| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 30.12.2015 |
MİTHAT SANCAR (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, Türkiye'de üniversitelerde yıllardır süren yoğun yasa dışı PKK terör örgütü yapılanmasıyla ilgili bir Meclis araştırma önergesi verilmiş MHP Grubu tarafından.
Üniversitelerde yıllardır neler olduğuna dair şöyle hafızanızı biraz tazelemek isterim. Bugün de yaşananları bu gözle görmekte, bu gözle bu yaşananlara bakmakta fayda var. Otuz yılını üniversitede öğretim üyesi olarak geçirmiş bir kişiyim. Yönetim kademelerinde de bulundum. Gördüğüm en önemli olay, tanık olduğum en büyük haksızlık öğrencilere bir kışla nizamnamesi gibi uygulanan disiplin yönetmeliğinin yarattığı büyük tahribatlardı ve bu yönetmelik -Öğrenci Disiplin Yönetmeliği- öğrencileri -genel olarak değil ama en çok da solcu, demokrat ve Kürt öğrencileri- sindirmek ve baskı altında tutmak için uygulandı. Yıllarca buna karşı çok mücadele yürüttüm ben, başka değerli meslektaşlarım gibi. Bu yönetmeliğin uygulanma şekillerinden biri de ağzını açana örgüt üyeliğinden ya da siyasi faaliyetten soruşturma açılmasıydı. Pek çok öğrenci bu soruşturmalar sonunda okuldan uzaklaştırma cezaları aldılar hatta öğrencilikle ilişkileri kesildi. Aynı yönetmeliğin bir başka uygulanma şekli de öğretim elemanlarına yönelikti, orada da yine bir kışla nizamnamesi düzeni söz konusuydu.
Bu yönetmelik ve buna dayanak olan kanunlar 12 Eylül cunta rejiminin ürünleridir. Defalarca bunların değişmesi için çeşitli öğrenci ve öğretim üyeleri örgütleri hükûmetlere çağrılarda bulundular fakat hiçbir hükûmet bunu değiştirmeye yanaşmadı, elinde baskıcı araç bulunmasını fırsat bildi ve kendi politikalarını uygulamak için de bu fırsatı tepe tepe kullandı.
Şimdi görevde bulunan Hükûmet ve bu Hükûmeti kuran parti tam on üç yıldır Türkiye'yi yönetiyor. Bu on üç yıl içinde bu disiplin yönetmeliklerinin değişmesi için sayısız talep iletildi kendilerine. Bu üniversiteleri faşist bir düzen altında, gerçek anlamda faşist bir düzen altında tutmaya yarayan yasaları değiştirmeye yönelmedi. Neden? Kendi eline fırsat geçti, kendi düzenini kurmak için "Şimdi bu baskıcı araçları kullanma sırası bende." dedi ve kendisine muhalif gördüğü, rahatsızlık duyduğu bütün öğrencilere ve öğretim elemanlarına aynı baskı yöntemlerinin uygulanmasını onayladı.
Yıllardır üniversitelerde çok çeşitli olaylar oluyor, ben size sayısız olay sayarım. Pek çok yerde satırlarla ülkücü öğrencilerin saldırısına uğrayan hatta öğrencilerin değil dışarıdan gelen ülkücü gençlerin satırlı saldırısında yaralanan, hayatını kaybeden öğrencilerin listesini çıkarabiliriz. Son zamanlarda yapılan saldırılar ayrı bir durum oluşturuyor, ayrı bir uzun listeye yer veriyor. Keşke MHP Grubu üniversitelerde oynanan oyunun açığa çıkarılması için daha objektif bir önerge verseydi, keşke bu önergede kendi tabanına, kendisine yakın öğrencilere şöyle bir çağrı yapsaydı: "Bakın, bir tezgâh kuruluyor bu tezgâha gelmeyin. Sizi Kürt öğrencilerin üstüne salıyorlar, onlara saldırtıyorlar, provokasyon oynanıyor, provokasyon var; onlara lütfen dikkat edin, bu oyunlara gelmeyin."
ZİHNİ AÇBA (Sakarya) - Kürt değil Sayın Hatip, Kürt değil, PKK'lı.
MİTHAT SANCAR (Devamla) - Bir iç çatışmadan hiç kimsenin faydası yoktur, iç çatışma sadece şimdi iktidarlarını rahatça sürdürmek isteyenlerin beklediği veya fayda beklediği bir şeydir.
O nedenle biz diyoruz ki, sayalım, İstanbul Üniversitesinde, Sivas Üniversitesinde, Maraş'ta Sütçü İmam Üniversitesinde, daha pek çok üniversitede Kürt öğrencilere saldırılar var. Bu saldırılar bir yandan disiplin soruşturmaları açmak şeklinde oluyor, bir yandan silahlı güvenlik görevlilerinin -biliyorsunuz, özel güvenlik görevlilerinin silah taşıma yetkisi yoktur- tacizleri şeklinde yürütülüyor. Kocaeli Üniversitesinde haftalardır bu saldırılar devam ediyor. Öğrenciler buraya geldiler, bizimle görüşmeye geldiler, belgeleri, fotoğrafları sundular. Aradık, üniversite yönetimine ulaşmaya çalıştık "Ne oluyor, bir bilgi verin..." YÖK'e başvurduk. Hiçbir yerden sağlıklı bilgi ulaşmıyor bize.
Üniversitelerde her faaliyeti "terörist faaliyet" olarak damgalamaya alışmış bir yönetim anlayışı var. MHP'nin önergesi de buna göre hazırlanmış, aynı zihniyette hazırlanmıştır.
Bakın, 2002 Mart ayında ya da 2002'nin başlarında, Türkiye üniversitelerinde okuyan Kürt öğrenciler Kürtçenin üniversitede seçimlik ders olması için bir kampanya başlattılar, dilekçeler verdiler üniversite yönetimlerine ve istedikleri sadece kendi ana dillerini seçimlik ders olarak okumaktı. Kaç yüz, kaç bin Kürt öğrenci sadece kendi ana dilini seçimlik ders olarak üniversitelerde okuyabilsin diye dilekçe verdiği için uzaklaştırıldı, kaçı örgüt üyesi olarak hapislere atıldı? Şurada İçişleri Bakanlığının o günkü açıklamaları var, Millî Eğitim Bakanlığının açıklamaları var. Diyorlar ki: "Bunlar terörist faaliyetler." Uludere anmasını yapıyor, Uludere için bir anma toplantısı düzenliyor öğrenciler, "Efendim, bunlar terörist..." Başını kaldıran, ağzını açan Kürt öğrenciye "terörist" diyerek soruşturma açmak, bu, aynı zamanda ülkede kanayan yaranın, şimdi kanamakta olan Kürt sorununun da temel sebeplerindendir, ayrımcılıktır; kimliğini, onun varoluşunu inkâr etmek için uygulanan bir politikadır; bu politikayı hayata geçiren bir zihniyettir.
ODTÜ'de neler oluyor? Yıllardır ODTÜ'ye saldırılıyor. Efendim, orada namaz kılması engellenmiş bir araştırma görevlisinin ve bu haber üzerine başlayan bir linç kampanyası. Cumhurbaşkanı bile ODTÜ'yü hedef gösterdi. Bu araştırma görevlisinin bir açıklaması oldu, açıklama burada, size okuyayım. Aslında bunu sanırım basında okumuşsunuzdur çünkü sosyal medyada da var.
"Selam arkadaşlar, ben aşağıdaki videoda tartaklanan kişiyim. Size objektif olarak ne olduğunu anlatacağım. Dersimin bir tanesini namaz kılmak için asıp mescide doğru yol aldım. Baktım, koskocaman bir grup var. Sekiz yıldır ODTÜ'de olduğumdan, baktım, buradaki solcu arkadaşlarla ODTÜ mescit topluluğu tartışıyor, 'Her zamanki klasik atışma.' deyip hiç sallamadan gittim, namazımı rahatça kıldım; çıkarken 'Mescide saldırı var, haber yapın, yardım edin.' tarzı söylemlerde bulunan arkadaşlarla karşılaştım. Gittim, onlarla tartıştım. Zira, 'Sekiz senedir ben de onlar da gayet rahat namaz kılabiliyoruz. Gelip solcular Mevlit günü camiyi bırakıp mescidi mi basacaklar. Sekiz yıldır, sekiz Mevlit geçirmişiz bir şey olmamış, şimdi mi olacak?' diye tartıştık. Daha sonra çok önceden uyardığım panodaki siyasi şeyleri gösterdim ve bunların olmaması gerektiğini söylerken beni sallamamaya başladılar. Ben de resmini çekecektim, içlerinden birisi Saadet Partisinin gençlik kolu olan AGD'nin broşürünü aldı, 'Burada öyle bir broşür yok.' deyip broşürü cebine koydu. 'Ben de burası mescit, sonuçta karşıdakinin kişisel alanına giremem.' diyerek. ona dokunmadım." ODTÜ'de 15 mescit ve 2 bin kişi kapasiteli bir cami var. Eğer ibadet hakkına herhangi bir saldırı hangi dinden, inançtan olursa olsun...
MEHMET ŞÜKRÜ ERDİNÇ (Adana) - Ne işleri var cami önünde, onu sordun mu?
MİTHAT SANCAR (Devamla) - ...bir kişinin ibadet hakkına en ufak bir saldırı olursa buna ilk karşı çıkacak grup da parti de biziz.
ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Doğru söylemiyorsunuz.
MİTHAT SANCAR (Devamla) - HDP olarak bizler derhâl buna karşı çıkarız. Ama, eğer öğrenciler arasında bu minvalde bir tartışmayı ODTÜ'yü linç etmek için kullanırsanız ODTÜ'yü savunuruz; sonuna kadar ODTÜ'nün yanında oluruz, sonuna kadar ODTÜ'yü size yedirmemek için her şeyi yaparız.
Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)