GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:22
Tarih:30.12.2015

MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, tabii, bu kanunda er ve erbaşların ücretlerinde düzeltme yapmanın gerekçesini gerçekten anlayamadım. Bu ihtiyaç nereden çıktı, neden şimdi çıktı, onu da anlamış değilim. Aklıma şöyle bir açıklama geliyor tabii, onu da sizlerle paylaşayım: Türkiye Cumhuriyeti'nin militarist politikalar tarihinde ne zaman bir güvenlikçi politika ekseni ya da patikası oluşursa, arka arkaya aynı refleksler gelir. Şimdi, bugünkü Hükûmetin de 7 Hazirandan sonra izlediği politikalar kendisini böyle bir güvenlikçi yola sokmuştur. Bu, bir parçası olarak düşünülebilir, arkasından başkaları da gelecektir.

Bakın, Roboski'de de aynı şey oldu, onu da konuşurken yine aynı tepkiler verildi. Bugün üstü örtülmek isteniyor, unutturulmak isteniyor. Daha önceki yönetimler zamanında da aynı şey yapıldı. Tabii, ben şunu merak ediyorum, vicdanlı bütün AK PARTİ'lilere de soruyu sormak istiyorum: Nasıl bu kadar rahat benimseyebildiniz daha önceki dönemin eleştirdiğiniz, eleştirdiğinizi söylediğiniz, benimsemediğinizi söylediğiniz politikalarını? O dönemlerde katliamlar yapıldığında bunları sizler açığa çıkarmayı da taahhüt ettiniz, o politikaları sürdürmeyeceğinizi de 2002'den itibaren bütün seçim bildirgelerinizde dile getirdiniz ama şimdi aynı şeyleri yapıyorsunuz.

Eğer geçmişteki bu ihlalleri aydınlatacak bir yöntem bulamazsanız, bulmazsanız, çatışmaların kaynağını kurutmanız da mümkün değildir. Yeniden barışmayı sağlamak, daha doğrusu, adil bir barışı, özgür bir birlikte yaşamı kurmanız da mümkün değildir. Roboski üzerinde bu kadar durmamızın nedeni budur. "Unutun gitsin" politikası, Türkiye'de militarist dönemle, yönetimle özdeşleşmiş bir anlayıştır. Unutulmuyor hiçbir şey.

Size bir filmden kısa bir replik aktarayım: "İyileşecek yaraları olduğu sürece geçmiş, bugün olarak kalır." Eğer geçmişte açılmış bir yara varsa bunun failleri, nasıl gerçekleştiği, şartları ortaya çıkarılmazsa o insanlar ve o insanlarla kendini bir hisseden bütün insanlarda o yara açık kalır.

Çözüm süreci boyunca ben akil insanlar heyetindeyken de, akademisyen olarak da Hükûmete, doğrudan doğruya o zamanın Başbakanı Sayın Erdoğan'a, Sayın Davutoğlu'na bir hakikat komisyonu benzeri model oluşturalım, bunları aydınlatalım, gelin geçmişteki yaraları iyileştirerek adil bir barışı sağlam temeller üzerine oturtalım dedim. Pek çok başka gereklilik gibi, çözüm sürecinin başarıyla yürümesi için ihtiyaç duyulan pek çok başka kurum önerisi gibi bunu da maalesef reddettiler.

Şimdi, burada bizim söyleyebileceğimiz şey şudur: Askerî alanla ilgili düzenlemelerde öncelikle zorunlu askerliği kaldırmakla işe başlamak gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin vicdani retle ilgili Türkiye'yi mahkûm ettiği pek çok kararı var. Vicdani ret hakkını tanımak gerekiyor, ondan sonra da ücretlerde gerekirse düzenlemeler yapılabilir, o zaman çok daha rahat bunları açıklayabilirsiniz ama şu an yaptığınız şey, bu militarist reflekslerin tekrarından başka bir şey değildir.

Yaralarla ilgili başlamışken yine yaralarla ilgili bir şiirle bitirmek isterim. Turgut Uyar'ın 1970'te yazdığı şiirdir. Gerçekten çok büyük uyarıdır bizlere de:

"Güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan,

Dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar.

Dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filan sanırsan,

Kürdistan'da ve Muş-Tatvan yolunda bir yer kanar."

Gelin, bu yaraları kapatacak çalışmaları hep birlikte yapalım.

Saygıyla selamlıyorum sizleri. (HDP sıralarından alkışlar)