| Konu: | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 23.12.2015 |
HDP GRUBU ADINA MEHMET EMİN ADIYAMAN (Iğdır) - Sayın Başkan, öncelikle yeni görevinizde başarılar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, 11 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine grup adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, huzurumuza getirilen kanun esas itibarıyla bir torba kanun. Aslında hukuk tekniği bakımından bu anlaşılır bir durum ama siyaseten Hükûmetin her zaman yapmak istediği, âdeta göz boyamayla kanun geçirme yöntemlerinden bir tanesi. Zira, torba kanunlarda asıl amaç iyi niyetle halkın çıkarlarına uygun hazırlanan kanun içerisine, aslında halkın çıkarlarının tam tersine olan birkaç kanunu gizleterek Meclisten geçirmek, yöntem bu. Dolayısıyla, genel olarak vergi kanunları, hükûmetlerin politikalarının mali anlamda bir bakıma ifadesi.
Şimdi burada üzerinde tartıştığımız kanun, genel anlamda tüm vergi kanunlarımız, vergi adaleti ve halkın çıkarları açısından gerçekten tam bir adaletsizliği ifade etmektedir. Bu vergi kanunlarıyla esasen hedeflenen şey, sermayenin, özellikle finans kapitalin, banka sermayesinin ve aracı kurumların sermayelerini daha da artırma. Ama, toplumun yüzde 80'ini oluşturan emekçi halk yığınları, işçiler, memurlar, emekliler, yoksul köylüler başta olmak üzere vergi yükünün büyük çoğunluğunu omuzlayan bu kesimler vergi yükü altında ezilirken toplumun yüzde 20'sini oluşturan mutlu azınlık sermayesine sermaye katar.
Bakın, işçiler, memurlar, emekliler belli bir gelir düzeyiyle yaşamlarını ikame ettirmeye çalışırlar, gelir elde ederken bir vergi öderler ama yaşamlarını ikame ettirmek adına elde ettikleri geliri büyük çoğunlukla ay sonu, köylüler ve çiftçiler ise yıl dönümü itibarıyla elde ettikleri gelirin tümünü tüketmek durumundadır.
Şimdi, geliri elde ederken vergi ödeyen emekçi halk yığınları ve toplumun büyük çoğunluğu, elde ettiği gelirin neredeyse yüzde 100'ünü tükettiğinde bu kez, ikinci kez daha vergi ödemektedir yani bir bakıma gider vergisi, KDV gibi vergi ödemektedir. Oysa mutlu azınlık olan kesim ancak eldeki sermayeden kazandığı faizin gelirini ödemektedir ve dolayısıyla sermayesi olduğu gibi korunurken bir nebze daha artmış olmaktadır. Dolayısıyla, asıl yapılması gereken şey vergi adaletini gerçekleştirebilmek. Dolayısıyla, vergi adaletinin de gerçekleşebilmesinin birincil koşulu vergilerde belli kalemleri yerelin yetkisine bırakmak. Yerellerin kendi özerk ekonomilerini inşa etmeleri için ve yerel düzeyde ekonomik alanda rekabet güçlerinin artabilmesi için pek çok kalemde vergi yetkisinin belediyelere ve il genel meclisine devredilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Değerli arkadaşlar, elde edilen verginin adil bir biçimde, toplumun farklı kesimleri, farklı sınıf ve tabakaları arasında adilce ve eşitçe paylaşılıp paylaşılmaması yine vergi politikalarının en önemli unsuru. Görünen o ki Türkiye'de mevcut vergi politikaları tamamen güçlüyü daha güçlü kılmak, yoksulu daha da yoksul hâle getirmek. Bu yetmez gibi bütün bu yükün altında elde edilen gelirlerin ve kamu kaynaklarının büyük oranda ülke içinde yürütülen savaş ekonomisine yönlendirilmesi de yine vergi adaletinin gerçekleşmesi yönünde en büyük engellerden biri. Bildiğiniz üzere, bölgede devam eden savaş, halkın kazancından, halkın gelirlerinden elde edilen vergilerin aktarılmasıyla, dolayısıyla bu savaş ekonomisine aktarılan vergilerle halk iliğine kadar sömürülmektedir.
Değerli arkadaşlar, ülke kaynaklarının ve gelirlerinin özellikle savaşa aktarılması, son otuz yıl içerisinde elde edilen verilerle, bu kaynakların 500 milyar dolar civarında olduğu; dolayısıyla, ülkede devam eden savaşın durdurulması hâlinde bu kaynakların ülkenin kalkınmasında, yoksul kesimlerin bir nebze olsa hayat standartlarının yükseltilmesinde kullanılması hem toplumsal adalet açısından hem refah düzeyinin yükselmesi açısından önemli husustur.
Önümüze getirilen kanun tasarısı içerisine yerleştirilmiş maddelerin esasen birbirleriyle doğrudan alakaları olmadığını da görmekteyiz. Mesela, torba kanun içerisine yerleştirilen Gelir Vergisi, Katma Değer Vergisi, bireysel emeklilik, Ceza İnfaz Kanunu'nu ilgilendiren madde; yine, Kurumlar Vergisi, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Gider Vergileri Kanunu'nun aslında birbirleriyle hiçbir bağlantılarının olmadığı; tamamen, istenilen, hedeflenen finans sermayeyi ve banka ile aracı kurumların güçlerini, sermayelerini daha çok artırmaya yönelik bir torba kanundur. Dolayısıyla, biz bu şekilde yüce Meclisin huzuruna getirilen bu kanunun adaletsiz olduğunu ve bunun özellikle memur, işçi ve emekçiler sırtında daha büyük bir kambur oluşturacağı ve kazançlarının daha da azalacağı, yoksulluğun ülkede daha çok artacağı inancındayız. Bu nedenle, biz bu kanunun aleyhinde oy kullanacağız.
Değerli arkadaşlar, bugün, en önemli sorunların başında gelen, gerçekten, kürdistanda var olan sorun aslında 1921 Anayasası'yla büyük oranda çözülmüş gözükmektedir. Yüce Meclisiniz, 1921 Anayasası'nın 18 maddesini, bugün, bu Meclisin huzurunda kabul etmiş olsa bugün Kürt sorunu büyük oranda, yüzde 80, yüzde 90 belki Türkiye'nin gündeminden çıkmış olacaktır. Bunu neden vurguluyorum? Ülke kaynaklarının bu savaşa gitmiş olması ve kaynakların pervasızca savaş politikaları uğruna harcanması, halkımızın cebinden çıkan, yoksulların, emekçilerin ve işçilerin cebinden çıkan paralardır.
Bu nedenle, bir kez daha, yüce Meclisin, bugün bölgede devam eden acımasız savaş politikalarına son verilmesi, Hükûmeti bu konuda zorlaması ve ülke kaynaklarının doğru, adil ve eşit şekilde paylaştırması yönünde bir tavır ortaya koymasını temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)