GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi, Sinop Milletvekili Engin Altay ve Ankara Milletvekili Levent Gök tarafından, TMSF'nin Çukurova Grubunun bazı şirketlerine el koyması, SPK'nın bağımsız üye görüntüsü altında Turkcell yönetimine AKP'li eski bakanlar ile İzmir il yöneticisini ataması ve Turkcell yönetiminin reklam görüntüsü altında Ethem Sancak ile diğer medya kuruluşlarına örtülü kazanç aktarması sürecinin tüm yönleriyle araştırılması amacıyla 17/3/2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin, Genel Kurulun 26 Mart 2015 Perşembe günkü birleşiminde sunuşlarda okunmasına ve ön görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılmasına ilişkin
Yasama Yılı:5
Birleşim:84
Tarih:26.03.2015

SEYFETTİN YILMAZ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin TMSF'nin gözetimindeki Çukurova Grubu bünyesinde bulunan Sky Türk televizyonu, Akşam ve Güneş gazetelerine Turkcell üzerinden aktarılan reklamlar üzerine vermiş olduğu araştırma önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu Turkcell'in olayı, bu medyaya karşı yapılanlar, tamamen Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde al gülüm ver gülüm sistemidir. Nedir bu sistem? Bu sistemin ana unsuru şu: Bu, 17-25 Aralıkta kendisini ortaya koymuştur. Ne yapılmaya çalışılıyor? Yapılan, asrın yolsuzluğu. Milletin trilyonlarını götüren, katrilyonlarını götüren bir anlayış, bir yapı, bir hükûmet anlayışı, oluşturulan yandaş medya marifetiyle halkta bir algı operasyonu oluşturularak, bu yapılan işlerin gerçekte bir darbe olduğunu, sanki milletin malının, kamunun malının yenilmediğini, bunları milletin gözünün içine baka baka anlatacak bir medyaya ihtiyaç var. "Bu yapılanlar darbedir, bunu yapan savcılar haindir, bunu yapan savcılar darbecidir." Bu algının yaratılması gerekiyor. Kimle yaratılması gerekiyor? Oluşturulan medya marifetiyle.

Bu Hükûmet, belli bir dönemden sonra Türk medyası üzerinde bir operasyon yapmıştır. Buna operasyon demek de mümkün değildir, bu bir darbedir değerli milletvekilleri. Bunu niye söylüyorum? Bu, kendi şahsınızla... İşte, Sayın Recep Tayyip Erdoğan kendi parası varsa çıkar, bir televizyonu alır, bir gazeteyi alır; AK PARTİ'nin zengin milletvekili vardır -birçok zengin milletvekili de vardır- çıkar, televizyon alır, gazete alır ama yapılan ne? Değerli milletvekilleri, yapılan, kamu ihalelerinden yandaş iş adamlarına ihaleleri vereceksiniz, oradan kazanılan paraların bir kısmını da aktaracaksınız bir tarafa, oradan -efendime söyleyeyim- Sabah'ı alacaksınız, ATV'yi alacaksınız, başına damadını getireceksiniz. Gazeteyi alanların gazeteyle alakası yok. Öbür tarafta -yine ne işte- bu, Akşam'la, Star'la, Sky Türk'le oluşturulan da bunun bir benzeri.

Şimdi, şurada, bu "tape"ler Adli Tıp Kurumu tarafından belirlendi; burada, millete küfreden bir iş adamı da dâhil olmak üzere "tape"lere geçmiş. Bunu inkâr edemezsiniz, bunlar eninde sonunda ortaya çıkacak. Burada diyorlar ki işte "730 milyon dolar para toplanmış." Yani ne kadar? 1 katrilyon 400 trilyon lira. Kimin parası bu, Allah'ınızı severseniz? Bunlar kamudan ihale alıyorlar. Ne yapıyorlar kamudan aldıkları ihalelerle? Şişirilmiş rakamlarla iş yapıyorlar ve ondan sonra bu paraların bir kısmı, beyefendi talimat veriyor, bir taraflara aktarılıyor.

Size bir örnek Sayıştay raporundan... Yani buna hiç mi vicdanınız sızlamayacak? Ulaştırma Bakanlığı gibi tarihin en büyük ihalelerine imza atıyor. Bakın, Adapazarı-Karasu, Tekirdağ-Muratlı, Kars-Tiflis, İzmir-Kemalpaşa, 4 tane demir yolunun projesi hazırlanıyor, ihalesinin yaklaşık maliyeti kaç lira biliyor musunuz? Tam rakamını size vereyim, 945 trilyon lira. Peki, bu 4 ihale iş bitiminde kaça mal oluyor? Efendime söyleyeyim, 3 katrilyon 87 trilyon liraya. Kim kazanıyor burada parayı? 5-6 tane iş adamı kazanıyor. Buradan milletin sırtına bine bine kazandıkları paralarla ondan sonra tutuyorlar Sabah gazetesini alıyorlar, ATV'yi alıyorlar, Star'ı alıyorlar, Akşam'ı alıyorlar, bir ordu oluşturuyorlar. Ne ordusu? Basın ordusu. Bu basın ordusunun televizyonlarında, gazetelerinde köşe yazarlarına "Alın size 100 bin dolar.", basında "Alın size 100 bin dolar maaş. Ne yapacaksınız? AKP'yi öveceksiniz. Beyefendi, Recep Tayyip Erdoğan 'ak' derse 'ak' diyeceksiniz, 'kara' derse 'kara' diyeceksiniz." Yani, bundan farklı bir yapı var mı Allah'ınızı severseniz?

Dün, Balyoz ve Ergenekon olurken Recep Tayyip Erdoğan çıkıyordu "Bu millete darbe yapılıyor." diyordu ama bu milletin savcıları bu darbeye karşı dik durarak bu darbenin önüne geçiyor, "İşte benim zırhlı Mercedes arabam." diyordu. Bir bakıyorsunuz o yandaş medyadaki köşe yazarları, o yandaş televizyondaki sunucular ne yapıyorlar? "Vay, darbe!", "Millet iradesi", "sandık", "darbeciler", "hainler", "ordu içindeki hainler", "Allah bizi bunlarla beraber savaşa göndermedi." diyorlardı. Oturuyorlar orada karşılıklı, ayda 100 bin, 200 bin doları alıyorlar milletin bin liraya geçinemediği bir ortamda, Recep Tayyip Erdoğan'ı ve AKP'yi öv babam öv; görevleri bu, başka bir görevleri yok. Döndü Recep Tayyip Erdoğan dedi ki: "Yahu, bu kumpasmış." Baktım aynı adamlar aynı televizyonlarda diyorlar ki: "İşte hainler orduya kumpas kuruyorlar, ordu içerisinde kumpas kurmuşlar, bunu oluşturmuşlar." Şimdi çıkmışlar bu televizyonlarda karşılıklı 2 tanesi 100'er bin dolar maaşı da alarak bunları anlatıyorlar. Yahu böyle bir medya dünyanın neresinde görülmüş? Böyle bir adalet olur mu?

Bakın, size bir şey söyleyeceğim. Dün bunu kim yapıyordu biliyor musunuz? Bundan on dört-on beş yıl önce muktedir güçler sakallı bir kişi buluyorlardı, başörtülü birini buluyorlardı, birtakım değerleri buluyorlardı, bir senaryo, bütün televizyonlar, köşe yazarları, program yapımcıları "vay tarikat, vay din, vay şu, vay bu" diyerek veriyorlardı yaygarayı. Peki, o zaman sizin canınız yanmıyor muydu? Bugün, onun kat kat kötüsünü siz yapıyorsunuz, farkında değil misiniz? Yazık, günah değil mi! Adalet lazım değil mi bir ülkeye? Haksızlık kimden gelirse gelsin, önemli olan hakkın yanında durabilmektir. Bana yapılırsa haksızlık, yaşasın zalimler için cehennem ama başkaları mağdur olduğu zaman oh ne güzel, ne âlâ memleket! Böyle bir ülke yönetilir mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Peki, bunun garantisi var mı? Yarın bir benzeri size yapıldığı zaman zorunuza gitmeyecek mi? Gelin, adil olun ya! Bunun neyini savunuyorsunuz?

Bugün, bu soru önergesinde verilen, Star Sancak Grubunun şeyleri... İşte burada rakamları var.

Bakın değerli arkadaşlar, 60 trilyonluk reklam verilmiş. Bunun 25 trilyonunu kim alıyor, biliyor musunuz? Sabah gazetesi alıyor. 8 trilyonunu kim alıyor? Star gazetesi alıyor. Bunların tirajları ne? Havaalanlarına gidiyoruz, her tarafta Star gazetesi var. Kim dağıtıyor bunları? Kim bunların parasını veriyor?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Zaman da var, Zaman.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Zaman falan yok, başkası da yok. Geçin onları.

Gidiyorsunuz başka yerlere, her tarafta Star. Satıldığı falan yok ama toplumun olduğu yerlerde bedava dağıtılıyor. Kim ödüyor? Halk ödüyor değerli arkadaşlar, halk ödüyor bunun parasını. Bunun parası dağın başındaki köylü Mehmet Ağa'dan çıkıyor, işçiden çıkıyor, emekçiden çıkıyor, emekliden çıkıyor, memurdan çıkıyor, esnaftan çıkıyor. Bu paralar babanızın parası değil.

Öbür taraftan, bakıyorsunuz, adalet olsa CNN Türk'e yok, efendime söyleyeyim, Kanal D'ye yok, Sözcü'ye yok, Zaman'a yok, Bugün'e yok, Samanyolu Televizyonuna yok. Kime var? Kanal 24. Şurada bakıyorum ben, Halkbank tamamını Kanal 24'e vermiş. Kimdir bu Kanal 24? Kim izliyor Kanal 24'ü?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Biz izliyoruz.

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Haa, kim izliyor biliyor musunuz? Algı oluşturuyorsunuz, algı ama unutmayın ey Recep Tayyip Erdoğan ve onunla yol yürüyenler, siz dün bunların hepsinden dert yanıyordunuz. Yola çıktığınızda, cebinizdeki simit parasını vererek o Millî Gazete'ye destek veriyordunuz. Millî Gazete de yok bunun içerisinde. Dün "Bu satılık medya. Bu medya bizi linç ediyor. Bunlar muhafazakâr kesimleri linç ediyor." diyordunuz. Bugün sizin yaptığınızın ne farkı var Allah aşkına? Bugün belli yerden aynı gazeteler ele geçirilmiş -Sabah, Star, Akşam, Takvim, şu, bu- belli noktadan bir talimat veriyor, hepsi aynı manşetle çıkıyor. Hedef gösteriliyor, ondan sonra devletin başka kurumları, yargısıyla, adliyesiyle beraber hedef gösterilen noktaya yallah atışa gidiyorlar. Dün de aynısı yapılıyordu, dün de bir televizyon kanalı, bir gazete alıyordu bir başörtülüyü, alıyordu bir sakallıyı, ondan sonra, onun üzerinden İslami değerlere vuruyorlardı. Bugün sizin yaptığınızla onun yaptığı arasında ne fark var biliyor musunuz? Siz onlardan daha acımasız gidiyorsunuz, açık söylüyorum, net söylüyorum, bunun böyle bilinmesinde fayda var. Niye tahammül edemiyorsunuz?

Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir konuşma yapıyor. Market açılışı yapsa, çeşme açılışı yapsa Türkiye'de 37 tane televizyon kanalı, ulusal kanal, 100'e yakın yerel kanal canlı veriyor. Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli'nin salı günleri olan grup toplantılarına bile tahammülünüz yok. Başbakan Katar'dan arıyor, "Alo Fatih..." diyor, "Ne oldu Sayın Başbakanım?", "Siz bu Devlet Bahçeli'yi niye canlı veriyorsunuz?" diyor. Ya, bir beş dakika konuşmasına bile tahammülünüz yok. Böyle bir demokrasi olabilir mi? Böyle bir hakkaniyet anlayışı olabilir mi?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - Alt yazıya bile tahammülü yok.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Alt yazı...

SEYFETTİN YILMAZ (Devamla) - Fatih Saraç ne diyor biliyor musunuz? "Sayın Başbakanım, hemen kaldırıyoruz." Veriyor talimatı, genel başkanımızın canlı yayındaki konuşmasını kaldırıyor ve Bilal Erdoğan'ı arıyor, "Ya, beyefendiyi çok üzdüm, buna üzüldüm." diyor. Ama unutmayın, bu millet sizi üzecek, ama bugün ama yarın, çünkü haksızlık üzerine, adaletsizlik üzerine kurulan bir sistem hiçbir zaman için ayakta kalmamıştır. Onun için hakka davet ediyorum, onun için adalete davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bırakın bu yandaşlığı, oradan laf atmayı bırakın da hakka doğru yürüyün, adalete doğru yürüyün, millete doğru yürüyün.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)