| Konu: | (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) No.lu Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 13 |
| Tarih: | 10.12.2015 |
EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ailenin Korunması, Huzur ve Refahı İçin Ailelerin Dağılmasına, Tarafların ve Çocukların Mağdur Olmasına Neden Olan Boşanma Olaylarının ve Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin ve Bu Yönde Oluşturulacak Sosyal Politikaların Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması açılması için başvuruda bulunduk. Araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili söz almış bulunmaktayım.
Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, aile, toplumun en temel taşıdır; kültür hafızamızdır, kültür kaynağımızdır. Sağlıklı bireyler ancak sağlıklı, huzurlu bir aile ortamı içinde var olabilir.
Kadın-erkek bizim anlayışımızda öncelikle insan olarak değerlidir. Biz yaratılanı severiz Yaradan'dan ötürü.
Kadın-erkek farklıdır, aynı değildir ancak eşit haklara sahiptir. Kadın-erkek, çocuk hem bir birey hem de ailenin bir parçasıdır. Bir yandan birey olma, diğer yandan aidiyet duygusu arasındaki dengenin iyi kurulması gerekir.
Bizim bu hayatı yaşamamızın bir anlam ve amacı vardır: Biz hem insan olarak bize verilen potansiyeli en üst düzeyde gerçekleştirmeli hem de bunu gerçekleştirirken bir değer, bir kültür oluşturmalıyız.
Biz hem bir bireyiz, bir kadınız, hem anneyiz hem ablayız hem kardeşiz hem çocuğuz. "Ben" kalarak "biz" olmayı başarabilmeliyiz. Annelik kutsaldır çünkü biz kadınlar sadece çocuk doğurmuyoruz, âdeta bir toplum, bir millet doğuruyoruz. Erkekleri de biz yetiştiriyoruz. Hukukun temelindeki Anayasa'da dâhil, "ana" demek "temel" demektir. Bu nedenledir ki "güçlü aile, güçlü toplum" diyoruz.
Anayasa'da ailenin korunmasına yer verilerek eşler arası eşitliğe vurgu yapılmış, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurularak aile bütünlüğünün korunması ve aile refahının artırılması hedeflenmiştir. Ailenin güçlendirilmesine yönelik aile eğitim programı hazırlanarak evlilik öncesi, evlilik süresi ve boşanma sürecinde danışmanlık hizmetleri verilmiştir.
Ülkemiz, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'ni ilk imzalayan ülkeler arasında yer almıştır. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hayata geçirilmiştir. Medeni Kanun'da, İş Kanunu'nda, Ceza Kanunu'nda kadın-erkek fırsat eşitliğini gözeten, cinsiyete dayalı ayrımcılığı ortadan kaldıran iyileştirici düzenlemeler yapılmıştır. Kadına yönelik şiddetle mücadelede polis, sağlık personeli gibi bu alanda ilgili tüm personele eğitimler verilmiş, güvenlik butonu pilot uygulaması başlatılmış, şiddet önleme ve izleme merkezleriyle her durumda, her aşamada şiddet mağdurunun yanında olma yönünde reform düzeyde adımlar atılmıştır. 2002'de Bakanlığa bağlı konukevi sayısı 8 iken 2015'te bu sayı 100'e çıkmış, 2012'de kapasitesi 170 iken 2015'te bu sayı 2.636'ya çıkmıştır.
Yine, dünkü Kadına Yönelik Şiddete Son Uluslararası Programı'nda UN Women Birleşmiş Milletler Bölge Direktörünün verdiği istatistiklere göre gelişmiş ülkelerde dahi kadına şiddet konusu vardır ve maalesef bu, sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın sorunudur ve elbette ki biz biliyoruz, kanuni düzenlemeler tek başına yeterli değildir. Şiddet dili yerine merhamet, sevgi dilinin hayata geçirilmesinden hem Hükûmet hem sivil toplum kuruluşları hem muhalefet hem de bireyler olarak hep birlikte sorumluyuz. Şiddete, kadın, erkek kimden gelirse gelsin; kadın, erkek, çocuk kime uygulanırsa uygulansın hep birlikte karşı çıkmamız gerekir.
Burada bir parantez açmak istiyorum. Biliyorsunuz, şiddet geniş bir kavram, fiziksel, ekonomik, psikolojik şiddet... Daha yakın zamanda başörtülü kadınlarımız okullardan kovulup eğitim alması engellenirken, ikna odaları kurulurken, mesleklerini icra etmelerine izin verilmezken, hatta bu yüce Meclis çatısı altından milletin oyuyla seçilen milletvekilli Meclisten "Dışarı, dışarı" sesleriyle çıkarılırken, milletvekili itibarı, milletin itibarı ayaklar altına alınırken, "Sen kamu alanında yer alamazsın." denilerek psikolojik şiddete maruz bırakılırken, eğitim hayatlarını, meslek hayatlarını yarıda bıraktıkları için birçok kadın travma yaşarken insanlık onuruna aykırı bu uygulamaya karşı maalesef sessiz kalınmış, hatta yasaklar hararetle savunulmuştur. Çok şükür ki bu hukuki ayıp başta Kurucu Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğiyle, AK PARTİ Hükûmetiyle ortadan kaldırılmıştır.
Bu vesileyle bugün İnsan Hakları Günü'nü de kutluyorum. Hem seçim beyannamemizde hem de bugün açıklanan eylem planımızda insan onuru ve insan hakları temel değer olarak belirtilmiştir.
Biliyorsunuz, gelişmiş ülkelerde bireyselleşme eğilimleri, artan refah, aşırı tüketim, eşlerin ekonomik bağımsızlığı gibi faktörlerin etkisiyle evliliklerin boşanmayla sonuçlandığı, ülkemizde ise evlenme hızının devam ettiği, ancak diğer ülkelere kıyasla düşük olmakla birlikte boşanma hızında artış olduğu gözlemlenmektedir. Boşanma oranları evlilik yıllarına, yaşanan şehir ve bölgelere, eğitim düzeyine, yaş ortalamasına, ekonomik duruma, görücü usulü tanışarak evlenmeye, geniş aile-çekirdek aile şekline göre farklılık arz etmektedir. Aile hukukundan doğan dava ve işlere bakmak üzere kurulan aile mahkemesi kararlarının çoğunda boşanma sebebi, şiddetli geçimsizlik olarak belirtilmekte ise de her olayda geçimsizliğin asıl nedeni çok farklı olabilmektedir.
Yirmi yılı aşkın süredir avukatlık mesleğini icra etmem dolayısıyla müvekkillerime evlendikleri ilk günden bu yana yaşadıklarını mektup yazar gibi yazıp getirmelerini istemişimdir. Her bir müvekkilimin "Geçinemiyoruz." diye ifade ettiği durum ve sebebin çok farklı olduğunu görmüşümdür.
Boşanma nedenleri üzerinde yapılan bir araştırma sonucuna göre boşanmış bireylerin ilk 5 sırasında yer alan durumlar şiddet, alışkanlıklar, yakın çevre, duygusal ilişki ve cinsel hayat odaklıdır. Yine, daha önceki yıllarda yapılan Türkiye Aile Yapısı Araştırması'na göre araştırma kapsamında en az 1 kez boşanmış bireylere boşanmalarının en önemli 3 nedeninin ne olduğu sorulduğunda en yüksek orana sahip boşanma nedeninin yüzde 27'yle sorumsuz ve ilgisiz davranma olduğu görülmüştür. Erkeklerde ise yine 1'inci sırada sorumsuz ve ilgisiz davranma yanında, eşlerin saygısız davranması konusu belirtilmiştir. Boşanma olaylarının artması dolaylı yoldan da olsa doğurganlık hızının azalmasını da etkilemektedir. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması sonuçlarına göre kadınların yüzde 1'i, ideal çocuk sayısını 2 olarak belirlemiştir. Son on yılda ideal çocuk sayısını 1 olarak beyan eden kadınların oranının yüzde 6'dan yüzde 10'a yükseldiği görülmektedir. Türkiye'de doğurganlık seviyesinin azaldığı mevcut eğilimlerin ve yaklaşımının devam etmesi hâlinde orta düzey doğurganlık senaryosu içinde bulunduğumuz yüzyılın ortalarından itibaren ülkemizin sağlık, sosyal güvenlik ve iş gücü sektörlerini de etkileyecek ciddi bir demografik krize işaret edilmiştir. Gelişmiş ülke deneyimlerinin de gösterdiği gibi mevcut doğurganlık sayısının artırılması için yaşamın tüm alanlarını kapsayan bütünleşik bir programlar dizisini hayata geçirmek gerekmektedir.
Boşanma olayı sadece tarafları değil, hatta belki de taraflardan daha fazla çocukları etkilemektedir. Bazen boşanma davaları sürecinde çocuklar istismar konusu yapılabilmekte, çoğu zaman olup bitenleri tam anlamasalar bile evliliğin bozulmasında kendilerini suçlamakta, anne baba arasında kalmakta, hayatında psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Çocuklar yaş gruplarına göre ağlama, üzüntü, okul fobisi, asilik, madde kullanımı, içki kullanımı, suç işleme, evden kaçma gibi tepkiler göstermektedir.
Bu istatistiki veriler boşanmanın ciddi bir sosyal sorun olduğunu şüphe götürmez bir tarzda kanıtlamaktadır. Boşanma, psikolojik, sosyal ve ekonomik açılardan çok ciddi değişikliklere neden olmaktadır. Boşanma sebepleri, alınacak tedbirler, evlilik öncesi ve evlenme kararının alınmasındaki öncelikli faktörler, aile içi iletişimin güçlendirilmesi ve daha birçok alanda kapsamlı araştırma yapılarak veri tabanı oluşturulmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Sosyal bir sorun olan boşanma hızının en aza indirilmesi, aile bütünlüğünün korunması için izlenecek sosyal politikalara ve eğitim politikalarına ışık tutmak üzere Meclis araştırma komisyonu kurulmasının önemli katkılar sağlayacağı inancında olduğumu bildirir, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)