GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:18
Tarih:23.12.2015

LEZGİN BOTAN (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarımız; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan hatipleri dinlerken gerçekten sanki bu ülkede değil de başka bir ülkenin Parlamentosunda konuşan hatipler olarak şey ediyorum.

RUHİ ERSOY (Osmaniye) - Ne alakası var?

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben, bir haftadır Şırnak'ta çatışmaların, saldırıların yoğun yaşandığı bölgeden geliyorum. Konuşmama başlarken Şırnak'ta öldürülen annelerimizi, bebeklerimizi anarak başlamak istiyorum. Orada öyle söylendiği gibi, abartıldığı gibi Cizre'den, Nusaybin'den, Sur'dan, tankları topları olan başka bir ülkeden Ankara'ya yürüyen ordular yok, asimetrik bir ordu, konvansiyonel kitle imha silahlarıyla kuşatılmış ilçeler var.

16 Ağustos 2015 tarihinden beri uygulamaya konulan sokağa çıkma yasaklarının ne yasal ne de anayasal hiçbir hukuki değeri yok. Sokağa çıkma yasakları 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun 11'inci maddesine dayandırılmaktadır. Buna göre "İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir." Valilerin ve kaymakamların yetkilerini sınırsızca, sorumsuzca kullanması durumundan doğan sokağa çıkma yasağı ilanları halkta huzur ve güvenliğin sağlanmasının tersine halk üzerinde ciddi terör, korku ve panik ortamının oluşmasına neden olmuştur. Yasalarda kolluğa verilen silahların, özellikle konvansiyonel silahların hiçbir şekilde yurttaşlara, halka karşı kullanılamayacağı yönündedir. Meclisin ciddi bir darbeyle yüz yüze kaldığını görüyoruz. Meclis yetkisinin kamu adına bölgede faaliyet yürütenler tarafından gasbedildiğini görüyoruz. Mevcut Hükûmetin 7 Hazirandan sonra ortaya çıkan siyasi iradeyi yok saydığı gibi, darbelediği gibi, yok hükmünde saydığı gibi, bu yetmiyormuş gibi bir de daha önce olağanüstü hâlde valiler vardı, 1 valiydi, şimdi her kaymakam, her vali birer süper vali olmuş, süper kaymakamlarımız olmuş ve âdeta bölgede ağır, aşırı askerî yığınak ve kitle imha silahlarının, tankların, topların kullanıldığı sivil halkın hedef gözetilerek öldürüldüğü bir süreci yaşıyoruz. Anayasa'nın 13'üncü maddesinde çok net bir şekilde belirtilmiş, temel hakların özüne dokunulmaksızın gerektiğinde Parlamento ve hükûmetin, yasamanın karar alabileceği yönündeyken, şimdi bölgede olağan yaşamın akışını tümden ortadan kaldırılan faşizan, askerî, ırkçı bir süreç yaşanmaktadır. Cunta dönemlerini kat be kat aratan bir uygulama söz konusudur. İnsanların eğitim hakları ellerinden alınmış, barınma hakları elinden alınmış, barınakları toplarla, tanklarla başlarına yıkılmakta, doğal tedavi hakları, tedavi olma hakkı gasbedilmiş. Cizre'de 100 bin insan yaşamakta, oradaki insanların çoğunun değişik hastalıkları söz konusuyken bu insanların şu an tedavi hakları elinden alınmış, seyahat etme özgürlükleri ellerinden alınmış, günlerce, haftalarca evlerine tıkanmış, yetmiyormuş gibi evleri yıkılan insanlar, evlerinden dışarı çıktıkları vakit "sniper"lar tarafından -âdeta Saraybosna'dakine benzer, Srebrenica'dakine benzer durumlarla- dışarı çıkan çocuk, kadın, yaşlı, ihtiyar gözetilmeksizin öldürülmektedirler. Bugüne kadar öldürülen 21 insanımızın yaş kategorileri: 7 tane insanımız 70 ile 80 yaş arasındadır. Bu 21'in içerisinde 9 tanesi 18 yaşın altında, 4 tanesi 10 yaşın altında. Öldürülenlerin çoğu kadınlarımız. Güler Yanalak bir hamile kadın, sokağın başında doğrudan evi gözetilerek kapıdan çıktığı anda karnından vuruluyor. Kendisi şu an bitkisel hayatta ve bebeğini maalesef yitirdik.

Şimdi, ben, burada şunu ifade etmek istiyorum: Biliyorsunuz, daha önce Gezi olaylarında, Karataş'ta, bir kadın kardeşimize, başı örtülü diye -sonra da öyle olmadığı fazlasıyla çıktı- ciddi bir hassasiyet gösterildi.

Yine Manisa'da "Örtülü kadınlara kelepçe vuruldu." diye bu kadınlara yönelik bu uygulamayı burada kınarken orada da ciddi bir hassasiyet gösterildi. Söz konusu kolluk görevinden uzaklaştırıldı, incelemeye tabi tutuldu.

Ancak, başı örtülü Hediye Şen 3 çocuk annesi, kapısında vurularak katledildi ve hiçbir şekilde buna hassasiyet gösterilmiyor. Aynı hassasiyetin Kürt olunca başı örtülü de olsa sanki öldürülmeleri, katledilmeleri... İşte, Van'da, kadınlar yerde sürüklenerek, tekmelenerek, işkence edilerek...

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - Hediye Şen'i kim vurdu?

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Siz de iyi biliyorsunuz. Senin zihniyetin vurdu; senin o faşist zihniyetin vurdu; senin o ırkçı, ayrımcı zihniyetin vurdu.

NURETTİN YAŞAR (Malatya) - PKK'lı faşistler vurdu.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Dolayısıyla, Kürt kadınlarına, Kürt çocuklarına aynı hassasiyet gösterilmiyor. Öyle ayrımcı, ırkçı bir dil var ki... Burada bölgeden gelen can kayıplarının bir kısmına "acı haber" denirken veya birilerini burada rahmetle anarken... Biz de rahmetle anıyoruz, biz de acı duyuyoruz. İster asker, ister polis, ister gerilla, ister genç, ister kadın, ister çocuk, hepsi bu ülkenin, hepsi bu toprakların çocukları. Hepsinin ölümlerinden acı ve ıstırap duyduğumuzu, hepsinin acılarını paylaştığımızı belirtmek isterim. Ancak burada birileri aynı hassasiyeti göstermiyor.

Müezzinoğlu'nun bir lafı vardı; "Doktorların geri çekilmesi ihanettir." Ama öğretmenleri aynı zihniyet, aynı Hükûmet, aynı yaklaşım geri çekiyor. Eğer o ihanetse, öğretmenleri, diğer kamu görevlilerini oradan çekip getirmek hangi zihniyetin ürünüdür? Bakın, bu bir okul, görüyorsunuz, buradaki ırkçı, ayrımcı yaklaşımları burada görüyorsunuz. Yine bir okulun tahtasına yazılanlar ve savrulan tehditleri, ırkçı, ayrımcı, aşağılayıcı, küçümseyici, dışlayıcı, şovenist yaklaşımı görüyorsunuz. Yine burada, bu bir hastane, Cizre'de hastane. Bu hastane halka nasıl sağlık hizmeti verecek? Size soruyorum.

HALİL ERDEMİR (Bilecik) - Niye öyle oldu?

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Vicdanlarınıza elinizi bir koyun. Burası bir askeri garnizon değil. Eğer güvenlik alacaksanız onun etrafında güvenliğinizi alırsınız. Bakın, bu zihniyetle, bu ayrımcı, ırkçı zihniyetle -şu an getirdiğiniz nokta- en büyük bölücülüğü, en büyük ırkçılığı bölgeye uyguluyorsunuz.

Hediye Şen'i görüyorsunuz, 3 çocuk annesi, başörtülü. Sizin diğer başörtülü kadın kardeşlerimize gösterdiğiniz hassasiyeti neden bu kadın kardeşimiz için göstermiyorsunuz? Bu konuda mevcut anlayışı ve zihniyeti kamuoyunun vicdanına havale ediyorum. Yine burada görüldüğü gibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Bakın, bu bir hastane, bu bir askerî garnizon değil. Şimdi, burada vatandaş nasıl sağlık hizmeti alacak? Sizin "kamu düzeni" dediğiniz...

BAŞKAN - Sayın Botan, toparlamanız için bir dakika ek süre veriyorum.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Sizin "kamu düzeni" dediğiniz şey bu mudur? "Kamu düzeni" koduyla Kürt halkına karşı niye savaş yürütüyorsunuz?

HALİL ELDEMİR (Bilecik) - Yaralıları taşımaya giden ambulansları pusuya düşüren kim ya? Bunları hep söylüyorsun.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Pusuya düşüren sizin faşist zihniyetiniz.

HALİL ELDEMİR (Bilecik) - Ya böyle bir şey olur mu ya?

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Burada herkesin onuruyla, emeğiyle, kimliğiyle özgürce yaşadığı, demokratik bir ülkenin inşası için Meclisin inisiyatif alması lazım. AKP Hükûmeti Parlamentoyu devre dışı bırakmış, Parlamento iradesine el koymuştur. Parlamentonun itibarı için, Parlamento halkın nezdinde gerçek değerini, gerçek işlevini, gerçek itibarını kazanmak istiyorsa Parlamentoda herkes bu işe el koymalıdır. Bu iş, sizin bir savcıya, bir hâkime, bir valiye, bir kaymakama bırakamayacağınız kadar ciddi, önemli işlerdir. Fakat yüz yüze bulunduğumuz, şu an ciddi bir ırkçı, şovenist savaş var. Derhâl bunu durdurun. Bunun için yapılacak şey, Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldırın. Kürt siyasi hareketiyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEZGİN BOTAN (Devamla) - ...bir an önce diyaloğa geçin.

ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Millet sizden kaçıyor, millet sizden kaçıp devlete sığınıyor.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Eğer bunu yapamazsanız bölgede şu an ciddi bir kopuş var.

ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Doğru, kopuş var, sizde bir kopuş var, PKK'dan kopuş var.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Bölgede ciddi bir kopuş var, ciddi bir uzaklaşma var, ciddi bir duygusal kopuş var.

ABDULLAH AĞRALI (Konya) - Doğru, ciddi bir kopuş var sizde.

ABDULLAH AĞRALI (Konya) - İhanet ettiniz, ihanet.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Bu duygusal kopuşu... Kamu adına, burada yandaş medyayla toplumu kandırarak, topluma yalan söyleyerek, toplumu farklı şeylere angaje ederek bu kirli savaşı daha fazla sürdüremezsiniz. Gelin, hep birlikte, pamuk ipliğiyle bağlı bu ilişkiyi tekrar güçlendirelim.

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) - Sayın Başkanım, süresi bitti.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Halk terörü istemiyor ya, anlamıyor musun?

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Şu an tankların, topların namlularını çevirdiğiniz Kürt sokağı, üzerine çevirdiğiniz Kürt çocuklarıyla biraz empati kurun, biraz vicdanınızı...

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Teröristlere çeviriyorlar, teröristlere. Teröristlere çeviriyorlar!

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Terörist değil.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Teröristlere çeviriyorlar!

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Size şunu söyleyeyim: Musul'da hendek mi vardı? Musul'da ne işiniz var? Musul'da ne işiniz var?

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Niye rahatsız oldun?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Niye rahatsız oldun? Orada da DAEŞ var.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Ülkenin onurunu götürdünüz, Musul'da Musul'un hendeklerinde boğdunuz işte.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, süresi bitti.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Mesele hendek meselesi değil.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, karşılıklı sataşmayınız lütfen.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Ne sataşması? Süresi bitti. Olacak iş mi yani!

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Mesele halkın demokratik, sivil, özgürlükçü, eşitlikçi bir anayasadır. Mesele Kürt halkı ile Türk halkının yüz yıl önce yanlış kurulan ilişkileri yeniden doğru temelde kurmaktır.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Sayın Başkan, süresi bitmedi mi? Niye...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Süresi bitti, konuşuyor, "Sataşmayın." diyorsunuz Sayın Başkan. Böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Botan...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, görevinizi yapın lütfen ya.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Mesele yüz yıl önce Rumları, Ermenileri, Alevileri yok ettiniz, katlettiniz, bu yanlış ilişki, bunlar yanlış zihniyet.

ALİM TUNÇ (Uşak) - Teröristleri sonuna kadar öldüreceğiz.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Bu ulus devletçi, ırkçı, ayrımcı anlayıştan vazgeçeceksiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Teröristleri öldürüyorlar, teröristleri. Bu ülke teröristlerle mücadele ediyor, bu ülke PKK'yla mücadele ediyor.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Geleceksiniz hep birlikte demokratik bir ülke inşa etmek için diyaloğu, müzakereyi esas alacaksınız, öldürerek değil.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - PKK'yla mücadele ediyoruz.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Ne olmuş? Yani Cizre'ye, 20 bin askeri Cizre'nin üstüne göndererek nereye varacaksınız? Cizre Ankara'nın üzerine mi yürümüş? Cizre Parlamentoya mı el koymuş? Onun için elinizi vicdanınıza koyacaksınız, döneceksiniz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - PKK'yla mücadele ediyoruz, teröristlerle mücadele ediyoruz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, ne yapmak istiyorsunuz, onu anlayalım.

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Şu an ülkeyi böyle bölmeye götürüyorsunuz.

BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...

Sayın Botan...

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Ülkeyi bir iç savaşa mahkûm ettiniz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, amacınız nedir?

LEZGİN BOTAN (Devamla) - Bu iç savaştan dönmenin tek yolu, bu işin önüne geçmenin tek yolu sivil, demokratik, eşitlikçi, özgürlükçü bir anayasadan geçiyor ve bunun yolu herkesin onuruyla yaşadığı, kimsenin kimseye benzeşmek zorunda kalmadığı, kimsenin kimliğinden, onurundan dilinden vesairden utanmadığı, herkesin emeğiyle, özgürce, kimliğiyle yaşadığı....

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Haydi güle, güle.

BAŞKAN - Sayın Botan...

LEZGİN BOTAN (Devamla) - ...demokratik ulus, demokratik Türkiye'yle mümkündür.

Selam ve saygılarımı sunuyorum, sağ olun.