GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:18
Tarih:23.12.2015

HDP GRUBU ADINA LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu selamlıyorum. Ben de grubumuz adına 3'üncü madde üzerine söz hakkı almış bulunmaktayım.

4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu'nun geçici 1'inci maddesinin 5'inci fıkrası kapsamında "Yetkili organlarınca karar alınması kaydıyla, üyelerine veya çalışanlarına emekliliğe yönelik taahhütte bulunan dernek, vakıf, sandık, tüzel kişiliği haiz meslek kuruluşu veya sair..." Şimdi, bu maddenin, geçici maddenin süresinin uzatılmasına ilişkin bir teklif var. Maddenin kendisi zaten geçici bir madde ancak ülkenin gündemi, demin de ifade edildiği gibi, şu an çok farklı cereyan etmekte. Bizse burada tabii ki, elbette ki bunlar önemli, bu konuları da konuşmak, tartışmak, yasal düzenlemeleri yaparken kamunun, sosyal güvencenin dışında kalmış güvencesiz milyonlarca insanın olduğu bir gerçeği de görerek yasaları buna göre düzenlemek ve yasaları düzenlerken reel, rasyonel olması açısından...

Bugün binlerce, üniversitelerden mezun olmuş yüz binlerce atanmayı bekleyen, hiçbir sosyal güvencesi olmayan, öğretmenlerden tutun bir sürü meslek grubundan gençlerimiz var. Yine, mevsimlik işçilerin keza hiçbir sosyal güvenceleri yok, ayrıca yeryüzünde belki görülmemiş bir kölelik sistemi. Âdeta aslanlar arenasına atılmış, çaresiz, hiçbir şekilde gelecek umudu olmayan insanlar ve bu yönde sosyal devlet olmanın sorumluluğunu unutmuş, bu insanları kendi kaderleriyle baş başa bırakmış bir gerçeklik var.

Şimdi, burada, yasama organı olarak bu gerçeklikleri görerek yasaları buna göre tanzim etmemiz gerektiğini ve bu siyasi sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Dernekler, sandıklar ve vakıflar, kendi çalışanlarını... Onların keyfiyetine bırakacak şekilde bir düzenleme yapmak veya böyle geçici bir maddeyle onların keyfiyetiyle bunu yapmak gerçekten ahlaki açıdan da ciddi bir problemdir. Netice itibarıyla bugün baktığınızda, derneklerin birçoğuna baktığınızda veya vakıfların birçoğuna baktığınızda yine siyasi anlayışın kendisine yakın gördüğü derneklere -KOSGEB, KÖYDES, SODES- sosyal riski azaltma kapsamında Avrupa Birliğinin vermiş olduğu çeşitli kredilerin yandaş veya kendisine yakın görünen derneklere valilikler aracılığıyla verildiğini, kayırıldığını, yine vakıflara bakıldığı vakit, bazı vakıfların kendilerine kamu veya hazine arazilerinin nasıl peşkeş çekildiğini, kayırıldığını maalesef üzülerek hepimiz görüyoruz.

Dolayısıyla, böyle geçici maddelerle -beş yıl uzatmak veya birkaç yıl- uzatmak, böyle palyatif çözümler cevap olamaz. Ancak, bu maddelerin kalıcı bir şekilde tartışılarak çalışanların, değişik kurumlarda çalışanların sosyal güvence altına alınması için bu yasaların buna göre düzenlenmesi gerekmektedir.

Gecenin bu saatinde biz bunları tartışırken ülkenin şu an doğusunda kan akıyor, savaş var, gözyaşı var, göç var, insanların evleri bombalanmakta, sokaklara ağır silahların, tankların, topların namlusu çevrilmiş, Kürt çocukları, Kürt kadınları büyük bir kıyımla yüz yüze. Bu gerçeği, bu siyasi sorumluluğu bu Meclis üstlenmeli. Her şeyden önce, bu Meclis, ülkenin bir iç savaş yaşadığı bir dönemde, böyle, bu tür gündemlerle, bu tür şeyleri tartışarak zamanını harcamakta, gerçekten siyasi sorumluluğunu yerine getirmemekte ve âdeta siyasi sorumluluktan kaçmakta. Şimdi, gecenin bu saati itibarıyla Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de ağır bombardımanlar yaşanmakta ve bunun günahı, vebali bu Meclisin boynunadır. Her şeyden önce, bir tarafta bu Meclis işte bu tür geçici maddeleri burada tartışırken ülkenin bir tarafında insanlar evsiz kalmakta, yurtsuz kalmakta, diğer taraftan da insanlar canlarını, hayatlarını kaybetmeyle yüz yüze. Sadece bir Roboski değil, Roboski'yi aşan ve büyük bir ülkenin geleceğini karanlığa sürükleyecek ciddi problemler yaşanmakta, bir iç savaş yaşanmakta, insanların kanı akmakta. Ancak, burada, biz, sanki hâlen ülkenin bir tarafında bir iç savaş yaşanmıyormuş gibi, işte yine burada iktidar partisinin arzularına, hırslarına kurban edilen bu ülkenin geleceği söz konusu değilmiş gibi, biz burada böyle sakin, rahat, ülkemiz, her şey güllük gülistanlıkmış gibi, hiçbir sıkıntımız yokmuş gibi, başka problemlerimiz yokmuş gibi, ülkenin geleceği söz konusu değilmiş gibi, ülkenin barışı, iç barışı heba edilmiyormuş gibi bunları tartışıyoruz, bunları konuşuyoruz. Tabii, bu durumu da biz Türkiye kamuoyunun ve -şu an bizi izleyebiliyorsa- insanlarımızın vicdanına havale ediyoruz. Dolayısıyla, gecenin bu saatinde ülkenin bir tarafında büyük bir karanlık, büyük bir savaş, büyük bir çatışma yaşanırken, lütfen, herkes elini vicdanına koysun. Şu an kendi sokaklarınıza, kendi evlerinize tankların namlularının döndüğünü bir an için bir düşünün, çocuklarınız için neyi hissedeceksiniz? Doğudaki insanların şu an yaşadığı bu şeyi daha iyi anlarsınız. Buna göre, Parlamento siyasi sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir; aksi hâlde, yarın çok geç olacaktır.

Kürt kentlerine, sokaklarına, evlerine düşen ve sıkılan her kurşun bu halkın ve bu halkların ortak iradesine sıkılmakta, demokrasiye sıkılmakta, geleceğimize sıkılmakta, bin yıllık kardeşlik köprüsü bombalanmakta, yok edilmekte, hepimizin geleceği yok edilmektedir. Bizim tartışmamız gereken ve hepimizin bizim bir an önce ortak akıl, ortak vicdan, ortak iradeyle çözüm aramamız gereken, cevap vermemiz gereken, acil durum olan budur. Geri kalan bu tür sıkıntılarımızı, problemlerimizi tartışacak, ona çözüm arayacak çok zamanımız olacaktır. Ama yarın karşılaşacağımız büyük bir katliam, sivil katliamlar daha kapsamlı önümüze çıktığı vakit bu faturanın altından hiç kimse kalkamayacaktır, hiç kimse bunun cevabını veremeyecektir. Dolayısıyla, bu konuda herkesi, özellikle Hükûmeti aklıselime davet ediyoruz. Siyasi sorumluluğunu doğru temelde, rasyonel temelde üstlenmeye davet ediyoruz. Bir an önce tankları sokaklardan çekin. Bakın, 28 Şubatta Sincan'da tanklar yürüdü diye bu ülkede siyasi sistem değişti, rejim değişti, yer yerinden oynadı ama şu an Kürt kentlerinin sokaklarına bir tank değil yüzlerce tank, yüzlerce top mermileri düşmekte.

HÜSEYİN KOCABIYIK (İzmir) - Hendek olmayan hiçbir yerde tank yok.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Dolayısıyla, herkes bu gerçeği görerek bu siyasi sorumluluğunun gereğini yerine getirmelidir. Parlamento tümden devre dışı kalmış, Parlamento tümden iradesizleştirilmiş, Parlamentonun iradesi ötelenmiş; sadece bu tür palyatif, bu tür çok da hayati olmayan, çok da gerçekten ülkenin geleceği açısından aciliyet arz etmeyen konularla zamanımızı tüketmekteyiz, âdeta başımızı kuma gömmüş durumdayız. Yapılması gereken: Bir an önce müzakere sürecine dönülmesi lazım, diyalog yoluna dönülmesi lazım ve bir an önce kapsamlı askerî operasyonların durdurulup insanlarımızın yaşam hakkına saygı temelinde, herkesin onuruyla, kimliğiyle, emeğiyle özgürce yaşayacağı demokratik, sivil, özgürlükçü bir anayasa yaparak, aynı zamanda, vergide de adaleti sağlamanın yolunun da demokratikleşmekten, iç barışı sağlamaktan geçtiğini ve bütçeyi halk için, bütçeyi savaş bütçesi değil, sömürü bütçesi değil, emekçilerin, çalışanların haklarını, hukukunu eksene alan bir rotada, çalışmalarımızı bu temelde yapmakta fayda var.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)