GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (10/2, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18) No.lu Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergelerin Ön Görüşmeleri münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:13
Tarih:10.12.2015

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin imzalanmasının yıl dönümünde ne yazık ki biz Türkiye olarak sınıfta kaldık. Dünyada insan haklarının geliştirilmeye çalışıldığı bir dönemde Türkiye olarak geldiğimiz bu noktada görülen tablo ne yazık ki bize ümit vermemektedir. Mesleğini icra eden gazeteciler sırf haber metinleri yüzünden tutuklanırken, şirketler çeşitli sebeplerle tehditlere maruz kalırken, demokrasimiz "Ya bizdensiniz ya düşmansınız" ikilemine sıkıştırılmış durumdadır.

İnsan hakları, seçme ve seçilme hakkından tutun da temel yaşama hakkının iyileştirilmesine kadar pek çok alanı kapsamaktadır aslında. Fakat vatandaşlarımıza ekonomik alanda da sahip çıkılmamaktadır. İnsan hakları konusunda da, maddi olarak yaşama hakkı konusunda da ne yazık ki sınavı geçemeyen bir Türkiye'yle karşı karşıyayız. Bizim siyasetçiler olarak görevimiz bu tabloya bakıp ders çıkarmak ve bu tabloyu tersine çevirmektir. Hani tabloya bakıp ders çıkaralım, bu tabloyu tersine çevirelim diyorum da insan hakları bakımından sınıfta kalan bir Türkiye'de kadın hakları ne durumda, isterseniz ona beraberce bakalım.

Aile için "toplumun en küçük temel birimi" diyoruz, "toplumdaki en küçük sosyal yapı" diyoruz ve aile bireylerinin sağlıklı ve huzurlu bir ortamda yetişmelerinin direkt toplumsal yaşama etki edeceğini söylüyoruz. Bunda hepimiz hemfikiriz fakat aile yapısının özellikle son yıllarda ve on üç yıllık AKP iktidarı döneminde ciddi anlamda zarar gördüğü artan boşanma oranlarından da anlaşılmaktadır. Bugün her 5 evlilikten 1'i boşanmayla sonuçlanmaktadır. Boşanmanın en temel nedenlerinden biri ekonomik sıkıntılardır. Ülke ekonomisinde yaşanan sıkıntılar, işsizlik, geçim sıkıntısı, yoksulluk, bunların hepsi bireylere ve dolayısıyla aileye yansımaktadır.

Kadına yönelik şiddet: Kadına yönelik şiddetle ilgili olarak bu konuda ne yazık ki hukuki yaptırımların yetersizliği ve AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddete karşı etkin bir mücadelenin yapılamaması yüzünden ne yazık ki bugün ailede kadına yönelik şiddet vakalarının arttığını gözlemlemekteyiz. Biz kadınların kaç çocuk doğuracağımızdan tutun da doğum şeklimize, gülüşümüze, kahkahalarımıza ve hatta boşanma nedeni olarak börek açmayı bilmemeye bağlayan bir iktidara sahibiz. (CHP sıralarından alkışlar) Ailesine çalışarak katkı sağlamak isteyen kadınlarımıza "Evdeki işler yetmiyor mu?" derseniz, "Kadının fıtratında köle olmak var." derseniz, kadınlar için tek kariyerin annelik olduğunu düşünürseniz ve kadını sadece evin süsü olarak değerlendirirseniz, hiç kusura bakmayın, kadın-erkek arasındaki cinsiyet eşitsizliğine kapı açmış olursunuz. Ailede birey olarak görülmeyen bir kadın için boşanma bir haktır. Eşinden şiddet gören bir kadına kolluk kuvvetiniz "Karı koca arasında olur böyle şeyler." deyip barıştırma yoluyla o evliliği sürdürmeye mecbur ederse o kadın için boşanma bir haktır. Sadakat, Türk Medeni Kanunu'nda her iki eş için de düzenlenmiş bir yükümdür. Ancak, imam nikâhıyla 2'nci, 3'üncü, 4'üncü evliliklere cevaz verirseniz işte o zaman boşanma o kadın için o ailede bir haktır. Eşi tarafından canına kastedilen, pek fena muamele edilen kadınlarımızla ilgili bugüne kadar yeterli koruma tedbirleri alınamadığını gözlemliyoruz ve bu kadınlarımızın birçoğu ne yazık ki bugün hayatını kaybetmiş durumda. Soruyorum: Hükûmet olarak bu kadınları bu evliliği sürdürmeye zorlamak yerine onlar için gerekli tedbirlerin alınması gerekmiyor mu? Eğitimden koparılıp aile baskısıyla küçük yaşlarda zorla evlendirilen kadınlarımız, bunlar eşleri tarafından baskı altında bir evliliği yürütmeye zorlanırken, yan komşularına dahi gidemezken bu kadınlar için boşanma bir haktır.

"Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum." diyen zihniyete Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşı çıkıyoruz. Kadına en az 3 çocuk doğurma görevi vererek onu eve hapsetmeye kalkan AKP zihniyeti ne yazık ki bugün erkek egemenliğini kabul eden, şiddete kayıtsız kalmasını istediği ve her türlü koşulda evliliğe mecbur tutmak istediği bir kadın tipi yaratmayı öngörmüştür. Yaratılmak istenen bu kadın tipiyle her türlü baskıya, şiddete rağmen bu evliliğe katlanılmak istenmesi öngörülmüştür. Kadını önce toplumda ve bunun yansıması olarak da ailede birey olarak görmediğiniz müddetçe aile içi geçimsizlikleri sona erdiremezsiniz. Ailede yaşanan ekonomik sıkıntıları gideremediğiniz müddetçe boşanmaları azaltamazsınız. Her geçen gün artan enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk toplumun en küçük birimi aileyi olumsuz yönde etkilemektedir. Siz, bu ülkede işsizliği, yoksulluğu çözmediğiniz müddetçe, ekonomik istikrarı sağlamadığınız müddetçe bu boşanma oranları her gün artacaktır. Boşanmaya yol açan nedenlerle etkin bir şekilde mücadele etmeden boşanmanın azalmasını bekleyemezsiniz.

Geçmişte, aile paketi, çeyiz paketi gibi paketlerle evliliğe teşvik etmek istediniz fakat boşanma sonrası özellikle ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınların nasıl hayatta kalacağını, geçimini nasıl idame edeceğini hiç düşünmediniz, bu konuda hiçbir yasal düzenleme yapılmadı. Bu kadınlar uygulamada, ne yazık ki, cüzi miktarda bağlanan nafakalarla ve zaman zaman da tahsil edilemeyen nafakalarla geçinmek zorunda bırakıldı ve birçok kadın sırf bu yüzden boşandıktan sonra geçim sıkıntısı çekeceği için ve birçoğunun gidecek yeri olmadığı için o evliliğe katlanmak zorunda bırakıldı arkadaşlar. Uzun süren yargılama safhasından sonra tazminat, nafaka ve benzeri talepleri yeterince karşılanamayan kadınlar için ne yazık ki burada herhangi bir yasal düzenleme yapma gereği hissetmediniz.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak kadın-erkek eşitliğinin toplumda ve ailede gerçek anlamda sağlanması gerektiğini dün olduğu gibi bugün de savunuyoruz ve bu konuda da kadın-erkek eşitliğinin gerçek anlamda, kâğıt üzerinde değil, gerçek anlamda sağlanabilmesi için bu kürsülerde öyle süslü püslü laflarla değil, gerçekten etkin bir şekilde gerçekleşebilmesi için bu konuda mücadele eden sivil toplum örgütleriyle, kadın örgütleriyle iş birliği içinde olarak bu eşitliğin sağlanması yönünde dün sürdürdüğümüz mücadeleyi bundan sonra da sürdüreceğimizi belirtmek istiyorum.

Herkese saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)