GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesine Dair İşbirliği Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
Yasama Yılı:5
Birleşim:84
Tarih:26.03.2015

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 673 sıra sayılı Kanun Tasarısı'nın geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu antlaşma "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesi Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyetinde Nükleer Güç Santrallerinin ve Nükleer Güç Sanayisinin Geliştirilmesine Dair İşbirliği Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı" olarak Genel Kurula gelmiştir.

Şimdi, özellikle Türkiye'nin enerji ihtiyacının karşılanması ve enerji çeşitliliğinin artırılması amacıyla nükleer güç santrallerinden elde edilecek enerjiye de ihtiyaç olduğu gerçeğini bilerek Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu konuya genelde olumlu baktığımızı, ancak bu tür çok önemli ve dünyanın birçok ülkesinde tartışılan, henüz hiçbir ülkede denenmemiş bir teknolojiyi içeren ve uluslararası anlaşmayla, ikili anlaşma çerçevesinde Türkiye'nin ev sahipliğinde ülkemiz toprakları üzerinde kurulacak olan nükleer güç santrallerinin, bu ikili anlaşmalarla yapılmasına karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Sebebi şu: Uluslararası rekabete açık bir konuda serbest piyasa koşullarını dikkate almadan iki hükûmet arasında belli çerçeve içerisinde ama içerisinde birçok belirsiz konuların yer aldığı anlaşmayla böyle bir santralin kurulmasını doğru bulmuyoruz. Neden? Eminim ki hiçbiriniz okumadı anlaşma metnini, okuduğunuzda birçok şeyin belirsiz olduğunu göreceksiniz. Daha "Madde 1 Tanımlar"da "proje sahası" kavramına baktığınız zaman "Türkiye Cumhuriyeti'nin Sinop ilinde ya da şartların gerektirmesi durumunda başka bir yerde..." ifadesi var. Şimdi, bu Sayın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı bugüne kadar 1'incinin Mersin Akkuyu Nükleer Güç Santrali, 2'ncinin de Sinop Nükleer Güç Santrali olduğunu defalarca söyledi. Ama, anlaşma metninde diyor ki: "Sinop ilinde ya da başka bir yerde..." Yani şimdi ya bu Sinop ilindedir ya başka yerdedir; birincisi bu.

MUSTAFA ÖZTÜRK (Bursa) - Ama, termik yapamazsın...

ALİM IŞIK (Devamla) - Mustafa Bey, okursan sen de buna inanmayacaksın, söylenenlerin o zaman doğru olmadığına kanaat getireceksin. Belirsizlik olmaz. Bu ülkede, hangi büyüklükte alana, nerede kurulacağı belli olmadan bir anlaşma imzalanmış, imza atmış bu ülkenin Bakanı. Bu belirsizlikleri söyleyeceğiz, önce bunu gidermek gerekiyor.

İki: "Proje şirketi" kavramı "projenin uygulanması amacıyla proje katılımcıları tarafından Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına göre kurulacak anonim şirket", diğer taraftan "proje katılımcısı"na baktığınız zaman "proje şirketinde yer alacak herhangi bir Türk devlet teşekkülü ya da herhangi bir özel teşekkül" anlamına gelmekte. Aşağıda anonim şirket olarak tanımlanmış, yukarıda herhangi bir devlet şirketi veya özel şirket. O da belirsiz, yani buraya ortak olacak şirket devlet şirketi mi olacak, özel şirket mi olacak? İkisi de değil, ne olacağı belirsiz.

"Devlet teşekkülü" kavramına baktığınız zaman, "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin sahip olduğu ya da Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti tarafından kontrol edilen herhangi bir teşebbüs" anlamına gelmektedir. Burada da ya bu ya bu. Yani, Hükûmet kafasında daha bu işi netleştirmemiş, dolayısıyla sözleşmeye, anlaşmaya bunu koymuş.

Devam edeceğiz. Yine, teknolojinin hafif su reaktörüne ilişkin olduğu söyleniyor. Ancak, daha önce Rusya'yla yapılan ikili anlaşmada da aynı teknoloji kabul edilmişti ama o günden bugüne dünyada yeni teknolojiler gelişti, onlardan birisi de ayrıca seçilebilirdi çünkü son teknolojinin bu olmadığını bu alanda çalışan herkes bilir.

Başka ne var? Saha ve altyapıya ilişkin hususlar var, madde 4. Değerli arkadaşlar, okuyorum, lütfen vicdanınızda bir değerlendirin. "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti: Proje için gerekli olan Proje Sahası'nı, mülkiyetini vermeksizin, nükleer güç santralinin söküm sürecinin sonuna kadar Proje Şirketine bila bedel tahsis edecektir." Yaklaşık iki yüz yıl değerli arkadaşlar... Yetmiş, seksen yıl normal ömrü, yüz yıla kadar uzuyor, bir o kadar söküm ve onun etkisinin devam ettiği iki yüz yıl Japon firmasına Türkiye topraklarını, Sinop veya başka bir yerde, ne kadar olduğu belli değil, tahsis ediyorsunuz, bilabedel. Tamam. Diğer taraftan, proje sahası dışında proje için gerekli olan altyapıyı bilabedel Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti sağlayacak. Onunla ilgili ne gerekiyorsa, yol, bina, kanalizasyon, başka ne varsa altyapıda, neye ihtiyaç görülüyorsa onu da bilabedel biz yapacağız, Japonlara "Gel kardeşim, buyur saha sana, buyur altyapısını yaptım, teknolojiyi getir buraya koy." diyeceğiz.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) - Onlar örtülü verdiler parayı, örtülü.

ALİM IŞIK (Devamla) - Devam, devam, daha ne diyor bakınız arkadaşlar: Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına uygun olarak, proje için uygun şartlara sahip yabancı vatandaşların istihdam edilebilmesi amacıyla gerekli izinlerin verilmesini kolaylaştıracak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve bununla ilgili onayların, izinlerin ve lisansların verilmesini kolaylaştıracak, bunu takip edecek. Yabancı adamın gelişiyle ilgili her türlü işi de biz yapacağız, "Buyur kardeşim." diyeceğiz.

Başka ne var arkadaşlar? Bakınız, "Elektrik Satın Alma Anlaşması"yla ilgili bölümde "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ilgili Türk Devlet Teşekkülünün Proje Şirketi ile Elektrik Satın Alma Anlaşması'nı akdetmesini sağlayacaktır..." Yani EÜAŞ'la bunu sağlayacağız ve proje finansmanı konusunda sadece Japonya'dan, Japon Hükûmetinin uygun gördüğü şartlarda para alacağız. Finansın yüzde 70'i krediye dayalı, yüzde 30'u öz kaynaklara dayalı, öz kaynağın yüzde 51'i Japonların, yüzde 49'u bizim. Yani Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin sadece yüzde 30'unun yüzde 49'una ortak olma hakkı var ama söz hakkı yok çünkü yüzde 51 öbür tarafta ve yüzde 70'lik krediye de, yüzde 30'luk öz kaynağa da aynı oranlarda ortak olacağız. Kritik bir anda -yüzde 51 Japon şirketinin- o ne derse Türkiye ona uymak zorunda kalacak.

Madde 9 "İhtilafların Halli" başlığı altında: "Taraflardan birinin ya da her ikisinin hakları ve yükümlülüklerine ilişkin olarak işbu Anlaşma'nın uygulanmasından ve yorumlanmasından kaynaklı herhangi bir ihtilaf, Taraflar arasında istişare ile dostane yollarla çözülecektir."

Değerli arkadaşlar, uluslararası ilişkilerde dostluk yoktur, akıl öndedir. Siz eğer karşı tarafın yüzde 51 oy hakkı olduğu bir işte onun vicdanına dayanarak böyle bir anlaşmaya imza atarsanız yarın herhangi bir ihtilaf durumunda hiçbir söz hakkınız olmayacak, onlar ne derse, nasıl uygun görürlerse, onların şartlarında bu anlaşmazlığı kabul etmek ve çözmek zorundasınız.

Başka bir konu, madde 10'da: "İşbu Anlaşma on beş yıl süreyle yürürlükte kalacak ve Taraflardan herhangi biri işbu Anlaşma'yı sona erdirme niyetini, yürürlük süresi dolmadan en geç altı ay önce karşı Tarafa diplomatik yollardan yazılı olarak bildirmediği sürece beş yıllık süreler için kendiliğinden uzayacaktır."

Burada on beş yıllık yürürlük süresi koymuşuz, üretilen elektriği satın almada yirmi yıl satın alma garantisi vermişiz. Şimdi, on beş yıl bu anlaşma geçerli, yirmi yıl alım garantisi var, diğer beş yılı nasıl ikili anlaşmaya dâhil edeceğiz, belirsiz.

Diğer taraftan, bu anlaşmanın ekinde yer alan diğer hükümlere bakarsak, "Projenin Uygulanması" başlığı altında (c) fıkrasına baktığımız zaman, ormanlık araziler dâhil olmak üzere, proje sahası, projeye ilişkin her türlü faaliyetin yerine getirilmesi için Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti tarafından proje şirketine bilabedel, nükleer güç santralinin sökümüne kadar tahsis edilecek. Arkadaşlar, orman arazileri devletin malı ve Anayasa'yla belli hükümler altında kullanıma sunulmuş. Anayasa'yı burada çiğniyoruz. Japon Hükûmetinin gönderdiği şirket "Karadeniz ormanlarının tamamına ben talibim." derse... "Buyur kardeşim, biz Anayasa falan tanımıyoruz, sen yeter ki gel, bunu yap." diyoruz. Olmaz. Bu anlaşmanın bu hükmü sakıncalı. Yine, söküme kadar tahsis edilmesini -biraz önce de ifade ettiğim gibi- bugünkü şartlarda, yaklaşık iki yüz yıllık bir süreyle bu ülkenin herhangi bir bölgesinde onların istediği alanın, ormanlar dâhil, Japonlara teslimini öngörüyor.

Bir başka konu: "Elektrik Satın Alma Anlaşması"na baktığınız zaman 10,80 dolar sent/kilovatsaatlik bir garanti veriliyor. Buna KDV dâhil değil, söküm masrafları dâhil değil, net para. KDV'yle beraber 11-12 dolar sent. Rusya'da bugün nükleer enerji piyasa bedeli 4-4,5 dolar sent. Bu işi yapan Japonya'da muhtemelen öyledir, Rusya'ya gidip oradan öğrendiğimiz için bu rakamı söylüyorum. Yani normal piyasa bedellerinin, dünyadaki fiyatların 3 katı alım garantisi veriyoruz değerli arkadaşlar, 3 katı. Türkiye'nin şu andaki enerji maliyeti kilovatsaat başına 7-8 kuruş, bunu 12-13 liraya satıyoruz, 25 liraya kadar çıktığı yerler var. Maliyete baktığınız zaman, maliyet de dünya piyasasının 3 katına çıkmış, alım garantisi vermişiz ve yirmi yıl süreyle.

Ne zaman yürürlüğe girecek? Yani ilk ünite 2023 yılında, 4'üncü ünite de 2028'de, her biri 1.200 megavatlık olmak üzere 4.800 megavatlık bir ikinci nükleer güç santrali anlaşmasından bahsediyoruz.

Özellikle, tarife, yapılacak fizibilite çalışmaları sonunda ve fiyat ayarlama mekanizmalarına tabi. Yani EPDK'nın bu ülke için belirlediği kayıp kaçak dâhil fiyat mekanizmasına uygun.

Yine, enterkonnekte sisteme girdiğinde, burada üretilen enerjinin de, ülkenin bazı elektrik dağıtım bölgelerinde yüzde 75-80 oranında kaçak kullanılması hâlinde onun da faturası bize, tüm vatandaşlara eşit şekilde dağıtılacak bir anlaşma.

Yakıt masrafı bu tarifeye dâhil edilmemiş. Biraz önceki 11-12 dolar sent/kilovatsaat, yakıt masrafı hariç fiyat. Onu da eklediğiniz zaman, o dünya piyasası fiyatının 3 katına varan alım garantisi belki 4-5 katı bulacak. Ne kadar yakıt maliyeti var, bunun birim enerji başına yansıyan miktarı nedir, bu belli değil.

Bir başka konu: Tarife, atık yönetimi ve söküm fonlarını kilovatsaat enerji başına 0,30 ABD senti olmak üzere içermekte.

Yüzde 49'u söylemiştim.

Elektrik iletim hatları için, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Türkiye Cumhuriyeti Elektrik İletim Şirketi, nükleer güç santralinin şalt sahasına bağlanacak olan elektrik iletim hatlarının tasarımından, alımlarından, inşasından, işletmesinden, bakımından, onarımından, yenilenmesinden ve finanse edilmesinden, masrafları kendisine ait olmak üzere sorumlu olacak ve nükleer güç santralleri için elektrik iletim hatlarının vaktinde hazır olmasını sağlayacaktır. Bugün, kendi yerli kaynaklarımızdan yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme dâhil edilmesi için TEİAŞ'ın iletim hatlarında yetersizlik olduğu gerekçesiyle imkân tanımadığımız, kendi yatırımcımıza, kendi ülkemize yapmadığımız işi burada peşin yapıyoruz. İstedikleri kadar "Biz yapacağız, finansını biz sağlayacağız, her türlü hattın bağlantısını, trafosunu Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti sağlamak zorunda ve "Buyur Japon kardeş, bizim Türk vatandaşına sağlamadığımız imkânı sana sağlıyoruz." diyeceğiz. Bu kabul edilebilir bir anlaşma değildir.

Bir başka konu: "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, Türkiye Cumhuriyeti mevzuatına uygun olarak kullanılmış yakıt ve radyoaktif atığın nihai bertarafından sorumlu olacaktır." Peki, hani ortaktık? Niye Japon Hükûmeti bundan sorumlu değil? Japon gelecek parayı kazanacak, söküm aşamasına gelince, "Allah'a ısmarladık Türk kardeş, ben gidiyorum, Allah bereket versin, keseyi de doldurdum, hadi bundan sonra sen uğraş." Yok böyle bir anlaşma değerli arkadaşlar. Mademki ortağız, kâra da zarara da ortak olmak zorundayız. Sökümü Türkiye'ye bırakacak, yetmiş seksen sene bu memleketin insanı bunun atımıyla uğraşacak, ne olacağı belli olmayan bir akıbete doğru Türkiye bunun faturasını çekecek! Olmaz! Dünyanın hiçbir yerinde böyle, tek tarafı güldüren, öbür tarafı -kapitülasyonlar gibi- mahkûm eden bir anlaşmaya imza atılmaz, maalesef Türkiye'de atılmış. Böyle bir şey olamaz.

"Nükleer Zararlardan Sorumluluk: Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti, anayasal usulüne uygun olarak nükleer zararlardan sorumlulukla ilgili yasal çerçeveyi oluşturmak için tedbirler alacak." E, karşı taraf? Karşı tarafın hiçbir sorumluluğu yok arkadaşlar. Burada bir tehlike olursa tek taraflı "Bu tehlikenin sorumlusu biziz." diyeceğiz, olan her türlü masrafı ve Allah göstermesin, ölümleri ya da sakatlanmaları biz üstlenmiş olacağız. E, ne var böyle anlaşmaya? Siz Japon olsanız Türkiye'nin bu şartlarda sunduğu bu anlaşmaya "Hayır" deme şansınız var mı? Yok.

Başka bir konu: "Diğer Önemli Hususlar" diye 10'uncu maddede bir başlık var; arkadaşlar, lütfen bir okuyunuz. "Amaçlar"la başlamış, "mücbir sebep ve fikrî mülkiyet hakları"yla bitmiş. Cümlenin ne öznesi var ne yüklemi var. Ya, nasıl bir Türkçe bu? Nasıl bir anlaşma, nasıl bir uluslararası anlaşma? Yok. Dolayısıyla, çalakalem, o tarihte, bir araya gelindiğinde matbu, diğer anlaşmalardan esinlenerek imzalanmış bir anlaşmadan bahsediyoruz. Bu anlaşmayla Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi önünü bağlayıp bundan sonra, bu alanda uluslararası arenada ortaya çıkacak rekabet şartlarından faydalanmayacak şekilde maalesef, bir yükümlülük altına girmektedir ve bunu ikili anlaşmayla yapmaktadır. Evet, nükleer güç santrali bu ülkede yapılmalı ama yapılırken Türkiye Cumhuriyeti devletini uzun yıllar bağlayacak ve tamamen uluslararası anlaşma çerçevesi içerisinde değil, uluslararası serbest piyasa koşulları ve rekabet koşulları içerisinde bu teknolojiye kavuşmalı.

Yine, bu anlaşmada, bakıyoruz, Japon Hükûmeti gelecek, Türkiye'ye herhangi bir teknoloji vermeyecek; aynen Akkuyu'da olduğu gibi, kendi santralini kuracak, bu santralde çalışacakları eğitecek, onunla ilgili bazı eğitim çalışmalarını yapacak ama "teknoloji" dediğiniz zaman yok, "Size teknoloji yok. Biz santrali kurarız, elektriği üretiriz, sizin topraklarda üretiriz, size satarız, paramızı kazanırız, geri döneriz, hiçbir sorumluluğa da ortak olmayız." anlayışıyla hazırlanmış bir anlaşmadan bahsediyoruz. Onun için, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, prensipte nükleer teknolojinin kazanılmasına evet ama böyle bir kapitülasyon anlaşmasına hayır diyoruz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)