| Konu: | Yolsuzluk olaylarının nedenlerinin ve sonuçlarının araştırılması amacıyla verilen önergelerin Meclis Başkanlığınca reddedilmesinin nedeninin izah edilmesi gerektiğine ve Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu'nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması ile Diyarbakır Milletvekili İdris Baluken'in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 24.12.2015 |
LEVENT GÖK (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ederim tekrar.
Tabii, biz, grup önerisi verdiğimizde ülkemizdeki kimsenin adından bahsetmeden, ülkemizdeki yolsuzluk olaylarının nedenleri ve sonuçlarıyla ilgili bir önerge verdik. Şimdi böyle bir önergenin Meclis Başkanlığı tarafından reddedilmesinin bir kere ciddi bir izahı gerekir. Neden rahatsız olunmuştur? Yani o zaman biz bir başka hafta rüşvetle ilgili ya da bir başka konuda verdiğimiz zaman o da mı reddedilecektir? Yani Türkiye'nin önemli, yaşamsal konularıdır bunlar. Bunlar tartışılacaktır Sayın Başkan. Yeri geldiğinde bu tartışmayı sizinle beraber Meclisimizin içerisinde yapacağız.
Şimdi, yargı önüne çıkarak aklanmasını biz herkesin dileriz. Kimsenin peşinen suçlu ilan edilmesinden yana değiliz bizim hukuk devleti anlayışımızda ama bir yargılama yapılacaktır ve yargılamada da herkes, varsa deliller çerçevesinde, ya mahkûm olacaktır ya beraat edecektir.
Keşke bu süreç, zamanında, arzu edilen gibi işlese idi, bu tartışmalar bugün daha az yapılıyor olabilecekti ama yapılmadığı için, süreçlerin önü kapatıldığı için bu tartışma bugün de yapılır, yarın da yapılır, öbür yıl da yapılır, ondan sonraki yıllar da yapılır. Bundan kaçış ve kurtuluş yoktur. Tek, yegâne makam, bunların yargılanması, eski bakanların yargılanması ve Yüce Divanda hesap vermeleridir. Çıkacaklar ondan sonra kamuoyuna "Bak, kardeşim, ben yargılandım, elimde mahkemenin beraat kararı var." diyecek ve kamusal vicdan tatmin olacaktır. Kamusal vicdanı tatmin etmeyen her türlü örtbas olayı, ileriki yıllara çok daha ağır sorunlar taşır. Bundan kaçınmak gerekir.
Sayın Başkan, az önce Yakup Akkaya Milletvekilimize cevap veren sayın konuşmacı, bu Sivil Memurlar Sendikasına Meclis içerisindeki üye memurların BÜRO-SEN sendikasına geçişinde baskı olduğu yolundaki yorumunun memurlar açısından aşağılayıcı olduğu yönünde bir dil kullandı. Bu dili tamamen reddediyoruz. Biz, Sivil Memurlar Sendikasının ve çalışanların içinde bulunduğu durumu çok yakından biliyoruz. Bundan sonra da takip edeceğiz. Ama bu konu gündeme geldiği andan itibaren, bundan sonra her sendika arasındaki geçişlerin de tarafımızdan dikkatlice takip edileceğini, memurlar üzerinde kurulacak her türlü baskının da burada dile getirileceğini belirtmek isterim.
Son bir konu Sayın Başkanım. Ben, HDP Grup Başkan Vekili Sayın Baluken ifade ettiği zaman inanamadım, tekrar kendisine sordum. Silopi ilçesinde, aşağı yukarı altı yedi gün önce beni arayan vatandaşlarımız, 2 yurttaşın hayatını kaybettiğini, 1 yurttaşın da yaralı olduğunu ancak ambulans getirilemediğini, kaymakama ulaşılamadığını, hiçbir yere ulaşılamadığını ifade ederek beni canhıraş feryatlarla aradılar.
Ben de Silopi Kaymakamını aradım, toplantıdaydı. Bana dönmedi daha sonra o kaymakam. Şırnak Kaymakamını aradım, o da toplantıdaydı. Ama Özel Kalem Müdürü döndü. Kendisine teşekkür ederim. Kendisine Silopi ilçesinde, adres de vererek, hatırladığım kadarıyla Nur Mahallesi, Cumhuriyet Caddesi'nde -aklımda kalanı söylüyorum- 2 ölü, 1 de yaralı olduğunu, buradaki yaralının ve ölülerin alınması gerektiği konusunda bir çaba göstermelerini kendilerine ifade ettim. Ama, daha bir hafta geçmesine rağmen Silopi sokaklarında eğer bir cansız beden yatıyorsa bu çok vahim bir tablodur. Yani, bir kere, böyle bir tablonun, hem dinsel yönden hem ahlaki yönden hem kamusal alan yönünden savunulacak bir yanı yoktur. Yani, işte, bu yüzden biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu tabloları bildiğimiz ve gördüğümüz için bu kürsüden herkese bir çağrıda bulunduk. Gelin, bu yangının söndürülmesinde, PKK dâhil, her türlü terörün önlenmesine Meclis olarak bir el atalım, yangını söndürelim; yangının söndürüleceği adres burasıdır, meşru zeminlerde bu konuyu tartışalım dediğimizde AKP milletvekilleri bizimle neredeyse alay eder pozisyonda konuşmalar sarf ettiler.
Bunların hepsi yanlıştır değerli arkadaşlar. Bir kez daha, hepinizi soğukkanlı olmaya, serinkanlı olmaya... Ve Türkiye'yi yakan bu konuda Meclisimizin bir ortak çalışmayı sürdürmesinin önemini tekrar hatırlatıyorum. Burada yapacağımız çalışmalarla, hem Türkiye'ye moral olmalıyız hem de bu yangını bir an önce söndürmeliyiz. Çünkü Türkiye'de şu anda 200 bin kişi göç etti, 200 bin kişi. Avrupa ülkeleri, Türkiye'den giden Suriyeli sayısı 150 bin olunca kapıları kapattılar "Biz bu sayıyı taşıyamayız." diye. Bizim kendi Türkiye'mizde Suriyeli vatandaşların yanında bir de kendi vatandaşlarımız -200 bin kişi gibi büyük bir rakam- bir başka yerlere göç ediyor.
E, bunlar konuşulmayacak mı bu Mecliste? Konuşulsun istiyoruz. Yani ne yapalım da konuşulsun? Konuşulmazsa bin dört yüz yıllık bir Ulu Cami'de cuma namazı kılınamaz duruma gelirsiniz. Bin dört yüz yılda ilk defa... "Ezan sesi dinmez." diyenlere, kulaklarına söylüyorum, ezan sesini dindirdiniz Ulu Cami'de tam bin dört yüz yıl sonra. Sonra Kurşunlu Cami... Tam altı yüz yıllık cami yanar, bir kova su dökemez hâle gelirsiniz. Canım cami, o kültürel mirasımız yok olur.
Bunları görüyoruz. Türkiye'nin yok olmasına, değerlerin yok olmasına seyirci mi kalacağız? Herkesi uyarıyorum, herkes aklını başına almalıdır. Soğukkanlı bir şekilde bu konu konusunda, terör konusunda neler yapılacağı konusunda biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak taşın altına elimizi sokmaya hazırız. Bunu ısrarla ve defalarca vurguluyoruz, vurguluyoruz, vurgulayacağız, herkes anlayana kadar.
Teşekkür ederim.