| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 16 |
| Tarih: | 17.12.2015 |
MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi grup önerisine ilişkin olarak partimin görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Yaşadığımız son gelişmeler AKP iktidarının on üç yılda yaptığı tahribatın sonuçlarını bütün çıplaklığıyla artık herkesin gözünün önüne koymuştur. İçeride ve dışarıda izlenen ciddiyetsiz ve iki yüzlü politikalar başımıza sürekli sorunlar açmakta ve artık iç çatışmaların son derece yoğunlaştığı, ağır insan hakları ihlallerinin gerçekleştiği ve her gün insanlarımızın yaşamlarını yitirdiği, mahallelerimizin, ilçelerimizin, illerimizin boşaltıldığı bir dönemden geçiyoruz maalesef. İç çatışmaların bu denli arttığı bir dönemde sürekli kayıplar veriyoruz, ağır insan hakları ihlallerine göz yummak zorunda kalıyoruz.
2013 yılında Reyhanlı'da 52, bu yıl Suruç'ta 32 ve son olarak da Ankara'da 103 yurttaşımızın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan terör saldırılarının da bugün yaşadığımız güneydoğudaki olayların da ve oradan insanlarımızın göç etmelerinin nedeni de AKP'nin bu tutarsız politikalarıdır. Yine, aynı şekilde, önergeye konu olan askerlerimizin alıkonmuş, kaçırılmış olması da yine Hükûmetin on üç yıldır uyguladığı çelişik güneydoğu politikasının bir uzantısıdır.
Sayın milletvekilleri, bugünlere nasıl geldiğimizi kısaca anımsamakta yarar görüyorum. AKP, ülkemizde ağır bir sorun olan, kültürel, tarihsel, siyasi, ekonomik boyutları olan Kürt sorununu sürekli olarak kendisi açısından ve kendisine başarılı seçim sonuçları getirmesi açısından değerlendirmiştir. 2009 yılında "Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi" adı altında uygulamaya konan, barış süreci olarak, çözüm süreci olarak takdim edilen süreç aslında baştan beri yanlış bir süreçti. Bu sürecin biz öteden beri uzun süre götürülemeyeceğini söylüyorduk. Bu sorun bütün ülkemizin sorunuydu, bütün ülkemizdeki bütün vatandaşlarımızın canı yanıyordu ve bu sorunu herkesin katılımıyla, herkesin katkısıyla, meşru zeminlerde yani bu Parlamentoda hepimiz elimizi taşın altına koyarak çözmek zorundaydık ama bu yapılmadı. Gizli servisler aracılığıyla, Kandil'le, İmralı'yla, adalarla, dağlarla konuşma tercihi yapıldı ve sonuç olarak da gelinen noktada daha fazla gözyaşı, daha fazla kan...
Değerli arkadaşlar, özellikle, bu çözüm sürecinin pişirildiği ve önümüze getirildiği dönemlerin seçimlerin sonucunu etkilemeye dönük olarak, seçimlerde başarılı bir sonuç almaya dönük olarak ve hatta mümkünse çatışmasızlık sürecinin birkaç ay, seçim sonrasına ötelenmesini rica edecek noktalara kadar gelmiştir, bu bilgilerin hepsi arşivlerde vardır. Ama 7 Haziranda başka bir şey oldu, ne oldu? İstediğiniz seçim sonuçlarına ulaşamadınız ve anladınız ki başka bir şey yapmak lazım. Bugün yaşanan günlerce süren sokağa çıkma yasakları, en temel insan haklarının çiğnenmesi, insanların göçe tabi tutulması, bunların hepsi kamu düzenini sağlamak iddiasıyla yapıldı ama soruyorum size: Bu mu sizin kamu düzeniniz?
Bütün bu yaşananlar aslında, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere sizin bir siyasi tercihinizin uzantısıdır, doğal sonucudur. Gizli servisler eliyle yürütülen sözde çözüm süreci elbette sürdürülemezdi. Seçimi kazanmak için başlatılan çalışma şimdi de başkanlık rejimi hedefi doğrultusunda şiddetlendirilerek yürütülmektedir.
Değerli milletvekilleri, toplumsal barışımız açısından hem de can kayıplarımız açısından bilançomuz her geçen gün artıyor. 7 Haziran ile 9 Kasım 2015 tarihleri arasını kapsayan dönemde asker, polis, korucu olmak üzere 200'e yakın güvenlik mensubu şehit düşmüş, 262 vatandaşımız da yaşamını yitirmiştir. Son iki günse, özellikle Cizre ve Silopi'de başlatılan sokağa çıkma yasağı sonrasında, bizim de bütün ısrarlı sorularımıza rağmen ayrıntılı, doyurucu yanıt alamadığımız bir biçimde şiddet ve kanlı eylemler artarak devam etmektedir.
Son olarak, Diyarbakır Silvan'da 3 güvenlik mensubu şehit olmuş, Silvan'ın Mescit Mahallesi'nde hendekleri kapatmaya giden iş makinası ateşe verilmiş, yine, Silvan'ın Mescit Mahallesi'nde 1 kişi ölmüş, 3 kişi yaralanmıştır. Cizre Emniyet Müdürlüğüne roketatarlı saldırıda Kaymakamın 2 koruması yaralanmış, Yafes Mahallesi'nde çıkan çatışmalar nedeniyle 3 okul tatil edilerek öğrenciler evlerine gönderilmiştir. Cizre Öğretmenevine roketle saldırı yapılmış, roket mermisi patlamadığı için şans eseri yaralanma veya ölüm olmamıştır. Yine, Yafes Mahallesi'nde hastaneye roketatarlı saldırıda bulunulmuştur. Alınan bilgiye göre hemodiyaliz ünitesi ve hastane morgu ağır bir şekilde tahrip olmuş ancak yine yetkililerin açıklamalarına göre 32 diyaliz hastasının bakımları Şırnak Devlet Hastanesinde sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Ne yaptınız biliyor musunuz? Oradan -öğretmenleri çekmek için- göstermelik bir iç hizmet eğitimi adı altında öğretmeleri çektiniz, kamu görevlilerini çektiniz ama doktorları çekemediniz. Ne yapacaksınız o hâlde, ne yaptınız? Sayın Bakan bir genelge yayınladı ve bölgedeki nöbetleri yedi güne çıkardı. Sağlık görevlisi, doktor, hemşire gidiyor, yedi gün boyunca hastanede görev yapıyor. Sonra da bugün ne dedi? "Hastanelerde hizmetler eksiksiz yürütülmektedir, poliklinik hizmetleri verilmektedir." Soruyorum size: Hiçbir kamu görevlisinin sokağa çıkamadığı, doktorların da zoraki olarak yedi gün hastanede tutulduğu bir ortamda hastalar hastaneye nasıl ulaşacaklar?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Şu karşı tarafa sorar mısın o soruyu, şu tarafa.
MURAT EMİR (Devamla) - Birazdan geliyorum.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Sorun bakalım.
MURAT EMİR (Devamla) - Sayın milletvekilleri, İnsan Hakları Derneğinden aldığımız bilgiye göre -en son iki gün önce kaçırılan 2 askerimiz dâhil edildiğinde- 5 asker, 3 polis olmak üzere, 8 güvenlik görevlimiz PKK'nın elinde alıkonmuş durumda.
Ben, bu kürsünün halkın kürsüsü olduğunun bilinciyle size açık bir soru sormak istiyorum: Şu ana kadar şehit edilen, yaralanan veya alıkonulan askerler arasında bir tane milletvekilinin, bir tane bakanın, bir tane bürokratın, bir tane başbakanın çocuğu var mı?
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Bir tane CHP'linin çocuğu var mı?
MURAT EMİR (Devamla) - Var, var.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Onu da sorun bakalım, cesaretiniz varsa sorun onu da.
AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Çok ucuz siyaset yapıyorsun, çok ucuz.
AHMET GÜNDOĞDU (Ankara) - Bir tane CHP'linin çocuğu var mı?
MURAT EMİR (Devamla) - Değerli arkadaşlar, önümüzdeki tek gerçeklik -hepimiz oralarda oluyoruz, hepimiz biliyoruz- ölenlerin, kaybettiklerimizin ve bizzat bizim tanıştığımız alıkonulan askerlerin yakınlarının en yoksul insanlar olduğudur. Bu iktidarın yoksul vatandaşlarımıza reva gördüğü ya ölmek ya da ölmektir. Sayısız defa bedelli askerlik çıkarttınız. Söylediğiniz şudur insanlara: "Paran varsa canın sağ olsun, paran yoksa vatan sağ olsun."
HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - CHP "evet" verdi o yasaya.
MURAT EMİR (Devamla) - Tabii, burada asıl onur kırıcı olan, bizim açımızdan üzüntü kaynağı olan şudur...
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Daha acemisin, acemi, daha ders çalışman lazım. Hata yapıyorsun, kulağını çekerler ha!
MURAT EMİR (Devamla) - Burada, tabii, Hükûmet olsaydı ona soracaktık. Bakın, Hükûmet sadece bizi değil, sizi de ciddiye almıyor; bakın, burada yoklar. Şimdi, buradan sormak lazım. Tabii, Hükûmet şu ana kadar bu sorunla ilgili olarak sessiz kalmıştır, bu derin sessizliğini bir an evvel bozmak zorundadır.
Güneydoğuda yaşadığımız büyük insanlık utancı artık taşınamaz bir noktaya gelmiştir. Cizre'de, Silopi'de -biraz önce gördük resmini- sokağa çıkma yasağı başlamadan gördüğümüz göç görüntüleri Suriye'yi aratmamaktadır. Giderek artan çatışma ve yaşanan zulümler sonucunda şehirlerimizin boşalması kaçınılmaz olmuştur. Buradan HDP'den çok daha dik bir duruş bekliyoruz. PKK'ya "Alıkoyduğunuz askerleri bir an evvel salıverin." demeksizin yapılacak bir konuşma eksik bir konuşmadır.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Her gün söylüyoruz, bir söylet bakayım.
MURAT EMİR (Devamla) - PKK'nın, gereksiz yere, bölge halkının da istememesine rağmen "öz yönetim" adı altında hendek siyaseti başlatması oradaki çatışmanın fitilini ateşlemiştir ve orada olağanüstü hâl dönemlerini aratmaz derecede insan hakları ihlallerinin de oluşmasına bir ölçüde yol açmıştır; bu tespiti de yapmak zorundayız. Kentlerin sokaklarına hendekler kazarak, barikatlar inşa ederek, evler arasına tüneller açarak, mevzi olarak kullanarak ilan ettikleri öz yönetim, bölgede artık taşınamaz bir noktaya gelmiştir. HDP'den PKK'ya karşı çok daha dik bir duruş beklediğimizi ifade etmek isteriz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MURAT EMİR (Devamla) - Şehit olan asker de yaşamını yitiren polis de vatandaş da göçe zorlanan vatandaşımız da bizim vatandaşımızdır, bizim canımızdır.
MUHAMMET BALTA (Trabzon) - Polis de şehit oluyor, yaşamını yitirmiyor, o da şehit oluyor.
MURAT EMİR (Devamla) - Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)