| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 23.12.2015 |
ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) - Sayın Başkan, görevinizde başarılar diliyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesiyle ilgili söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Bu maddeyle, sanayi sicil belgeli sanayi işletmelerinin imalat sanayisinde kullanılmak üzere aldıkları makine ve teçhizatın finansmanı için kullandıkları krediler yüzde 5'lik banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisna tutulacak.
Buna ilişkin bir itirazımız yok, hatta Plan ve Bütçe Komisyonunda bu konuyla ilgili destek de verdik. Ancak sanayicilere bir destek sağlanırken kredi kartı borcu altında ezilen, borcunu döndürmek için tekrar kredi çekmek zorunda kalan asgari ücretli, dar gelirli yurttaşlarımızdan bu verginin alınıyor olması adaletli değil. Yurttaşlarımızın ihtiyaç, konut, ev eşyası, otomobil gibi alımlarında bu amaçlarla bankalardan kullandıkları krediler son on üç yılda 130 kattan fazla artarak 2,3 milyar liradan 303 milyar liraya kadar yükselmiştir. Kredi kartı borçlarıyla birlikte bu tutar 380 milyar liraya kadar da ulaşmıştır. Bu borçlar nedeniyle son beş yılda yurttaşlarımızın ödedikleri faizin boyutu da 176 milyar doların üzerine çıktı. Dolayısıyla, yurttaşlarımız kredi ve faiz sarmalında çırpınmaktadır. Bu nedenle, dolaylı vergi adaletsizliğine, banka ve sigorta muameleleri vergisi adaletsizliğine bütünüyle son verilmelidir diyoruz.
Değerli arkadaşlar, bu maddeyle sanayicilerimiz için bir istisna getiriliyor. Gayet iyi. Fakat bu istisna Türkiye'nin katma değeri düşük, ithalata dayalı, sürdürülebilir olmayan, çevreyi ağır şekilde tahrip eden sanayi üretim anlayışını değiştirebilecek midir? Tabii ki böyle bir şeyin mümkün olmadığını düşünüyorum. Çünkü Hükûmetin bir yıllık eylem planına baktığımızda, sanayiyle ilgili bir tek somut desteği bu vergi istisnasıdır. Özel sektör yatırımlarının hızla gerilediği, hatta üçüncü çeyrekte binde 7'ye kadar gerilediği, imalat sanayi üretimindeki artışın yüzde 1,3 gibi düşük bir seviyede kaldığı bir ortamda BSMV istisnasıyla mesafe alınması mümkün değildir.
Ayrıca, özellikle sanayinin ne olduğu konusunda kafaların netleşmesi gerekiyor. 2011-2014 yıllarını kapsayan Sanayi Strateji Belgesi ile sanayide yüksek katma değerli üretim yapısına geçişin ve yüksek rekabet gücünün sağlanması hedefleniyordu. Ne oldu? Türkiye bu anlamda bir başarı sağlayabildi mi? Yani, belgeye koymakla maalesef yatırım olamıyor. Şimdi, 2015-2018 için yeni Sanayi Strateji Belgesi açıklandı. Türkiye'nin önüne orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak gibi çok iddialı bir hedef konuyor. Bu belgenin akıbeti de bir önceki gibi olacak. Neden? Çünkü temeli çürük. 2015-2018 Belgesi'nin strateji dokümanına bakıyorum, gayrisafi millî hasıla, yurt içi millî hasıla içinde sanayi sektörünün payı yüzde 32,9 olarak gösterilmiş. Siz, rakam oyunlarıyla tanımlarda değişiklik yaparak, kişi başına gelirden satın alma gücü paritesine geçerek millî geliri artırdığınız gibi burada da sanayi sektörü içine her şeyi doldurup yüzde 33'e ulaşıyorsunuz. İmalat sanayisinin millî gelir içindeki payı TÜİK'e göre yüzde 24,2'dir; gerçek rakam budur. Yani, inşaat sektörünü, madenciliği sanayi sektörü içinde değerlendirerek rakamı yükseltmenin de bir anlamı yoktur. Gideceği yeri bilmeyen gemiye hiçbir rüzgâr yardımcı olamaz. Gerçek anlamda imalat sanayisinin payı yüzde 33'lere çıkmadığı sürece bu alanda ciddi bir sıçrama yapılacağını düşünmüyoruz. Türkiye'de işsizliğin, yoksulluğun, gelir dağılımındaki adaletsizliğin azaltılması böylece mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, sanayi sektörünün büyümesi için temel koşullardan biri de hukuktur. Hukuk olacak, adalet olacak, hukukun üstünlüğü olacak, yerli ya da yabancı yatırımcılar yatırımların güvende olduğuna inanacak. Yatırım ortamı iyileştirilmeden sanayi yatırımlarının artması da mümkün değildir. Son dönemdeki uygulamalar da gösteriyor ki bu alanda önemli bir güven sorunu yarattığı da açıktır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin orta gelir tuzağında olduğunu sizler de kabul ediyorsunuz, bizler de aynı şeyi söylüyoruz ama bunun yolu akıldan, bilimden, özgür üniversiteden, yaratıcı düşünceden, nitelikli bir eğitim sisteminden geçiyor, AR-GE'ye kaynak ayırmaktan geçiyor, hukuktan geçiyor, demokrasiden geçiyor.
Bu düşüncelerle yüce Meclisimize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)