GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Asya Altyapı Yatırım Bankası Kuruluş Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:24
Tarih:06.01.2016

CHP GRUBU ADINA ATİLA SERTEL (İzmir) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; bugün Parlamento çatısı altında pek çok milletvekilimiz konuşmalar yaptı ve Türkiye'de sorunları dile getirdi. Sağlıktan teröre, Roman yurttaşların yaşadığı sıkıntılardan etnik ayrılıklara kadar her konuda görüş belirtildi. Ben de konuşmama şehitleri anarak başlamak istiyorum ama bugün beni etkileyen konuşmaların içinde özellikle bir konuya yer ayırmak istiyorum.

Sevgili İzmir Milletvekilimiz Özcan Purçu konuştu ve siz de onu dinlediniz; naylon çadırlarda yaşayan Roman yurttaşların sorunlarını dile getirdi, dile getirirken kendi üslubuyla, size sempatik gelen konuşmasıyla onu zaman zaman da AKP Grubu olarak alkışladınız; dinlediniz, alkışladınız. Daha önce de "Roman açılımı" diyerek, Balık Ayhan'ın darbukasıyla oynayarak, Romanlarla buluşarak Romanlara duyduğunuz sempatiyi, sevgiyi sergilemeye çalıştınız ama Türkiye'nin gerçeği, Türkiye'de Romanlar hâlâ çadırlarda yaşıyor ve Romanlar soğuktan ölüyor.

Romanlar, barınma hakkını, bir yurttaş olma hakkını, sizden, Özcan Purçu Milletvekiliyle Türkiye'ye ses olarak duyurmanın gayreti içinde, Özcan Purçu bunu başarıyla yapıyor. Siz onu alkışladınız ve Romanları sevdiğinizi söylediniz ama ne yazık ki Özcan Purçu'yu da kandırdınız. O ne anlatırsa anlatsın siz bildiğinizi yaptınız ve direktifler doğrultusunda kollarınızı kaldırarak Özcan Purçu'nun bu talebini, Romanların bu talebini reddettiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Küstü gitti zaten, küstürdüler.

ATİLA SERTEL (Devamla) - Türkiye'de sorunlar çok. Bu sorunları birlikte çözmek zorundayız. Terör konusunda pek çok sorunu, bu ülkede birikmiş sorunu birlikte, el ele, omuz omuza bu Meclis çatısı altında çözmek zorundayız. Çünkü ölen her insan bu toprakların insanı.

Gecekonduda yaşayan, kapısı olmayan, bacası olmayan, camı kırık, çerçevesi olmayan evlere, asker olan çocukları ölerek dönüyorlar ve biz, sloganlar eşliğinde, o şehit cenazelerinde, çocuklarının gözyaşları içerisinde onları toprağa veriyoruz. Bu daha ne kadar sürer? Bu daha ne kadar sürecektir? Bunu hiçbiriniz tayin edemiyorsunuz, edemiyoruz. Aslında burada söylenen her sözün altında yatan gerçeklerin Türkiye'de barışın gerçekleri olması gerekir.

Biz insanı seviyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin yapısında insan sevgisi var. Biz Aylan bebeğin Bodrum sahilinde kıyıya vurmuş cenazesini gördüğümüzde bir anne, bir baba olarak gözyaşı döküyorsak, o Aylan bebeğin acısını yüreğimizde hissediyorsak, insanlığımız bizim ona gözyaşı dökmemizi gerektiriyorsa, biz Suriyeli olmadığımız hâlde Suriyeli bir bebek için gözyaşı döküyorsak doğru olan odur. Ya da Filistinli bir çocuğun, kolu kırık bir çocuğun İsrailli asker tarafından kolu çevrildiğinde eğer biz o kolu kırık çocuğa İsrailli askerin yaptığı işkence karşısında, televizyon karşısında yumruklarımızı ve dişlerimizi sıkıyorsak, biz o çocuk için acı duyuyorsak insanız. Biz Filistinli değiliz ama biz insanız. Biz insana insanca yaklaşmak ve insanların sorununu çözmek zorundayız.

Tabii ki ben ne anlatırsam anlatayım benim bütün anlattıklarım karşıdakinin anladığı kadardır. Bunları kabul etmeyebilirsiniz; Türkiye'yi sorunsuz bir ülke olarak gösterme gayreti, çabası içindesiniz ve bu çaba, gerçekten zaman zaman sizleri çok zor duruma düşürüyor, onu da dikkatle izliyorum.

Ben gazeteci kökenliyim ve gazetecilik yaptığım sürede, Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığını yaptığım sürede, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Başkanlığı yaptığım sürede hep haksızlıkların karşısında durmaya özen gösteren bir insandım ve öyleyim.

Sevgili arkadaşlar, Türkiye'de gazeteciler açısından da zor bir dönem yaşanıyor. Geçmiş dönemde 2008'de başlayan ve bizim arkadaşlarımızın beş altı yıllık cezaevinde yattığı süreçler sona erdi, bitti noktasında olamadık, sevinemedik. Bir söz var: "Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, bir de baktık ki arkamıza bir arpa boyu yol almamışız." Şimdi de 32 gazeteci cezaevinde. Can ile Erdem, gerçekten bu ülkenin zor koşullarında iyi yetişmiş ve kendilerini çok iyi yetiştirmiş iki iyi gazeteci ve gazetecilik yaptıkları için bu arkadaşlarımız cezaevinde.

Ne yazık ki bu Parlamento, bu çatı yasaları çıkararak gazetecilere özgürlük sağlayamıyor. Bunun çözüm noktasında olmalıyız. 10 Ocak yaklaşıyor, üç gün sonra 10 Ocak. Biz geçmişte bunu Basın Bayramı olarak kutlardık. Rahmetli Ecevit dönemi, 1961 yılında sendikayla buluşulan, özlük haklarıyla, kıdem hakkıyla, sendikayla çok rahat koşullar içerisinde yaşanan bir dönem oldu. Ben de o on yıllık dönemde gazetecilik yaptım. Şimdi ise ne yazık ki Türkiye 180 ülke arasında sıralamada 149'uncu sırada. Ben bu ülkenin bir gazetecisi, bu ülkenin bir evladı olarak dünya ölçeğinde gazeteciliğin düştüğü durum açısından gerçekten üzülüyorum. Almanya'ya gittiğimde, İngiltere'ye gittiğimde, Avustralya'ya gidip konferans verdiğimde Türkiye'nin basın ve ifade özgürlüğü açısından sıralamasını söylemek gerçekten beni çok üzüyor. Çünkü biz bu ülkede beraber yaşıyoruz ve bu ülkede sorunları beraber çözeceğiz.

Basında çok ağır bir durum yaşanıyor. Basındaki işsizlik oranı ortalamada 3 katına çıktı arkadaşlar. 2015 yılında 774 gazeteci işten çıkarıldı; 200 basın mensubu, 7 yayın kuruluşu hakkında soruşturma başlatıldı; 156 gazeteci gözaltına alındı; 234 gazeteciye dava açıldı, 32 gazeteci hâlâ tutuklu; 70 gazeteci saldırıya uğradı; 128 yayın engellendi, 877 siteye erişim engeli konuldu; 24'ü kadın 137 gazeteci şiddet gördü; 15 televizyon kanalı kapatıldı bu ülkede. 2 gazeteye el konuldu. Basın Kartı Yönetmeliği değişti, basın kartları artık devlet kurumu olan Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından verilir oldu. RTÜK cezaları tarihe geçti. Sadece bir televizyona 1 milyon TL, eski parayla da söyleyeyim, 1 trilyon ceza kesildi. 56 farklı olayda gazetecilere akreditasyon konuldu. Bu ülkede "Genelkurmay akreditasyon uyguluyor." diye eleştirenler ne yazık ki Türk basınına akredite uygulamaya başladı. İsimlerini saymayacağım, siz çok iyi biliyorsunuz, bütün kanallar kapatıldı, televizyon kanalları.

Şimdi, sürem daraldı, bitiriyorum sevgili arkadaşlar.

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün 2015 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında 149'uncu olduk ama ilk defa bir gazeteci, sevgili meslektaşım Cumhuriyet muhabiri Hakan Dirik dün gitti, Cumhuriyet gazetesi muhabiri olarak İzmir Emniyet Müdürlüğünde, cinayet masasında ifade verdi. Ne yazmıştı Hakan Dirik biliyor musunuz? Bergama Ovacık altın madeni işletmesinin Hükûmet yanlısı şirketlere devredileceğini yazmıştı ve gerçekten cinayet suçlusu gibi ifadesi alındı.

Siz milletvekilisiniz ve özgür iradenizi kullanarak Türkiye'nin güzelleşmesine katkı koyun.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)