| Konu: | Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından kurulan Bakanlar Kurulu Programı'nın görüşülmesi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 1 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 28.11.2015 |
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
64'üncü Hükûmet Programı üzerinde şahsım adına söz aldım. Dediğim gibi, bu vesileyle herkesi saygıyla selamlıyorum.
Bu arada, bugün kaybettiğimiz ve büyük üzüntü duyduğum Değerli Tahir Elçi ve 2 polis memurumuzun şehadeti dolayısıyla da başsağlığı diliyorum, Allah'tan rahmet diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, 64'üncü Hükûmet Programı Sayın Başbakan tarafından açıklandı. Biz de bugün güzel eleştirilerde bulunduk, seviyeli eleştiriler yapıldı. Eleştiri yapmak hepimizin hakkıdır. Çok az kimse, iktidar milletvekilleri dâhil olmak üzere, politikalar konusunda, uygulanacak politikalar konusunda ve uygulama konusunda, yetki sahibi çok az kişi olabiliyor. Ama hepimizin -iktidar da dâhil olmak üzere hepimizin- eleştirmeye, değerlendirmeye hakkı vardır, bu hakkı sonuna kadar kullanmalıyız. Bu, demokrasinin bir gereğidir; önce bunu hatırlatmak istiyorum.
Sonra, 64'üncü Hükûmet Programı'nda çok önemli bir eksik gördüğümü belirtmek istiyorum. Nedir bu eksik?
Değerli arkadaşlarım, siyaset ne için yapılır? Toplum için yapılır, halk için yapılır, millet için yapılır. Devlet ne için vardır, hükûmet ne için vardır? Halk için vardır, toplum için vardır, millet için vardır. Peki, hiç düşündünüz mü bizim milletimiz ne durumda? Demin Sayın Bostancı dedi ki: "Yirmi yıl önceki millet değil." Değil tabii, keşke olabilseydi. Millet, toplum ne durumda hiç düşünüyor musunuz? Hükûmet, bu 64'üncü Hükûmet Programı'nı hazırlarken toplumun nasıl bir vaziyette olduğunu hakkıyla bir değerlendirdi mi acaba? Ne vaziyette bu toplum, bir millet olma özelliği gösteriyor mu artık? Toplum büyük sıkıntılar içerisinde, toplumun kendisi bizatihi büyük sıkıntılar içerisinde, sorunlar içerisinde. Bununla sadece şunu kastetmiyorum: Hani, çevrenizde görüyorsunuz, apartmanda, trafikte, iş yerinde, iş alanında herkes sinirli, suç oranı artmış vaziyette. 2000'li yıllarda suç oranında yüzde 600'ü aşkın bir artış var; sadece bunu kastetmiyorum, bu çok anormal, çok anormal ama sadece bunu kastetmiyorum. Şunu da kastetmiyorum sadece: Millî, manevi değerlerimizin, kültürel değerlerimizin içi boşaltıldı, bundan dolayı da toplum ahlaken çöktü bu dönemde, maalesef çok ahlaken çöktü, bunu kimse inkâr edemez; bunu da kastetmiyorum sadece. Bunların dışında bazı noktalar var.
Bakın değerli arkadaşlar, toplum da aile gibidir, değerleri vardır. Birbirine sarılmak zorundadır toplum, birbirini sevmek zorundadır. "Ülkü birliği" denen bir hadise var. Bir toplumun millet olabilmesi için ülkü birliğine ihtiyaç var yani tasada, kıvançta ortak olması lazım. Aynı olayla ilgili olarak benzeri tepkiler verebilmesi lazım toplumun, aynı acıyı hissedebilmesi lazım, aynı kıvancı, aynı sevinci hissedebilmesi lazım. Biz, artık aynı acıyı, aynı kıvancı, aynı sevinci hissedebiliyor muyuz? Dediği gibi, yok, yirmi sene önceki millet yok.
Neden bu hâle geldi? Bakın en son şu Ankara'daki bombalama hadisesine. Başkentte bir bombalama hadisesi oluyor. Ülkelerin başkentlerinin güvenliğinin sağlanması ülkelerin namus ve şerefidir. Başkentimizde bir hadise oldu; 102 kişi öldü, 500'den fazla insan yaralandı; cumhuriyet tarihinin en büyük hadisesi. Aynı gün akşam Sayın Başbakanın memleketinde, Konya'da millî maç vardı, saygı duruşunda bulunulması gerekiyordu. Bir dakikalık saygı duruşunda bulunamadık, ıslıkladık.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Birkaç kişinin yaptığı şeyi bütün bir Konya'ya mal edemezsiniz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bakın, birkaç kişi değil. Bu, Yunan maçında da oldu, Sayın Cumhurbaşkanı da "Bu millet ne hâle geldi?" dedi.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Biz oradaydık, siz yoktunuz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Birkaç kişi değil o.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Birkaç kişi, belki de provokatörlerdi onlar.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Birkaç kişi değil. Bu hadiseyi de küçümseyemezsiniz, bu çok önemli bir hadisedir.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Hayır, belki de provokatörler...
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Öyle "birkaç kişi" demekle falan olmaz. Burada sanal medyadan da biliyoruz, başka sebeplerle de biliyoruz. Ruhen bölündük biz, gönüller bölündü, parçalandı.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Yani, birkaç kişinin yaptığı şeyi hiçbirimize mal edemezsiniz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bunu küçük bir hadise olarak mı görüyorsunuz?
BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayınız.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Bunu mu küçümsemeye çalışıyorsunuz? En önemli hadise budur. Millet yoksa, toplum yoksa, halk yoksa siz neye hükûmet edeceksiniz, nasıl devlet olacaksınız, nasıl kuracaksınız bu devleti?
MEHMET METİNER (İstanbul) - Halk yoksa biz nasıl burada oturuyoruz?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Olur mu böyle bir şey?
BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayınız lütfen.
HÜSNÜYE ERDOĞAN (Konya) - Birkaç kişinin yaptığını Sayın Başbakanımıza ve bizlere mal edemezsiniz.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Bizi buraya taşıyan halk değil mi ya!
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Kime mal edeceğiz, kime bu eleştiriyi yapacağız efendim? Olur mu böyle şey?
MEHMET METİNER (İstanbul) - Boş boş konuşuyorsunuz orada ya!
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Aa, lütfen...
MEHMET METİNER (İstanbul) - Yani, bu ıslıklamadan memnuniyet mi duymasını bekliyorsunuz?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bakın...
BAŞKAN - Efendim, buyurun siz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - ...bir milletvekiline "Boş boş konuşuyorsunuz." diyor.
MEHMET METİNER (İstanbul) - Evet, boş boş konuşuyorsunuz.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Ne kadar önemli bir konuda konuştuğumuzun...
MEHMET METİNER (İstanbul) - Bir Başbakanın...
BAŞKAN - Efendim, müdahale etmeyiniz, rica ediyorum.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Peki, benzeri hadise Yunan millî maçında oldu.
BAŞKAN - Müdahale etmeyiniz, sataşmayınız.
Bülent Bey, buyurun efendim.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Paris'teki katliamla ilgili olarak yine Yunanistan'la yaptığınız millî maç sırasında saygı duruşu vardı ve yine ıslıkladılar. Cumhurbaşkanı ne söyledi? Dedi ki: "Bu millet ne oldu böyle, ne yapıyor? Tanıyamıyorum ben bu milleti." Demedi mi? Yalan mı bunlar? Böyle, bu duruma gelmiş bu toplum, bu millet. Bunları görmek, anlamak lazım, sebeplerini araştırmak lazım. Bu yoksa, bu milletin birlik beraberliği yoksa, o gönül birliği, ruh birliği yoksa ne yapacağız hükûmet programını, uygulamaları? Kimin için yapacağız biz bunları? Mısır'da yaşananları biliyorsunuz, Suriye'de yaşananları biliyorsunuz, bunları hatırlatmam mı gerekiyor?
Bakın, bunlar, evet, birçok sebeple yapıldı, oylarımızı konsolide edeceğiz diye yapıldı, bunlarda birçok kişinin hatası var ama bir okuyun bakalım Graham Fuller'in kitabını, "Yeni Türkiye Cumhuriyeti", 2007 yılında yazmış. Şimdiki durumu nasıl anlatıyor, ne duruma, nelerden dolayı geldiğimizi bir görün bakalım. Bunlar hafife alınacak şeyler midir?
Biz Çanakkale'yi yaşamış insanlarız. Biz Çanakkale şehitlerinin -ki 80 bin ila 250 bin arasında şehidimiz olduğunu iddia ediyoruz- Kurtuluş Savaşı şehitlerinin, Balkan şehitlerinin, hatta Medine Müdafaası'nda kaybettiklerimizin Alevi mi, Sünni mi, Türk mü, Kürt mü olduğunu soruyor muyuz? Hepsini rahmetle anıyoruz, hepsi bizim şehidimizdir diyoruz. Bugün nasıl bu ayrımı yapabiliyoruz vatandaşlarımız için? Nasıl birlik beraberlik ruhunu duymuyoruz?
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Kim yapıyor?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Kim yapıyorsa yapıyor, bu yapılıyor. Buna karşı oturacağız, beraberce bu Meclis bunun cevabını bulacak. Ve on üç senelik iktidar da bunun en başsorumlusudur. Sorumlu olmak, bunu hissetmek zorundadır. Bunu hissedemeyen bir Meclis, bir Parlamento hiçbir şey yapamaz zaten.
Ben Kıbrıs Harekâtı'nı yaşadım. Yunanistan'la bir savaş ihtimali vardı, Kıbrıs'a çıkmıştık. O günlerde herkes askerlik şubelerine gitti, müracaat etti, askerlik şubelerinin önünde kuyruklar vardı, bu vaziyetteydi. Birlik beraberlik vardı bu ülkede, o ruh vardı. Ama şimdi bütün bunları göremiyorsunuz.
Hatta şunu söyleyeyim: Sayın Başbakan böyle bir hadiseden sonra "Bu bomba hadisesi oylarımızı artırdı." dedi. Ne kadar büyük bir talihsizlik biliyor musunuz? Bakın, Millî Takım Teknik Direktörü "Keşke biz yenilseydik, Fransa'ya gitmeseydik ama bu hadise olmasaydı." dedi, "Hiç kimse ölmeseydi, tek kişinin bile burnu kanamasaydı." dedi ama Sayın Başbakan böyle bir söz söyleyebildi, "Oylarımız arttı." diyebildi maalesef; çok talihsizce bir söylem. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Yapmayın Sayın Başkan.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Böyle bir şey söyleyen yok ya.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Söylememişse memnun olurum.
ŞAHİN TİN (Denizli) - Bunlar doğru değil, söylemedi böyle bir laf ya.
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Söylememişse memnun olurum, kendisi burada.
BAŞKAN - Lütfen, tekrar ediyorum.
Rica ediyorum, lütfen.
Buyurun Beyefendi.
MEHMET UĞUR DİLİPAK (Kahramanmaraş) - Niye milletin gözüne baka baka yalan söylüyorsun?
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın Suriye politikasıyla ilgili Sayın Lütfi Elvan -Başbakan Yardımcımız- "2,5 milyon Suriyeli burada. Allah'tan korkun. Onlara bakıyoruz. Geri mi gönderelim?" dedi.
Değerli arkadaşlar, Orta Doğu'da 3 milyon 800 bin Müslüman öldürüldü bu dönemde. Suriye'de 400 bine yakın ölen var. Bunlar Müslümanlar. Bunları da Siyonistler öldürmedi ya da başkaları öldürmedi, bu dönemde Müslümanlar tarafından öldürüldü. Bunlara da dikkat etmeniz lazım. Hangi sebepten oldu, kimler tarafından yapıldı, nasıl bir oyuna gelindi, bunları da bilmeniz, anlamanız lazım; hepimizin anlaması lazım, bunları görmek lazım.
Şimdi, Erzurum'la ilgili olarak not almışım. Erzurum CHP'ye yüzde 3 oy vermiş, iktidar partisine yüzde 68 vermiş ama Erzurum 1960'larda Türkiye'nin ilk 10'unda olan bir şehirdi, bugün 60'ıncı sıraya geldi... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) - Evet, yüzde 68 oy veriyor ama Erzurum Erzurum olmaktan çıktı.