| Konu: | 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 15 |
| Tarih: | 16.12.2015 |
CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yeni yasama döneminin ilk yasa tasarısı olan (1/317) esas numaralı 2016 Yılı Merkezi Yönetim Geçici Bütçe Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım.
Öncelikle, Meclisimizin bu yasama döneminde Anayasa'yla kendisine tanınan tüm yetkilerini kullanacağına inancımı belirtmek istiyor ve siz değerli milletvekillerine bu görevlerinizde başarılar diliyorum. İnanıyorum ki Meclisimiz bu yasama döneminde Anayasa'yla kendisine tanınan tüm yetkileri kullanacak ve bu konuda değerli çalışmalar yapacak olan sayın milletvekilleri de bu onuru taşıyacaktır.
Sayın Başkan, size de deneyim ve birikiminizle Meclis çalışmalarının verimini artıracağınız inancıyla yeni görevinizde kolaylıklar diliyorum.
Değerli milletvekilleri, öncelikle, kamuoyunda doğru algılanmayan bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Bunun için de hepinizin bildiği bazı bilgileri sizlere yeniden hatırlatmak zorundayım. Biliyorsunuz, bütçe kanunları yasama organı tarafından yürütme organına harcama yapma ve gelir toplama yetkisi vermektedir. Bu kanunun uygulanması, hazırlanması, görüşülmesine ilişkin neredeyse bütün detaylar Anayasa'mızda yer almaktadır. Sadece bütçelerin hazırlanması ve uygulanması değil, uygulama sonuçlarının kesin hesap kanunlarıyla denetlenmesi de Anayasa hükmüdür. Yani, Meclisin Hükûmete verdiği yetkileri nasıl kullandığının, kendisine verilen yetkiyi doğru kullanıp kullanmadığının, yetki dışına çıkıp çıkmadığının yine bu Meclis tarafından denetlenmesi gerekmektedir. Kısacası, hem yetkiyi vermek hem de denetlemek sizin göreviniz ve bu hiçbir şekilde devredilmeyecek bir yetkidir. Anayasa'mızın konuyu bu kadar ayrıntılı düzenlemesi, bütçenin görüşmelerinde sürelere kadar inmesi, kaç gün süreceğini belirtmesi bunun Anayasa tarafından da ne kadar önemsendiğini ortaya koymaktadır.
Değerli milletvekilleri, bütçe kanunlarının yapılması konusunda iktidar partisine özel ayrıcalıklar tanınmaktadır. İktidar partisine politikalarını istediği gibi uygulama olanağı vermenin bir gereğidir. Yani, bütçe hakkının bir gereğidir bu ayrıcalıklar. Muhalefet partileri de bunun kesin olarak bilincindedir. Yani, bu politikaların uygulanma konusundaki kararlılığı değiştirme gibi bir yetkisi olamaz muhalefet partilerinin. Ancak, muhalefet, özellikle bu bütçelerin hakkaniyetini sağlama konusunda, gereken uyarıları yapma konusunda da bütün gücüyle karşısındadır bu olayın. Hakkaniyet, bütün sağlayacağımız olay budur. Muhalefet olarak bizler, harcama kalemlerinin gerekli olup olmadığını, kaynakların alternatif kullanım olanaklarını, uygulamaların ülkeyi nereye sürükleyeceği konusunda dikkatleri çekmek, kısacası kaynakların hakkaniyetli bir şekilde bölüşülmesi, tüm kesimlerin bütçeden hakkaniyete uygun bir şekilde pay alması için mücadele ederiz. Burada verilen mücadelelerin bir iyi niyet mücadelesi olduğunu, bir hak ve hakkaniyet mücadelesi olduğunu kesin olarak Mecliste bulunan bütün arkadaşlarımız bilmelidir.
Değerli milletvekilleri, bu kısa açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla ana muhalefetin bütçe kanunlarındaki yetkinin verilmesinden ziyade yetkinin nasıl kullanıldığıyla ilgilendiği ortaya çıkar. Çünkü bütçe hakkı gereği olarak o yetki Anayasa tarafından iktidar partisine verilmiş zaten ama verilen yetkinin yetki sınırları içerisinde kullanılıp kullanılmadığı, yasalara ve diğer hukuki mevzuata uygun yapılıp yapılmadığı, giderlerin gerçekten yapılıp yapılmadığı, yani harcamaların gerçek gereksinim karşılığı olup olmadığı, kaynakların haksız ve yasalara aykırı bir şekilde kişi ve gruplara aktarılıp aktarılmadığı bu Meclisin denetim işlevi içerisindedir.
Değerli milletvekilleri, bizim, muhalefetin bu görevini ihmal etmesi asla düşünülemez, muhalefet bu yetkisini tartışmaya da açmaz. Bütün bunların hepsini niye anlattım? Yani sorumluluğun iktidar partisine ait olduğunu kesin olarak biliyoruz ancak bu açıklamaların hepsinin açıklanmasında da önemli bir neden vardı.
Sayın Başbakan, ülkemizin önemli sorunlarının olduğunu, hızla yapısal reformlar yapma gereğinin bulunduğunu belirterek, geçici bütçe yapmak yerine süreleri sıkıştırarak 2016 yılı bütçesinin görüşülmesini genel başkanlara önerdiklerini ancak Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının konuyla ilgisi olmayan nedenlerle bu öneriyi kabul etmediğini belirttiler.
Sayın milletvekilleri, Sayın Genel Başkanımızın konuyla ilgili olmadığı söylenen önerisi, aslında, konunun tam da özüydü. Genel Başkanımız "Tamam, bütçeyi anayasal sınırları içerisinde sıkıştırarak çıkarabiliriz ama geçmiş dönem uygulama sonuçlarının denetimini de bir kesin hesap komisyonu kurmak suretiyle ayrıca yapalım." dedi. Biraz önce denetim hakkımızın devredilmeyeceğini söylerken kastettiğim olay da buydu. Böylece, denetim işlevi aceleye getirilmeyecek, ayrıntısıyla bütçenin denetimi, Sayıştay raporlarının incelenmesi gerçekleştirilecekti. Yani biz, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanımız "2016 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı'nın sürelerini yasal sınırlar içerisinde sıkıştırarak görüşülmesini yapmayalım." demedik, Genel Başkanımız da demedi. "Bütçeyi sıkıştıracaksak hiç değilse yapılmış uygulamalarla ilgili olarak kesin hesap kanun tasarılarını rahat rahat özel bir komisyonda, kesin hesap komisyonunda inceleyelim." dedi. Olay bundan ibaret. Bunun başka bir tartışması da yok. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, deneyimli arkadaşlarımız gayet iyi bilirler, Meclis İçtüzüğü'nde ya da 5018 sayılı Yasa'da bir günde eklenecek tek maddelik bir düzenlemeyle bu komisyonun kurulması mümkündü. Ayrıca, Anayasa'ya aykırılık oluşturmaması nedeniyle bu komisyonda görüşülecek olan raporlar -Plan ve Bütçe Komisyonu da bunun içerisine eklenerek- bu olay da çözülebilirdi. Dolayısıyla eğer gerçekten bu olayda böyle bir acillik var ise bu sorun çözülürdü. Kamuoyunun bunu bilme hakkı vardı, o nedenle konuşmamım neredeyse yarısını bu konunun açıklığa kavuşturulması için verdim.
Değerli milletvekilleri, aslında, 2015 yılını seçimlerle geçirdik. Bir genel seçim yaptık, sonuçlar beğenilmedi, yenisini yaptık. Sonuçlar artık beğenildiğine göre yakın gelecekte herhangi bir seçim gözükmüyor. İnşallah referandum, vesaire gibi nedenlerle de yeniden ortalığa dökülmeyiz. Ancak bu süreç içerisinde Türkiye'nin riskleri büyümeye başladı: Terör ateşi ülkeyi sardı, her gün ölüm haberleri yeniden gelmeye başladı, üstelik sadece iç siyasi sorunlarla değil, bir de neredeyse bütün komşularımızla gırtlak gırtlağa geleceğiz; dolar, döviz aldı başını gidiyor, enflasyon yükselme eğiliminde, para politikaları bunlara uyumlu değil, hane halkının ve reel sektörün borçları sorunlar listesinin en tepesinde. Seçim vaatlerinin finansmanı da önümüzde. Bu kadar konuşulacak konu, bu kadar bulunacak çözüm varken biz bütçeyi sıkıştırmak çabasındayız. Bu tavır bu Meclisten herhangi bir beklentinin olmadığı şeklinde anlaşılabilir, oradan bu aceleyle çıksın, yapılması gerekenler daha farklı bir şekilde yapılabilir şeklinde anlaşılabilir.
Değerli arkadaşlar, bugün ekonomiyle ilgilenen herkesin gözü kulağı FED'de, yani "Amerikan Federal Rezerv Bank"ta. Faizleri artıracak mı, faizleri artırmayacak mı? Bu konuda birkaç saat sonra -büyük bir ihtimalle üç saat sonra, belki de henüz biz bu salondayken- haberleri alacağız.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bütün ekonomisinin birdenbire gözünü kulağını olduğu gibi Amerika'ya çevirmesinin nedeni ne? Bunu çok iyi biliyorsunuz. Yani "FED faizi artırıyorsa bize ne?" diyebiliriz. Hayır, bizimle doğrudan doğruya ilgili. "Niye ilgili?" derseniz, şu andaki bizim borç yapımıza ve açığımıza bakmak zorundayız.
Değerli arkadaşlar, rakamlarım 2015 yılının Nisan ayına... Çünkü o kadar yakından takip edemiyoruz bu verileri ama şu anda özellikle sektörler itibarıyla bizim açığımız, döviz açığımız 394 milyar dolar. Bunu kesin olarak yabana atmamak gerekiyor. Bunun içerisinde Hükûmetin ve bankaların, Merkez Bankasının, reel sektörün direkt olarak varlıklarını söyleyerek isterseniz vereyim, bu önemli çünkü, diğer konulardan daha önemli: Hükûmetimizin Nisan 2015 itibarıyla varlıkları 1 milyar 290 milyon dolar, yükümlülükleri 108 milyar 724 milyon dolar; açığımız 107 milyar 434 milyon dolar. Merkez Bankamız iyi durumda çok şükür. Dolayısıyla da Merkez Bankası varlık ve yükümlülükler arasındaki farkımız 121 milyar dolar olarak duruyor. Bu iyi bir olay. Bankaların açık yükümlülüğü 159 milyar dolar; varlıkları 32 milyar dolar, yükümlülükleri 192 milyar dolar; açıkları 159 milyar dolar. Reel sektör ve hane halkında da bu açık 249 milyar dolar.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ekonominin bu kadar kırılgan olduğu, yükümlülüklerin bu kadar ağır olduğu bir dönemde -doğal olarak- bu Parlamentonun, bu Meclisin gelecekle ilgili olarak projelerin hepsini bütün ayrıntısıyla tartışması, konuşması, hatta varsa karşılıklı olarak yararlanılacak fikirlerden yararlanması gerekiyor. O nedenle de bu geçici bütçenin bütün bu tartışmanın rahat rahat ve süresinde yapılmasını sağlayacak bir zaman kazandırması nedeniyle olumlu bir olay olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Nitekim, Plan ve Bütçe Komisyonunda sadece bir günümüzü aldı, büyük bir olasılıkla burada da toplam mesai açısından bir günlük bir süre içerisinde bitecek. Demek ki geçici bütçenin böyle engel yaratacak, zaman kaybettirecek bir olayı yok, hepi topu 2015 yılı bütçesinin bütün hükümlerini belirli oranlarda artırmak suretiyle o bütçeyi üç ay daha uyguluyorsunuz. Bu önemli bir olaydır, bunu değerlendirmek gerek, ancak bunu değerlendirirken de Türkiye ekonomisinin şu anda geldiği konumu çok net olarak tanımlamak gerek.
Türkiye ekonomisi 2014 yılı itibarıyla 444 milyar 909 milyon dolarlık cari açık biriktirmiş durumdadır. Yani bu şu anlama geliyor: Biz, her yıl ortalama olarak 40 küsur milyar dolar cari açık veriyoruz. Dış ticaret açığımız daha korkunç vaziyette, 588 milyar dolar, sürekli açık veriyoruz dış ticarette. Yani döviz kazandırıcı işlemimiz yok, ekonomimizi büyütmek için sürekli olarak borç bulup bu açıkları kapatmak zorundayız. Bunu tartışmayalım mı? 2016 bütçesinde bu olaylar değerlendirilmesin mi? Bu süreç içerisinde almış olduğumuz borçların kullanımıyla ilgili rakamları ortaya koyup da acaba şu geçtiğimiz dönem içerisindeki büyüme modelimiz -büyüdük, kabul ediyoruz- yeniden, bir daha gözden geçirilmesin mi? Bu konuda Parlamento söz sahibi olmasın mı?
Bu arada, bu kadar borçlanma olayı ortaya çıktığı zaman ekonominize inanılmaz bir yük daha gözüküyor, o da bu süreç içerisinde hazine nakit açığı ve bunun finansmanı.
Değerli arkadaşlar, 2003-2014 yılları arasında hazinemiz tam 584 milyar lira -bu dolar değil, lira- faiz ödemiş. 584 milyar lira. Bu arada, bu süre içerisinde 249 milyar lira da faiz dışı fazla yaratmış. Bu önemli bir olaydır. Faiz dışı fazla, bütçenin gelirlerinin giderlerinden daha fazla olması, faiz hariç gelirlerinin giderlerinden daha fazlası anlamına geliyor. Bu 249 milyar lirayla neler yapılır neler, onu özellikle sizler takdir edersiniz.
249 milyar lira faiz dışı fazla yaratmışız. 77 milyar lira da özelleştirme gelirlerinden direkt olarak hazineye aktarmışız bunun için kullanılsın diye. Onun yanında ayrıca 257 milyar lira da borçlanmışız. Demek ki 584 milyar liralık faizi ödemek için biz 249 milyar lira faiz dışı fazlayı kullanmış mıyız? Kullanmışız. 77 milyar lira özelleştirme gelirini kullanmış mıyız? Onu da kullanmışız. Ayrıca, 257 milyar lira da borçlanmışız. Borçlanmışız, faiz ödemişiz. Yatırımda kullanacağımız, üretimde kullanacağımız 249 milyar liralık faiz dışı fazlamızı da kullanmışız. Şimdi, bunu değerlendirmeyelim mi? Bunu ayrıntısıyla değerlendirip gelecekle ilgili olarak Türkiye'nin özellikle üretim programlarını, yatırım programlarını gözden geçirmeyelim mi? Hâlâ sürekli olarak beton biriktirerek veya sürekli olarak geri dönüşü olmayacak olan verimsiz yatırımlara mı bunları koyalım? Yoksa, Türkiye'nin döviz kazandırıcı işlemleri için yatırımlarını mı yapalım?
Değerli arkadaşlar, işte 2016 bütçesinin bütün bu sorunların hepsinin ayrıntısıyla tartışılacağı bir zamanda hazırlanması çok önemliydi. Şimdi bu zamanınız var. Bu zamanınız var ve geçici bütçe harcamaları sırasında geçirilen zaman da kesin olarak boşa gitmiş bir zaman hiçbir şekilde olmayacak, olması da mümkün değil zaten. Bu nedenle özellikle de bundan sonraki programlarla ilgili olarak, şu Mecliste muhalefetiyle iktidarıyla bizim ekonomi programımızda nasıl bir değişiklik olacağını bilme, öğrenme ve tartışma hakkımız var. Bunları gerçekleştirmek zorundayız. Buna katkısı olacak insanların, milletvekili arkadaşlarımızın hiçbir şeyden çekinmeksizin, hiçbir ön yargı taşımaksızın gereken katkıların hepsini yapabileceğini görüyoruz. Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımızın konuşmalarından bunları gördük. Elinden geleni yapıyor herkes. Dolayısıyla, onların iyi niyetlerini de kesin olarak göz ardı etmememiz gerekiyor.
Değerli arkadaşlar, geçici bütçenin 2015 yılının sadece üç aylık ödeneklerini belirli oranlarda artırarak kullanmaktan başka bir özelliği yok. Yeni yatırıma girilemez, yeni taahhütlere falan girilemez. Dolayısıyla, geçen seneki ödenekleri belirli oranlarda artırıp bu geçici dönemi geçeriz. Teknik olarak eksiklikleri vardır, fazlaları vardır, arkadaşlarımız onları dile getirecekler. Ancak, önemli olan, bu bütçeyle kazanılan zamanın daha sonraki bütçe görüşmeleri sırasında kesin olarak değerlendirilmesidir, Amerika'nın faiz artırımıyla ortaya çıkacak sorunları nasıl aşacağımızın burada getirilecek ekonomik programlarla desteklenmesidir, o programlara buranın, bu Meclisin katkıda bulunmasıdır.
Meclisteki bütçe çalışmalarının bu duygular içerisinde gerçekleştirileceğini umuyorum, hepinize saygılar sunuyorum. Belirli nedenlerle bütçeye karşı oy vereceğimizi belirtiyorum ama gelecek bütçelerde her türlü katkıyı yapabileceğimiz konusunda da sizlere söz veriyorum.
Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)