| Konu: | İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 89 |
| Tarih: | 02.04.2015 |
CHP GRUBU ADINA İZZET ÇETİN (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, Meclisin 24'üncü Yasama Döneminde, sonlarına doğru iki önemli yasa görüştük. Birini görüştük, kanunlaştırdık. Bir zorba iç güvenlik tasarısını yasalaştırdıktan sonra, şimdi narin, mahcup, işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin bir tasarıyı görüşüyoruz.
Tasarıya bakılınca -bütünü üzerindeki görüşmeleri de dinlediniz- gerçekten, kabul edilebilmesi mümkün olmayan düzenlemeleri içermekteydi. Sayın Bakan da söyledi, iki günden bu yana yapılan çalışmalarda bir noktalara gelinmiş gibi gözükse de, bu Soma ve Ermenek'te yaşanan iş cinayetlerine yaslanılarak, işverenleri rahatlatan, çalışma yaşamının sorunları yokmuş gibi birbirinden farklı 27 ayrı kanun ya da kanun hükmünde kararnamede değişiklik ihtiva eden bir torba kanun hâline dönüştürüldü. Gerçekten tasarı, Soma ve Ermenek'te yaşanan iş cinayetlerinde yaşamını yitiren madencilerin ölümleri üzerinden gerekçelendirildi ama "Özelde madenlerde, genelde de birçok sektörde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması hedefiyle hazırlandı." denildi ama baktığınızda asıl iş cinayetlerinin kaynağı olan redevans sistemine ilişkin en küçük, bir düzenleme içermiyor. Taşeron çalıştırma sistemine ilişkin en küçük, önleyici bir müeyyide ne yazık ki getirmiyor.
Yine, bu tasarı içerisine bakıldığı zaman, daha önceki tasarılarda olduğu gibi, işçi sağlığına ilişkin gerekli önlemleri işverenlerin alıp almadığını kontrol etme yetkisi iş güvenliği uzmanlarına ve iş yeri hekimlerine verildi, bildirim yapma mecburiyeti getirildi. Yapmaması hâlinde cezai müeyyide uygulanacak belki fakat bunların işverenden bağımsız hâle getirilmesi konusunda bir düzenleme tüm ısrarlarımıza rağmen yapılabilmiş değil.
Yine değerli arkadaşlar, gerçekten, bu ölümcül iş cinayetlerinin hepimizin vicdanlarını sızlattığını biliyorum. Buna ilişkin istatistiklerimiz bile doğru dürüst değil. Biraz evvel Sayın Zozani konuşmasında rakamlar verdi yani 2014 yılında iş cinayetlerinde yaşamını yitirenleri yıl yıl söyledi. Bu rakamlar ilk bakışta doğru gibi ama bu rakamlar gerçeği ifade etmiyor değerli arkadaşlar. İş kazası ve meslek hastalığı sonucu ölenlerin istatistiki bilgilerini Sosyal Güvenlik Kurumu açıklıyor ama bu açıklamalarda 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın 4/1-a maddesi kapsamıyla sınırlı açıklıyor. Kayıt dışı alan buna dâhil olmadığı gibi, kendi hesabına çalışanlar da buna dâhil değil. Yani, 2 bin ölümle övünecek değiliz ama tedbir almakta çekingen, mütereddit davrandığınız için bu rakamları vermek zorundayız. Gerçekten, resmî rakam, 2014 yılı itibarıyla 14 bine yakın işçi yaşamını yitirmiş gibi gözüküyor ama gerçek SSK istatistiklerine bakıldığına zaman, meslek hastalığı ve iş kazalarında ölümleri dosya bazında incelediğiniz zaman, sayı 20.799'a çıkıyor değerli arkadaşlar.
Tabii, bütün bunlar bize şunu gösteriyor: Ülkemizin acil ihtiyacı iç güvenlik yasası değil, iş güvenliği yasası idi ama iş güvenliği yasasını, bu tasarıyı hazırlayanlar, iş cinayetlerinin gerçek sebeplerini anlamamış bir zihniyetin hazırladığını ortaya koyuyor, o yüzden de pek çok eksiği var. Örneğin, yani dünyanın hiçbir yerinde iş cinayetlerini, iş kazalarını önleyebilmek için işçiyi, çalışanı cezalandırmayı amaçlayan bir düzenleme içermez idi. Tabii "Yanlış hesap Bağdat'tan döner." denilir, ben Sayın Bakana dünkü yaklaşımı için teşekkür ediyorum. Gerçekten, iş yerinde düşük ücretle, işsizlikten mecburiyet karşısında çalışmak zorunda kalan... Belki kulaklığı kulağını yara edecek, belki bareti kafasına dar gelecek; o nedenle "Onu bozdu ya da kırdı." diye işten atılacak düzenlemeyi getiren maddeyi geri çekmesi bir yanlıştan dönülme anlamında güzeldi.
Değerli arkadaşlar, yine, burada bir mantıktan söz ediyoruz. Gerçekten, sanki kamuda, ihaleli işlerde ölümlü maden işletmeleri var da özel sektörde yokmuş gibi kamu kesimine ilişkin düzenlemeler yapılmak istendi. Şimdi, Türkiye'de iş cinayetlerine bir bakıldığı zaman, inşaat ve madenler 1'inci sırada geliyor yani buralardaki cinayetleri önleyebilmekten bu tasarı son derece uzak, son derece yetersiz, demin söyledim. Bunun içerisinde belki güzel ama iş mevzuatıyla, işçi sağlığı, iş güvenliğiyle ya da buna ilişkin yakın düzenlemelerle hiç alakası olmayan popülist pek çok düzenlemeniz var. Yani, çok açık ve net söylemeliyim ki siz bu Soma ve Ermenek'e -Soma'nın üzerinden bir ay sonra bir yıl geçmiş olacak, hâlâ konuşuyoruz; tazminatlarını işçilere vermek bir yana, yani vermemek için âdeta uğraşılıyor- yaslanarak tam popülist politikalar yapıyorsunuz. Yani, merhum eski Millî Eğitim Bakanlarından, köy enstitülerinin kurucusu Hasan Âli Yücel'in çok güzel bir deyişi var siyasetçi açısından "Siyasetçi seçimi düşünür -tıpkı Başbakanın, AKP'nin bu seçimleri düşündüğü gibi- devlet adamı da gelecek nesilleri düşünür, geleceği düşünür."
Şimdi, siz geleceğe ilişkin bir düzenleme yapmıyorsunuz bu tasarının içinde; yarın yapılacak, iki ay sonra yapılacak seçimleri nasıl alırız... Şimdiye kadar emeklilere bir şey vermediniz, emeklilere 100 lira verelim onu alalım ya da efendim...
RECAİ BERBER (Manisa) - 2 ikramiye verince oluyor da...
İZZET ÇETİN (Devamla) - Hayır, sen on üç yıldan bu yana iktidarsın Sayın Berber, on üç yıldan bu yana biz de burada bağırıyoruz, dünyanın hiçbir yerinde, çalışan cezalandırılmaz, sosyal güvenlik primi alınmaz. E ne yapalım, biz 2 maaş ikramiye vereceğiz. Emekli bu ülkeyi bu hâle getirdi, onlar çalıştı dün. Vereceğiz, analarının ak sütü gibi helal olsun diyoruz. Sana da "Ver." dedik. Ne zaman veriyorsun? CHP vermeye kalktığı zaman "Ben sosyal güvenlik destek primini yüzde 15'ten yüzde 10'a çekeceğim..." Bizim seçim bildirgelerimizde var, 3 dönemden bu yana var, "Bu sosyal güvenlik destek primlerini sıfırlayacağız, kaldıracağız." diyoruz, "Emeklilere, evet, Ramazan ve Kurban bayramlarında 2 maaş ikramiyeyi vereceğiz." diyoruz.
Bakın, burada bir düzenleme yapıyorsunuz, 10'uncu maddede; çocuk başına, 2 çocuk için yüzde 7,5 olan asgari geçim indirimini 3'üncü çocukta 10 yapıyorsunuz. Ya, çocuklar arasında ayrımcılık ne? Madem yapacaksın, her bir çocuk için o oranı öyle uygulayabilirsin.
Burada belki de en güzel düzenleme, bir tek kelimelik bir düzenleme. Nedir bu? Üniversitelerde, bu iş güvenliği sertifikasını alacak dallarda, mesleklerde, branşlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği dersinin okutulacak olması yani buna ilişkin düzenleme, belki bu şeyin, tek yüz akı maddesi Sayın Bakanın.
Onun ötesinde -arkadaşlarım da belirtti- arkadaşlar, aklınıza ne zaman bir şey düşse "İşsizlik Sigortası Fonu." Sayın Bakan kıvranıyor on iki on üç yıldan bu yana "Ben şu kıdem tazminatı bir halledebilsem." diye. E "Kıdem tazminatı fona aktaracağım." diyorsun. Al, burada bir fon var, İşsizlik Sigortası Fonu, işverenlere teşvik olarak kullanmaya kalkıyorsun. Aklına geliyor, diyorsun ki: "Ya, Somalı işçilerin parasını da buradan verelim."
Arkadaşlar, Soma ve Ermenek faciaları bu ülkede 77 milyon yurttaşımızın ciğerini parçaladı. Topyekûn bir ulus olarak, eğer vicdanlarımızı sızlatan bir acıysa, ona, hep birlikte katlanalım; Soma'nın, Ermenek'in acısını, fakir, asgari ücretli işçiden kesilen İşsizlik Sigortası Fonu'nun üzerine yıkmak vicdansızlığını yapmayalım. Gerçekten, bu düzenlemeler iş sağlığı ve güvenliği düzenlemelerinden çok Hükûmetin iki ay sonra yapılacak seçimlere yönelik popülist düzenlemelerinden başka bir amaca hizmet etmeyecek.
Somalı işçilerin, işten çıkartılan işçilerin haklarını vermekten niçin kaçındığınızı anlamakta zorlandığımızı ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)