GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:19
Tarih:24.12.2015

ÇETİN ARIK (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu benim Meclisteki ikinci dönemim ama ilk konuşmam. İlk dönemimde yemin dışında Meclis kürsüsünden konuşma şansını yakalayamadım. Zira, dillerinden millet adını, millî iradeyi düşürmeyenler, milletin iradesi istedikleri gibi tecelli etmeyince Türkiye'yi yeniden seçime götürdüler. Çünkü 7 Haziranda ortaya çıkan millî irade, ayakkabı kutularında para istifleyenleri, yatak odalarını para kasalarıyla donatanları, çikolata kutularında rüşvet alanları, trilyonluk saati koluna takanları, evlerinde sakladıkları milyarları bir türlü sıfırlayamayanları rahatsız etti. 17-25 Aralık tarihi, Türkiye'nin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarının yapıldığı tarih olmuştur. Siz ise bunun bir darbe girişimi olduğunu söylüyorsunuz.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Kendi tarihinize bir bakın.

ÇETİN ARIK (Devamla) - Bir an için söylediklerinizin doğru olduğunu kabul edelim. Bu Meclis çatısı altında 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, hepsi araştırıldı. Gelin, 17-25 Aralık darbesini de araştıralım. Kim darbe yapıyormuş, nasıl yapıyormuş, kimler yardım ve yataklık ediyormuş hep birlikte görelim. Tabii, bu sizi rahatsız etmezse ki edecektir çünkü 17-25 Aralık darbe ise siz yardım ve yataklıktan yargılanacaksınız.

Siz, bugün "terör örgütü" ilan ettiğiniz yapıya dün "Ne istediniz de vermedik?" diyerek suçunuzu itiraf da ettiniz. Gerçi siz çark etmeye alışıksınız. Dün "Hasret bitsin, dön gel." diye gözyaşlarınızla çağırdığınız insanları bugün kırmızı bültenle aramanız başka nasıl izah edilebilir?

Bakın, Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ 24 Mart 2011 tarihinde, daha dün ifadeye çağırdığı Fethullah Gülen için "Fethullah Gülen, bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin millî ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmetini yapıyor." demiş, AKP sıraları da alkışlamıştı. Şimdi size soruyorum: Darbe yapan kim? Yolsuzluk yapan kim? Hadi araştıralım. Kim kime kumpas kurmuş? Kim kimin vebaline girmiş? Görelim. Ama, 17-25 Aralık bir darbe değil, bir yolsuzluk operasyonudur. İşte, 25'inci Dönemde yolsuzluk sorunu çözülecek diye korktunuz. Bunun için de millî iradeyi yok saydınız. Sonrasında art arda patlayan bombalar, korku senaryoları sahneye kondu. Hesap vermekten korkanlar yüce milletimize ölümü gösterip hastalığa razı ettiler.

Saygıdeğer milletvekilleri, yüce Meclis çatısı altındaki bu ilk konuşmamda aslında güzel şeylerden bahsetmek isterdim. Örneğin, 2002'de söz verdiğiniz gibi, kalkınmayı Sarız'dan başlattığınız için sizlere şahsım ve hemşehrilerim adına teşekkür etmek isterdim. Engelli kardeşlerimize rehabilitasyon merkezinde şiddet uygulanmadığını, kadına şiddetin ortadan kalktığını, ülkemin huzur içerisinde olduğunu söylemeyi çok isterdim. Cizre'de görev yapan kadın meslektaşımın minik oğlundan kopartılmadan huzurla görev yaptığını anlatmayı çok arzu ederdim. Her seçim döneminde söz verdiğiniz Felahiye ilçemizin Göğdere yolunu yaptığınız için teşekkür etmek isterdim. Yahyalı'nın, Yeşilhisar'ın elmalarını değerlendirdiğiniz için teşekkür etmek isterdim. Ama, siz ne yaptınız biliyor musunuz? Sarız'ın devlet hastanesini sağlık ocağına dönüştürdünüz. Felahiye'nin adliyesini ellerinden aldınız. Yahyalı'nın, Yeşilhisar'ın elmalarını bahçelerinde çürüttünüz. Yandaş iş adamını kalkındırmaktan bu bölgeleri kalkındırmaya fırsat bulamadınız. Nasıl mı? Bu elimde görmüş olduğunuz belge, 29 Aralık 2010 tarihli Maliye Bakanlığı Merkezi Uzlaşma Komisyonu uzlaşma tutanağı. Tutanağın muhatabı Türkiye kamuoyunun yakından tanıdığı bir iş adamı, hani millete olan ilgisini millete küfrederek gösteren iş adamı. AKP yandaşı iş adamının telefonda millete nasıl küfrettiğine hepimiz tanıklık ettik.

Bu arada, seçim meydanlarında "millet" diyen, "milletin adamı" diyerek poster bastıran saygıdeğer milletvekillerine sormak istiyorum: Bu küfürbaz iş adamı millete küfredince siz ne yaptınız, ne hissettiniz, içinizden de olsa bir şeyler söyleyebildiniz mi? Hayır, söyleyemediniz. "Milletin şerefi, onuru, namusu bize emanet; biz bu milletin vekilleriyiz." diyebildiniz mi? Diyemediniz. Bırakın bunları demeyi, her fırsatta "Edep yahu!" diyen sizler, edep yahu bile diyemediniz, dediniz mi? Ne yaptınız ya? "Hayırsever iş adamı, makul iş adamı" diyerek arkalarında durdunuz, "milletin adamıyız" diye milleti aldattınız. Millete küfreden iş adamlarını ödüllendirdiniz. Otoyol, bölünmüş yol, köprü, viyadük, tünel, metro, demir yolu, baraj, hidroelektrik santrali, havalimanı, liman, enerji santralleri ihalelerini verdiniz, servetlerine servet kattınız. Bununla da kalmadınız, devletin sırtından milyonlarca lira kazandırdığınız bazı iş adamlarının üzerinde tüyü bitmemiş yetimin hakkı bulunan milyonlarca liralık vergi borcunu sıfırladınız. İşte belgesi. Bu sıfırlanan milyonlarca lirayla kalkınmayı Sarız'dan başlatabilirdiniz, Felahiye'nin Göğdere yolunu yapabilirdiniz, Yahyalı'nın, Yeşilhisar'ın elmalarını bahçelerinde çürütmeyebilirdiniz. Ama siz ne yaptınız? Millete küfreden iş adamının milyonlarca liralık vergi borcunu sıfırladınız. Onlar da sizin kirli havuzunuza bu sıfırladığınız paraları aktardılar. Sizin üzerinizde tüyü bitmemiş yetimin hakkı var, ahı var, vebali var; er ya da geç bu vebal sizden çıkacak.

Ben, millete küfreden iş adamına yetim hakkının peşkeş çekilmesini yüce milletimin vicdanına bırakıyor; işsizliğin, yoksulluğun, yolsuzluğun, yasakların sıfırlandığı bir Türkiye özlemiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)