| Konu: | MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 125 |
| Tarih: | 27.06.2012 |
MHP GRUBU ADINA ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinde, tabii özellikle ikinci bölümde, 20 çeşit maddede çok önemli konular yer almakla birlikte bu on dakikalık süre içerisinde özellikle önem atfettiğim hususlara vurgu yapacağım ve diğer maddeler üzerinde arkadaşlarımız daha ayrıntılı görüşlerimizi dile getirecekler.
Bu kanun teklifinde, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından yapılması gereken elektrik donatım şirketlerinin denetim yetkisi Enerji Bakanlığına devredilmektedir. Bakanlığın bu denetimi ihtisas sahibi kurum ve kuruluşlara yetki devri suretiyle yetkilendireceği denetim şirketlerine hizmet almak suretiyle yaptırabileceği gibi ihtisas sahibi kamu kurum ve kuruluşlarına da yaptırabilecektir. Elektrik Piyasasının düzenleme ve denetleme görevi kanunla şu an yürürlükte olan mevzuata göre EPDK'ya verilmiştir. O nedenle Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun denetim bakımından güçlendirilmesi ve etkinleştirilmesi daha doğru olurdu fakat tam aksine asıl denetim yapması gereken kurumun denetim yetkisi elinden alınmaktadır. Bu kesinlikle yanlış bir düzenlemedir. Elektrik dağıtımının özelleştirilmesi Elektrik Piyasası Kanunu'nda öngörülen ucuzluğu getirmemiştir aksine elektrik tarifeleri, hizmet bedelleri ve diğer düzenlemelerle pahalılık getirmiş tüketiciden dağıtım şirketlerine mali kaynak aktarmanın âdeta yasal kılıfını oluşturmuştur. Tüketici tarifeleri 2008-2011 yılları arasında mesken abonelerinde yüzde 91, kalkınmada öncelikli illerdeki mesken abonelerinde yüzde 104 oranında, tarımsal sulama ve alçak gerilim sanayi abonelerinde yüzde 85 oranında artmıştır. Elektrik özelleştirme stratejisinin uygulanmaya başlandığı Aralık 2007'den 2011'e kadar olan dönemde dağıtım hizmet bedeline yüzde 142, perakende hizmet bedeline yüzde 155, kamunun elindeki iletim hizmet bedeline yüzde 124 zam yapılmıştır. Bu dönemde enflasyon yüzde 34 artarken dağıtım şirketleri enflasyonun yaklaşık 4 katı oranında zamlı tahsilat yapmıştır.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu elektrik kesme bağlama bedelini her yılın eylül ayı elektrik piyasası endeksi veya elektrik piyasası endeksi yoksa tüketici fiyatları endeksi değişim oranlarını göz önüne alarak belirlemek zorundadır. Ancak 2010 yılında enflasyon yüzde 6 olarak gerçekleşirken elektrik kesme, bağlama bedeli 2011 yılı için EPDK tarafından yüzde 68 artırılarak tüketicilerden fazladan 55 milyon lira elektrik şirketlerine aktarılmıştır.
2010 yılı sonuna kadar 12,5 lira olan sayaç sökme ve takma bedeli 2011'de 37 liraya çıkartılarak dağıtım şirketlerine büyük bir kazanç sağlanmıştır. Dağıtım şirketleri 2011 yılı için sayaç sökme ve takma bedellerini âdeta bir yaptırım aracı gibi kullanmış ve bir anlamda, abone sayacının değişimine vatandaşları rıza göstermeye zorunlu bırakmıştır.
Elektrik dağıtım şirketlerince 2010 yılında 7 milyon 800 bin aboneden 102 milyon lira elektrik kesme-bağlama bedeli alınmıştır. Elektrik dağıtım şirketlerince 2011 yılı ve 2012 Mayıs ayı itibarıyla sökülen toplam sayaç sayısı 2 milyon 317 bin adettir. Bu sayaçların yerine yeni sayaçların takılma bedeli olarak elektrik abonelerinden 102 milyon lira tahsil edilmiştir.
Dağıtım sistemindeki kayıp kaçak oranı 2009 yılında Almanya'da yüzde 5, Türkiye'de yüzde 15 olarak gerçekleşmiştir. Kayıp kaçak oranının azaltılması elektrik özelleştirmelerine gerekçe olarak gösterilmiştir ancak özelleştirmeler sonucunda elektrikteki kayıp kaçak oranı düşmemiş aksine artmıştır. Elektrik kayıp kaçak oranı 2010 yılında yüzde 14,7'dir. 2011 yılında ise iletim kaybı yüzde 2, kayıp kaçak oranı yüzde 16'dır. 2011 dağıtım kayıp kaçak miktarı ise yaklaşık 28 milyon megavat saattir. 2011 yılındaki kayıp kaçak bedeli olarak tüketicilerden fazladan -lütfen dikkat buyurun- 3 milyar 300 milyon lira tahsilat yapılmıştır.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifine bakınca "Deveye boynun eğri" demişler, deve de "nerem doğru ki." diye cevap vermiş. Bu düzenlemelere doğru diyebilen bir arkadaşımız var mıdır, doğrusu merak ediyorum. Hakikaten bu maddelerin pek çoğu da savunması oldukça zor düzenlemelerdir.
Devlet engellilerin yeteneği ve potansiyeli doğrultusunda gelişmelerini, eşit fırsatlara sahip olmalarını güvence altına almak, onların ekonomik ve sosyal refahını sağlamak zorundadır. Oysa Türkiye'de yaklaşık 8,5 milyon engelli vatandaşımız eğitimden sağlığa, istihdamdan ulaşıma kadar her alanda çok sayıda sorun yaşamaktadır. Engelli vatandaşlarımızla ilgili en son çalışma Milliyetçi Hareket Partisi Hükûmeti döneminde Türkiye Özürlüler Araştırması 2002'yle yapılmıştır. Zamanın Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından 2002 yılında yapılan Türkiye Özürlüler Araştırması 2002 de ülkemizdeki engellerin sayısal durumu tespit edilmiştir. Bu araştırmanın sonuçlarına göre ülkemizde 8 milyon 432 bin engelli vatandaşımız engelli olarak yaşamını sürdürmektedir. Bunun genel nüfusa oranı yüzde 12,29'dur. Engellilerin yüzde 36'sı okuma yazma bilmemekte, yüzde 77'si de iş gücüne dâhil değildir.
Devlet Personel Başkanlığı Ağustos 2011 verilerine göre kamuda istihdam edilen engelli vatandaşlarımızın sayısı 21 bin kişidir, açık bulunan engelli kadrosu ise 23.300 kişidir. En son kanun hükmünde kararnamelerle kurulan bakanlıklardaki boş engelli kadrosu da bu rakamlara dâhil değildir. Dolayısıyla, kamudaki boş engelli kadro sayısı çok daha fazladır. Yine, 2011 yılı eylül ayı sonu itibarıyla özürlü kontenjan açığı bulunan özel sektör iş yeri sayısı 4.272'dir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı 16 Aralık 2011 tarihinde yaptığı açıklamada Özürlü Memur Seçme Sınavı sonucuna göre 20 bin engellinin işe yerleştirileceğini söylerken aynı Bakanlığın Müsteşarı 27 Nisan 2012 tarihinde Özürlü Memur Seçme Sınavı sonucuna göre 7 bin engellinin işe yerleştirileceğini ifade etmiştir. Sayın Bakan 20 bin diyor, Müsteşar 7 bin olarak ifade ediyor. Yine, Çalışma Bakanı Sayın Faruk Çelik ise 4 Nisan 2012 tarihinde Meclis Genel Kurulunda yaptığı açıklamada 3.512 engellinin özürlü sınavıyla, ÖMSS sınavıyla işe yerleştirileceğini açıklamıştır. Dolayısıyla her yetkili, her Bakan kendi kafasına göre açıklama yapmaktadır. Buradan Hükûmete ve yetkili, sorumlu bakanlara sesleniyorum. Lütfen engelli vatandaşlara verdiğimiz sözü tutunuz ve 20 bin engelliyi işe yerleştiriniz.
Bu teklifin 32'nci maddesiyle engellilerin erişebilirliği konusunda yapılacak çalışmalara ilişkin 5378 sayılı Kanun'la öngörülen yedi yıllık süre 7 Temmuz 2012 tarihinde dolacağından bir yıl uzatılarak sekiz yıla çıkarılmaktadır. 5378 sayılı Kanun'un geçici 2'nci ve geçici 3'üncü maddeleriyle engellilerin çevresel ve toplu ulaşımıyla ilgili düzenlemeleri yapmak için?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Devamla) - ?kamu kurumları ve belediyelere yedi yıl süre verilmiştir. Ancak bu süre içinde kamu kurumları ve belediyeler üzerlerine düşen görevleri yapmamışlardır.
Devamını inşallah madde üzerinde görüşmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akçay.