GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:21
Tarih:29.12.2015

HDP GRUBU ADINA KADRİ YILDIRIM (Siirt) - Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Hem genel hem de Kürtçe öğretmen adaylarının atanmama sorunu ile alakalı asıl söylemek istediklerime geçmeden evvel, çok aciliyetine binaen arkadaşların değinmiş oldukları cenaze vahametine çok kısa olarak ben de değineceğim, zira ailelerden sürekli telefon geliyor. Ondan sonra konuya geçeceğim, gerekirse sonraki beş dakikalarda da söz hakkım olursa ekleyeceğim.

Bir kere, şu anda maalesef kokuşmakta olan ve bir haftadan beridir bekletilmekte olan cenazeler, aslında hem insaniyeti hem İslamiyet'i ayaklar altına almak manasına gelmektedir. Master ve doktorasını ilahiyat üzerine yapmış biri olarak ve Kürt medreselerinde beş altı yıl tahsil görmüş biri olarak diyorum: Niye bu anlama geliyor? Zira, Hazreti Peygamber (ASV) en çok savaştığı müşriklerle, putperestlerle bile savaşırken cenazelerin defnedilmesi için savaşa ara verme talimatı veriyordu. Aynı İslam Peygamberi bir hadisinde diyor ki "..."(X) Yani "Cenazenin geldiğini gördüğünüz zaman ayağa kalkın." Bunu diyen Peygamber, bir Yahudi cenazesi geçerken ona saygıdan dolayı ayağa kalkıyor ve netice itibarıyla "Bu, bir Yahudi cenazesidir. Niye ayağa kalkıyorsun ey Allah'ın Resulü?" diye soran ve merak eden ashabına da"..."(X) diyerek "O da bir insan değil midir?" şeklinde dünyaya âdeta ders vermiştir.

Zira, bir ayette de şöyle deniliyor: Bismillahirrahmanirrahim "..."(X) Yani, "Biz insanoğlunu saygın kıldık, değerli kıldık." Bu ayeti tefsir eden müfessirler, burada "insanoğlu" kelimesine dikkat çekiyorlar. "Kim olursa olsun, hangi dinden ve inançtan olursa olsun fark etmez, insanoğlunun dirisi de ölüsü de saygındır." şeklinde hüküm vermişlerdir.

Dolayısıyla, bugün bekletilmekte olan cenazelerin bir an evvel defnedilmeleri için acilen ve çok seri bir şekilde gereken yapılmalıdır. Yahudi cenazesine saygıdan dolayı ayağa kalkan Peygamber Efendimiz, aynı zamanda cenazenin konulmuş olduğu mezara basma noktasında da diyor ki: "Kor ateşe basmanız, cenazenin konulduğu mezara basmanızdan daha evladır." Dolayısıyla, bunun bir an evvel çözülmesi insani olduğu kadar, İslami açıdan da önemlidir.

Konuya geçecek olursam, AK PARTİ, iktidara geldiği zaman 72 bin öğretmen adayı atanmayı bekliyordu. Bugün bu sayı 300 bini aşmıştır ve son beş altı yıl içerisinde atanmadıkları için 30'un üzerinde öğretmen adayı, maalesef, intihar etmiştir. Atanmayı ve belki de -Allah korusun ama- intiharı bekleyen öğretmen adaylarından bir kısmı da benim Mardin Artuklu Üniversitesinde Başkanlığını yaptığım Kürdoloji Bölümünden mezun olan aşağı yukarı 1.500 kadar öğretmen adayıdır. Millî Eğitim Bakanlığıyla o zaman yaptığımız protokole göre bunları yetiştirdik, ders kitaplarını hazırladık ve atanma sözünü aldık. Ancak aradan geçen bunca süreye rağmen atanamadı, atanmadı, atanmak istenmedi bu öğretmen adaylarımız. On sekiz günlük bir açlık grevinden sonra, geçen yıl 18 Kürtçe öğretmeni adayının ataması yapıldı. Yani her açlık grevi gününün başına bir atama düştü. Onun için dedim ki: Keşke bunu on sekiz gün değil de yüz seksen güne çıkarsaydık hiç olmazsa 180 adayımız atansaydı; bilseydik öyle yapardık. Ve bu yıl da sadece 1 öğretmen adayımız Zazaki lehçesinde, 11'i de Kurmanci lehçesinde olmak üzere, 12 gibi çok komik bir atama gerçekleştirildi. Oysa bize verilen sözler, istediğiniz kadar öğretmen adayı yetiştirin, biz onların atamasını yapacağız... Ben o dönemde Başbakanımız olan Sayın Erdoğan'a da bir mektup ulaştırdım ve o da Mardin'e geldiğinde bizim mezun ettiğimiz bu sayıya bakarak ve hazırladığımız kitaplara bakarak bunun bir devrim olduğunu ve bunların atanacağını söyledi ama maalesef, aradan geçen bunca süreye rağmen söylediğim bu çok komik rakam nispetinde, oranında atama yapıldı.

"Niye atanmıyorlar?" diye merak ederken bir de baktım ki durumdan vazife çıkaran bazıları beni hem YÖK'e hem AK PARTİ iktidarına hem Millî Eğitim Bakanlığına fişlemişlerdi. Fişleme nedeni de HDP yanlısı bir dil kullanmam ve HDP yanlısı bir kadrolaşmaya gitmem. Oysa o zaman, bu seçmeli Kürtçe dersi ortaya çıktığında HDP bu dersi zaten boykot ediyordu ve HDP benim için "AK PARTİ'ye hizmet ediyor." propagandası yapıyordu. Oysa AK PARTİ ve onu belki de şaşırtmaya çalışan bazı sendikalar, dernekler ve cemaatler, benim bu yönde, HDP çizgisinde bir yapılanmaya gittiğimi ısrarla söylüyorlardı. Peki, niye bunu yapıyorlardı? Bunun birkaç nedeni vardır. Bunların en başında gelen nedeni benim ana dille eğitimi savunmamdı, öbürü iki üç Alevi akademisyeni üniversiteye ve bölüme almamdı ve üçüncüsü de demin bahsettiğim o sendikaların, derneklerin ve cemaatlerin siparişlerine göre hareket etmeyişimdi.

Bakın, ana dille eğitim insani olduğu kadar İslami bir haktır da. Nitekim, Peygamber Efendimiz Medine Sözleşmesi'ne dayanarak en evvela Yahudilere "beytülmidras" adı verilen özel eğitimevlerinde ana dille eğitim hakkı tanımıştır ve yine aynı Hazreti Peygamber yine aynı Medine Sözleşmesi'ne dayanarak Yahudilere ana dille savunma hakkını tanımıştır bin dört yüz küsur sene evvel. Bakın, Yahudi bir vatandaş mahkemelik oluyor, ana dili İbranice olduğu için Arapça bilmiyor, mahkeme başkanının da ana dili Arapça olduğu için o da İbranice bilmiyor

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - ...ve Peygamber Efendimiz duruma müdahale ederek Zeyd Bin Sâbit adındaki sahabeyi tercüman olarak görevlendiriyor ve İslam tarihinde de, belki dünya tarihinde de ana dille savunmanın ilk örneğini veriyor.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yıldırım.

KADRİ YILDIRIM (Devamla) - Bin dört yüz yıl önce verilen bu hak, bin dört yüz yıl sonra, maalesef, muhafazakâr ve dindar olarak kendini tanıtan bir parti tarafından tanınmadı ve bu partinin atadığı bir Diyanet Başkanı da bu konuda sessizliği tercih etti. Bunu da dikkatlerinize sunuyorum ve saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)