| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 26 |
| Tarih: | 12.01.2016 |
ŞENAL SARIHAN (Ankara) - Değerli Başkanım, değerli kâtip üye arkadaşlar ve emekçi arkadaşlarım, aynı zamanda orada basın emekçileri de var, onları da selamlıyorum saygıyla; önerge üzerine konuşacağım.
Önerge üzerine konuşma hazırlığı yaparken, Sivas katliamında yitirmiş olduğumuz Metin Altıok'un bir dörtlüğünü anımsadım. O dörtlüğü sizinle paylaşacağım, sonra da düşüncelerimi anlatacağım.
Şöyle diyor: "Yıllardır herkesin bu garip ülkede, / Sanki kadermiş gibi çektiği, / Yanlış iliklenmiş gömlekte, / Bir düğme ile iliğin komik çaresizliği."
Şimdi, konuşmaları dinlerken, özür dileyerek söylüyorum, bu gülünç durumu düşündüm; düğme ile iliğin yanlış bir şekilde bağlanmış oluşu karşısında hepimizin gülümsemesi.
Bir önerge var elimizde; bir katliama ilişkin, bu katliamın araştırılmasına ilişkin bir önerge var ama kimi arkadaşlarımız, kimi partili arkadaşlarımız bu önergenin aleyhinde, bu önergenin kabul edilmemesi konusundaki düşüncelerini ifade ediyorlar. Ben bu önerge aleyhine düşünce ifade edemem ama neden edemem, bununla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.
Bugün üç sularında toplantıya başladığımızda Sivas davası gündeme geldi; Sivas katliamı üzerine, orada yargılananlar üzerine arkadaşlarımız düşüncelerini açıkladılar, değerli iktidar partisi grup sözcüsü arkadaşım da bir konuşma yaptılar.
Değerli arkadaşlar, Sivas katliamı davasını yirmi üç yıl hiç aralıksız izlemiş bir arkadaşınızım. Bu şu anlama geliyor: Avukat arkadaşlarım varsa aramızda beni çok iyi anlayabilirler. Bize okullarda "Müvekkillerinizle özdeşleşmeyin." derler ama böyle bir davada, müdahil olduğunuz bir davada müvekkillerinizle özdeşleşirsiniz çünkü sizi acı birleştirir, ölümün acısı birleştirir. Ben, yirmi üç yıl, bu olayda yaşamını yitirmiş olan 35 canımızın anneleri, babaları, kız kardeşleri, sevgilileriyle yan yana yaşadım, yirmi üç yıl yaşadım. Benim ailem oldular, ben de onların aileleri oldum ve sonra gördüm ki, ben onların bir parçasıyım artık. Ben katliamda çocuğunu yitirmiş bir anneyim, ben katliamda eşini yitirmiş bir eşim, ben katliamda sevgilisini yitirmiş bir kadınım; bu duyguya vardım. Ve sonra otellerde kalırken, kaldığım bütün otellerde yangının kokusunu, yangının isini duydum.
Değerli arkadaşlar, katliam böyle bir şeydir, ölüm böyle bir şeydir. Hele normal olmayan ölüm -hani biz 'eceliyle ölmek' deriz ya, hepsi eceldir ama anlayışlarımıza göre- vakitsiz ölüm, hele bir cinayetin sonucu olan ölüm böyle bir şeydir.
Şimdi, biz Ankara katliamını araştırmak üzere konuştuğumuz gün, tam da bugün karşımıza ne çıktı? Bir Sultanahmet katliamı çıktı, özellikle altını çizerek söylüyorum. Geçen bir konuşmamda cumhuriyetin başkenti Ankara'nın katliamla anılmasının ne denli acı bir olgu olduğuna işaret etmiştim. Bugün de Sultanahmet'in, Sultanahmet Meydanı'nın, İstanbul'umuzun bundan sonra bir katliamla anılacak olmasının ne denli acı olduğunun altını çizmek isterim.
Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; biraz önce, HDP'li arkadaşlarımıza ilişkin olarak dediniz ki: "Hep devleti sorumlu tutuyorsunuz." Güzel arkadaşlarım, sevgili arkadaşlarım; devlet değil midir bizi korumakla görevli olan? Devlet değil midir bizim can güvenliğimizi sağlamakla görevli olan? Anayasalar bireyle devlet arasındaki sözleşmeler değil midir, bu sözleşmeler üzerinden yola çıkılmaz mı? Biz can güvenliğimizi kimden bekleriz? Elbette ki devletten bekleriz. Devlet görevini yapmamışsa o zaman bizim devleti eleştirme hakkımız vardır.
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Hırsızın hiç mi suçu yok?
ŞENAL SARIHAN (Devamla) - Şimdi, bir hukukçu olarak sizinle paylaşmak istediğim, bu davaya ilişkin, Ankara katliamı davasına ilişkin avukat arkadaşlarımın çabalarından söz edeceğim. Gizlilik kararı verildi, birçok arkadaşım işaret etti buna. Gizlilik kararı ne demektir bilir misiniz? Avukat, mağdur, olaydan zarar görmüş olan insan bütün bir sürecin dışında kalsın, sadece işi savcı götürsün. Biz tabii ki cumhuriyetin savcılarına güvenmek durumundayız ama yargı üç başlı bir iştir. Yargıda, savcı kadar avukatın da görevleri vardır; avukat kadar mağdurun da, maktul yakınlarının da görevi vardır. Bu görev daha ilk günden kilitlendi.
Bakın bugün başka bir şey var, başka bir durum var: Yayın yasağı da konuldu; o da, bir gizlilik olgusudur. Yayın yasağı konuldu. Kimi, neyi, kimden gizliyoruz, hangi sebeple gizliyoruz? Biz bir katliamı araştırırken ya da bir katliamın haberini verirken kendi halkımızdan bilgi gizlersek bu bilgiyi kime vereceğiz; ABD'ye mi vereceğiz, Rusya'ya mı vereceğiz, Çin'e mi vereceğiz, kime vereceğiz?
ORHAN DELİGÖZ (Erzurum) - Fransa kimden gizledi, Fransa? Amerika kimden gizledi?
ŞENAL SARIHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, gizlilik kararı bir soruşturmanın üzerine örtülmüş bir örtüdür ve bu örtü, bizi daima kuşkuyla karşı karşıya bırakır. Oysa şeffaf bir yargılama, saydam ve berrak bir yargılama gizlilik üzerine inşa edilemez. Başka bir şeyden, yine daha önce başka sebeplerle söz etmiştik.
Şimdi, ikinci problem, bu soruşturmayla ilgili ikinci bir problem, aynen güneydoğuda olduğu gibi, otopsi raporlarının dahi, kişisel eşyalarının dahi verilmemiş olmasıdır kaybedilenlerin ailelerine. Böyle bir gizlilik olabilir mi değerli arkadaşlar?
Yılların hukukçusu olan arkadaşlarıma soruyorum, hukukçu olmayan arkadaşlarımın aklına ve vicdanına soruyorum: Böyle bir yöntemle, gizlilik kararlarıyla, bekletilen yargılamalarla sonuca varmak mümkün olmaz. Bakın, şöyle dillendiriyor avukat arkadaşlar: "Acaba cezasızlığa doğru mu gidiyoruz?" diyorlar, cezasızlığa doğru mu...
Dün, biz, biraz önce sunum yapan arkadaşımla birlikte Aksaray'da Metin Göktepe'nin duruşmasındaydık. Bakın, Metin Göktepe'nin duruşması...
İDRİS BALUKEN (Diyarbakır) - Ethem Sarısülük.
ŞENAL SARIHAN (Devamla) - Özür diliyorum.
Ethem Sarısülük'ün duruşmasındaydık. Metin'in de bugünlerde ölüm yıl dönümüydü biliyorsunuz, onu da anmış olalım. Ethem Sarısülük'ün duruşmasındaydık. Hangi nedenle Ankara'dan alındı biliyor musunuz? Güvenlik nedeniyle. Oysa Ceza Muhakemeleri Kanunu açıktır, olay neredeyse soruşturma orada yapılır.
Ben korkuyorum, yakında Ankara patlaması da güvenlik sebebiyle Fizan'a gönderilebilinir. Bu nedir? Bu, gerçeğin saklanmasından başka bir şey değildir. Güvenliği Ankara'da sağlayamayan devlet, güvenliği Aksaray'da mı sağlayacaktır? Bu soruyu herkes sorar, hukukçu olmaya da gerek yoktur. (CHP sıralarından alkışlar)
Sevgili arkadaşlarım, Sivas hakkında bilgi verecektim, şunu söylemek isterim: Olaya katılan, Sivas katliamında olaya katılan eylemci sayısı 15 bindir. Bu, polis kayıtlarında böyledir, valilik tutanaklarında böyledir. Bir avuç insan yargılandı, 94 kişi yargılandı. Yargılananların ceza alanlarının çoğu, daha önce tahliye edildiği için yurt dışına gittiler. Burada benden önceki çok sayıda vekil arkadaşım yurt dışına gidenlerin iadesi konusunda başvurularda bulundular. Cafer Erçakmak'ın cenazesi Fransa'dan hiç engelsiz buraya getirildi ve burada gömüldü. Aranıyordu, yirmi yıldır aranıyordu, bulunamıyordu; çünkü Sivas'taki evinden aranıyordu; nereden geldi bilmiyoruz ama ya Sivas'tan ya Fransa'dan, onu kim arıyordu? Şimdi, bu davada bir avuç insanın ceza almış olması da adaletin yerine gelmiş olması demek değildir. O sebeple bugün Suruç'un üzerine, bugün Ankara patlamasının üzerine, Sultanahmet'in üzerine gidelim ki yarın yeni katliamlar olmasın.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)