| Konu: | Yargıtay Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 01.04.2015 |
CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 704 sıra sayılı Kanun Teklifi'yle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu arada boş sıraları da selamlıyorum!
Değerli milletvekilleri, bu 704 sıra sayılı Kanun Teklifi Adalet Komisyonundan oy birliğiyle geçen bir kanun teklifi. Bunun neler getirip neler götürdüğünü benden önceki arkadaşlarımız açıkladı. Yerel mahkemelerden gelen dosyaların Yargıtaydaki daireler arasında görev uyuşmazlığı nedeniyle dolaşıp durmasını engelleyen bir mekanizma getiriliyor, bu yerinde bir mekanizmadır.
Yine, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda daha önce kısmi davalar açmak yasaktı, şimdi de burada onun önünü açtık. Bu, aslında, hak arama özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesi bakımından yerinde bir düzenlemedir.
Değerli milletvekilleri, bugüne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı tarafından konjonktür esaslı ve kısa süreli yasalar çıkarıldı. Bu yasalar çıkarılırken esas olarak o günün konjonktürünün getirdiği şeyler düzenlendi. Kanun tekliflerinin içerisinde yargının gereklerine ilişkin, ihtiyaçlarına ilişkin hiçbir husus yer almadı. Hatta, bu kanun tekliflerinin arasına kişiye ve iktidara yakın olanlara özgü özel düzenlemeler de serpiştirildi ve bunun adına "reform" denildi. Sayın iktidar bu "reform" kelimesinin cılkını çıkardı. Yahu, aynı konuda ardı arkasına reform olmaz. Çünkü siyasi iktidar aslında hukuk devleti ilkesini hazmedememişti, onu bir türlü benimseyememişti. Yürütme organı, önüne gelen her sorunu yasa yaparak aşma yolunu seçti, burada da Parlamentodaki çoğunluğuna dayandı ve bunu yaparken de Anayasa'ya aykırılığı çok açıkça belli olan düzenlemeleri yapmaktan kaçınmadı.
Şimdi, hukuk fakültesine gitmeyen bir vatandaşımızın dahi açıkça Anayasa'ya aykırı olduğunu anlayabileceği düzenlemeleri acaba bu Parlamento neden yaptı? Şundan yaptı: "Biz yapalım. Anayasa Mahkemesi buna iptal kararı verinceye kadar biz istediğimiz değişiklikleri yaparız. Zaten iptal kararı verdikten sonra da nasıl olsa Anayasa Mahkemesinin iptal kararları geriye doğru yürümeyecektir." anlayışıyla yaptı. Nitekim, HSYK'da yapılan atamalar Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen HSYK Yasası'na dayanarak yapılan atamalardır.
Değerli milletvekilleri, ben hukuk devleti ve demokrasi konusundaki yasama organının yasa yapma faaliyetlerine girmeden önce, İstanbul Adliyesinde meydana gelen ve kendisi de Mersinli olan Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın öldürülmüş, katledilmiş olması nedeniyle üzüntülerimizi belirtiyorum ve kendisine Allah'tan rahmet diliyorum; yargı camiasına ve ailesine, eşine, çocuklarına başsağlığı diliyorum.
Değerli milletvekilleri, yalnız, bu olayı siyasi iktidarın kamuoyuna sunduğu şekliyle bırakmamak lazım. Yani "Bunu DHKP-C militanları yapmıştır. Hainlerdir. Şunu yapmışlardır..." Bu tip hamasi nutuklarla bu olay geçiştirilemez. Eğer bir hukuk devleti, rehin alınmış bir savcısını ve onu rehin alan eylemcileri etkisiz bir şekilde bertaraf etme imkânlarını araştırmadan doğrudan doğruya yargısız infaz olacak şekilde bir hareketli operasyon gerçekleştirmişse bunu kabul etmek de mümkün değildir. Bu kürsüde defalarca söyledim; hukuk devletinde teröristlerin de insan haklarından faydalanma hakkı vardır." dedim, "Hukuk devleti terörizme karşı mücadele ederken bir eli bağlı mücadele etmek zorundadır dedim.
Şimdi, o kişilerin operasyondan yarım saat önce Ahmet Şık'la yaptıkları mülakattan anladığımız kadarıyla, kamuoyunun bu olayın oluş şekliyle ilgili derin şüpheler taşımasının haklılığını ortaya koyuyor. Burada Ahmet Şık şu soruyu soruyor: "İçeri girerken avukat kimliği kullandığınız ya da bizlerin de avukat olduğunuza dair bilgiler dolaşıma girdi. Adliyeye silahlarla nasıl girdiniz?" "İçeri nasıl girdiğimizle ilgili herhangi bir açıklama yapmayacağız. Mutlaka zamanla ortaya çıkacaktır ama şu aşamada açıklama yapmayacağız. Bu tür dedikodular avukatları hedef hâline getiriyor ama bu eylemde avukatların hedef olması için bizim, avukat kimliği ya da cübbesi kullanmamıza gerek yok. Bu ülkede avukatlar defalarca hedef oldu, müvekkillerine sahip çıktıkları için hapislere atıldılar, hatta öldürüldüler. Bu yüzden, bizim eylememizle avukatların hedef hâline getirilmesi söz konusu değil çünkü AKP'den ve düzenden yana olmayan herkes zaten bu ülkede hedeftir." deniliyor ve devam ediyorlar değerli arkadaşlarım: "Talep karşılanmazsa savcı beyi cezalandıracağınızı söylüyorsunuz, bu meşru mu?" Adamların söylediği şu: "Biz bu olmasın diye uğraşıyoruz. Talebimizin karşılanıp karşılanmaması ve savcının başına bir şey gelmemesi kendi ellerinde. Başlarına bir şey gelsin istemiyorlarsa talebimizi yerine getirsinler."
Şimdi, söylemek istediğim konu şu: Emniyet Müdürü de bu olaydan sonra açıklama yapıyor. Emniyet Müdürünün açıklamasından da... O operasyon yapıldıktan sonra savcının o eylemciler tarafından öldürüldüğünü söylüyor İstanbul Emniyet Müdürü. Ya, arkadaşlar, o operasyon yapıldıktan sonra bu adamlar o savcıyı nasıl öldürecek?
Şimdi bu kürsüden söylüyorum: Bende hem eylemcilerin hem de savcının polis kurşunlarıyla öldürüldüğü konusunda ciddi şüpheler vardır. Bunu bertaraf etmenin, kamuoyundaki bu şüpheleri kaldırmanın bir tek yolu vardır: Otopsi raporunda, Emniyet, o savcının vücudundaki ile o eylemcilerden çıkan kurşunların aynı olup olmadığını tespit etmelidir. Bu konuda Emniyetten hiçbir açıklama yok; "Vatan hainleri, DHKP-C'liler, PKK'lılar, şunlar bunlar..." Bunlarla, hamasi şeylerle biz bir yere gidemeyiz arkadaşlar, böyle bir şey olmaz.
Şimdi, aynı gün elektrik kesiliyor Türkiye'de ve Bakan hiç açıklama yapmıyor. Ben bu olayların da birbiriyle paralel olduğunu düşünüyorum, sadece ben değil, aldığım tepkiler de bu şekilde. Bu olayın arkasında belli güçlerin olduğu şeklinde kamuoyunda çok ciddi kuşkular var ve bilmiyorum Sayın Bakan hissediyor mu elektrikler niye kesildi? Sayın Bakanımızın hissiyatı güçlüdür. Acaba elektrikler niye kesildi? Bugüne kadar açıklanmıyor, teknik arıza olmadığı söylenildi. Değerli milletvekilleri, bu konunun aydınlatılması gerekiyor.
Bir başka konu: Dün çok ciddi bir olay oldu. Balyoz davasından yargılanan 206 sanık beraat etti ve Türkiye'de hiçbir şey yokmuş gibi olayı geçiştiriyoruz yani sanki sıradan bir olay oldu. Bakın, düşünebiliyor musunuz bu generaller yargılanıyor ve darbeden dolayı yargılanıyorlar, bunlar değişik cezalar alıyorlar. Bakın söyleyeyim size, o tarihte, Türkiye Cumhuriyeti hükûmetini vazife görmekten cebren menetmeye teşebbüs suçlaması yöneltiliyor, bundan mahkûm oluyorlar. Bu cezalar Yargıtay tarafından onanıyor yani Yargıtay onamasından geçerek kesinleşmiş mahkeme kararıyla kimileri ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alıyor ama ondan sonra ikinci bir yargılamada bunlar beraat ediyor. Şimdi, ya o mahkeme, o tarihte 10. Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi kusurlu ve o kararı onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesinin üyeleri kusurlu ya bu beraat kararlarını veren mahkemeler kusurlu. Şimdi, vatandaş olarak ben yargıya nasıl güveneceğim arkadaşlar?
O tarihte de yine Sayın Başbakanın, bugünkü Cumhurbaşkanının o Balyoz davasıyla ilgili söyledikleri çok açık şeyler var: "Ak ile kara belli olacak." diyor. Evet, ak ile kara belli oldu Sayın Cumhurbaşkanı, bakın, beraat ettiler. Ve diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı o tarihte: "Kurumlar Balyoz davasıyla ilgili âdeta temizliğe tabi tutuluyorsa bundan kimsenin rahatsız olmaması gerekir." Demek ki kurumlar temizliğe tabi tutulmamış. Yine, Bülent Arınç'ın o tarihte söylediği laflar var, diyor ki Bülent Arınç: "Bağırsaklarını temizliyor." Başbakan, o Balyoz, Ergenekon davalarında "Bu örgütlerin dışarıdan yardım almadan ayakta durması mümkün değildir." Başbakan Yardımcısı Sayın Yalçın Akdoğan, o tarihte yine "Bu bir hukuki hesaplaşmadır." diyor. Şimdi, arkadaşlar, o tarihte bu kadar övgüler düzüyorsunuz, savcısı olduğunu da söylüyorsunuz bunun ama şimdi kalkıyorsunuz... Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan bir adam dışarı çıkıyor, ondan sonra da serbest kalıyor. Ayıptır ya! Çıkıp da özür dilemek lazım. Bu kadar kolay mı? Tamam, beraat ettiler; peki, bu insanların hapishanede geçirdikleri, yaşamlarından verdikleri süreç ne olacak? Sayın Mehmet Haberal orada oturuyor, dört buçuk yılı hapishanede çürüdü; eşleri, çocukları, yakınları bir sürü işkence gördü, eza çekti, cefa çekti. Bu kadar basit mi? Ama hiç kimseden tık yok. "Balyoz davası sanıkları serbest bırakmış." Allah Allah! O kadar sıradan bir olay.
Şimdi, değerli milletvekilleri, bir başka konuya da değinmek istiyorum. Yani bakın, ikide bir buraya çıkıyor arkadaşlarımız, şu paralel yapıya... Yani neredeyse CHP'yi paralel yapıcı yapacaklar, çıkacaklar işin içinden. Yani nedir o paralel yapı, ben anlamadım. Bunun adam gibi adını koyalım. Niye "Fethullah Gülen yapısı" demiyorsunuz, niye "cemaat" demiyorsunuz, "paralel yapı" falan diyorsunuz?
Bakın, değerli arkadaşlarım, bugünkü tartışmanın özü nerede yatıyor biliyor musunuz? Sizin bugün, geçmişte yol arkadaşınız olan Fethullah Gülen'le ayrışmanız nerede yatıyor biliyor musunuz? 22 Mayıs 2013. Sayın Başkan, 22 Mayıs 2013, Sayın Bülent Arınç, Fethullah Gülen'e gidiyor. Bülent Arınç "Ben bu ziyareti Başbakanımın bilgisiyle gerçekleştirdim." diyor ve "Sayın Başbakan bu ziyareti kendisine vekilen gerçekleştirdiğimi söyledi. Bana sorulsaydı ben de öyle derdim. Bu ziyaret, hemen hemen kırk yıldan beri kendisini seven sayan bir insanın yüzünü görebilmek için yapılan bir ziyarettir. Sayın Başbakanımız da selamlarını iletti. 'Hoca Efendi'nin bizden bir emirleri olur mu?' diye sormamı istedi." Bakın, bu cümle çok önemli. Sayın Mahir Ünal, bu cümle çok önemli. Kendisi hakkında...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sataşmana cevap vermeyeceğim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bakın "Kendisi hakkında, Hükûmetimiz hakkında yazılıp çizilenler var. Bu konularda önerileri var mı?" Yani diyen kim? Recep Tayyip Erdoğan. "Medyada cemaatle ve bizimle ilgili yazılıp çizilenler var, arası bozuldu mozuldu. Bu konuda önerileri var mı? Bizim göremediğimiz konularda bizi uyarmasını istedik." diyor. Bunu diyen adam Recep Tayyip Erdoğan.
Bu kürsüde Sayın Adalet Bakanı, AKP Grup Başkan Vekili olarak, Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekilinin Fethullah Gülen'e "çete" demesi üzerine Grup Başkan Vekili olarak çıktı şunları söyledi burada; diyor ki: "Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir." Devam edeceğim, bunları söylemeyeceğim. Diyor ki: "Yapılan hizmetlere baktığınızda siz, buna, hakkında herhangi bir savcının iddiası, mahkûmiyet kararı olmayan birini 'çete' diye itham ederseniz ona karşı da büyük bir haksızlık yaparsınız. Kendi de burada yok. Ama çeteden yargılananları, çete iddiasıyla..." Bakın, arkadaşlar, çok önemli: "...çeteden yargılananları, çete iddiasıyla soruşturulanları, kovuşturulanları, demokrasiye darbe vurmak isnat ve iddiasıyla yargılananları milletvekili olmak için Meclise taşıma gayreti içerisinde olurken..." Yani bizi söylüyor, diyor ki: "Mehmet Haberal'ı, Sinan Aygün'ü, Mustafa Balbay'ı, Engin Alan'ı -diyor MHP'ye- bunları, çete iddiasıyla soruşturulanları, demokrasiye darbe vurmak isnat ve iddiasıyla yargılananları siz milletvekili olmak için buraya taşıma gayret içerisinde olurken temiz insanları çete diye suçlamak kabul edilemez."
Arkadaşlar, ben söylemiyorum bunu, bunu Bekir Bozdağ söylüyor.
Şimdi, biraz utanmanız lazım. Bakın, insanlar başkalarını suçlarken utanacak.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ya yapma... Kendi kurduğun kelimelerden yola çıkarak ahlak üretiyorsun. Yapma ya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Siz daha 2013 yılında bunları söylerken Hüseyin Çelik...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Biz utanılacak hiçbir şey yapmadık.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Utanacaksınız Sayın Başkan, utanacaksınız! Siz CHP'ye bunları söylerken utanacaksınız! Bu lafları söylerken utanacaktın!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Biz utanılacak hiçbir şey yapmadık.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Daha ne yapacaksın? Daha ne yapacaksın?
Bak, bak, Hüseyin Çelik ne diyor? "Cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış. Bunlar kargaları güldürür. Bu paranoyaları bir tarafa bırakın."
Evet, şimdi söylüyorum size: Cemaatle uğraşma paranoyasını bir kenara bırakın. En büyük tarikatçı, paralel yapı sizsiniz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Hadi oradan! Hadi oradan!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Tamam mı?
Emniyetteki bu çeteler, Efkan Ala döneminde
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Senin zaman algın yok mu? Sen hukukçusun, senin zaman algın yok mu? Öncelik, sonralık yok mu sende? Suç öncesi, suç sonrası yok mu?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu çeteler Oğuz Kağan Köksal Emniyet Genel Müdürlüğü yaparken vardı. Bu çeteleri devlete AKP yerleştirdi, Recep Tayyip Erdoğan yerleştirdi, Abdullah Gül yerleştirdi.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, kalpten gideceksin ya!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Oğuz Kağan Köksal Emniyet Genel Müdürüydü, Emniyet Genel Müdürü. Bu yargıyı siz bu hâle getirdiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ben seninle kavga etmeyeceğim, bağırma.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - En büyük çete sizsiniz. Bakın, en büyük çete bu ülkede sizsiniz. Sizin varlığınız demokratik hukuk devletine en büyük tehdittir.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Seninle kavga etmeyeceğim, hepsini sana iade ediyorum, hepsini iade ediyorum söylediklerinin. Söylediklerinin bir kıymeti de yok senin.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - En büyük çete var ya buraya çıkıp da "Bu Anayasa'yı tanımıyorum." diyen adamlardır en büyük çete. Sizin hukuka saygınız yok.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Kendi gazınla devam et sen! Kendi gazınla devam et! O gaza ben gelmem.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Siz Fethullah Gülen'le el ele, gönül gönüle vermişsiniz, yürüyorsunuz. Bülent Arınç diyor ki, Bülent Arınç...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sen geç onları, geç, geç!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bülent Arınç diyor ki: "Melih Gökçek parsel parsel paralel yapıya sattı." Melih Gökçek de diyor ki...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sen ne diyorsun, ona bak!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Mahir Ünal... Mahir Ünal, Melih Gökçek de diyor ki: "Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı paralel yapıcı."
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sen lafını söyle, lafını!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Zor geldi değil mi? Kaldıramıyorsun değil mi?
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Birgül Ayman Güler ne dedi? Paralel yapıyla...
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Kaldıramıyorsun değil mi? Bak, sana ben bir şey söyleyeceğim...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Şişli'yi konuş sen! Sen Şişli'ye bak, Şişli'deki tehditleri anlat!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Sen demin dedin ki burada: "CHP kendi hâkimiyetinde olmayan her yapıyı gayrimeşru ilan etti."
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Aynen öyle yapıyorsunuz, aynen öyle yapıyorsunuz!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bu Anayasa'yı burada gayrimeşru ilan eden sizsiniz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Siz yönetmediğiniz için devleti gayrimeşru ilan ediyorsunuz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - "Bu ülkede kuvvetler ayrılığı olmaması gereken..." diyen senin Cumhurbaşkanın. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bu ülkede hukuku katleden sizsiniz, bu ülkede yargıyı bu hâle getiren sizsiniz, şimdi de günah çıkarıyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Biz her şeyi milletin önünde yapıyoruz.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Utanacaksınız!
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Utanması gereken sensin!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Yargıyı paralel yapının emrine verdiniz, demiyorsunuz ki...
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Bir siyasetçi olarak böyle konuştuğun için sen utanmalısın!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Emniyeti peşkeş çekti. Sen Grup Başkan Vekili olarak çık önce bunların hesabını ver.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sen utanmalısın! Sen utanmalısın!
ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Bir grup başkan vekili böyle davranır mı?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Değerli milletvekilleri...
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Pensilvanya'dan emir alıyorsunuz, Pensilvanya'dan emir geliyor size!
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Tabii, tabii!
BAŞKAN - Lütfen, karşılıklı konuşmayınız Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Bakın, Fethullah Gülen'le kol kola gidenler, yurt dışında -biz gittiğimiz zaman- Fethullah Gülen'i ziyaret edenler AKP'nin milletvekilleriydi. Bizi otel odasında bırakıp da Fethullah Gülen'in okullarını ziyaret edenlerin kim olduğunu ben biliyorum.
Bakın, ne diyor Bülent Arınç? "Biz kimin nerede havladığını çok iyi biliriz." diyor. Bunu ben söylemiyorum, Bülent Arınç söylüyor, Bülent Arınç.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Ya, sakin ol, kalpten gideceksin biraz sonra.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Tamam mı? Bunlar sizin gücünüze gitmiş olabilir.
İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Rahatla, bir bardak su iç.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Kimin nerede havladığını Bülent Arınç çok iyi biliyormuş, Bülent Arınç biliyormuş kimin nerede havladığını, tamam mı?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, iyi ki konuştu, iyi ki malzeme verdi.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Siz onu söyleyin, tamam mı?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Başka konuşacak bir şeyin yok mu senin? Hep bu, bu. Malzemeniz yok mu sizin ya?
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Sizin alnınızda kara bir lekedir bu. Bakın, bu "paralel yapı" dediğiniz olay sizin alnınızda kara bir lekedir, tamam mı? Kara bir lekedir! Siz bu lekeyle bu toplumda daha fazla gezemezsiniz.
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Pensilvanya'dan kim emir alıyor? CHP kimle iş birliği yapıyor seçimde?
BAŞKAN - Sayın Öztürk, biraz sakin olunuz lütfen.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) - Şimdi, "Cemaat devlete sızmış, kargalar güler, bu paranoyadır." diyor. Bunu söyleyen Hüseyin Çelik. Şimdi siz söylüyorsunuz "Cemaat ele geçirmiş." diyorsunuz, Hüseyin Çelik de diyor ki: "Bu paranoyadır."
Değerli milletvekilleri, sizinle ilgili çok söylenecek laf var ama hukuktan anlamayan, hukuk devletinden kopmuş bir Cumhurbaşkanı Anayasa'yı tağyir, tebdil, ilga ediyorsa ve bu Mecliste millî iradenin temsilcisi olan milletvekilleri buna boyun eğiyorsa bunlara söylenecek hiçbir sözüm yok. Yazıklar olsun size! (CHP sıralarından alkışlar)
CUMA İÇTEN (Diyarbakır) - Sana yazıklar olsun! Yürü!
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öztürk.