GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:1
Birleşim:6
Tarih:28.11.2015

BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bugün Diyarbakır'da acı bir olay yaşadık. Diyarbakır Baro Başkanı Sayın Tahir Elçi bir saldırı sonucu katledildi ve bir polisimiz de şehit edildi. Öncelikle her ikisine de Allah'tan rahmet diliyorum. Hem yakınlarına hem de bütün milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bakın tam da böyle bir süreçte aslında ne hazin bir tesadüftür ki bundan üç gün önce Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni ve Ankara temsilcisi tutuklandı ve şu anda Silivri Cezaevinde. Bakın, eğer bu iki olay arasındaki ilişkiyi doğru kuramazsak Türkiye'de çok sayıda benzer faili meçhul cinayetle karşı karşıya kalırız. Biz biliyoruz ki Türkiye bu tip saldırıların ne yazık ki yabancısı değil, ne yazık ki bu saldırıların tamamının ardından hepimiz ağız birliğiyle şunu söylüyoruz ama o söze uygun tutum içerisinde bulunmuyoruz. Hep beraber ne diyoruz: "Bu saldırının arkasındaki gerçek mutlaka ortaya çıkmalıdır." Doğru, biraz önce Grup Başkan Vekili Sayın Naci Bostancı söyledi "Bu saldırının arka planı ortaya çıkmalıdır." diye. Eminim Sayın Başbakan da söyleyecek, Sayın Cumhurbaşkanı da söyleyecek. Söyleyecek de bu saldırının arka planı nasıl ortaya çıkacak? Eğer devlet kirli ilişkilerin içerisine şu veya bu şekilde girdiği zaman hukuk bununla özgür biçimde mücadele edemeyecekse devlet adına cinayet işlenebileceği, devlet adına suç işlenebileceği, devlet adına silah transferi yapılabileceği veya devletin belirli kuruluşlarının suç teşkil eden eylemleri yapabileceği konusunda bir kanaat yerleşir ve bununla hesaplaşmaz isek Tahir Elçiler de öldürülmeye devam eder, şehitlerimiz de gelmeye devam eder, gazeteciler de cezaevine girmeye devam eder.

Değerli arkadaşlar, bakın, Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandılar, casusluk suçlamasıyla tutuklandılar, cezaevindeler. Bakın, tutuklama sebebi burada: "İşte Erdoğan'ın 'Yok' dediği silahlar." Manşet bu, tutuklama sebebi bu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - O değil Bülent Bey, o değil.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bakın, MİT tırlarıyla ilgili Adana'da 19 Ocakta yapılan arama görüntülerini yayınladı diye, haber yaptı diye gazeteci casusluk suçlamasıyla tutuklanıyor. Değerli arkadaşlar, ne olmuş MİT tırlarında, ne olmuş o zamanlarda bir hatırlayın bakalım, hatırlayın, sadece o gazete haberiyle ortaya çıkmadı. Bakın, El Kaide ya da IŞİD yasa dışı terör örgütüne silah taşıma konusunda yürütülen bir soruşturma var. Bu soruşturmayı yapan devletin savcısı, görevdeki savcı. Bu soruşturmanın istihbaratını toplayan jandarma istihbarat, emniyet görevlileri; birbirleriyle ihbarlar üzerinden soruşturma yürütülüyor, resmî kayda girmiş, esas numarası almış dosya üzerinden. Bakın, savcının beyanı, bir ifadesinde -bu resmî kayıt, devletin kaydı- savcı ne demiş: "Kırıkhan İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından iletilen yazıda, dorse ve çekici plakası verilen bir araçta terör örgütü El Kaide militanlarına götürülmek üzere silah taşındığının bildirilmesi üzerine soruşturma yapıyorum." Savcının, görevdeki savcının, Aziz Takçı'nın ifadesi.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Nerede o savcı?

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - İşte onun siz vereceksiniz hesabını. Yarın, bugün burada olanların nerede olacağının hesabına da hep beraber bakacağız. Dünün muktedirleri bugün nerede görüyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, aynı savcının arama kararından okuyorum değerli arkadaşlar: "İhbara konu araç içerisinde patlayıcı madde ve mühimmat bulunduğu, bu silahların yasa dışı bir terör örgütüne gönderildiği, bu eylemin Türk Ceza Kanunu'nun 315'inci maddesindeki suçu oluşturabileceği yönünde yeterli ve makul şüphe bulunduğundan aranmasına karar veriyorum." diyor, bu da resmî evrak. Devam ediyorum, aynı soruşturma dosyası içerisinde bakın, şoförlerin ifadesi, tır şoförlerinin ifadesi. Ne demiş tır şoförü; diyor ki: "Bu yükler tırlara 19 Ocak 2014 günü saat 02.30 gibi Ankara Esenboğa Havalimanı'ndan ülkesini bilmediğim yabancı uyruklu bir uçaktan yüklendi. Saat 02.30'dan beri yoldayız, yükümüzü Reyhanlı'ya götürüyoruz. Reyhanlı'da Audi'deki 2 kişiye tırları teslim ediyoruz, bizi otele yerleştiriyorlar, tırlar yurt dışına gidiyor. Daha önce de birkaç defa bu tip yükleri taşıdık devlet işi yapıyorduk -dikkat edin, 'Devlet işi yapıyorduk.'- Ankara'daki Millî İstihbarat Teşkilatına ait bir yere akşamdan tırlarımızı bırakıyorduk." diyor, daha devamı var.

Bakın, değerli arkadaşlar, bunlar doğrudur, yanlıştır; bu, başka bir şey ama bunun üzerine, bunun evveliyatına baktığımızda neler yaşanmış? Burada 20'ye yakın gazete kupürü var. 7 Kasım 2013, bir başka tır vakası silah taşınan, mermi taşınan; e, bunlar da çıkmış. Bölgede nereye gidiyor? Yine o bölgeye, Suriye bölgesine gidiyor. Bir başka gazete, 10 Ocak 2014, aynı şekilde mermilerin sevk edildiği birçok gazete var yani 19 Ocaka gelinceye kadar... 1 Ocak, yine Kırıkhan tırlarıyla ilgili problemler basına yansımış ve 19 Ocak, işte, 21 Ocak tarihli Aydınlık gazetesinde fotoğraflar yayımlanmış bu MİT tırlarının, 21 Ocak tarihinde Aydınlık gazetesinde fotoğrafları yayımlanmış. Böyle bir tablo içerisinde savcılar soruşturma yapmış ve bir gazeteci bunları tespit edip yayımlamış. Şimdi, böyle bir noktada siz, herhangi bir şekilde, gazeteciye "Sen bunları görmezden gelme." deme hakkına sahip misiniz? Nasıl bunu yazmasını yasaklamak gibi bir hakkı iktidar kendisinde görür? Böyle bir anlayış olur mu? Bunu nasıl "casusluk" diye anlatırsınız?

Bakın, her namuslu gazeteci, böyle bir tabloyu haber yapar ve yayınlar, kaçamaz bundan. Her namuslu siyasetçi de bundan kaçamaz, bunun üzerine gider, gitmek zorundadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli arkadaşlar, devlet suç işler mi? İşlemez. Ama Başbakan bile beyaz Toroslardan bahsetti. Bugün Diyarbakır'da bir katliam yaşandı. Devletin içinde birileri suç işliyorsa onları yakalamak hukukun görevidir. Devlet, hukuk devletiyse suç işlemez ama korsan devletse suç işler. Bunların haber yapılmamasını istemek ya da haber yapana "casus" etiketi yapıştırıp hapse atmak Türkiye Cumhuriyeti devletini korsan devlet yapmaktır, korsan devlet statüsüne sokmaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, devlet suç işlerse, birileri, ne olur... Yakalanırsa, gider hesap verir; yakalanmazsa, o başka bir şey. Gazeteci bunu yakalarsa haber yapar, yazar. Ama siz gazeteciyi tutuklayamazsınız. Eğer bunların yazılmasını istemiyorsa devlet içerisindeki bir kesim, bunun iki tane yolu var; ya bu suçu işlemeyeceksin, yapmayacaksın ya da yakalanmayacaksın. Hem suçu işleyeceksin hem yakalanacaksın hem de yakalayıp haber yapan gazeteciyi hapse atacaksın. Bundan daha büyük bir pişkinlik olmaz. Böyle bir pişkinlik üzerinde de hukuk devleti kurulmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın değerli arkadaşlar, bu ne zaman haber oldu bunu biliyoruz. Bundan daha önce, bununla ilgili Aydınlık gazetesindeki ilk haberden sonra 21 Temmuz 2014'te Türkiye Büyük Millet Meclisinde ben bunları açıkladım. Bundan sonra, iki gün sonra -22 Temmuz- 11 tane gazete yazdı bunları, yazdı. Bunlar sır değil. Şimdi "devlet sırrı" diye telaşa düştünüz, casusluktan gazetecileri tutukluyorsunuz. Niye biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Sebebi şu: Çünkü tehdit büyüdü. Bu suçu işleyenlerin bunun suç olduğu ve uluslararası ceza mahkemelerinde hesap verme riski ve tehdidi altında olduğu görüldü. Şimdi bütün bir milleti casusluk tehdidiyle susturmaya çalışıyorsunuz. Susturamayacaksınız, susturamayacaksınız, susturamayacaksınız (CHP sıralarından alkışlar)