GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:89
Tarih:02.04.2015

İZZET ÇETİN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1'inci maddede verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce Sayın Bakan söyledi, "1'inci maddede gerçekten emek var." dedi, emeği inkâr etmek mümkün değil. Üzerinde çalışıldı belki ama önerge verdik, önerge bile maddeyi düzeltmeye yetmiyor. Belki iyi niyetle hazırlanmış fakat fiilen uygulanması imkânsız bir düzenleme. 6331 sayılı İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kanunu'nda biz -iş yerleri için iş yeri hekimi zaten vardı geçmiş yasalarda ama- "iş güvenliği uzmanlığı" diye bir statü getirdik. Onu da A, B, C tipi sertifika vererek belgelendirdik. İş yerlerinde, bir bakıma, işçi sağlığı açısından ve güvenlik açısından işverenlerin gerekli tedbirleri alıp almadığının sorumluluğunu onlara yıktık.

Şimdi, bu düzenlemenin içerisinde de eksikliklerden söz ediyoruz. Bir kere, eksikliğin bir bölümünü, sadece küçücük bir bölümünü giderdik. Yani "Acil bir durum var, bir tehlike varsa bunu işverene bildirir." var idi. Şimdi, varsa yetkili sendikaya -orada, tabii, sendikalar eridi, yok oldu- sendika yoksa çalışanların temsilcisine de bildirmesi bu önergelerle kabul edildi. Bu güzel ama eksik şu arkadaşlar: Bildirimi Bakanlığa yapacaksınız. Kim yapacak? İşverenin gerekli iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini almadığını gören iş güvenliği uzmanı, Bakanlığa işvereni şikâyet edecek. Şikâyetin sonunda ne olacak? Onun karşılığında, eğer işten atılırsa sekiz aylık tutarında tazminat öngörülecek veya bir yıllık ek bir tazminata hükmedebilecek mahkeme.

Değerli arkadaşlar, bizim ülkemizde binlerce işçiyi kıdem tazminatları ya da farklı gerekçelerle kapının önüne koyan işverenler var. Maddi açıdan kendisine yük olacak bir güvenlik önlemini almadığı gerekçesiyle, iş sağlığı güvenliği uzmanlarının gözünü korkutmak, onları yıldırmak için çok rahat bir şekilde kapının önüne işveren koyar, o tazminatı da öder. Yapılması gereken şuydu, ben Sayın Bakana da -ben de son iki günden bu yana yapılan ortak çalışmalara katılan bir arkadaşınızım- söyledim, dedim ki: "Bunlar bağımsızlaştırılmadığı sürece yani işverenin tabiyetinden kurtarılmadığı sürece iş güvenliği uzmanları ve iş yeri hekimleri, asla ve asla işvereni şikâyet edemez. Çalışma Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir hesap, bir fon ya da millî bütçeden aktarılacak bir kaynakla iş güvenliği uzmanını ve iş yeri hekimini işverenden bağımsız hâle getirmezseniz bu denetimi sağlayamazsınız ve biz iş yerlerimizle ister istemez hâlâ iş cinayetlerinin tavan yaptığı ülke konumunda olmaktan kurtulamayız. Gerçekten kârlı ve kanlı bir alan maden sektörü, kârlı ve kanlı bir alan; yer altından çıkan kömür kanla çıkıyor yer üstüne, canlı işçi gidiyor yer altına. Böyle bir düzenin işlemesine engel olmak istiyorsa Hükûmet, bu maddeyi geri çeker ve bu iş güvenliği uzmanlarını yararlandırır.

Bir başka eksik nokta daha var arkadaşlar. Evet, eğer o iş yerinde iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi varsa bunlara bir iş güvencesi geliyor gibi. Tabii, 6331 sayılı Yasa'daki düzenlemede ortak sağlık ve güvenlik birimlerinde çalışan iş güvenliği uzmanları da var yani birden fazla işletmenin iş güvenliğinden sorumlu olmuş iş güvenliği uzmanları var. Onlar da değişik iş yerlerinde güvenlik tedbirlerinin alınmadığını gördüklerinde bildirirlerse o ilişkilenme de ortadan kalkar. Onlara ilişkin bir güvence de yasada getirilmiş değil. Dolayısıyla, olabildiğince aksak, olabildiğince eksik, sadece ve sadece iş yerinde göstermelik güvenlik tedbiri alınıyormuş gibi bir düzenleme, ne yazık ki bu madenlerde iş cinayetlerinin ortadan kalkmasına yetmeyecek bir düzenleme.

Bunları ifade etmek istedim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)