| Konu: | Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı idari teşkilatında çalışmakta olan kamu görevlilerine yönelik sendikal baskı yapıldığı iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 19 |
| Tarih: | 24.12.2015 |
YAKUP AKKAYA (İstanbul) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.
Öncelikle, yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Hepinizin bildiği üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 24'üncü Döneminde 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nda önemli değişiklikler yapılmıştı. Bu kanunda yapılan bazı değişikliklerin Anayasa'ya aykırı olduğunu biz o kanun çıkarken Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kürsüden defalarca dile getirmiştik ama ne yazık ki bizi dinlememiştiniz o zaman. Bütün uyarılarımıza rağmen, evrensel ilkelere, Anayasa'ya aykırı olarak yasallaşmıştı bu kanun.
Sayın milletvekilleri, bir devlet kendi anayasasında tanınan hak ve özgürlüklere önce kendisi saygı göstermelidir. Anayasa'mızın 51'inci maddesi bu ülkede çalışan herkese örgütlenme hakkı ve özgürlüğü tanımıştır. Buna rağmen, 4688 sayılı Yasa ile hâkimlere, savcılara, polislere, gardiyanlara, Millî Savunma Bakanlığında çalışanlar ile Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çalışan kamu emekçilerine bu hak verilmemişti. Bunun anlamı neydi? Bu emekçilerin özlük hakları ve maaşlarıyla ilgili konularda toplu hâlde söz hakları ellerinden alınmıştı. Yapılan bu yanlış 20 Ekim 2015 tarihinde yayımlanan Anayasa Mahkemesi kararıyla son buldu. Bu tarihten itibaren, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında çalışmakta olan kamu çalışanları 4688 sayılı Kanun çerçevesinde kurulmuş bulunan sendikalara üye olmaya başladıkları andan itibaren onlara baskı gelmeye başladı. Bunlar bize gelen iddialar. Bu Meclis çatısı altında çalışan emekçilerin bizim milletvekillerimize, idari amirlerimize yapmış olduğu şikâyetlerde böyle bir baskının yattığı iddia edilmektedir. Bu iddiada da adı geçen Ankara Milletvekilimiz Sayın Ahmet Gündoğdu ile Genel Sekreterlikte amir ve şef olarak görev yapan bürokratların Mecliste çalışan kamu emekçilerine BÜRO MEMUR Sendikasına üye olmaya zorlandığı, bu konuda baskı yapıldığı, mobbing uygulandığı iddiası vardır.
Değerli milletvekilleri, bildiğiniz üzere Uluslararası Çalışma Örgütünün 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri ile Anayasa'mızın 51 ve 90'ıncı maddeleri "Çalışanlar istedikleri sendikalara üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz." derler. Yine, Türk Ceza Kanunu'nun 118'inci maddesinin birinci fıkrasında da sendikal faaliyetlerin engellenmesine yönelik cezai yaptırımlar işaret edilmiştir.
Sayın Başkan, idare amirlerinin görevi bellidir. İdare amirleri herhangi bir sendikanın örgütlenme görevlileri değildir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü'nün 17'nci maddesine göre Meclis Başkanına bağlıdır. Söz konusu bu milletvekilimizin bu davranış ve işlemleri Anayasa'mıza ve kanunlarımıza -eğer böyle bir iddia doğruysa- açık bir aykırılık taşımaktadır. Yazılı soru önergesiyle bu durumu tarafınıza sordum, bu kürsüden bir kez daha soruyorum: Bu konuda ne tür adımlar atacaksınız?
Sayın Başkan, bu yüce Meclisi temsil yetkisi size verilmiş -Sayın Başkan Vekili olarak... Tabii ben Sayın Meclis Başkanımıza hitaben bunları söylüyorum Sayın Başkan- kutsal ve onurlu bir görevdir. Bu Meclisin çatısı altında çalışan kamu emekçilerine baskı yapıp hormonlu sendikaları büyütmeye gayret edenlere imkân tanımak yerine, yıllardır burada çalışan ve birikmiş birçok sorunu olan Meclis emekçilerinin özlük haklarını koruyup geliştirmeye yönelik adımlar atmamız gerekir. Gelin, Meclis dâhil Türkiye'de bütün kamu dairelerinde çalışan 4/C'lileri, gelin, Mecliste ve kamuda çalışan taşeronları kadrolu yapalım. Bu utançtan ülke olarak ve bu Meclis olarak kurtulalım.
Bu ülkede çalışan işçiler işten ayrıldıklarında kıdem tazminatına, işsizlik sigortasına hak kazanıyorlar, memurlar emekli olduklarında emekli ikramiyesine hak kazanıyorlar ama Mecliste görevleri sona eren, dışarıdan atanan personele hiçbir hak tanımamak reva mıdır? Gelin, Meclis çatısı altında çalışan personeli baskı altına almak yerine gerçek sorunlarını çözelim. Gelin, asgari ücreti sefalet ücreti olmaktan çıkaralım. Herkesin, insan onuruna yakışır çalışma koşullarına sahip olmasını ve bir ücret almasını hep birlikte sağlayalım.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'de 5 milyon asgari ücretli vardır. Bugün geldiğimiz noktada asgari ücret sefalet ücretine dönüşmüştür. Önerilen 1.300 TL net ücret yeterli değildir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP AKKAYA (Devamla) - TÜİK bile Asgari Ücret Tespit Komisyonuna asgari ücretin 1.599 TL olmasını önermiştir. Bir kamu kuruluşunun Asgari Ücret Tespit Komisyonuna önerdiği rakam 1.599 TL'dir. Cumhuriyet Halk Partisi de, hatırlarsınız, 7 Haziran öncesi 1.500 TL net olarak söylemişti. Yani Cumhuriyet Halk Partisinin nasıl bir asgari ücret tespiti yaptığı, ayakları yere basan bir tespit olduğu görülmektedir.
Şunu şurada ifade etmek istiyorum, Hükûmetin önerdiği 1.300 TL asgari ücret, bizim önerdiğimiz 1.500 TL asgari ücretten maliyeti daha fazladır, 1.500 TL net asgari ücretin maliyeti daha düşüktür. Gelin, bu konuda, çalışanların haklarını, hukuklarını bu Mecliste koruyalım.
Hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)