GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:19
Tarih:24.12.2015

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, öncelikle Başkan Vekili olarak kürsüdeki göreviniz nedeniyle tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bakın, önce bir şeyi paylaşmak istiyorum sizlerle. Ne yazık ki belki de Parlamento tarihimizde yeni bir şeylerle karşı karşıya kalmanın hazırlığı içerisindeyiz. Bir Meclis Başkanlığı sansürüyle karşı karşıyayız, önce bunu paylaşmak istiyorum yüce Meclisle. Milletvekilleri, milletin seçip gönderdiği ve onun adına hem yasama hem de denetim faaliyeti yapan temsilcilerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, Meclis faaliyetlerinde, yasama ve denetim faaliyetlerinde sansür makamı değildir. Bunu niye söylüyorum? Bunu şunun için söylüyorum: Bu konuştuğumuz Meclis araştırma önergesinde iki cümle nedeniyle önergemiz önce iade edildi; çıkarıldı, çıkardık bu iki cümleyi. Gerekçe, şahsıma ve bu noktada grup başkan vekilliği olarak önergeyi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getiren grubumuza da bir hakarettir. İç Tüzük'ün 67'nci maddesine göre, kaba ifadeler içerdiği söyleniyor.

Değerli milletvekilleri arkadaşlarım, biz özellikle dilekçelerimize dikkat ederiz konuşmalarımızda kaba ifadeler olmaması için. Şimdi, sizlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının sansürlediği cümleleri paylaşmak istiyorum, kaba ifade var mı yok mu siz bakın. Yolsuzluk araştırması isterken demişiz ki 17-25 Aralığı da kapsayarak genel tabloya baktığımızda: "Devleti soyanların adalete teslim edilmesi yerine yürütmenin gücüyle olayların üzerinin örtülmesine çalışılmıştır." Birinci cümle bu.

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Çok kaba!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - İkincisi: "Ne yazık ki, yasama organı da yasal düzenlemelerle ve parlamenter denetim fonksiyonu amacından saptırılarak rüşvet yolsuzluk olaylarının örtbas edilmesine alet edilmiştir." Ne var bunda arkadaşlar?

AYTUĞ ATICI (Mersin) - Bu da çok kaba!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Yani, bir milletvekili, kullanacağı cümleleri Meclis Başkanının arzu ettiği şekilde mi kullanmak zorunda? Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 17-25 Aralık soruşturmalarında Anayasa'nın kendisine yüklediği denetim faaliyetini yapmamıştır, etki altında kalmıştır, bu konuda sicili bozuktur. Ee, bunu söyleyeceğiz. Neresinde hakaret var bunun? Evet, Hükûmet, yürütme organı, 17-25 Aralık soruşturmaları sürecinde yolsuzlukların ortaya çıkarılması için değil, yolsuzlukların üstünü örtmek için elinden gelen çabayı yapmıştır. Ben, milletin vekiliyim. Ben, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının vekili değilim, milletin vekiliyim ve bunu söyleyeceğim. (CHP sıralarından alkışlar) Öyle şey olur mu?

Değerli arkadaşlar, bakın, ne oldu 17-25 Aralık soruşturmalarında? Bakın, Türkiye yolsuzlukta nerede? Size Dünya Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Algı Endeksi'ni söyleyeceğim: 2012 yılında Türkiye, Dünya Şeffaflık Örgütünün Yolsuzluk Algı Endeksi'nde 54'üncü sırada, 2014 yılında 64'üncü sıraya gerilemiş, 64'üncü sıraya çıkmış. Niye? Çünkü arada 17-25 Aralık soruşturmaları var. Hepimiz biliyoruz, 4 tane bakan, bürokratlar, siyasetçiler, birisi koluna saat takmış, birisi çikolata kutusunda para almış -iddia bu, aldı, almadı, bilemem- birisi çantalarla para taşımış, birisi de "Ben, sana bir şey diyenin önüne yatarım Rıza'cığım, Zarrab'cığım." demiş, önüne yatmış devletin bakanı.

Değerli arkadaşlar, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi görüşmeyecek de neresi görüşecek? Yolsuzluklarla ilgili Türkiye'nin geldiği bu tabloyu cesaretle konuşmayacaksak, araştırmayacaksak bu Meclis neyi görüşecek, neyi araştıracak?

Sayın milletvekilleri, hepimiz, 17-25 Aralık sürecinde ne olduğunu biliyoruz. 85 milyar euro, 85 milyar euro, yolsuzluğa konu olan rakam, yaklaşık 250 milyar lira, eski katrilyon, 250 katrilyon lira eski parayla. Millet, vatandaşlar anlasın diye söylüyorum.

Peki, ne oldu, ne oldu bunun sonunda? Hızla hâkimlere, savcılara görevden el çektirildi. Ya, şimdi, normal hukuk devletinde, demokraside usul nedir? Her ülkede yolsuzluk olabilir, her ülkede yolsuzluk olabilir ama normal demokratik ülkelerde, hukuk devletinde devlet yolsuzluk yapanın üzerine gider, delilleri toplar, soruşturur. Bizde ne oldu? Bizde Hükûmet yolsuzluk yapanın üzerine gidenin üzerine gitti. Hâkimler, savcılar görevden el çektirildi, polis müdürleri, emniyet müdürleri, emniyet görevlilerinin tamamı sürgün edildi, hızla mevzuat değiştirildi, hızla yeni hâkimlikler ihdas edildi, yeni sulh ceza hâkimlikleri ihdas edildi ve arkasından devletin Hükûmet eliyle soyulmasının soruşturulması engellendi. Yaşanan tablo bu.

Bakın, burada hukuk fakültelerinde utanç dersi olarak okutulacak takipsizlik kararı verildi. 17 Aralık takipsizlik kararı ve 25 Aralık takipsizlik kararı, emin olun, önümüzdeki dönemde yargının siyaset emrinde nasıl paçavraya dönüştürüldüğünün çok somut belgesi olarak okutulacak. Ne yazık ki böyle bir kötü müktesebat bıraktık.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, takipsizlik kararlarının arkasından hâkimler, savcılar ihraç edildi. Şimdi deniyor ki: "E, o hâkim, savcılar paralelciydi." E, günaydın, günaydın. Bu kürsüden, ben, en az elli sefer Ergenekon davasında, Balyoz davasında çıkıp birer birer sizin iştirak hâlinde olduğunuz o hâkim ve o savcıların, o Zekeriya Öz'ün ne yaptığını anlattım. O zaman şu sıralardan bize çıkıp diyordunuz ki: "E, bırakın canım yargı işini yapsın." Türk Silah Kuvvetlerine kumpas kurarken "O savcılar, bırakın yargı işini yapsın." ama bakan çocuklarının yolsuzluklarını soruştururken o savcılar darbeci oluyor. O savcılar darbeciyse darbenin iştirakçisi o zaman sizsiniz, bu Hükûmet. Onlara bu imkânı veren, zırhlı arabaları veren, o güne kadar o saltanatı sunan onlardı.

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - Ya çok bağırdın. Grubunuzun hepsi gitti, hiç kimse dinlemiyor.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bakın, Tuncay Özkan şu anda milletvekili. Tuncay Özkan'a ifadesini alırken koltukta bağdaş kurup tespih çekerek o savcıların ne dediğini biz biliyoruz. Sizin kanatlarınız altındaydı onlar. Şimdi, ne zaman ki oklar size yöneldi, telaşa düştünüz. Bu telaş suçluların telaşıdır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisi kimsenin hırsızlığının, yolsuzluğunun ortağı olmak zorunda değildir.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Amasya) - Değil zaten, değil, ortağı değil.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Böyle bir derdimiz, böyle bir zorunluluğumuz yok. Onun için hep beraber, bu süreci birlikte ele almak zorundayız.

Şimdi bir başka şey daha çıktı: Darbe. Şimdi bu yolsuzluk soruşturmaları darbe girişimiymiş. "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır." diye bir söz vardır. Dünyanın neresinde, tarihin hangi döneminde hırsızları kovalayarak darbe yapılmış? Hırsızı kovalayarak darbe yapıldığı nerede görülmüş?

MARKAR ESEYAN (İstanbul) - Size de yaptılar, Genel Başkanınızı değiştirdiler, Baykal'a kumpas kurdular.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Arkadaşlar, o savcıların, hâkimlerin ne olduğuyla biz hiç meşgul değiliz ama biz, milletin, tüyü bitmemiş yetimin 85 milyar eurosunun peşindeyiz. Bizim derdimiz bu. (CHP sıralarından alkışlar)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Söylediğiniz Türkiye Cumhuriyeti devleti bütçesi ayarında, Hükûmet bütçesi neredeyse. Rakamların ne kadar gerçek olduğu ortada.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bunun için, bakın, Türkiye, bu yolsuzluk sürecinde, buna destek olan bir medyayla beraber, yolsuzluk ile medyanın kirli ilişkisi, ortaya çıkan, doğan çocuk havuz medyası. E, biz bilmiyor muyuz? Bu kirli ilişkinin çocuğu bir havuz medyası değil mi? Şimdi hep beraber bir darbe teranesi, yolsuzluğu yapan ile yolsuzluğu koruyan ve onun gayrimeşru çocuğu olan havuz medyası el birliğiyle milleti kandırmaya çalışıyor. Ya bu Meclis bu yalana teslim olacaktır ya bu Meclis Gazi Meclis olduğunu gösterecek, beytülmale el uzatanın elini kıracaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun. (CHP sıralarından alkışlar)