GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:19
Tarih:24.12.2015

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri -ben de sevgili Şenal Sarıhan'ın uyarısıyla da aynı şeyi yapmak isterim- değerli Meclis çalışanı arkadaşlarımız; değişikliklerin yapıldığı dönemlerde bu sıralarda olan arkadaşlar çok iyi biliyorlar, eminim, geçtiğimiz dönemlerde emeklilik sistemi defalarca çalışanların aleyhine değiştirildi. Emeklilik yaşı yükseltildi, zorunlu prim ödeme gün sayısı artırıldı, emekli maaşları yıllık bağlanma oranları kademeli olarak düşürüldü. Maalesef emek piyasaları her gün kamu müdahalesinden arındırılıyor ve kamunun sorumluluğunda olan hizmetler piyasaya devrediliyor. Bireysel emeklilik şirketlerine teşvikler verilerek piyasaya devredilen hizmetlerin başında ise emeklilik geliyor. Vatandaşlar geçinmelerini olanaksız kılan ücretler alıyorlar ve ileride hayatlarını idame ettirebilmeleri için bireysel emeklilik şirketlerine borç ödemeye mahkûm ediliyorlar. Emeklilerin maaşları da enflasyon karşısında gitgide eriyor. Yasa değişikliğiyle getirilen seyyanen 100 liralık artışın emeklinin insanca yaşama sorununu çözemeyeceği ortada. Biz teklifimizde öngörülen seyyanen artışın 300 liraya çıkarılmasını önerdik fakat asıl gerekli olan, emeklilerin içinde bulundukları duruma kalıcı çözümler getirebilmek için yasal düzenlemelere gitmek.

Ben emeklilerin yanı sıra Meclisin gündemine önümüzdeki günlerde gelmesi muhtemel olan, yine emekçileri ciddi biçimde ilgilendiren bir kanun tasarısından bahsetmek istiyorum. Yine komisyonlara gelmeden, muhtemelen bugün görüştüğümüz tasarıyla birleştirilerek oldubittiye getirilecek bir yasa. Yasa değişikliğine geçmeden şunu da vurgulamak isterim ki komisyonlarda görüşlerimiz alınmadan, bunlar yeterince tartışılmadan, herhangi bir iktidar vekilinin getirdiği bir kanun tasarısının komisyonlar ve kamu kurumlarının görüşleri alınmadan Genel Kurulda oylanması, aslında yasamanın ciddiyetine hiçbir şekilde uymuyor ve bizleri de itibarsızlaştırıyor. Oldubittiye getirilecek yasa tasarısında bir ek maddenin yürürlüğe girmesinin altı ay daha ertelenmesi öngörülüyor. Yürürlüğe girmesi ertelenen ek maddede personel çalıştırılmasına dair hizmet alımlarında ilgili kurumlardan görüş alınması zorunlu kılınacaktı. Ayrıca, eğer görevli kamu amiri ihaleye çıkılmaması gereken durumlarda ihaleye çıkarsa ve ihale sözleşmeleri uygulanırken personeli sözleşme konusu dışındaki işlerde çalıştırırsa çeşitli cezai yaptırımlara maruz kalacaktı ve neden olduğu zarar da kendisinden tahsil edilecekti. Aslında hizmet alımı, personel çalıştırma diye uzatarak sizleri yormayayım çünkü bahsettiğimiz konu taşerondur arkadaşlar. Herhangi bir ihaleden bahsetmiyoruz, işçilerin alt işveren aracılığıyla kamuda çalıştırılmasını sağlayacak ihalelerden bahsediyoruz. Yani, temizlik, yemek ve güvenlik personellerinden; hastanelerde temizlik personeli olarak alınmış olmalarına rağmen hasta bakıcılık, hemşirelik yapan işçilerden; tersanelerde can verenlerden; yanı başınızda her gün size servis yapan, uzun saatler çalışmak zorunda kalan ve sendikal hakları dahi ellerinden alınmış olan Meclis personelinden bahsediyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde güvencesiz ve esnek koşullarda çalışan işçilerin durumundan özellikle söz etmek istiyorum çünkü bu, maalesef bu Meclisin bir ayıbı diye düşünüyorum.

Meclisin yemek, temizlik, evrak dağıtımı, çay ve kahve servisi gibi tüm yükünü taşıyan bu personelin iş akitleri en küçük bir şikâyetle son bulabiliyor. Mecliste geç saatlere kadar süren Genel Kurullarda -bugün olduğu gibi- fazla mesai yapmak zorunda kalıyorlar ve fazla mesai ücreti alamıyorlar, yıllık izinlerini dahi kullanamıyorlar. Kadrolu ve taşeron olarak çalışanların ücretleri arasında adaletsiz farklar mevcut. Yani İş Kanunu Türkiye Cumhuriyeti devletinin Meclisinde açıkça ihlal ediliyor. Yanı başınızda size her gün kahvenizi uzatan işçilere, kavaslara, stenograflara onların çalışma şartlarını sorabilirsiniz arkadaşlar, biz sorduk. Halkımızı temsilen, haklarını korumak ve geliştirmek üzere bulunduğumuz yerde yanı başımızdaki insanların haklarını görmezden gelmemiz mümkün olabilir mi? Bu sorunu, gerçekten, hep birlikte çözmemiz gerekiyor. Ben, halkımızın buna yeterince vâkıf olduğunu düşünmüyorum ama birçok ayıp gibi hakikaten bu Mecliste de bizim etrafımızdaki insanlara, arkadaşlara bunu yaşatmak ayrı bir ayıp.

Taşeron işçiler hem kamuda hem özel sektörde yardımcı işlerde işe alınmalarına rağmen, çoğunlukla kendi görevleri olmayan işlerde çalıştırılıyorlar. Örneğin, "temizlik hizmeti" adı altında işe alınan işçiler madenlerde madencilik, hastanelerde hasta bakıcılık yapıyor. Yardımcı işi olmayan ve teknolojik uzmanlık da gerektirmeyen işler sıklıkla taşerona veriliyor ve taşeron işçiler asıl işlerde çalışıyorlar.

Yıllardır, iş hukuku açıkça kamu eliyle çiğneniyor, muvazaalı iş ilişkileri kuruluyor yani kısaca "Neyin uygulamasını biz erteleyeceğiz?" derseniz, usule aykırı ihale açanlara ve işe aldıkları taşeron işçileri ihalede belirtilen işlerden başka işlerde çalıştıranlara uygulanacak yaptırımları erteliyorsunuz. Yani diyorsunuz ki: "Gelin, hemen hepsi asgari ücretle on iki saat ve üzeri çalışan işçileri her işe koyun ve gelin, usulsüz ihaleler açın." Evet, taşeron işçilerin sorunları çok büyük. Ayrıca, düşük maliyet stratejisi, taşeron işçilerin iş sağlığı önlemlerine tabi tutulmasını da engelliyor. Bu sebeple, iş cinayetlerinde sıkça taşeron işçilerin adlarını duyuyoruz.

Size birkaç rakam vermek istiyorum: Kasım ayında en az 131 işçi hayatını kaybetti ve 2015 yılının ilk on bir ayında iş cinayetlerinde en az 1.593 işçi hayatını kaybetti. Âdeta bir savaş gibi, değil mi arkadaşlar? Hani hep hendeklerden bahsediyorsunuz ya, ben de sormak istiyorum: Gerçekten, iş cinayetleri savaşındaki bu hendekleri taşeron firmaların lehine sizler mi kazdınız? 1.593 işçinin ölümünden bahsediyoruz.

FARUK ÖZLÜ (Düzce) - Ne alakası var ya? Ne alakası var?

FİLİZ KERESTECİOĞLU (Devamla) - Çok alakası var, Türkiye çünkü büyük sorunlardan müteşekkil bir ülke.

Ya da bir iki yıl sonra karşımıza çıkıp da "Taşeron darbesi yapmışlardı." mı diyeceksiniz? Bu sorunları çözecek olanlar yine sizlersiniz.

Düşük fiyatlarla ihaleye çıkan taşeronlar, işçileri uzun saatler boyunca ekipmansız, eğitim vermeden çalıştırıyor ve işçiler iş kazalarına daha açık hâle geliyorlar. İş hukukunun tanıdığı kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai gibi haklara yasa üzerinde sahip olsalar da bu haklar işçilere keyfiyete göre veriliyor. Birçok iş yerinde taşeron şirketler değişip yeni taşeronlara devredildiğinde işçiler işten çıkarılıp tekrar işe kaydedilerek, yani girdi-çıktı yapılarak kıdemleri sıfırlanıyor. Bunların hepsini biliyorsunuz aslında. Yıllık ücretli izin ya hiç verilmiyor ya da hak ettiklerinden az sayıda izin kullanabiliyorlar ve dolayısıyla taşeronluk uygulamasıyla, işçilerin İş Yasası'ndan doğan yıllık ücretli izin hakları kısıtlanıyor.

Diğer, güvencesiz iş formlarıyla beraber taşeronun kamu başta olmak üzere Türkiye'de bu kadar yaygınlaşması, emek yapısındaki kasti ve planlı dönüşümü açıkça ortaya koyuyor.

Durum bu iken, nispi bir iyileştirme öngören bu yasa değişikliği neden erteleniyor? Kamu rahatça taşeron çalıştırabilsin ve bunu usulüne uygun yapıyor muyuz, kimse denetlemesin diye mi? Zaten Türkiye'de aslında en büyük sorunumuz, gerçekten, sorumluluk konusunda, kimse sorumluluk alıp, o konuda gerçekten yükümlülüğünü alıp yargılanmıyor.

Örneğin Soma katliamından sonra, 2014'te, Kuveyt'te Eğitim Bakanı 2 yabancı işçi üniversite inşaatında öldüğü için istifa ediyor ama bizde ne oluyor? Soma'dan sonra o zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı oluyor ve bu yetmiyor, şimdi de başkan olmak istiyor.

Evet, sorumluluklarımızı bilelim ve gerçekten yaşadığımız hayatı eşitçe ve adil olarak paylaşmayı da bilelim.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)