| Konu: | Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesine Dair İşbirliği Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair |
| Yasama Yılı: | 5 |
| Birleşim: | 87 |
| Tarih: | 31.03.2015 |
HAYDAR AKAR (Devamla) - "Sabahın bu saatinde" diyelim.
Biraz evvel sevgili hocam nükleer enerji santrallerinin çevreye, insan hayatına ne kadar zararlı olduğunu anlattı. Şimdi, sormamız gereken birkaç tane sorumuz aslında: Biz niçin seçimden, 7 Hazirandan hemen önce böyle bir nükleer santral anlaşmasını getiriyoruz ve alelacele Meclisten çıkarmak için çaba sarf ediyoruz?
Bu anlaşmaya baktığımızda bir uluslararası anlaşma, rekabete dayanmayan bir anlaşma. İşte bir firmayla anlaşılmış ve bu firmanın tüm şartları kabul edilerek Türkiye'nin en güzide 2 tane beldesine -bu Sinop'la ilgili olan- bir nükleer santral kurulmaya çalışılıyor. Burada sorgulanması gereken bir soru bu. Bunun fiyatlarına ve rakamlarına baktığınızda Türkiye'nin geleceğinin de ipotek altına alındığını çok rahat görebilirsiniz.
Şimdi, nükleer santral demek ne demektir? Bir radyasyon riski demektir ki bu risk öyle küçük bir risk değil, gerçekten büyük boyutlara ulaşan bir risk. Bunu Çernobil ve Fukuşima'daki nükleer santral kazalarında hep beraber gördük ve şahit olduk. Şimdi, bundan sonra kalkıp bu telafisi olanaksız olan, çevreye, doğaya vermiş olduğu zararların telafisi olanaksız olan böyle bir kazadan sonra -ki Avrupa ve Amerika'daki, Amerika bu santralleri terk etmeye başlamış, hatta ömrü dolanların yerine yenileme işine girişmemiş, yeni yatırımlar açmamış nükleer santraller konusunda ve gelecek on yılda, yirmi yılda nükleer santralleri kapatma kararı, hatta referanduma sunma kararları almışken- Türkiye, ihtiyacı olmadığı hâlde, böyle, 2 tane nükleer santral kurma sevdasına düşmüş, toplamda 8 bin megavatlık bir enerji üretimi için.
Bakın arkadaşlar, toplamda 2 santralin üreteceği elektrik 8 bin megavat. Hedeflenen tarihte Türkiye'nin elektrik olarak bu nükleer santrallerin üreteceği elektrik enerjisine ihtiyacı yok. Kayıp kaçak oranlarında yapılacak iyileştirmeyle zaten ihtiyacı olmayacak ama gerçekten buna ihtiyacı yok. Sadece Afşin Elbistan'da atıl duran, Enerji Bakanının "Bir Dubaili firmayla anlaşma yaptık." dediği, ama bu anlaşmayı hayata geçiremedikleri 8 bin megavatlık o atıl duran kömürü kullanabilirsek bu 2 tane çok tehlikeli santral yerine, elektrik ihtiyacımızı -ki olmayan, o tarihte olmayacak elektrik ihtiyacımızı- karşılamış oluruz. Onun için de bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnşallah, buradan bu akşam bu anlaşmayı hep birlikte reddeder hem Mersin'in hem de Sinop'un geleceğini kurtarmış oluruz. Sadece lokal olarak düşünmemek lazım, bunun çevreye etkisi de çok büyük.
Tabii, bu santralle ne veriliyor? Yirmi yıllık bir alım garantisi veriliyor. Yirmi yılda 11,83 sentten alacağız yani bunun Türkçe karşılığı kilovatını 30 kuruşa alacağız. Bakın, 30 kuruş ne demek arkadaşlar? Doğal gazla ürettiğimiz elektrik 28,24 kuruşa mal oluyor, linyit kömürüyle üretmiş olduğumuz elektrik 15,95 kuruşa mal oluyor, taş kömürüyle ürettiğimiz elektrik 19,4 kuruşa mal oluyor, hidroelektrik yani barajlarda üretmiş olduğumuz -dereleri kastetmiyorum ve derelerde üretilen elektriğe de karşıyım, zaman olsa onları da anlatırım- 1,91 kuruş. Türkiye Cumhuriyeti'ne bu alım garantileriyle, doğal gaz alım garantileriyle elektriğin 2014 maliyeti 13,97 kuruş, kilovatsaat maliyeti.
Bu santrallerde üreteceğimiz elektrik bugünkü birim fiyatlarla ne kadar? 30 kuruş. Yani bugün 38 kuruşa vatandaşa sattığınız elektriği bu santraller devreye girdiğinde 60 kuruşa satmak zorunda kalacaksınız ve yirmi yıl boyunca. Yirmi yıl boyunca ödeyeceğiniz para ne kadar biliyor musunuz arkadaşlar? 86 milyar dolar, yirmi yıl boyunca ödeyeceğimiz para. Bu rakam ne demek? Bu rakam, Türkiye'nin 1950 ile 2002 arasındaki alınan tüm dış borcuna eşit. Bu rakam, AKP hükûmetlerinin on iki yılda aldığı dış borcun 2 katı. Yine bu rakam, AKP hükûmetleri döneminde yapılan özelleştirmelerin neredeyse 2 katı. Yazık günahtır, yazık günah; çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini ipotek altına almayalım. 85 milyar dolarlık bir yatırımı bir hiç uğruna, dünyada terk edilen bir teknoloji uğruna feda etmeyelim diyorum.
Bir de tabii, bu teknoloji denetlenmiş, test edilmiş bir teknoloji değil. Önce kendi ülkelerinde yapsınlar, test etsinler, kullansınlar, sonra gelsinler Türkiye'ye kursunlar demeyeceğim, gerçekten nükleer enerjiye karşıyım, radyasyon tesiri ve çevreye yapacağı zararlardan dolayı ve Türk ekonomisine de bunun katkısı olmayacak. Biraz akıl, biraz mantık; Türkiye'nin geleceğini biraz düşünen insanların bu projeye onay vermeyeceğini düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)