| Konu: | İstanbul Milletvekili Umut Oran ve 57 milletvekilinin, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere muhalefeti etkisiz kılmaya, muhalefet partisi üyelerinin parlamenter denetim haklarını engellemeye ve bunları karalamaya yönelik girişimlerde bulunduğu, muhalefeti karalayarak suç işleyen medya kuruluşları mensuplarını kayırdığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanunu'nun 114, 257, 283 ve 311'inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Anayasa'nın 100'üncü ve TBMM İçtüzüğü'nün 107'nci maddeleri uyarınca İçişleri eski Bakanı Efkan Ala hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/13) |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 01.04.2015 |
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, dün şehit düşen Savcımız Mehmet Selim Kiraz'a Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarının ve milletimizin başı sağ olsun.
Burada (9/13) esas numaralı, 11/3/2015 tarihli Meclis soruşturması açılmasına ilişkin Önerge'yi görüşüyoruz.
Ethem Sancak'tan bahsedildi. Milletin kürsüsünden savunmasız birine, hak arama yeri belliyken savunma hakkı olmayan birine vurmak doğru değildir, haksızlıktır diye düşünüyorum.
Sayın Umut Oran, önergede, aleyhinde yoğun bir karalama kampanyasına, 17 Şubat 2015 tarihinden itibaren psikolojik harekâta başlandığını iddia etmekte ve bunun şahsından ziyade CHP'ye ve Meclisteki milletvekillerine yönelik olduğundan bahsetmekte; milletvekili olarak denetim faaliyetini kullandığından, görevini yaptığından dolayı başına bunların geldiğini iddia etmektedir.
Gerçekte, masumiyet ilkesi gereği kanunsuz suç ve ceza olmaz, hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet kararı olmadıkça hiç kimse suçlu ilan edilemez. Yani beraatızimmet asıldır, bu evrensel hukuk kuralı karşısında da herkes eşittir. Bütün bu hükümlere rağmen, gerek Gezi Parkı eylemlerinde gerekse 17-25 Aralık hadiselerinde, hatta Kobani eylemlerinde, gerek Hükûmetimizin gerek partimizin ve bizim, milletvekili olarak, aynen Sayın Oran'ın iddia ettiği şeylerin fazlası başımıza gelmişti. Empatiyi zaten yaptık, yapıyoruz ve gerçekten de Sayın Oran'ı iyi anlıyoruz, anlamaya çalışıyoruz ama Sayın Oran'ın da bizi anlamasını diliyoruz. Dolayısıyla, çağrıda ve iddiada bulunduğu hassasiyetin gerekliliğini çok iyi anlıyoruz. Komplolarla, iftira kampanyalarıyla her gün karşılaşıyor, kendimizi temize çıkarmak için her gün gayret ediyoruz. Asılsız iftiralarla mücadelede idmanlıyız, tecrübeliyiz, aşılıyız.
Ancak iftira kampanyalarına çokça destek vermiş, gerek Gezi Parkı gerekse 17-25 Aralık kampanyalarında Cumhuriyet Halk Partisinin, sizlerin durumu neydi? Sayın Oran başta olmak üzere, bu iftira kampanyalarını yürüten, destekleyen, suçlu olduğu ispat edilmemiş onlarca mağdur hakkında pervasızca saldıran sizler değil miydiniz? Sadece kendinize adalet istemek ne kadar haklı, ne kadar masum olabilir? İftirayı kurumsallaştıran, medya organlarının âdeta tetikçisi olan siz değil miydiniz? İftirayı kurumsal olarak bir müessese hâline getiren partiniz değil miydi? Cumhuriyet Halk Partisi grup toplantı salonu âdeta yasa dışı delillerin, kopyaların, kasetlerin ifşa edildiği yer değil miydi? Evet, adalet ve hukuk bir gün herkese lazım olacaktır, aynen bugün sizlere ve bizlere lazım olduğu gibi; bütün bunlara rağmen, şahsınıza gelen ya da partinize gelen iddia ettiğiniz iftiralarla ilgili empati yapmak şartıyla. Biz hukuka saygılı AK PARTİ'liler olarak sizin hukuki haklarınızı savunmayı da görev telakki ederiz. Şayet gerçekten bir iftirayla karşı karşıyaysanız, bir psikolojik savaşla karşı karşıyaysanız, gerçekten böyle bir durum varsa bilesiniz ki AK PARTİ'liler olarak bizler sizlerin yanınızdayız ama gerçekten böyleyse. Diğer taraftan, Türkiye bir hukuk devletidir, iddialarla ilgili olarak yasal yollara müracaat etmek de hakkınızdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice itibarıyla görüşmüş olduğumuz meclis soruşturma önergesi Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri 114, 257, 311, Anayasa'nın 100 ve İç Tüzük'ün 107'nci maddelerine dayanmaktadır. Dolayısıyla, hukuki bir altyapısı olacak ve maddi gerçekle örtüşecek bir önerge hazırlanmalıydı ama önergeyi hukuki olarak tahlil ettiğimizde bakıyoruz ki ayakları yere basmayan, tamamen mücerret bir önerge.
Önerge sahipleri birinci paragrafta diyor ki: "Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri üzerinden doğrudan ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi hedef alınmaktadır. Olmayan hayali Twitter yazışmalarıyla CHP'ye yönelik çok ağır suçlamalar yapılmakta, geleceğe dönük bazı karanlık senaryoların altyapıları bugünden hazırlanmaya çalışılmaktadır." Güzel.
Aynı önergenin beşinci paragrafına geldiğimizde ise aynen şöyle bir ibare geçiyor: "17-25 Aralık 2013 soruşturmaları sonrası ülke ve dünya gündemine yansıyan gelişmeler, sorumlu bir parlamenter olarak tarafımızca Anayasa'nın ve İç Tüzük'ün vermiş olduğu görev ve sorumluluklar kapsamında son derece etkin bir şekilde kullanılmıştır." Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Böyle bir çelişki olabilir mi? Size karşı iftira kampanyası, komplolar düzenlenecek ama 17-25 Aralıktaki aynı şeyi siz yapacaksınız, burada kendi kendinizi de tekzip ediyorsunuz.
Yine, "Bu nedenle her ne kadar şahsıma ve CHP'ye yöneltilmiş gibi görülen bu saldırı, aslında doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisine, partimize yapılan bir saldırıdır. Milletvekilinin denetim fonksiyonu, görevi olan yasama faaliyeti ve TBMM'nin, dolayısıyla milletvekilinin çalışma usul ve esasları, Anayasa ve Meclis İç Tüzüğü'nde belirlenmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin başlıca görev ve yetkileri arasında kanun koymak, değiştirmek..." diye devam ediyor. Önergede böyle bir ibare var. Güzel. Peki, Allah aşkına, iç güvenlik yasasını burada konuşurken sizler kürsüye gelip 312 kişilik bir gruba hitaben "Bu kanunu çıkaramazsınız, bu kanunu size çıkarttırmayız." diyerek Meclisi abluka altına almadınız mı, kürsüyü işgal etmediniz mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Demek ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve milletvekillerinin iradesini hâkim kılmak esastır, bu kürsü dokunulmazdır. Dolayısıyla, 312 kişilik ve Türkiye milletinin vermiş olduğu, 2 kişiden 1 kişinin vermiş olduğu oylara sahip, yüzde 50 oy alan bir partiye siz diyorsunuz ki: "Bu kanunu çıkartamazsınız." Sevsinler sizi! Bu kanunu tabii ki çıkartırız. Çünkü bize millet kanun çıkarma yetkisini verdi, sizler de zaten bunu önergede teyit ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Anayasa çerçevesinde verdi yalnız, bir de Anayasa var. Sen de mi Anayasa'yı yırtıp attın?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Yine önergede diyor ki: "Kamu düzenini ve güvenliği sağlamak Bakanlığın görevi." Ve şurada, Allah aşkına okuyorum, dikkatinizi çekmek istiyorum, önergeden aktarıyorum aynen: "Zira iktidar yanlısı medya grubu muhalefetin görevini yapmasını engelleme amacıyla suç uyduruyor, ancak kolluk kuvveti -dikkatinizi çekiyorum- herkesin gözü önünde gerçekleşen bu olaylara karşı tek bir adım dahi atmıyor, yaşananları görmezden geliyor yani suçluyu kayırmayı tercih ediyor." Arkadaşlar, sizler bir aydır, altı aydır burada iç güvenlik yasasını eleştirmediniz mi? Demediniz mi?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Ya iç güvenlik yasasının bununla ne alakası var, ne alakası var?
RAMAZAN CAN (Devamla) - Dinlersen anlarsın!
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Bilmiyorsun. Ne alakası var bununla?
RAMAZAN CAN (Devamla) - "İdari kolluğa bu yetkileri vermeyin." diyen siz değil misiniz? Şimdi diyorsunuz ki: "Kolluk, yetkisini kullanmıyor."
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Olayları çarptırıyorsun.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Allah aşkına, kolluk ne yapacak? Basının elindeki materyallere el mi koyacak? Sayın Oran, bunu mu kastediyorsunuz?
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Yalan söylüyorsun, doğru söylemiyorsun!
RAMAZAN CAN (Devamla) - Materyallere el mi konulsun? Anayasaca teminat altına alınmış haberleşme hürriyetini ihlal mi etsin, ne yapsın?
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Yapıyorsun zaten!
RAMAZAN CAN (Devamla) - Bunları gözaltına mı alsın? Bunu mu kastediyorsunuz?
MEHMET HİLAL KAPLAN (Kocaeli) - Bu kadar basın mensubu hâlâ içeride.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Sayın Bakanımızın bu konuda kolluk üzerindeki idari denetimini kullanmadığından bahisle de Sayın Bakanın cezalandırılması talebinde bulunuyorsunuz. Allah aşkına, sayın milletvekilleri, ne söylediğinizin, ne yazdığınızın farkında olun.
ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Sen bilmiyorsun bir şey, bilmiyorsun!
RAMAZAN CAN (Devamla) - Bu Meclis soruşturması hukuki altyapıdan uzak, tamamen, siyasi bile diyemeyeceğim derecede alelade, alelıtlak hazırlanmış bir önerge.
MAHMUT TANAL (İstanbul) - Önergeler siyasi olur Beyefendi, önergeler siyasi olur; Anayasa öyle söyler.
RAMAZAN CAN (Devamla) - Şimdi, siz diyorsunuz ki: "İdari kolluk görevini yapsın." Doğru, görevini yapsın. "Basına sansür konsun, basının materyallerine, bütün binalarına girilsin." Böyle bir şey olabilir mi? O zaman da "Nerede basın hürriyeti? AK PARTİ haberleşme hürriyetinin önüne engel getirdi." diyeceksiniz. Böyle bir çelişki olamaz, bu çelişkiyi de ancak Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri yapar diye düşünüyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin de söylediğim üzere, tamamen soyut, mücerret, günü kurtarmaya matuf bir önergeyle gelinmiştir. Dolayısıyla, bu önergeye savunmayı dahi doğru bulmuyorum. Bütün bunlara rağmen önergenin reddi ya da kabulünü Genel Kurulun takdirine sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Can.