GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:25
Tarih:07.01.2016

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu tartışmalar aslında güzeldir fakat kürsü konuşma saatlerinin çok kısıtlılığı nedeniyle inşallah bu tartışmalara kuliste daha derinlikli olarak devam ederiz. Aslında önemli konulardır.

Ben konuyu çok fazla uzatmak istemem, yalnız, bütün arkadaşlarıma Milliyetçi Hareket Partisinin programına, seçim beyannamelerine ve söylemlerimize boş vakitlerinde bir göz atmalarını özenle salık veriyorum değerli arkadaşlar.

Şimdi, "Türkiye milleti" diye bir kavramı biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak hukuki bakımdan, sosyolojik olarak, coğrafi bakımdan, siyasi ve diğer hususlar bakımından doğru bulmayız, bu farklı bir kavramı ifade eder.

Ben grup önerisiyle ilgili olarak konuşmama, öncelikle, mütevazı yemek sofrasında çocuklarıyla ve torunlarıyla birlikteyken, sofranın başında, evine atılan alçakça bir roketle şehit edilen -öyle temenni ediyorum- hayatını kaybeden 3 çocuk annesi Melek Alpaydın Hanım'a rahmet dileyerek başlamak istiyorum.

Şimdi, dün aldığım bir bilgiye göre de bu Melek Alpaydın Hanımefendi'nin hayatını kaybetmesine sebep olan hadisede, bu vakadan birkaç gün evvel terör örgütü mensuplarına "Memleketin huzurunu bozdunuz, buradan çekin gidin." dediği için öldürüldüğü iddiası söz konusudur, arkadaşlarımdan aldığım bilgi de bu yöndedir. Fakat, şimdi devleti konuşuyoruz değerli arkadaşlar. Tabii, bu olayı bütün boyutlarıyla, gerçekliğiyle ortaya çıkaracak olan nedir, kimdir? İlk akla gelen devlettir ve hukuktur. Öncelikle devlete düşen... Elbette, Melek Hanım'ın hayatını kaybetmesine sebep olanları bulup yargının önüne getirmesi gereken devlet ve kurumlarıdır.

Bir ünlü siyasetçimizin sözünü hatırlıyorum, "Derin devlet nedir?" diye sorduklarında "Derin devlet, normal devletin raydan çıkmış hâlidir." şeklinde ifade ediyor. Yani, devletin hukuk dışına kaçması olarak da ifade etmek mümkündür. Ancak, değerli arkadaşlar, soruya şöyle başlayalım isterseniz, bir tartışma konusu da olsun: Acaba ortada bir devlet mi var ki derini olsun diyebilirim. Eğer ortada bir sığlık varsa bu sığlıktan bir derinlik zaten çıkmaz. Elbette, devlet var, Türkiye Cumhuriyeti devleti var, kurumları var, kuralları var ancak, değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti bir devlet olarak kurumlarıyla, kurallarıyla yeterince ve doğru bir şekilde işletilmiyor. On üç yıldır, devlet bilinci olmayan bir iktidar tarafından yönetilmektedir Türkiye. Derin devletten... Aslında, bir de "paralel devlet" eklendi buna. Derin devlet kavramı, tartışmaları bir tarafa, bir de paralel devlet tartışmalarını da masaya yatırmak lazım.

Hafızalarımızı yoklayalım: Devlet, saadet demektir, huzur demektir, refah demektir, güvenlik demektir, adalet demektir. Ve bugünümüzü hatırlayalım: Devletsiz ve ordusuz milletler ayak altında eziliyorlar değerli kardeşlerim. Tarihte de böyle olmuştur, bugün de böyledir. Devletsiz ve ordusuz milletler ayak altında ezilmeye mahkûmdurlar. İşte Suriye, Irak, Libya ve dünyanın pek çok yerinde yaşananlar ve Balkanlarda yaşananlar devletsizliğin ve ordusuzluğun bir sonucudur. Bunun işleyişinin hukuk içerisinde etkili ve güçlü bir hâle getirilmesidir aslolan ve hepimize düşen görev. Devlet ve ordu zaafa uğramışsa maalesef şu olur değerli arkadaşlar; Zağra Müftüsü Hüseyin Raci Efendi'nin mısralarını hatırlayalım, pek çok arkadaşımız elbette bilecek, diyor ki:

"Aziz-i kavm idik a'dâ zelil kıldı bizi,

Esir-i bend-i bela vü sefil kıldı bizi;

Bi-gayri hakkın atıp habse bir nice eyyam,

Mudik-i ye's ü sitemde alil kıldı bizi."

Günümüz Türkçesiyle: "Vaktin yücesi aziz bir kavim idik, düşman bizi zelil eyledi yani hor, hakir tuttu. Belaya uğrayıp esir etti ve sefil kıldı bizi. Günlerce haksız yere hapsederek, ümitsizlik içinde sitemde sıkıştırarak hasta kıldı bizi."

Buradan ilham alarak Arif Nihat Asya'nın da bu devlet kavramına götüren fevkalade mısraları vardır. Bir yerinde şöyle diyor:

"Sormayın, sormayın fakat; şimdi.

Hangi eller, sefil kıldı bizi?

Ser-nigûn oldu tahtımız, Tanrım;

Aziz-i vakt idik, a'dâ -yani düşman- zelil kıldı bizi!" diyerek devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, devlet hukuk demektir, devlet töre demektir. Tarihimiz itibarıyla sürekliliğe baktığımızda "Devleti ebet müddet" kavramı içerisinde, devletin ezelden ebede yürüyüşünü süreklilikle, hukukla, töreyle, gelenekle, görenekle yürütebiliriz. Devlet saadettir dedik, devlet adalettir, devlet güvenliktir, devlet huzurdur. Devlet, kurum ve kurallarıyla işleyen bir mekanizmadır. "Devlet benim." diyenler, kendisini devlet zannedenler önce devleti bozarlar ve istismar ederler, devleti ve milleti zelil kılarlar.

Tabii, derin devletten, bu "derin devlet" denilen faaliyetlerden, hukuksuzluktan vatandaşın şikâyet etmeye hakkı vardır. Ancak hukuku, her türlü insanlığı, değeri altüst ederek elinde silah terör faaliyeti yürütenlerin bu kavramları hiç gündeme getirmeye bile hakları olduğunu düşünemiyoruz. Maalesef, değerli arkadaşlar, yönetim anlayışı şu gün itibarıyla sakattır. Devlet, devlet gibi yönetilmiyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi on üç yıldır tek başına bir iktidar gibi davranmıyor, davranamıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi, her ne kadar sandıktan AKP olarak tek başına yetkiyi almışsa da on üç yıldır bir cemaatler, tarikatlar, bir kısım çıkar grupları ve unsurlar eliyle bir koalisyon ve ittifak hâlinde bu Hükûmetini yürüttü ve yolların kesiştiği yerde kol kola yürüyen, çıkar sağlayan iktidar, yollar ayrıldığında yaka paça birbirine düşman bir hâle geldi bu kendi oluşturduğu paralel yapılar nedeniyle.

Önce cemaati, sonra bu KCK, PKK yapılanmasını da hatırlayalım. Geçtiğimiz bir yıldır Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan da bir "paralel yapılanma" olarak ifade etti ve aynı şekilde şikâyet etmeye başladı. "Bizi kandırdılar." Kim kandırmış? Cemaat kandırmış. Oslo'da kandırmışlar. "Ne istediler de vermedik?" dediler, sonra hainlikle suçladılar. "Hainlik" derken devlete, millete hainlik yaptıklarını filan düşünmeyin, kendilerine, kendi iktidarlarına bir ihaneti düşündüler ve paralel bir devlet yapılanması hâlen devam etmektedir, bu paralel devlet yapılanması zihniyetinden hâlâ uzaklaşılmış değildir.

Bu "derin devlet" kavramını eğer açıklığa kavuşturmak istiyorsak, öncelikle bu geçtiğimiz salı günü Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin Hükûmete yönelttiği, yeni anayasada PKK'ya bir ümit verilmiş midir ve şu anda yaşanan şehir çatışmalarının maksadı yeni anayasa pazarlıklarını kızıştırmak için midir ve AKP, PKK ile görüşmekte midir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Devamla) - ...ve Oslo'da PKK'ya bir federasyon sözü verilmiş midir, soruları cevabını bekliyor.

Ayrıca, 2 Haziran 2015 tarihinden bu yana en az 5-10 platformda dile getirdiğimiz 5 soru daha henüz cevabını bulamamıştır. Yani bu mektuplaşma hadisesi olmuş mudur Öcalan ile Sayın Erdoğan arasında ve günübirlik giriş çıkışlar olmuş mudur, Kandil'e kriptolu telefon gitmiş midir, gibi hususlar cevabını beklemektedir.

BAŞKAN - Sayın Akçay, süreniz doldu.

Teşekkür ediyoruz.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bu sorulara cevap bulursak bu "derin devlet" kavramı biraz daha vuzuha kavuşur diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)