Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
Yasama Yılı: | 1 |
Birleşim: | 15 |
Tarih: | 16.12.2015 |
MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı'nın 2'nci maddesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Geçici bütçe görüşmeleri Türkiye'nin yakın siyasi tarihinin en kritik bunalımlarının yaşandığı, aziz milletimizin artık katlanılamaz hâle gelen ekonomik ve sosyal sorunlarının ağırlığı altında ezildiği çok zor ve sancılı bir dönemde yapılmaktadır. Ancak bu geçici bütçenin milletimizin karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümüne yönelik hiçbir yönü bulunmamaktadır. İşsizlik, yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik, eğitim sistemindeki çarpıklıklar ve sosyal güvenlik sistemindeki yetersizlikler ile her alanda yaşanan yozlaşma ve yolsuzluk, Türkiye'nin önünde duran ve köklü temelleri bulunan başlıca sosyoekonomik sorunlarıdır.
Açıktır ki AKP hükûmetlerinin bugüne kadar uyguladığı ekonomi politikasında üretim perspektifi olmamıştır. Türkiye, üretmeden tüketen, kazanmadan harcayan bir ülke hâline getirilmiştir. Üretime sırt çevirmiş, ithalata kucak açmış, aşırı derecede finanslaşmış bir ekonomik sistemin aş, iş ve umut üretmesi mümkün değildir. AKP'nin yanlış politikaları sonucu ekonomide kaynaklar üretken alanlardan hızla üretken olmayan alanlara kaymıştır. Arazi rantına ve inşaat sektörüne dayalı bir ekonomik yapı hâkim olmuştur.
Ayrıca, üretimin ithalata bağımlılığı son derece artmıştır. Sonuçta, imalat sanayisinin millî gelir içindeki payı yüzde 15'lere kadar düşmüştür. Üretim ve ihracat içinde de yüksek teknolojili ürünlerin payı yarı yarıya azalmıştır. Türk ekonomisinin düzlüğe çıkarılması için üretim, istihdam ve ihracat odaklı yeni plan ve programların uygulamaya konulması gerekmektedir. Teknoloji geliştirebilen, yenilikçiliği, girişimciliği ödüllendiren, ekonomik alan hâkimiyetini kurmak için küreyi kavrayan ve bilgi üretebilen bir ekonomik atılıma ihtiyaç bulunmaktadır. Ezberlerin tekrarıyla, bildik önerilere tutunmayla ve başkalarının insafıyla Türkiye ekonomisine kalıcı bir dinamizm ve istikrar kazandırmak bizce nafile bir çırpınıştır.
Sayın Başbakan, Başbakanlığa geldiği ilk günden beri bolca programlar, planlar, paketler, vaatler, reformlar açıklamıştır. Aslında, açıklanan reformların, programların çoğunluğu 2013 yılında kabul edilen Onuncu Kalkınma Planı'nda yer almıştır. Ama aradan geçen yaklaşık iki buçuk yılda kayda değer hiçbir gelişme olmamıştır.
Yine, yaklaşık bir yıl önce açıklanan ve bazıları 2016 yılına kadar gerçekleşmesi öngörülen konularda da hiçbir mesafe alınmamıştır. Dolayısıyla, aynı konular temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp servis edilmektedir. O nedenledir ki Sayın Başbakanın geçtiğimiz günlerde açıkladığı 64'üncü Hükûmet Eylem Planı da bir heyecan vermemiş, "reform" başlığıyla sunulan konular kimseyi ikna etmemiş, toplumda bir karşılık bulmamış, piyasalarda olumlu hava oluşmasını sağlamamıştır. Tam tersine, piyasalar olumsuz tepki vermiştir.
Ayrıca, dönüşüm programları ve reformlarla ilgili yapılan açıklamalarda, üretimde verimliliğin arttırılmasından, ithalata olan bağlılığın azaltılmasından, yurt içi tasarrufların arttırılmasından ve israfın azaltılmasından söz edilmektedir. Soruyorum, üretimdeki verimsizlik, ithalata olan bağımlılık acaba kimin eseridir, tasarrufların cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine inmesi kimin politikalarının ürünüdür? Aslında, bu açıklamalar AKP'yle geçmiş yılların heba edildiğinin de bir itirafı niteliğindedir.
Değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanı tasarının geneli üzerine yaptığı konuşmada geçmiş hükûmetlere karne ve not vermekten bahsetti. Sayın Bakan, geçmişi bırak, işine bak. Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış. AKP iktidarı döneminde yaşanan gelişmelere, talihsiz tecrübelere ve bunların karşımıza çıkardığı gerçeklere bakıldığında, gelinen durum itibarıyla 2015 Türkiyesi'nde istikrardan, refah toplumundan, sosyal barıştan, iç huzur ve güven ortamından, millî birlik ve dayanışma ruhundan ve gelecek ümidinden idrak, vicdan ve insaf sahibi hiç kimse bahsedemez. Devlet ve toplum hayatında adaletin, hukukun, dürüstlüğün, siyasi ahlakın, temiz ve namuslu yönetim anlayışının egemen kılındığını hiç kimse söyleyemez.
Şimdi, bazı konularda ülkemizin dünyadaki görünümünü, Sayın Bakanın ifadesiyle, aldıkları karne ve notları sizlerle paylaşmak istiyorum. Birleşmiş Milletlerin yeni açıklanan 2015 raporuna göre Türkiye insani gelişmişlik sıralamasında 188 ülke arasında 72'nci sıradadır. Türkiye bu yıl 3 sıra birden gerilemiştir. The Economist'in 2016'dan beri ölçtüğü Demokrasi Endeksi sıralamasında Türkiye 2006'da 5,70 puanla 88'inci sıradayken son açıklanan 2014 yılı endeksinde 5,12 puanla 98'inci sıraya düşmüş durumdadır. AKP'nin yeni Türkiye'si demokrasi liginde Tunus, Salvador, Gana, Zambiya, Namibya, Bangladeş gibi ülkelerin gerisinde yer almaktadır. Dünya Adalet Projesi araştırma ekibi tarafından hazırlanan Dünya Hukukun Üstünlüğü Küresel Endeksi'nde Türkiye 102 ülke içinde 2015 yılında bir önceki yıla göre 21 sıra gerileyerek ancak 80'inci sırada yer alabilmiştir. Türkiye, denetleme mekanizmalarının yetersizliği veya iyi işlemeyişinden dolayı hükûmetin şeffaflığı alanında 95'inci sırada, hükûmetin hesap verebilirliği, denetlenebilirliği alanında 82'nci sırada, temel haklar alanında ise 96'ncı sıradadır. Global danışmanlık firması İtibar Enstitüsünün Temmuz 2015'te açıkladığı Dünyanın En İtibarlı Ülkeleri Endeksi'nde en yüksek millî gelire sahip 55 ülke arasında Türkiye 39'uncu sıradadır. Dünya Ekonomik Forumu 2015-2016 Küresel Rekabet Raporu'na göre Türkiye makroekonomik ortam ve kurumsal yapılanmadaki bozulma sonucu küresel rekabette 140 ülke arasında bir önceki döneme göre 6 basamak inerek 51'inci sıraya gerilemiştir. Küresel İnovasyon Endeksi sıralamasında 2014-2015 raporuna göre Türkiye kendisine 54'üncü sırada yer bulabilmiştir. Türkiye yedi yıl içinde listede 9 sıra geriye gitmiştir.
Ekonomi yayıncılığında faaliyet gösteren Bloomberg, her ülkenin enflasyon ve işsizlik oranı üzerinden belirlediği Sefalet Endeksi'ne göre "Dünyanın En Sefil 15 Ekonomisi" listesini Mart 2015'te açıklamıştır. Bu endeksteki acı gerçek, Türkiye'nin dünyanın en sefil 9'uncu ülkesi konumunda olmasıdır.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütünün yayınladığı Kaliteli Yaşam Endeksi 2015 Raporu'nda Türkiye son sıralarda yer almış ve yaşanması en zor ülke olarak gösterilmiştir. 36 ülke arasında Türkiye eğitimde 34'üncü, gelir bakımından 35'inci, iş imkânı ve barınma imkânı bakımından 36'ncı, sağlık hizmetleri bakımından ise 30'uncu sıradadır.
Yine, OECD Gelir Eşitsizliği 2014 Raporu'na göre, Türkiye, servetin en adaletsiz paylaşıldığı Meksika ve Şili'den sonra 3'üncü ülke olmuştur. 2015 Yılı Dünya Mutluluk Raporu'na göre Türkiye dünya mutluluk liginde 158 ülke arasında 76'ncı sırada yer almıştır.
Uluslararası Şeffaflık Örgütünün 2014 Yolsuzluk Algı Endeksi'nde en fazla puan kaybeden ülke olan Türkiye 11 basamak düşerek 175 ülke arasında 64'üncü sıraya inmiştir. Bu raporda, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının takipsizlikle sonuçlanmasına ve bu süreçte yargı bağımsızlığı ile ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine dair endişelere dikkat çekilmektedir. Sayın Bakan, "karne" diyordunuz; işte, karneniz, notlarınız böyle.
Değerli milletvekilleri, 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde ortalığa saçılan tarihin en büyük yolsuzluk skandalının karartılması ve kapatılması için her şey yapılmıştır. Ancak, ne yaparsanız yapın, Türk milleti ayakkabı kutularına koyulan, villalarda sıfırlanan haram paraları unutmamıştır, unutmayacaktır. Yatak odalarından çıkan, "üç beş kuruş" olarak yorumlanan yolsuzluk hasılatını hiç aklından çıkarmamıştır, çıkarmayacaktır. Dahası, el konulan paraları faiziyle birlikte iade etme yüzsüzlüğünü de asla hatırından çıkarmayacaktır. İster darbe deyin ister komplo deyin, ne derseniz deyin her şey gün gibi ortadadır. O nedenle bin dereden su getirseniz arınamazsınız.
Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)