| Konu: | MHP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 24.12.2015 |
MEHMET PARSAK (Afyonkarahisar) - Aziz Türk milleti, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak 17 Aralık 2015 tarihli, rüşvet ve yolsuzlukların çok boyutlu olarak araştırılması amacıyla sunmuş olduğumuz araştırma önergesinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında ve iki yıldır genel olarak, özellikle de AKP milletvekilleri tarafından 17 ve 25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının karşı savı olarak ortaya atılan iddiaların araştırılmasına ilişkin önergemizin gündeme alınarak görüşülmesine dair grup önerimiz hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
"Bir kamu görevlisi ya da politikacının yetkilerini bilinçli bir şekilde kullanıp bir kişi ya da belli bir grupla karşılıklı çıkar ilişkisine girmesi" olarak tanımlanabilecek rüşvet ve yolsuzluk, tüm toplumsal teşkilatların mücadele etmeye çalıştığı, devlet otoritesini sarsan, adalete olan güveni yok eden organize ve bulaşıcı bir hastalıktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin de kuruluşundan bu yana özellikle siyasi yönetimlerin başını çektiği birçok olaydan dolayı rüşvet ve yolsuzluk konusunda acı tecrübeleri bulunmaktadır. AKP hükûmetleri döneminde ise ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet skandalları yerel yönetimlerden vakıf ve derneklere, özelleştirmelerden kamu ihalelerine, görevini kötüye kullanan üst düzey bürokratlardan rüşvet çarkının dişlileri hâline gelmiş Hükûmet üyelerine kadar geniş bir alana dağılmış, ortaya saçılan bilgi ve belgeler ilgililerinin cüretkârlığı noktasında tüm kamuoyunu şaşkınlık içerisinde bırakmıştır.
AKP iktidarda bulunduğu süre içerisinde 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nu 158 kez değiştirmiş, ihaleye fesat karıştırma suçunun cezasını azaltmış, Sayıştayı denetim yapamaz hâle getirmiş ve toplam müfettiş sayısı 13 bini bulan teftiş kurullarını kapatarak tüm denetim mekanizmalarını âdeta ortadan kaldırmıştır. AKP hükûmetlerinin rüşvet ve yolsuzluk batağına saplandığı 17 ve 25 Aralık tarihlerinde tüm çıplaklığıyla ortaya serilmiştir. Dönemin Başbakanı ve bakanların çocuklarının da karıştığı rüşvet ve yolsuzluğun ses kayıtlı, fotoğraflı, delilli, ispatlı bir şekilde tüm kamuoyuna yayılması rüşvet ve yolsuzluğun toplumun her alanında âdeta normalleşmesinin önünü açmıştır.
Sayın milletvekilleri, 17 Aralık dönemin AKP Hükûmeti üyesi 4 bakanın en uzun günü; 17 Aralık dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın en uzun günü.
Halk arasında meşhur bir söz vardır: "Rüşvetin belgesi mi olur?" denilir. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması bizlere "Rüşvetin de belgesi olur." dedirtmiştir.
17 Aralık sabahı, bir gün yakalanacaklarını akıllarına bile getirmeyen bakan çocuklarının, kaçakçıların, hırsızların ve en fenası dönemin Başbakanının bile suçüstü yakalandığının isnat edildiği gün.
AKP hükûmetleri döneminde öyle işler oldu ki, rüşvet ve yolsuzluktan menfaat sağlayanlar o kadar cüretkâr davrandı ki ülkemizde rüşvet ve yolsuzluğun tanımları yeni baştan yapıldı. AKP hükûmetleri döneminde rüşvet ve yolsuzluk humus hakkıyla açıklandı.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Banka mı hortumlandı? Bankalar mı hortumlandı?
MEHMET PARSAK (Devamla) - "Çalıyoruz ama devletin parası değil, müteahhidin parası." denildi.
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - 20 küsur banka mı hortumlandı?
MEHMET PARSAK (Devamla) - Ayakkabı kutularından fışkıran euro ve dolarlarla imam-hatip lisesi yapılacağı iddia edildi.
Her cuma hoca hutbeden söylüyor; "Allah akrabalara ve yakınlara bakmaya emreder." denildi, "Kendi değil bakanın oğlu, bakanın kızı, bakanın çocuğu rüşvetçi." denildi, "Darbe." denildi, "Kumpas." denildi, "Montaj." denildi, "Şantaj." denildi. Bir yandan "'Tape'ler, ses kayıtları sahte." denirken diğer yandan garip bir şekilde kriptolu telefonlar dinlendi, "Odasında böcek vardı." denildi. Bir yandan "Paraları, para sayma makinelerini oraya paralelci polisler koydu." denirken diğer yandan bu paralar içeriden çıkarılan suçlulara faiziyle birlikte iade edildi. Bir yandan hırsızların önüne yatma taahhüdünde bulunup diğer yandan "Sana bir şey sorarlarsa böyle diyeceksin tamam mı oğlum, tamam mı oğlum?" denildi. Bir peçetenin üzerine yazılan "Aldım.", "Verdim." notlarıyla 700 bin dolarlık bir saatin satın alınabileceğine inanmamız beklenildi. Dünya liderliği iddiasındaki stratejik yalnız kişilik "Biz Kısık Sesleriz" şiirini okurken bile bangır bangır bağırırken, korku ve panik içerisinde "Onunla birlikte sıfırla." diye fısıldadı. Adalet mekanizmasının bile ne yapacağını şaşırdığı bir cüretkârlıkla rüşvet ve yolsuzluklar hisli bakanların becerikli elleriyle hissettire hissettire rapora bağlandı. "Çalıyor ama çalışıyor." denildi, "Çalıyorsa bizimki çalıyor; çalıyorsa -haşa- Allah için çalıyor." denildi, "Rüşvete hırsızlık denemez." denildi; boğazına kadar yolsuzluğa batmış, rüşvet çarkının dişlileri hâline gelmiş bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları ve üst düzey bürokratlar savunuldu. Hırsızlara "Dış ticaret açığını kapatıyor." denildi, kaçakçılara ihracat ödülleri verildi. Biz devletin özel bir şirket gibi, bir belediye gibi yönetilmesinden rahatsız oldukça "Babalar gibi satarız, bu bizim görevimiz." denildi. Biz ne Unakıtanları unuttuk ne mısır akıtanları unuttuk ne yumurta akıtanları unuttuk. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HASAN BASRİ KURT (Samsun) - Emekli maaşlarını ödeyemeyip kaçtınız be, kaçtınız.
MEHMET PARSAK (Devamla) - Biz on üç yılda aynı iktidar tarafından 158 kez değişen Kamu İhale Kanunu'nu da unutmadık, Deniz Feneri Derneğini de unutmadık...
METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Depremde götürdüklerinizi de unutmadık.
MEHMET PARSAK (Devamla) - ...ihaleye fesat karıştırma suçunun cezasının azaltılmasını da unutmadık. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Sayıştayın baypas edilmesini, kurumlarınızdaki teftiş kurulu başkanlıklarının kapatılmasını, yüce Meclis de dâhil olmak üzere devletin tüm denetim mekanizmalarının etkisiz hâle getirilmesini de unutmadık. Biz rüşvet ve yolsuzlukla suçlanan bakanların, harama kalkan ellerle, burada, yüce Meclisin çatısı altında Yüce Divandan kurtarılmasını da, bakanlarınızın "Bizi Yüce Divana göndermeyin." diye yalvardıklarını da unutmadık. "Ben Yüce Divana gidersem peşimden Bilal de gelir." diyenleri de unutmadık. Gizli toplantılarınızda "Halkın içine çıkamıyoruz, bu bakanları yargılayın." diye çırpınan partililerinizi de unutmadık. Biz yıllarca paralel ve birlikte hareket edip sonra "paralel yapı" diye suçladığınız yapıları ve kişileri ve bu ilişkileri de unutmadık.
Şimdi diyoruz ki: Araştıralım, madem rüşveti araştıramıyoruz, madem yolsuzluğu araştıramıyoruz, madem hukuktan korkuyorsunuz, adaletten korkuyorsunuz, Yüce Divandan, yargılanmaktan korkuyorsunuz, o zaman sizin bahanelerinizi araştıralım. Neyi araştıralım? Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kriptolu telefonları dinlendi mi? Dinlendiyse ortada bir montaj yok demektir. Yok, dinlenmediyse, kayıtlar montajsa bunu kimler yaptı? Bunu yapan kişileri kimler göreve getirdi? Bugüne kadar başka hangi montajları yaptılar, araştıralım. Araştıralım, montaj mı var, böcek mi? Araştıralım, paraları polisler mi koydu? Bu paraları polisler koyduysa bu paralar neden polislere değil de başkalarına faiziyle iade edildi, araştıralım.
Paralel yapıyı araştıralım. Bu yapı bugüne kadar kimlerle, hangi bakanlarla, hangi milletvekilleriyle, hangi bürokratlarla, ne tür ilişkiler içindeydi, araştıralım. Düne kadar "Ne olur gel de bitsin bu hasret." diye Türkiye'ye çağıranları, Milliyetçi Hareket Partisi sizi uyardığında "Bu iddialara kargalar bile güler." diyenleri, paralel yapının ezeli ve ebedi iş birlikçilerini araştıralım. Dün size paralel olanlar bugün devlete mi paralel oldular, bunu araştıralım.
Araştıralım, bu 4 bakan suçsuzsa neden görevden alındılar, neden bugün burada değiller, yok eğer suçlularsa neden Yüce Divana gönderilmediler, bunu araştıralım. Araştıralım, "Ben Başbakanın emirlerini yerine getirdim. Ben istifa ediyorsam o da etmeli." diyen Bakan mı masum, yoksa dönemin Başbakanı da mı suçlu, bunu araştıralım. "Kumpastı, darbe teşebbüsüydü." dediniz ve daha biraz önce grup başkan vekiliniz tekrar etti, bu çerçevede araştırma önergesi verdik geçen hafta, reddettiniz, tamam. Meclisin aynı zamanda bir aklanma yeri olmadığını unutup "Meclis yargılanma yeri değildir." dediniz, tamam. O zaman gelin sizin iddialarınızı araştıralım. Buna da "hayır" derseniz iki dünyada bu yükün altından kurtulamazsınız. Kendi sözlerinizi, kendi gerekçelerinizi, kendi bahanelerinizi kendiniz yalanlamış olursunuz. Biliniz ki tarih olaylar yaşandıktan çok sonra yazılır. Bugün burada bulunan herkesin tarihte yer almak istediği şekilde davranacağına yürekten inanıyorum ve bu düşüncelerle vicdanına güvendiğim Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)