıkan tablo şu değerli milletvekilleri: Bu 33 ismin 17 tanesi yargılanmış, Yargıtay onamış ve cezaları kesinleşmiş. 6 kişi serbest kalmış, 9 kişi de tutuklu. Peki niye tutuklu? 1 tanesi polisi bombalamış, 1 tanesi banka soymuş, bir başkası insan öldürmüş yani hepsi gazetecilikle ilgisi olmayan meselelerle ilgili tutuklanmışlar. Yani, silahla yaralamışlar, örgüt adına haraç toplamışlar ve bu liste uzayıp gidiyor.
Değerli milletvekilleri, velhasıl yasa dışı silahlı terör örgütü kurmak, ona katılmak, resmî belgede sahtecilik, silahlı soygun, patlayıcı madde koymak, adam öldürmek suçlarından hüküm giymiş gazetecileri basın özgürlüğü kapsamında değerlendirmek ve burada çıkıp bunu ifade etmek bu mesleği alnının akıyla yürüten gazetecilere büyük bir haksızlık diye düşünüyoruz.
Yine -çok enteresan- burada bir yandan basın özgürlüğünden dem vuranların bu konuda tutarlı davranmaları da önemli bir turnusoldür diye düşünüyoruz. Dün TRT'yi alenen basarak, bir gazeteciye ve kamu görevlisine hakaretler, tehditler savurarak basın özgürlüğüne yaklaşımını sergilemek, herhâlde turnusolün önemli taraflarından bir tanesidir. Türkiye'de medya özgürlüğüne böyle katkıda bulunduğunu düşünenler, bulunsunlar, böyle devam etsinler. Bu, kendilerinin darbe geleneğinden gelen bir alışkanlık. Bunun pek çok örneği var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
8 Haziranda gazetelere el koyacaklarını ilan edenlerin ama sandıkta hüsrana uğrayanların artık bu tür taşkınlıklara başvurması, bir gün olur da Allah korusun iktidara gelirlerse basına yönelik nasıl uygulamalarda bulunacaklarını göstermesi adına da önemli bir göstergedir diye düşünüyoruz.
Değerli milletvekilleri, Barış Bey bir dörtlük okudu, bizim aklımıza enteresan bir dörtlüğü getirdi doğrusu. Aziz Nesin'in bir dörtlüğü var, işte o malum Tan gazetesi baskınından sonra. Üstüne alınanlara söylüyorum. Diyor ki: "Ey faşist yumurcakları! Vazifen matbaaları yıkmak, makineleri ısırmak, namuslu vatanperverleri parçalamaktır. Muhtaç olduğun kazma, balta -evet- bir siyasi partinin ambarlarında mevcuttur." Bunu biz söylemiyoruz.
Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)