| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 18 |
| Tarih: | 23.12.2015 |
ELİF DOĞAN TÜRKMEN (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisinin grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Değerli milletvekilleri, 2015 yılı Ağustos ayında Türkiye'de bulunan Suriyeli Nur Ammar İsveç'e gitmek için İzmir'den yola çıktı ve Nur, iki hafta on üç saat sonra İsveç'e varabildi. Nur, şanslı bir Suriyeliydi. Biz, üstelik İsveç'e üç buçuk saatte gidebiliyoruz. Nur için sevindirici olan bir sonuç, ne yazık ki Türkiye'den, özellikle İzmir, Bodrum, Muğla, Çeşme gibi Yunan adalarına yakın yerlerden umuda yolculuk eden Suriyeliler için her zaman böyle mutlu bitmiyor. Alan Kurdi en canımızı acıtan örnek ama Ege Denizi yalnızca Alan Kurdi'yi değil, daha nice çocukları yuttu ve bu insanlık dramı 2011'den bu yana Türkiye ve sınırlarında yaşanıyor.
Bunları bizzat görmek için, Cumhuriyet Halk Partisi Mülteci Komisyonu olarak İstanbul, Edirne, İzmir, Muğla, Adana, Şanlıurfa'da birçok incelemeler yaptık. Gördük ki, ne kadar çok Suriyeli varsa, ne kadar çok İranlı, Iraklı, Afgan ve Myanmarlı sığınmacı var ise o kadar çok yaşanan acı var. Ve değerli milletvekilleri, bu acıları en çok çeken de çocuklar ve kadınlar. Özellikle 2011 yılında baş gösteren Suriye'deki iç savaşla birlikte ülkemiz bir mülteci akınına uğradı. Bu mülteci akınının ve Suriye'deki iç savaşın ülkemize getireceği zararlar konusunda, dış politikamızın yanlışları konusunda her platformda ve özellikle bu kürsüden partimiz defalarca uyarı yaptı ve önerilerini Hükûmete sundu. Ancak bu uyarıları dikkate almayan AKP Hükûmeti Türkiye'yi tam bir darboğaza sokmuştur.
"Komşularla sıfır sorun." söylemiyle yola çıkan AKP iktidarı, on dört yılda sorun yaşamadığımız tek bir komşumuzu bırakmamıştır. Irak, İsrail, İran'la yaşanan sorunların ötesinde, Suriye'deki iç savaşta taraf olduk ve en son Rusya'yla da savaşın eşiğine geldik. 2011 yılında Suriye'de iç savaş başladığında, on beş gün içerisinde Emevî Camisi'nde namaz kılmayı iddia ettik, bugün ülkemizde 2 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacı var ve onlar bizim camilerimizde namaz kılıyorlar.
2 milyon 200 bin Suriyeli sığınmacının, sevgili milletvekilleri, yalnızca yüzde 12'si kamplarda yaşıyor. Diğerlerinin nasıl yaşadıkları ve yaşamlarını nasıl idame ettirdikleri konusunda ne yazık ki resmî hiçbir veri elimizde yok. Suriye'den gelen sığınmacılarla ilgili Hükûmet olarak tek politikamız var, tek stratejimiz var, onların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek ama bunun dışında, özellikle ülkemizde yaşayan 2 milyon 200 bin Suriyeli sığınmacının ülkeye nasıl entegre edileceğiyle ilgili, ne yazık ki, AKP Hükûmetinin hiçbir stratejisi yok.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar, Hükûmet olarak Suriyeli sığınmacılara 8 milyar dolar harcamışız. Avrupa Birliği Edirne ve Ege'deki adalardan kendi ülkelerine gelmek isteyen, gelen mültecileri yeniden Türkiye'ye göndermek ve mülteci akınına dur demek için Türkiye'ye 3 milyar avro rüşvet teklif etti. Bu 3 milyar avro rüşvet, Suriyeli sığınmacıları ve diğer sığınmacıları düşündüğümüzde kişi başına 1.363 avro yapıyor; biz 8 milyar dolar harcamışız, bize verilen para 1.363 euro. Türkiye Suriyeli ve diğer mültecilerle ilgili, kişi başına 1.363 avroyla Avrupa Birliğinin sınır bekçiliğini yapmaya aday. Bu savaşın beş, on yıl daha süreceği söyleniyor, yani bu savaş beş, on yıl daha sürdüğünde Türkiye Avrupa Birliğiyle yapmış olduğu, imzaladığı bu sözleşmeyle de büyük bir mülteci kampı hâline gelecek. Şöyle bir örnek vereyim: Kilis 80 bin nüfusu olan bir ilimiz, şu anda Kilis'te bulunan Suriyeli sığınmacı sayısı 140 bin, bugün Kilis'te bulunan Suriyeli mültecilere ya da sığınmacılara -her neyse- vatandaşlık hakkı verdiğimizde Kilis'teki belediye başkanını Suriyeliler tek başına belirleyecekler ve Kilis'teki milletvekillerini yine Suriyeliler tek başına seçebilecekler. Bütün bunları görmeyen Hükûmet, ne yazık ki, uzun vadeli bir strateji ortaya koymadığı için bugün Türkiye vahim bir tabloyla karşı karşıya. Günübirlik politikalarla iş idare edilmeye çalışılıyor.
Bir arkadaşım anlattı. Biraz önce Bakan Volkan Bozkır'la bir toplantı yapmışlar, dört yıldan bu yana Türkiye'de olan Suriyeliler için Sayın Bakan "misafir" tanımlaması yapmış. Benim evimde dört yıl kalan hiçbir misafirim olmadı.
Değerli milletvekilleri, arkadaşlar; burada şunu görüyoruz: Türkiye mutlaka uzun vadeli bir strateji ortaya koymak durumunda. Bunun tek yolu var, göç ve entegrasyon bakanlığının kurulması.
Dış politika hiçbir zaman bireysel kızgınlıklarla, kapris ve duygusallıklarla, "Diklenmeyeceğiz, dik duracağız." gibi hamasi nutuklarla yönetilemeyecek ve iç politikaya malzeme yapılamayacak kadar önemlidir. Geldiğimiz nokta, ekonomik, politik ve sosyal olarak, her anlamda Türkiye kaybeden ülke olmuştur.
Sınır güvenliği ise bir ülke için olmazsa olmaz şarttır, ancak bizim sınırlarımız yolgeçen hanına dönmüş, her türlü istismara açık, her türlü kaçakçılığın hayata geçtiği yer olmuştur. İnsan, hayvan, eroin, silah kaçakçılığı, aklınıza ne gelirse bu bölgede olmaktadır. Organ kaçakçılığının yapıldığı bile söylenmektedir. Sınır kaçakçılığının olduğu, bu kadar çok insanların girip çıktığı yerde sınır güvenliği duvar örerek, kanal açarak sağlanamaz. Suriye'de sınırlarda veya Ege, Akdeniz sahillerinde, Avrupa ülkelerine gitmek için yola çıkan ve hayatını kaybeden her bebeğin, her çocuğun, her kadının, her insanın vebali omuzlarımızdadır. Bu nedenle, bu vebali taşıyan Hükûmetin bundan sonra doğru tutum alması ve doğru politikalar geliştirmesi önemlidir.
Sonuç olarak, Hükûmetin savaşı destekleyen dış politikasını uyarıları dikkate alarak bir an önce değiştirmesi, göç eden ve etmek zorunda kalan insanların sorunlarını çözmeye odaklanma zamanıdır ve bunun gerçekleşeceği yer de Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
İç savaş nedeniyle ülkemize gelen Suriyeliler ve diğer ülkelerden gelen sığınmacılar için acilen, hiç zaman kaybetmeden entegrasyonla ilgili projeler hazırlanmak zorundadır. Meclis bu konuda elini taşın altına koymak zorundadır. Elini taşın altına koymadığı sürece Türkiye'de yaşanan mültecilerle ilgili sorunlar, sıkıntılar bir insan hakları ihlali olarak karşımızda duracaktır. Hiç kimsenin Türkiye'yi bu duruma düşürmeye hakkı yoktur.
Bu nedenle, Meclisin ivedi olarak bu soruna el koyması ve bu sorunun çözümü anlamında da gereğini yapması gerektiğini söylüyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)