| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 07.01.2016 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan beri gündemden hiç düşmeyen bir kavram ve konu derin devlet. Maalesef, bugün de aynı ağırlığıyla gündemimizde yerini koruyor. "Nedir bu derin devlet?" diye sorduğunuzda, önce bir zihniyettir. Hukuk tanımayan, kendi yarattığı devlet menfaatlerini her şeyin üstünde tutan, tuttuğunu iddia eden, bunlar tehlikeye düştüğü zamanlarda her türlü yönteme başvurmayı mübah sayan bir zihniyettir. Hukuku, kendi çıkarlarına dokunduğu zaman, kendi tayin ettiği devlet çıkarlarını korumadığını düşündüğü zaman devre dışı bırakan bir zihniyettir. İlla, mutlaka içeride bir yasa dışı örgütlenmeye, devlet içinde bir yasa dışı örgütlenmeye gitmesine de gerek yoktur. Bizatihi devletin görünen kurumlarını hukuka bağlı olmayacak şekilde işletmek de bu derin devlet zihniyetinin bir yansımasıdır. Derin devlet zihniyetinin pek çok örneğini, örgütsel yansımalarını da gördü bu ülke. Gladyoları tartıştı, gladyoları konuştu; Ergenekon'u konuştu, konuşuyor; JİTEM'i konuştu, konuşuyor ama konuşmak bunlarla baş etmeye, bunları tasfiye etmeye yetmiyor. Bunları tasfiye etmek ne demek? Türkiye'yi çağdaş anlamda bir demokratik hukuk devleti hâline getirmek demektir. Türkiye'yi kurallara bağlı, hukuka bağlı, devletin bütün organlarının hukukla kayıtlı olduğu bir düzene, bir sisteme kavuşturmak demektir. Kararların burada alındığı bir demokratik parlamenter sisteme dönüştürmek demektir. Bunu yapmadığınız zaman, burada karar aldığınızı sanırsınız ama asıl kararları başka yerlerde alırlar ve siz kendinizi Hükûmet sanırken o kararları elinize tutuştururlar, o kararları icra etmekle görevlendirirler. Siz istediğiniz kadar millî iradeyi temsil ettiğinizi, millet adına hareket ettiğinizi iddia edin, eğer bu yapıyı ve zihniyeti tasfiye etmezseniz, o yapı ve zihniyet sizi kendi aracı hâline hızla getirir.
Çoğu iktidar, derin devlet yapılanmalarını, gladyoyu, çeşitli örgütleri, Ergenekon'u, JİTEM'i kullandığını sanır. Kendi iktidarını sürdürmek için onları tetikçi gibi kullandığına inandırır kendini. Ama ilk başta size bu inancı veren o yapılanmalar kısa süre sonra birden sizi kendi tetikçileri hâline getirirler; karar mercileri onlardır, irade onlardadır, siz onların basit tetikçileri hâline getirilirsiniz.
Türkiye tarihinin yakın dönemlerinin derin devlet konusundaki en çarpıcı olayı Susurluk kazasıdır şüphesiz. Susurluk kazasında ilk defa bu kadar çıplak bir şekilde karşımıza çıktı bu derin devlet yapılanması. "Derin devlet" dediğimiz zaman sadece kendi içinde, resmî olmayan ya da yarı resmî birimler, kişiler kullanan bir örgütlenme kastetmiyoruz. Bir kere bu yola girdiğinizde her türlü ilişkiye, her türlü kirli kişiyle ilişkiye de girmeye bir süre sonra mecbur kalırsınız, Susurluk bize bunu göstermişti. Derin devlet zihniyeti devam ettiği müddetçe kirli ilişkilerden kaçamazsınız, bir süre sonra o kirin, o batağın tam ortasında ya da en derininde bulursunuz kendinizi.
Tabii, şaşırtıcı olan, AK PARTİ'nin derin devlet konusunda kurulduğundan ya da Hükûmet olduğundan bu yana izlediği çizgidir, ibret verici bir çizgidir. 1997'de 28 Şubat darbesinin ardından derin devlete söylemediğini bırakmayanlar, derin devletten kurtulmak gerektiğini iddia edenler adım adım iktidara yerleştikçe, iktidarlarını sağlamlaştırdıkça derin devletin söylemlerini, dilini ve yöntemlerini kullanmaya başladılar. Derin devleti tasfiye etmek adına yola çıkanlar, bugün derin devletin bütün terimlerini ve bütün yöntemlerini rahatça kullanıyorlar, burada derin devlete ilişkin her sözümüze birden, devletin sahipleri refleksiyle tepki gösteriyorlar, sadece Mecliste değil, Hükûmette de öyle yapıyorlar, Cumhurbaşkanı da aynı şeyi yapıyor. Dönün bakın dün kullanılan sözlere "Ya devlet başa ya kuzgun leşe!" Bunu size, sizlere, sizlerin temsil ettiği sosyolojiye onlarca kez söylediler, yüzlerce kez söylediler; sizi şeriatçı, sizi devlete karşı bir tehdit olarak gösterdiler ve size karşı da "Ya devlet başa ya kuzgun leşe!" sloganını kullandılar. Bunun ne anlama geldiğini hâlâ vicdanını koruyanlar çok iyi bilirler. Bunun anlamı şudur: "Biz istediğimizi yaparız, güvenlik kuvvetlerine de istediği yetkiyi veririz, güvenlik kuvvetleri dışında resmî olmayan örgütler de kurarız ve iktidarımızı sürdürmek için her türlü yolu mübah görürüz." Makyavelizmin doruğudur bu, kirliliğin kaçınılmaz olduğu bir yoldur bu. Bu yolun çıktığı tek yer var; ünlü bir siyaset bilimci bu yolun çıktığı noktayı iki kavramla ifade ediyor: Kan ve kir. Kanlı ve kirli bir durağa, bir istasyona kaçınılmaz olarak bu tren sizleri götürür eğer bu zihniyete sarılmaya, bu zihniyeti savunmaya devam ederseniz.
Bugün sokağa çıkma yasağı uygulanan yerlere bakın. "Esedullah timleri" diye imza atan kişiler var orada görev yapan. Kimdir bunlar diye soruyoruz, haftalardır soruyoruz, neden açıklamıyorsunuz? Kimleri istihdam ediyorsunuz orada? Devletin ilkokullarında, devletin diğer resmî binalarında "JÖH" ve "PÖH" diye imza atan, "Jandarma Özel Harekât" ve "Polis Özel Harekât" diye imza atan, Kürtlere ırkçı küfürler eden, orada intikam anlayışıyla, intikam hırsıyla bulunduklarını gösteren gruplar var; kimdir bunlar? Nasıl oldu da bu noktaya gelebildiğinizi lütfen sorun kendinize. Nasıl oldu da derin devletin dilini bu kadar kolay benimsediniz ve derin devletin devamını bugün başka örgütlerle, esedullahla, Jandarma Özel Harekâtta yuvalanan birimlerle, Polis Özel Harekâtta yuvalanan birimlerle sürdürüyorsunuz?
Eğer derin devletin trenine binmişseniz, önce hukuku kaldırırsınız. Bu yolun devamında, 3-5 kilometre ya da 3-5 istasyon sonra aklınızı devre dışı bırakırsınız. Sonra, diğer durakta geleceğiniz istasyon, vicdanınızı askıya almaktır.
İnkâr edeceksiniz, bunları söyledik diye bizlere kızacaksınız ama dönün ve yüzleşin. Bakın, derin devlet bu ülkeye, derin devlet zihniyeti bu tür ülkedeki insanlara hangi acıları miras bıraktı, hangi tahribatları yarattı ve bugün hangi bedelleri ödetiyor bize?
Evet, biz bunların araştırılması için önerge verdik, geçmişte de önerge verdik, şimdi yine veriyoruz. Eğer gerçekten bunların bulunmadığına inanıyorsanız, eğer siz "Derin devleti sahiplenmedik, biz demokratik devletin savunucusuyuz." diyorsanız bu önergeye "evet" oyu kullanın.
Gelin, birlikte araştıralım. Daha önce Meclis bunun güzel örneklerini verdi: Susurluk Komisyonu kurdu; bütün zorluklara rağmen, pek çok faili meçhul cinayetin belgelerini, bilgilerini ortaya çıkaran faili meçhul cinayetler komisyonu kurdu. Şimdi bu kadar büyük tahribatlar yaşanırken, bu kadar ağır insan hakları ihlalleri yaşanırken, bu kadar ağır insanlık suçları işlenirken Meclisi devre dışı bırakmak, bizatihi derin devlet zihniyetini yükseklere çıkarmak demektir, o bayrağın taşıyıcılığını bugün sürdürmek demektir. O nedenle, gelin, bu karanlığı böyle bırakmayalım. Karanlıkta bıraktığımız sürece, siz derin devleti kullanarak iktidarınızı korumaya aldığınızı sanırken derin devlet sizi kendi tetikçisine, kendi oyuncağına çevirecektir. Gelin, bunları birlikte araştıralım. Meclis harekete geçsin. Hiçbir derin devlet yapılanmasına, hiçbir kirli zihniyete izin vermeyecek bir yolu birlikte kuralım. Bu Meclis bunu başarabilir, buna inanıyoruz, yeter ki vicdanına kulak versin değerli milletvekilleri. Bu yolda bugün irade göstermezseniz, yarın vicdanlı insanların bu konudaki iradesini bastıramayacağınıza da inanıyorum ve bu duygularla sizleri selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)