| Konu: | MHP Grubunun, Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve arkadaşları tarafından, son günlerde Irak ve Doğu Türkistan Türklerine karşı artan saldırılar ve katliamların araştırılarak Hükûmetin gereken tedbirleri alması amacıyla 1/7/2013 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 4 Nisan 2015 Cumartesi günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 04.04.2015 |
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Belki de bu dönem son konuşmam. Öncelikle, Sayın Mumcu, Meclis Başkan Vekili olarak bu Mecliste dönem dönem yaşanan sıkıntılarda göstermiş olduğunuz hoşgörü, sakin ve iyi bir idare yönetiminizden dolayı şahsım ve grubum adına teşekkürlerimi sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği Türkmenlerle ilgili grup önerisinde, Cumhuriyet Halk Partisi olarak 10 Kasım 2014 tarihinde Kerkük'e Türkmen soydaşlarımıza yaptığımız ziyaretlerle ilgili bilgiyi de sizlerle paylaşmak istiyorum.
Son yıllarda, özellikle Orta Doğu coğrafyasında -hem Suriye'de hem Irak'ta hem de Doğu Türkistan'da- yaşayan soydaşlarımıza karşı büyük eziyetin, büyük sıkıntının yaşandığı bir gerçektir; özellikle Irak'ta sistemli olarak asimile edilmek, yok edilmek istendiği çok net olarak gözükmektedir.
Oraya vardığımızda, Irak Türkmen Cephesi Lideri Erşat Salihi bize hem Türkmenlerin konukseverliğini hem de yaşadığı sıkıntıyı çok net olarak gösterdi. Kendi ifadesiyle, diyor ki: "Biz 2003 yılından itibaren -tesadüftür, Hükûmetinizin iktidara geldiği döneme denk düşüyor- ne yazık ki Türkiye'den yeteri kadar destek alamadık. Özellikle, önce Saddam tarafından sonra da IŞİD denen vahşi bir örgüt tarafından âdeta yok edildik. Saddam döneminde sürüldük, baskı altına alındık. Hatta o dönem, Araplaştırma politikası nedeniyle Kürtler de bizim gibi bir baskı içerisinde oldu. O bölgede Türkmenlerin yaşadığı Telafer, Tuzhurmatu, Amirli gibi yerleri ne yazık ki son IŞİD saldırılarıyla terk etmek zorunda kaldık."
Eskiden beri, Kerkük "Türkmeneli" olarak bilinirdi. Nüfusunun yaklaşık yarısı Türkmendi. Ama son dönemdeki IŞİD saldırılarından sonra Türkmenler özellikle demin bahsettiğim yerlerden buraya göç etmelerine rağmen, kalan Türkmen nüfusu ne yazık ki üçte 1 -yani 1 milyon 800 bin nüfusun yaklaşık 400 bini civarında Türkmen soydaşımız var- ve temsil edilme noktaları da ne yazık ki ötekileştirilmiş. Türkmen Meclisinde 41 milletvekilinin içerisinde 26 tanesi Kürt, 9 tanesi Türkmen.
Şimdi, nedeni şu... Sayın Salihi'nin açıklaması, oradaki temsilcilerin açıklaması, ki hakikaten gördüğünüzde yüreğiniz sızlıyor: "Bizim hem Saddam tarafından hem IŞİD tarafından hem dönem dönem burayı idare eden peşmerge ve Kürtler tarafından ötekileştirilme, hor görülme nedenimizin tek nedeni Türkiye Cumhuriyeti devletinin bize sahip çıkmaması, soydaşlarımızın bizim yanımızda olduğu hissini vermemesi."
Biz oraya gittiğimizde bir kampı ziyaret ettik. O kamp büyük sıkıntılarla kurulmuş bir kamptı. Bir Türkmen vatandaşının toprakları üzerinde -yanılmıyorsam bizim AFAD ve TİKA tarafından- bir çadır kent kurulmuş. O çadır kentte elektrik yok, temizlik yok, tuvalet yok, banyo yapma olanağı yok. Çocukların üstü başı perişan. O kısmı anlatmıyorum. Hakikaten yürekleri parçalıyor. Savaşların olduğu, sıkıntıların olduğu dönemlerde bunlar olur mu? Bunlar olur. Ama asıl üzücü taraf şu: Asıl üzücü taraf, kimsenin sahip çıkmaması noktasında bizim yalnız kalmamız. Diyorlar ki: "Cumhuriyet Halk Partisinin heyetinin buraya gelmesi, özellikle 7 milletvekiliyle buraya gelmesi ve bu bölgede can güvenliği olmamasına rağmen buraya gelmesi bize bir şey verdi. Yaptığınız yardımların elbette önemi var, yapmış olduğunuz katkıların elbette önemi var ama bizim yanımızda Türkiye Cumhuriyeti devletinin muhalefetiyle, iktidarıyla bir duruş göstermesinin algısı bizim için daha önemli. Bu algı şimdiye kadar ne yazık ki Hükûmetiniz tarafından oluşturulamadı ve gün geçtikçe gerek Suriye'de gerek Irak'ta bölgede yaşayan Türkmenler üzerinde baskı devam ediyor, ötekileştirme devam ediyor, asimile devam ediyor."
Bir örnek vereceğim: Ziyaret ettiğimiz kampta 602 tane Türkmen yurttaşımız yaşıyordu, barınıyordu, 40'ı bebek. Çadırları gezmeye başladık, hekim olmamız nedeniyle, çoğunluğumuz da hekimdi, o ziyaret esnasında ulaşmaya çalıştık. Büyük bir kısmı Türkmence konuşmuyor, Türkçe konuşmuyor, Arapça konuşuyor. Bunun üzerine yetkililere sorduk: "Neden bu arkadaşların büyük bir kısmı Arapça konuşuyor?" Dediler ki: "Saddam döneminde bizim yaşadığımız bölgelerde Türkmence ve Türkçe konuşmak yasaklandı. Biz de kendi varlığımızı devam ettirmek için asimile olduk, bunların dilini kullana kullana bu noktaya geldik."
Şimdi, size vurgulamak istediğim nokta şu: Eğer biz sadece bunlar bizim soydaşımız deyip sahip çıkmazsak, onları yalnızlaştırırsak, gerek uluslararası görüşmelerde gerek barış anlaşmalarında gerek idari yönetimlerin temsili noktasında yanlarında olduğumuz hissini vermez isek bundan sonra Türkmenlerin o bölgede var olma şansı kalmayacaktır. Ben Hükûmet yetkililerinin bundan sonra Irak'ta, Suriye'de ve diğer ülkelerde yaşamış ve yaşamakta bulunan Türkmen soydaşlarımıza sözde değil, gerçekte sahip çıkarak varlıklarını hissettirme noktasında yardımcı olmalarını bekliyorum.
Milliyetçi Hareket Partisinin vermiş olduğu grup önerisini desteklediğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP, AK PARTİ, MHP sıralarından alkışlar)