GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: MHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:13
Tarih:10.12.2015

EREN ERDEM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben konuşmama Cenab-ı Allah'ın alemlere rahmet diye müjdelediği Peygamber Efendimiz'in bir hadisişerifiyle başlamak istiyorum. Peygamber Efendimiz, münafıklığı üç şekilde tanımlar, der ki: "Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verdiğinde sözünden cayar ve son olarak da belki de en önemlisi emanete hıyanet eder. Şimdi, Sayın Başbakanımız diyor ki: "Türkmenlere MİT eskortuyla tır gönderdik, Bayır Bucak Türkmenlerine gönderdik." Sayın Başbakan Yardımcımız da diyor ki: "Vallahi billahi o tırlar Türkmenlere gitmedi." Şimdi, burada iki lafızdan birisi yalan. Dolayısıyla, soruyorum münafık kim? İkisinden birisinin bu hadis çerçevesinde nifakla ilişkili bir tutum içinde olduğunu görüyoruz.

NECİP KALKAN (İzmir) - Böyle ifade mi olur ya!

BAŞKAN - Sayın Erdem...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, hakaret etmesin. Hakaret etmesin Sayın Başkan.

BAŞKAN - ...öyle kaba ve yaralayıcı sözler kullanmadan ifadelerimizi açıklayalım.

Buyurun.

EREN ERDEM (Devamla) - Bir hadisi paylaşıyorum, buna tahammül göstereceksiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bir de hainliğin tanımını yapar mısın?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Hadisten niye rahatsız oldunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, sözlerini geri alsın, kayıtlardan çıkarılsın. Bu hakarettir, açıkça hakarettir.

EREN ERDEM (Devamla) - Efendim, burada yaklaşım olarak şöyle bir çirkinlikle karşı karşıyayız. Bize diyorlar ki MİT tırları...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kayıtlardan düşürülsün Sayın Başkan. Kayıtlardan çıkarılması gerekir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, böyle konuşma olmaz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bir de hainliğin tanımını yap sen!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kayıtlardan çıkarılsın Sayın Başkan, kayıtlardan çıkarılması gerekir, hakaret ediyor Sayın Başkan.

EREN ERDEM (Devamla) - Şöyle bir gerçek var, Sayın Bakan burada...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Özür dilesin ve kayıtlardan çıkarılsın Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Erdem, bir dakika.

Sayın Canikli bir dakika.

Bakın, İç Tüzük 67 çok açık, ifadelerimizi kullanırken temiz bir dil kullanmak zorundayız. İçeriğine katılmayabilirsiniz ama birilerini münafıklıkla itham etmek, kaba ve yaralayıcı bir sözdür. (CHP sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kayıtlardan çıkarılsın, hakaret ediyor Sayın Başkan, sadece hakaret ediyor.

EREN ERDEM (Devamla) - Ben itham etmiyorum.

BAŞKAN - Kaba ve yaralayıcı sözdür, lütfen temiz bir dile davet ediyorum.

Buyurun Sayın Erdem.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan öyle olmaz, kayıtlardan çıkartılması gerekir bunların. Hakaret ediyor Sayın Başkan. Böyle bir şey olur mu ya?

EREN ERDEM (Devamla) - Ben bir cümleyi naklediyorum. Burada, Sayın Bakan burada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Canikli sonra söz alırsınız, dinliyorum Sayın Canikli.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Böyle konuşma olur mu! 10 katıyla iade ediyoruz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Sayın Erdem, bırak

EREN ERDEM (Devamla) - Diyorum ki: Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde birileri çıkmış, bu ülkenin kaynaklarını kullanmak suretiyle arkadaşlar, kalkıp da demin hani emanete ihanet bahsi üzerinden devam ettireceksek eğer, Sayın Bakanımız burada, soruyorum. Gerçi Sayın Bakanımızın mensubu olduğu İçişlerinin alanına girmiyor, keşke dün Sayın Bekir Bozdağ buradayken sorma imkânı bulabilseydim.

Arkadaşlar, biliyorsunuz, Orta Doğu'da sarin gazı kullanılarak binlerce çocuk katledildi; katledildi, öldürüldü. Medyamızda bu gazı kimlerin kullandığı yönünde çeşitli ithamlar yer aldı. Soruyorum: Soruşturma numarası (2013/351), esas numarası (2013/139), iddianame numarası (2013/120), Adana Cumhuriyet Başsavcılığı. Korkmayın, savcı paralel değil, hâlâ görevinin başında ve Hükûmetin bölgedeki iradesine de fevkalade sadık bir savcı; diyor ki: "Türkiye'de birileri IŞİD terör örgütünün mensuplarıyla irtibat kurmak suretiyle kimyasal silah olan sarin gazının hammaddesinin sevkiyatını sağlamıştır." Savcı bununla ilgili bir soruşturma başlatmış.

Arkadaşlar, göstereyim buyurun, bununla alakalı bir tutuklama yapılmış, bir operasyon yapılmış ve bu sevkiyatı gerçekleştirdiği iddia edilen şahıslar tutuklanmışlar, cezaevine konmuşlar. Ve bu sevkiyatla ilgili, savcının talimatıyla, iddia edilen şahısların tamamının telefonları dinlenmiş; o da bu iddianamede mevcut. Sayın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu iddianameye fevkalade haiz ve vâkıf çünkü çıktı, medyada açıklama da yaptı.

Arkadaşlar, bu tutukluların akıbeti ne oldu biliyor musunuz? Bir hafta içerisinde dosya kapatıldı, tutuklular serbest bırakıldı ve Suriye sınırını geçerek Türkiye'yi terk ettiler. Soruyorum şimdi: Sizin adalet anlayışınız bu mudur?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Savcıya inanıyorsun da hâkime inanmıyor musun?

EREN ERDEM (Devamla) - Sarin gazı sevkiyatı yapanları ülkenin sınırlarının dışarısına çıkarmak mıdır adalet anlayışınız?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Savcıya inanıyorsun da hâkime inanmıyor musun?

MAHMUT TANAL (İstanbul) - O dönemin Adalet Bakan Yardımcısı orada oturuyor.

EREN ERDEM (Devamla) - Ama, diğer bir taraftan soruyorum: Çıkıyor bir gazeteci... Daha vahim bir şey söyleyeceğim: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin dönemin Başbakanının talimatıyla El Kaide terör örgütüne mühimmat gönderdiğini kim söylüyor biliyor musunuz? Bakın size söyleyeyim: Adana Valisi Hüseyin Avni Coş; tutanaklarda var, işte burada o tutanaklar arkadaşlar, isteyenler varsa çoğaltıp verelim. Vali diyor ki: "Başbakanın talimatıyla ben bu tırların oraya gitmesini istiyorum." Can Dündar'ı tutuklayan Savcı İrfan Fidan ne diyor biliyor musunuz? "Can Dündar, Hükûmete ve Başbakana iftira atmamıştır, gerçek olan bir bilgiyi paylaşmıştır, devletin sırrını paylaşmıştır." diyor. Peki, Can Dündar'ın iftira olmayan, İrfan Fidan'ın iftira olmadığını tescil ettiği haberi neydi arkadaşlar? O silahların IŞİD'e gittiği yönündeki haberdi. Yani, Cumhuriyet Savcımız Sayın İrfan Fidan diyor ki: "Can Dündar, Hükûmete iftira etmiyor, gerçek bir bilgiyi paylaşıyor, devletin sırrını ifşa ediyor." Şimdi, bunun üzerine soruyorum, deminki sözüm, evet, yaralayıcı olmuş olabilir, eğer gerçekten de bu anlamda bahsettiğim maksadı aşmışsa herkesten özür diliyorum ama vicdanlara şunu hitaben sormak ve sual etmek istiyorum, diyorum ki arkadaşlar: Bu mudur bizim adalet anlayışımız, bu mudur bizim vicdaniyetimiz ve Orta Doğu'da barış getirme perspektifimiz? Biz İştebrak'ta kafası kesilmiş çocukların hesabını kime soracağız? IŞİD denilen terör örgütünün gerçekleştirmiş olduğu bu büyük katliamların hesabını kime soracağız? Kobani'de öldürülmüş çocukların hesabını kime soracağız? Rejim güçlerinin katlettiği çocukların hesabını kime soracağız?

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Esad'ınkini?

EREN ERDEM (Devamla) - Biz sadece rejim güçlerini eleştirip IŞİD'in bölgede gerçekleştirdiği katliamlara kulak tıkayacaksak bu anlayış bizi doğru bir yere götürmez arkadaşlar.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - PKK'nınkini?

EREN ERDEM (Devamla) - Aynı şekilde, bakınız, burada görüyorsunuz, Dokumacılar iddianamesi. Ne diyor bu iddianame?

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) - Polislerin?

EREN ERDEM (Devamla) - Hani, 25'inci Dönemde bu Mecliste Sayın Milliyetçi Hareket Partisi ile iktidar partisinin yan yana gelerek reddettiği terör komisyonunun kurulmasının akabinde ortaya çıkan Ankara katliamı, Suruç katliamı gibi hadiseler olmuştu, hepiniz yakinen biliyorsunuz. Bu iddianame diyor ki: Ankara'da yüzlerce insanın hayatıyla oynamış olan kalleş IŞİD'ciler üç yıl boyunca devlet tarafından dinlenmiş, telefonları takip edilmiş, tek bir operasyon yapılmamış. Neden? Canlı bombaların kendini patlatmasını bekliyoruz çünkü. Peki, neden canlı bombaların kendisini patlatmasını beklerken insanların gazetecilikten dolayı cezaevlerine tıkılmasına göz yumuyoruz?

Hepiniz çok yakinen tanırsınız, özellikle iktidar grubundaki milletvekili arkadaşlarımız fazlasıyla yakinen tanırlar. Orta Doğulu önemli bir mütefekkir, İslamcı bir sosyolog Ali Şeriati der ki arkadaşlar: "Sadece devletin konuşma hakkı olduğu bir ülkede söylenen her söz yalandır, yalandır, yalandır." (CHP sıralarından alkışlar) Bunun altını çizeceğiz.

Burada, arkadaşlar, gerçekleri gündeme taşımak istiyoruz, diyoruz ki evet, doğrudur, siyaseten bir tarz-ı siyaset benimseyebilirsiniz fakat soruyorum: Bayırbucak Türkmenlerine yönelik bir yaklaşım üzerinden bu kadar yüksek ses çıkarırken 2014'te IŞİD çeteleri tarafından Irak'ta katledilmiş binlerce Türkmen çocuğu için neden tek kelime etmediniz bu Parlamentoda? Niçin ağzınızı dahi açmadınız? (CHP sıralarından alkışlar)

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) - Nereden biliyorsun?

EREN ERDEM (Devamla) - Bunlar yanlış işlerdir, bunlar kabul edilebilir işler değildir.

Siz bir korku imparatorluğu yaratmak istiyorsunuz. Biz de diyoruz ki "Arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz, gelin beraber doğrusunu yapalım." İftira kampanyaları üzerinden insanları tanımlamak istiyorsunuz; gazetecileri cezaevine dolduruyorsunuz, parti mensuplarını gazeteci yapıyorsunuz ve parti bülteni mahiyetinde gazeteler çıkarttırıyorsunuz.

Bir gazete benim için şunu söylemiş, sayıyorum: "Amerikan ajanı, İngiliz ajanı, Rus ajanı, İran ajanı, bilmem ne ajanı..." (AK PARTİ sıralarından "Maşallah, maşallah" sesleri) 20 tane ülkenin ajanı yaptınız beni.

Aynı şekilde, diyorsunuz ki "Bu adam paralel yapının bilmem neyi." Bak, paralel yapı için yazdığım kitap burada, burada. Siz 2011 yılında kol kola Tuncay Özkan'a kumpas kurarken ben sizin koalisyonunuzu böyle işte zîr ü zeber ettim. (CHP sıralarından alkışlar) Siz ne yaptınız, biliyor musunuz? Bak, paralel yapıyla beraber benim kitaplarımı toplattınız. Şimdi, kalkmışsınız kendinize hedef yaratmaya çalışıyorsunuz. Gazetecileri, siyasetçileri, parlamenterleri, demokratları, aydınları susturarak yaptığınız işleri örtmek istiyorsunuz.

Açın, acilen bu MİT tırları davasındaki gizliliği kaldırın, vatandaş öğrensin. O tırların kime gittiğini biz öğrenmek istiyoruz. Eğer Bayır Bucak Türkmenlerine gittiyse yaptığınız iş hakkaniyetli bir iştir diyeceğiz, yaptığınız doğrudur diyeceğiz, yaptığınız adildir diyeceğiz ama IŞİD'e gittiyse bu zülümdür diyeceğiz, zalimliktir diyeceğiz.

Bütün Parlamentoyu içtenlikle selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)