GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:16
Tarih:17.12.2015

CHP GRUBU ADINA BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici bütçe yasa tasarısı üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkanım, bugüne kadarki yöneticilik ve beraber çalışma sürecinde gösterdiğiniz demokrat, hukuka, adalete saygılı ve ilkelerinden vazgeçmeyen anlayışınızın yeni görevinizde de daim olacağına bütün kalbimle inanıyorum, size başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Bugün 17 Aralık. Enteresan bir günde bütçeyle ilgili görüşmelere başladık, devam ediyoruz. Tabii, 17 Aralık vicdanlarda oluşan o kirli kalıntıları aklamak için unutturma çabaları olsa dahi toplumun hafızasında cam kırıkları gibi saplı olmaya devam edecektir ve inanıyorum ki insanların hayatta bırakabilecekleri en önemli miras, en önemli zenginlik dürüstlüktür ve keşke bu konuda iddia muhatabı olanlar iddiaların hukuk ve adalet temelinde cevabını verebilseydi.

Bütçe konusuna geldiğimizde, bütçe Latince bir terim ve bu terim bir tarafta baktığınızda "kamu cüzdanı" anlamını da taşıyor, diğer taraftan "para torbası" anlamında da karşılığı var. Tabii, bu cüzdan çok değerli ve üzerinde bizim ülkemiz açısından 78 milyonun hakkını taşıyor ve onlar adına harcanıyor, onlar adına denetim yapma yetkisini de bütçe hakkıyla bize veriyor. Biz, bu hakkı en objektif, en doğru ve hiçbir şekilde, herhangi bir saklamaya, herhangi bir örtme teşebbüsüne mahal vermeyecek şekilde gerçekleştirmekle yükümlüyüz. Çünkü bu, bir kul hakkı ve bu hakkı da helal ettirmek hepimizin boynunun borcu.

Şimdi yeni bütçemize baktığımızda bir genel gerekçeyle karşı karşıyayız. Burada bunun teknik bir doküman olmadığı, siyasi bir doküman olduğuna dair bir gerekçe var. Şimdi, ben az buçuk iktisat bilimiyle ilgili bir eğitim aldım. Bize bütçeleri de öğrettiler, bütçelerin fonksiyonlarını ve ilkelerini de öğrettiler ama sadece siyasi olması yönünde eğitim açısından bir birikimimiz olmadı. Yani sizinle beraber 78 milyonun her şekilde toplanan paralarının siyaseten kullanılabilecek tercihlerde olabileceğini bu gerekçeyle de öğrendik ama unutmayın ki bütçelerin iktisadi ve mali fonksiyonları vardır, bütçelerin hukuki fonksiyonları vardır. Bilir misiniz, Cumhurbaşkanının tek veto edemediği kanun bütçe kanunudur.

Onun ötesinde, bütçelerin siyasi fonksiyonu vardır. Tabii ki sonuçta anayasal kurulmuş bir komisyonun bile iktidar milletvekillerine tanınmış olduğu Plan Bütçedeki çoğunluk rakamı vardır. Ama bununla beraber bütçelerin denetim fonksiyonu da vardır ve hani "Darmadağın, darmaduman oluruz." denip bazı dönemlerde Meclise gelmesi açısından tereddüt duyulan Sayıştay raporları... Ki bizim adımıza, milletin adına, biz milletin bize verdiği vekâletle görevimizi yerine getiriyoruz ama o vekâletin getirdiği sorumlulukla denetimi de Sayıştaya veriyoruz. E, Sayıştay hukuki açıdan bu görevini yerine getirirken çıkan raporları da belli bir sınırlama içinde tutmayı darmaduman oluruz korkusuyla zaman zaman ihmal ediyor. Bu sene, 2014'ün, 5018'e göre bazı denetim raporları geldi. Şimdi o denetim raporlarına bakarak "Acaba 2014 ne olmuş?" diyeceğiz ki biz 2016 bütçesini görüşürken kesin hesapla ilgili detaylarıyla bunları inceleme imkânına umarım sahip olacağız. Orada karşımıza çıkan tabloya baktığınız zaman -raporların içeriğindekini söylüyorum- bu raporlar diyor ki: "Devletin açıklanamayan, tahsil edilemeyen, mali tablolara yansıtılmayan, muhasebeleştirilmeyen, nazım hesaplarına kaydedilmeyen, eliminasyon hatası yapıldığı sonuçları ortaya çıkmıştır." Burada ne yapılmış? Muhasebe kayıtlarında eksiklik var. Doğru kayıtlar yapılmadığı zaman eliminasyonda hatalar çıkmış ve 142 kamu kuruluşunun 104'ü bütçe hedef ve gerçekleşmeleri arasında meydana gelen sapmaları açıklayamamış. E gelin bu örneğe bakın da sadece bu kadar bir başlıktan Sayıştay raporlarını değerlendirin.

Şimdi biz bütçe yaparken bir sürecimiz var. Bütçe içindeki süreçte önce orta vadeli program açıklanır, arkasından orta vadeli mali program açıklanır ve bütçe görüşülmeye başlanır. Sağ olsun bugüne kadar çıkan yasadan sonra da orta vadeli programlar hiç zamanında Meclise gelmedi, açıklanmadı. Normalde mayıs, haziran olan süreç hep ekim ayına, ekim ayının ortasına, hemen bütçenin öncesine getirildi. Şimdi bu sene de yine bir orta vadeli program açıklandı. Orta vadeli program açıklandı ama orada gördük ki bir anda gayrisafi millî hasılanın oluşmasında hesap değişmiş. Satın alma gücü paritesi dikkate alınarak gayrisafi millî hasıla hesabı ortaya konmuş, bir gecede, hani belki insanlara "Siz fakirleştiniz."i göstermemek için bir kamuflaj sağlanmış. Peki; o zaman, biz de dedik ki: Bu da bir yöntem, gelin, satın alma gücü paritesine göre, gayrisafi yurt içi hasılanın yıllar itibarıyla gelişimine bakalım. Bunun için de IMF'nin bir veri tabanı var, o veri tabanına bakarak sizlere rakamları çıkardık yani biz büyüdük, çok geliştik, sürekli olarak baktığınızda, arkadaşlarım çıkıyor, olumlu dataları söylüyorlar ama bir gerçeği, gelin, sizin kamuflaj amaçlı kullandığınız rakam üzerinden değerlendirelim.

1980 yılından itibaren gayrisafi yurt içi hasıla hesabında satın alma gücü paritesi değerlendirildiğinde Türkiye'nin durumu: O zaman, 1980'li yıllarda bütün dünya ülkeleri içinde payımız 1,14; 1990'lı yıllarda bu oran 1,40'a çıkıyor; bugün 2015, hâlâ 1,40 yani bizim dışımızdakiler, başka ülkeler de zenginleşmiş, büyümüş ama biz, o kadar övünerek, anlatarak ortaya koyduğumuz başlıklarda o dediğimiz parlak sonuca erememişiz.

Bir de sıralamaya bakalım yani yine satın alma gücü paritesi, sizin kabul ettiğiniz, sizin doğru gördüğünüz rakamla satın alma gücü paritesine göre Türkiye'nin dünya ülkeleri arasındaki sıralamasına bakalım: 1980'ler itibarıyla 20'nci sıradayız. 1990'larda 13'üncü sıraya yükseliyoruz ve 13'üncü sıradayız ama bugün yani 2015'te 18'inci sıradayız. Yani biz baktığımızda, 2015 itibarıyla, geçmişe dönerek, hani çok övündüğümüz rakamlarla baktığımızda, büyümelerimiz hakikaten sizin kabul ettiğiniz parametrelerde bile kendini doğruluyor mu? Maalesef.

Bunu, zaten rakamsal olarak da size kısaca söyleyeyim: 1923 ve 2002, o dönemde vergi geliri, iç borç, dış borç, özelleştirme, oluşan kaynak 779 milyar dolar -detay vermiyorum, sürem çok az- ama 2003-2014 arası 1,9 trilyon dolar. Bu kadar kaynakta büyüme olsun kardeşim. Başta gençlere istihdam, iş olanağı yakalansın. Büyümede gerideyiz, kırılganlıkta öndeyiz. Kalkınmayla beraber baktığınızda, insani gelişmişlik endeksinde geriye gidiyoruz ve büyüme ortalamasına baktığınızda da onca kriz, buhran, savaşa rağmen, 1923-2002 arasında ortalama yüzde 4,5 büyüyen Türkiye, bütün bunlara rağmen, yine sizin döneminizde yüzde 4,7 civarında bir büyüme gerçekleştiriyor. Yani karşılaştırmaları global yapalım, bir de tabii, yıllar itibarıyla yapalım, kendi ligimizdeki ülkelerle yapalım. Kendi ligimizdeki ülkeler yüzde 7,7 büyürken, biz 6,9 büyüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BİHLUN TAMAYLIGİL (Devamla) - Yine, 2008-2011'de onların büyümesi 5,6 iken, biz 3,3 büyüyoruz.

Daha detay anlatabileceğimiz çok konu var ama isteğimiz şu: Artık Türkiye önemli bir riskler silsilesiyle baş başa olduğu dönemde. Onun için, yaşanan her riski itidalli yönetim politikalarıyla beraber çözecek doğru istatistiklerle bakarak, tarihin tekerrür etmesini gerektirmeyecek dersleri iyi çıkararak Türkiye'yi yönetmek lazım.

Ben yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Çalışmalarda başarılar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)