| Konu: | Meclis Başkanlığının, Meclis soruşturmasına konu olabilecek dosyaların milletvekillerinin tetkikine açılması konusundaki uygulamalarının Anayasa ve İç Tüzük hükümlerine uygun olup olmadığı hakkında usul görüşmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 08.12.2015 |
ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, Meclisin kıymetli zamanını çalma meraklısı değiliz. Usul tartışmasından muradımız, Türkiye Büyük Millet Meclisinde keyfî uygulamaların son bulması, uygulama birliğine de yön açmaktır. Zira biraz önce Sayın Aydın'ın 60'ıncı maddeye göre söz vermesi konusundaki ricamda da aynı şeyi belirttim. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlarının usul ya da esasta uyacakları ellerinde bir şu kitap var, Anayasa ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü. "İşte efendim, Anayasa'nın 138'i şöyleydi, böyleydi." Çok açık söylemek gerekirse -keşke kendisi de burada olsa cevap verse- Sayın Cemil Çiçek yasama yetkimize 24'üncü Dönemde fiilî darbe yapmıştır, bunun adı tam olarak budur. İçinizde yeni Parlamentoya gelen milletvekili arkadaşlarımız var, bu arkadaşlarımızın da önümüzdeki yıllarda, dönemlerde böyle darbelerle karşı karşıya kalmamaları için Meclis bu tartışmaya muhtaç.
Şimdi, Sayın Cemil Çiçek de Sayın İsmail Kahraman da aynı partinin oylarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına seçilmişler. Biraz önce de söyledim -ne Sayın Çiçek ne de Sayın Kahraman- burada iktidar partisinin ortaya koyduğu bir iradeyle geçmişte büyük, tarihî, Türkiye Büyük Millet Meclisine ve onun sayın üyelerine saygısızlık anlamı taşıyabilecek, yetkilerini, haklarını gasp anlamı taşıyabilecek bir uygulama yapılmıştır. Şu anki yapılan uygulama olması gereken, o zaman da bunun böyle olması gerektiğini söyledik. Sayın Vural söyledi: "Dosyalar gitti geldi, şöyleydi, böyleydi." Bin dereden su geçirildi ve o zaman dedim ki bu kürsüden -dün gibi hatırlıyorum- Kâbe'den örtü getirseniz 17-25 Aralığın üstünü örtemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Bak iki sene geçti hâlâ konuşuyoruz. Yemin ediyorum, vallahi de billahi de bu işi, bu hesabı sormazsak, bu rüşvetin, bu yolsuzluğun hesabını sormazsak yirmi sene daha biz bu işi konuşuruz. Yazıktır, günahtır; orta yerde rüşvet, nüfuz suistimali var, görevi kötüye kullanma var, her şey var. Biz buraya bu milletin kör kuruşunu korumak için gelmedik mi, burada hepimiz yemin etmedik mi? Milletin huzuru, refahı, mutluluğu için Anayasa'ya sadık kalarak hukukun üstünlüğü çerçevesinde çalışacağız, namusumuz ve şerefimiz üzerine diye yemin etmedik mi? Ettik. Şimdi, biraz önce Sayın Canikli yerinden: "Daha önce bu işler yapıldı, konuşulmadık, bilinmedik bir şey kalmadı." dedi. Sayın Canikli, bu "tape"ler konuşuldu, her şey yazıldı çizildi, siz o zaman "Bunlar montaj." bilmem "Bunlar sahte." falan diyordunuz, kabul etmiyordunuz hiçbir şeyi. Ondan sonra ne oldu? Gene o günleri eski vekiller hatırlamayacak mı, Allah var yukarıda yani "1'ini verelim, 2'sini kurtaralım." , "3'ünü verelim, 1'ini kurtaralım." muhabbetleri şu kulislerde günlerce yapılmadı mı?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ENGİN ALTAY (Devamla) - Allah için, yapıldı. "4 bakanın 3'ünü mü verelim, 1'ini mi verelim?" tartışmaları oldu.
Ben onu bunu bilmem, AKP burada Sayın Cemil Çiçek eliyle Türkiye Büyük Millet Meclisine bir yasama darbesi yapmıştır. Cemil Çiçek de hukuk fakültesi mezunu, Kahraman da hukuk fakültesi mezunu. Ya hukuk fakültelerini kapatalım ya da bu fakülteyi bitiren arkadaşlar hukukun üstünlüğünün dışında bir üstünlük tanımasınlar. Ayıp etmişlerdir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini, yasama yetkisini gasbetmek kimsenin hakkı ve haddi değildir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)