GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarı ve Teklifleri
Yasama Yılı:5
Birleşim:83
Tarih:25.03.2015

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 705 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 21'inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, burada 19, 20 ve 21'inci maddelerde çeyiz hesabı, konut yardımı ve doğum yardımı olmak üzere üç çeşit -bir anlamda devletin katkı vereceği ve yardım yapacağı- mekanizma belirlenmiş.

Tabii, öncelikle şunu söylemek istiyorum: Biz vatandaşımızın yararına olacak olan her türlü düzenlemenin yanındayız. Bu anlamda da buradaki doğum yardımının elbette verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Hatta, önergemizde de bu miktarların bir miktar, biraz daha artırılması gerektiğini söyledik.

Ama tabii, bir şeyi de söylemek lazım: Bu nüfus artışını teşvik ederek Türkiye'nin bir yere gitmeyeceğini anlamamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Dünyada nüfusunu artırarak gelişen, kalkınan hiçbir ülke yok. Önemli olan, o nüfusunuza, var olan nüfusunuza iyi eğitim verebilmek ve onları istihdam edebilecek bir çalışma ortamını, ekonomik ortamı tesis edebilmek. Bunu yapmadığınız zaman, nüfusu artırarak bu ülkenin büyümesi mümkün değil. Ha, ne olur? Nüfusunuz arttığı için, baktığınız zaman, ülkenin millî geliri yüksek gözükür ama tabii, millî gelirde, bir ülkenin toplam millî geliri değil, kişi başına düşen millî gelir önemlidir; o açıdan da baktığınızda ülkenin ekonomik kalkınmasıda bir katkı vermiş olmaz.

Tabii, diğer taraftan da şunu biliyoruz: Türkiye'nin hâlâ 2030 yılına kadar demografik fırsat penceresinden yararlanacağını biliyoruz yani 2030 yılına kadar Türkiye'nin nüfusunda bir yaşlanma söz konusu değil; ondan sonra, 2030 yılından sonra yaşlanma olacağı söyleniyor. Biz bunu Komisyonda da ayrıntılı tartıştık. Ee, yaşlanırsa yaşlanır arkadaşlar. Yani yaşlanmayacak diye ilanihaye nüfusu artırarak nereye kadar gidebiliriz? Yani yerkürede, dünyada sonuçta şu anda 7 milyar insan yaşıyor yani 10 milyar, 15 milyar, bu nereye kadar artabilir? Yani, önemli olan, dediğim gibi, bu nüfusu insan gibi yaşatabilecek, insani koşullarda yaşatabilecek bir ortamı tesis etmek.

Diğer taraftan da artık şunu biliyoruz biz: Günümüzdeki üretim teknikleri ve teknolojileri öyle bir noktaya geldi ki eskisi kadar emeğe ihtiyaç duyulmuyor. Tarım sektöründe böyle, ee, sanayi sektöründe de böyle. Geçmişte bu insanların yaptığı, belki 100 kişinin yaptığı işi bir günde 1 tane makine yapıyor; makinenin başında da 1 işçi duruyor, hatta 3-4 makineyi birden idare ediyor. Yani bu kadar yüksek nüfus artışına gerek yok.

Bugün, baktığınız zaman, yüksek nüfusu olan ülkelere baktığınız zaman -Hindistan'a bakın, Çin'e bakın- onlarda elbette belli gelişmeler var ama hızlı nüfus artışından kaynaklanmıyor. Ama tabii, hızlı nüfus artışı iş gücü arzını artırarak iş gücüne bir havuz sağlıyor, bir emek havuzu sağlıyor. Ama onu eğer düşük ücretlerle, olumsuz çalışma koşullarıyla, çok uzun süreler çalıştırarak, gerekli hakkını vermeyerek çalıştıracak bir ortamı tesis ederseniz o zaman elbette bundan yararlanırsınız. Ama doğru olan bu değil, Türkiye'nin yapması gereken de bu değil. Türkiye'nin yapması gereken, katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiminde uzmanlaşmaktır ve iş gücünü de bu doğrultuda eğitmektir ve nüfus politikasını da bununla uyumlu hâle getirmektir.

Tabii, bütün bunların hepsi aslında şunu gösteriyor bize: Bir sosyal koruma sistemine işaret ediyor, sosyal güvenlik sistemine. Bakın, arkadaşlar, bir sosyal koruma sisteminin üç ayağı var: Sosyal sigorta, sosyal hizmet ve sosyal yardım. Türkiye'nin problemi, bu şekilde, biraz önce söylediğim gibi çeyiz hesabı, konut yardımı, doğum yardımı gibi zaten çok başlı olan birçok farklı farklı unsurun bir araya geldiği bir yapıyı oluşturmak değil, bütünleşik bir yapıyı oluşturmak yani üçünün hepsinin, başka bir anlamla, primli sistemlerin ve primsiz sistemlerin bir uyum içinde birlikte çalışacağı bir sistemi kurmaya ihtiyaç var.

Diğer taraftan, sosyal yardımların toplamı Türkiye için düşük arkadaşlar -devletin rakamlarını söylüyorum- 2013 yılı için 20,1 milyar olup millî gelirin yüzde 1,28'ine tekabül ediyor. Değerli arkadaşlar, OECD ortalaması yüzde 2,5.

Sayın Bakan, bunun artmasına ihtiyaç var hele Türkiye gibi gelişmekte olan ülkede sosyal yardımları artırmaya ihtiyaç var.

Yine sosyal yardımlar içinde kömür ve erzak gibi ayni yardım mekanizmaları var; bu sistem hem suistimale hem de politik sömürüye son derece açık bir sistem.

Sosyal yardımlarda çok başlı bir yapı var. Şu anda sosyal yardım veren -devletin rakamlarını söylüyorum- kurum sayısı 2013 yılında 8 arkadaşlar. Önemli olan, bir sistem kurabilmek, bütünleşik bir sistem kurmak; hak esasına dayalı... Bağış, bağış; bağış vermek insanlara bir şeyi ihsan etmek değil. Ama, insanların vatandaş olmaktan kaynaklanan haklarını kullanacakları bir sosyal koruma sistemini kurmaya ihtiyaç var. İşte, Cumhuriyet Halk Partisi olarak aile sigortasını bu yüzden oluşturduk ve aile sigortasıyla hem sosyal yardımların miktarını ve millî gelirdeki payını artırıyoruz hem de son derece etkin, birlikte çalışan, uyumlu bir sistem yaratıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAHMİ AŞKIN TÜRELİ (Devamla) - Sizlere önerimiz de, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ortaya koyduğumuz aile sigortasını alıp kullanmanız çünkü biz bunu sonuçta Türkiye için kullanıyoruz ve o yüzden Bütçede de söyledik ama siz kullanmazsanız zaten biz de seçimlerde 7 Hazirandan sonra iktidar olduğumuzda bunu kullanacağız diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)